İçeriğe geç

Ne Yaptın “Niko”?!

Yunanistan Savunma Bakanı Nikos Panagiotopoulos, ülkemize, “Herhangi bir olumsuz durumda ağır bedeller ödeyeceklerini bilmelidirler.” tehdidinde bulundu.

Panagiotopoulos, iki ülke arasında son dönemde yaşanan gerginliklerle ilgili yaptığı değerlendirmede; Ağustos 2020’da Doğu Akdeniz’de Oruç Reis sismik araştırma gemisiyle ilgili krizi hatırlatıp Türkiye’nin, Yunan ordusunun muazzam seferberliğinin ve acil müdahalesindeki etkili caydırıcılık potansiyelini anladığını düşündüğünü” öne sürdü.

Karşı tarafı askeri angajmana girişmekten caydıran askeri yeteneklerimiz olacaktır. Herhangi bir olumsuz durumda ağır bedeller ödeyeceklerini bilmelidirler. Ordumuz her zaman teyakkuzdadır. diyen Panagiotopoulos, AB, ABD ve NATO’nun tam desteğine sahip olduklarını da vurguladı.

Yunanistan’ın devlet politikasının -iktidar kim olursa olsun- “Megali İdea” olduğunu yazmaktan kalemimizde tüy bitti. O yüzden Panagiotopoulos’un bu tehditlerini yorumlamayıp, geçen Mart’ta Erdoğan-Miçotakis’in gayrı resmi öğlen yemeğinden sonra Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Yunan mevkidaşıyla ilgili sözlerini hatırlatacağız.

O yemekten birkaç gün sonra iki Bakan Brüksel’deki NATO Savunma Bakanları toplantısında görüştü. Görüşmenin ardından MSB şu açıklamayı yaptı:

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in İstanbul’da bir araya gelmesinin ardından gerçekleştirilen görüşmede, uluslararası hukukun önemi, diyalog kanallarının açık tutulmasının ve pozitif gündeme odaklanmanın, iyi komşuluk ilişkileri ile ikili ve bölgesel iş birliğine katkısı üzerinde duruldu. Her iki taraf, Güven Arttırıcı Önlemler Toplantısı’nın dördüncüsünün Ankara’da en kısa sürede yapılması konusunda mutabık kaldı.

Ya Sen Gel Ya Ben Geleyim”

Birkaç gün sonra da MSB’nin bir etkinliğinde Bakan Akar, gazetecilere o görüşmeyle ilgili şunları anlattı:

Geçenlerde Brüksel’e gittiğimizde NATO toplantısında Yunan Savunma Bakanı ile konuştuk, görüştük. Olayları, düşüncelerimizi olduğu gibi anlattık. Ziyaretler… ‘Ben sizi davet ediyorum. Buyurun gelin. Değilse beni davet edin, ben geleyim’ dedim. Konuları biz kendimiz çözelim. Yani eğer kendiniz çözemezsiniz bir problemi uluslararası ortamda başkaları sizin adınıza konuşmaya başlıyor. Dolayısıyla, biz kendi işimizi kendimiz çözmek için konuşalım, Güven Artırıcı Önlemler toplantılarının ikisini Atina’da, birini Ankara’da yaptık. Dördüncü toplantı için sıra bizde. Kendilerini bekliyoruz. Ege Denizi’nin zenginliklerinden en iyi şekilde yararlanmak için asıl bizim turizm ve enerji bakanlarımızın konuşması lâzım diyoruz. Onlar konuşsunlar. ‘En kısa zamanda buyurun’ dedik, ‘İstanbul’a siz gelin yahut beni çağırın, ben geleyim Atina’ya.’ Bize henüz dönüş olmadı.”

O etkinliğe katılan gazetecilerden birisinin izlenimi şu oldu:

“Akar’ın Yunanistan’a karşı diyalog elini ısrarla uzatmasının bir sebebi var. Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde başlayan, ama ‘Siyasi irade karar verir, biz uygularız’ temasını şimdi siyasi iradenin bir parçası olarak barış noktasına vardırmaya çalışıyor.”

Bir diğeri ise, “Niko, ya sen gel ya da ben geleyim” başlığıyla şöyle ayrıntılar paylaştı:

Aslında Bakan Akar ve Nikolaos Panagiotopoulos’un dostluğu var. Aralarında bir hukuk oluşmuş… Bana gelen bilgilere göre Bakan Akar Yunan meslektaşına adıyla hitap ediyor. Hulusi Akar bu noktada çok önemli bir detayı daha vurguluyor: ‘Yunan meslektaşıma gerekçeleriyle anlattım; ‘Gelin, konuları biz kendimiz çözelim. Yani eğer kendiniz çözemezsiniz bir problemi, uluslararası ortamda başkaları sizin adınıza konuşmaya başlıyor. Buna izin vermeyelim’ dedim. Güven Arttırıcı Önlemler toplantıları bizim için önemli. Yıllardan beri gelen, tecrübe ve ihtisas gerektiren konular var. Deniz kuvvetleri ve hava kuvvetleri konuları var. Ekonomik bölümler var, deniz yetki alanları var, FIR hattı var, bu sorunların tarihi geçmişi var. Bu konular uzmanlık istiyor. O nedenle uzmanlar konuşsun. Denizci denizciyle, havacı havacıyla. Daha kolay çözülür, anlaşılır…”

Peki bu ifadeler üzerine biz ne yazdık? Şunları:

Tabii, Yunanistan’daki tüm toplantılar Atina’da yapılırken, Akar’ın bile Türkiye’deki olası toplantı için İstanbul’u işaret etmesini de mevkidaşına ‘Siz gelin yahut beni çağırın, ben geleyim Atina’ya.’ tonundaki çağrısını da sorgulayan olmadı. Elbette ki, ‘Yunanistan’la savaşalım’ diyen yok; ama karşı tarafın değişmez tavrı ortadayken, bu ‘dost’ olma, dünyaya ‘iyi görünme’ gayretleri ülkemizin gücünü zedelemiyor mu? Beraberinde;Yunanistan’ın Türkiye karşıtı tavrının, Yunan devletinin değişmez politikasının, ‘Megali İdea’nın gereği olduğu anlaşılmayıp meselelerin Kiryakos (Miçotakis), Nikos (Dendias) veya Niko (Panagiotopoulos) hitaplarıyla çözülebileceği zannediliyorsa bu daha da vahim!..”

Ez cümle; “Niko”yu gördük, değil mi?

Müyesser YILDIZ
3 Haziran 2022

Kategori:Uncategorized