İçeriğe geç

NATO’da İstenmeyen Ama BM’de “Eşbaşkanımız” Olan Ülke!..

Birkaç gün önce İsveç’in en büyük gazetesinin sorularını cevaplandıran Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, bu ülkenin NATO üyeliği başvurusuyla ilgili dikkat çekici açıklamalar yaptı.

Ana başlıklarıyla özetleyelim:

Bu başvuru öncesinde ‘Türkiye nasılsa ikna olur’ veya ‘Türkiye nasılsa itiraz etmez’ diye düşünmüş olabilirler. Ancak Türkiye eski Türkiye değildir… Bu gerçeğe herkesin alışması lâzım.” dedi.

Terör gibi bir meselenin müzakeresinin, pazarlığının olamayacağını vurguladı; müzakereler için Ankara’ya gelen heyete söyledikleri ile kamuoyuna açık ortamlarda söyledikleri arasında hiçbir fark olmadığının altını çizip, Erdoğan’ın devlet adamlığına yaklaşımının bunu gerektirdiğini kaydetti.

Ve Türkiye’nin terör hassasiyetinin, İsveç’in NATO üyesi olmak istemesiyle başlamadığını, terör örgütlerinin İsveç’teki varlığının da birkaç haftalık bir mesele olmadığını vurguladı.

Malûm, gerek İsveç’in gerekse Finlandiya’nın üyeliği konusunda NATO Genel Sekreteri Stoltenberg devrede. Bunun için Erdoğan’ı aradı. Erdoğan’ın, “her iki ülkenin terörizmi desteklemekten vazgeçtiklerini, Türkiye’ye yönelik yaptırımları kaldırdıklarını, ittifak dayanışması sergilemeye hazır olduklarını çok açık ve net bir şekilde ortaya koymalarını” istediği, Stoltenberg’in de, “önemli bir müttefik olan Türkiye’nin beklentilerinin karşılanması gerektiğini” söylediği bildirildi.

İletişim Başkanı Altun’un sözlerinden hareketle, Finlandiya’nın durumunu masaya yatıralım. Bu ülkenin terör örgütleriyle ilişkisi de birkaç haftalık mesele olmasa gerek.

Bunlar Ne İş?

Ama bakın Ankara, özellikle son 12 yılda, Finlandiya ile neler yaptı:

2010’da bu ülke ile BM bünyesinde Barış İçin Arabuluculuk girişimini başlattı.

2011’de dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, New York’taki Türkevi’nde “Eşbaşkan” olarak Finlandiyalı mevkidaşı Erkki Tumioja’yla birlikte “Barış için Arabuluculuk” konulu bakanlar düzeyindeki toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantıdan sonra Davutoğlu, İstanbul’da “Arabuluculuk merkezi” kurma gibi bölgesel arabuluculuk ofislerinin kurulmasının gündeme geldiğini belirtti, bu kapsamda Türkiye ve Finlandiya’nın beraber çalışıp bir eylem planı hazırlayacaklarını açıkladı. Finli Bakan da, asıl amacın dünyadaki ihtilafların çözümüne katkıda bulunmak olduğunu vurguladı.

Bu işbirliği şimdiki Bakan Mevlüt Çavuşoğlu döneminde de sürdü.

Örneğin; 2014’te o da New York’ta yine Finli mevkidaşı Erkki Tuomioja’yla birlikte, “Arabuluculuk Dostlar Grubu Dışişleri Bakanları çalışma kahvaltısına eşbaşkanlık” edip, 2010’dan bu yana Finlandiya ile başlatılan arabuluculuk faaliyetleriyle, barış inisiyatifinin gittikçe arttığını söyledi.

2019’da düzenlenen 6. İstanbul Arabuluculuk Konferansı’yla ilgili yaptığı paylaşımda, BM’de Finlandiya’yla kurduğumuz 59 üyeli Barış İçin Arabuluculuk girişimiyle uluslararası barış ve istikrara katkı sağlıyoruz.” dedi.

2020’de yani “Barış İçin Arabuluculuk” girişiminin 10’uncu yıldönümünde de, “bu süre içinde 59 üyeli büyük bir aileye dönüştüklerini” vurguladı, yaptıklarını ve yapacaklarını anlattı.

Erdoğan da Övdü

Erdoğan’ın Finlandiya ile ilişkisini de hatırlatalım.

2015’te Meksika’daki bir toplantıda, Orta Doğu’da akan kandan ve Türkiye’nin ödediği bedellerden yakınırken, “Finlandiya ile Eylül 2010’da başlatılan Barış İçin Arabuluculuk” projesini, “Türkiye’nin küresel meselelere karşı vicdani duruşuna” örnek gösterdi.

Yine o günlerde resmi bir ziyaret için ülkemize gelen Finlandiya Cumhurbaşkanı Sauli Niinistö ile ortak basın toplantısında, Terör ve terör örgütleri karşısında çifte standart kullanan herkes teröre destek vermektedir.” derken, “Türkiye ile Finlandiya’nın iyi ilişkiler içinde bulunan iki ülke olduğunu”, “evrensel ilke ve değerler temelinde işbirliği yaptıklarını” söyleyip bir kez daha “Barış İçin Arabuluculuk” projesinin önemine değindi. Ayrıca, Finlandiya’nın dönem başkanlığı sırasında gösterdiği gayretin de katkısıyla, 1999 yılında Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin AB adaylığının tescil edildiğinin altını çizdi; Niinistö’ye Avrupa Birliği üyeliğimize verdiği destek için” teşekkür etti.

2018’deki BM Genel Kurulu konuşmasında da yine “Finlandiya ile birlikte 2010’da başlatılan Barış İçin Arabuluculuk Girişimi’ne” dikkat çekti.

Son olarak; daha 6 ay önce TBMM’de Çavuşoğlu’nun, Dışişleri Bakanlığı’nın 2022 yılı bütçe sunumunda Girişimci ve İnsani Dış Politikamız başlığı altında yine “Barış İçin Arabuluculuk” girişiminden söz edildi. Keza Bakanlığın internet sitesinde halen, Finlandiya’yla ikili ilişkilerimizin ve uluslararası alandaki işbirliğimizin, birbirini güçlendirerek gelişmeye devam ettiği anlatılıyor, ticaret hacmimizdeki artışla övünülüyor.

Birkaç örnekle iktidar medyasının hallerini de aktaralım.

NATO’ya katılmak isteyen Finlandiya’nın başkente Helsinki’deki metrolarda bulunan ekranlarda terör örgütü elebaşı “Öcalan’a özgürlük” afişlerinin yayınlaması Skandal olay başlığıyla sunuldu.

Şimdi adamlar; “Terör örgütü elebaşının mektubunu devletin ajansında kim yayımladı?” veya “Kardeşini kim devlet televizyonuna çıkardı?” diye sormaz mı?

Bir başka haberde; bir Finlandiya milletvekilinin, FETÖ’cü ve PKK’lı teröristleri sınır dışı etmeyeceklerini söylediği duyuruldu.

ABD ve Yunanistan başta olmak üzere neredeyse NATO üyesi ülkelerinin tamamının eylem ve söylemi de bu değil mi?

Kavala mı Karadeniz mi?

Ez cümle; acaba Ankara İsveç’in değil ama Finlandiya’nın terör örgütleriyle ilişkisini yeni duymuş olabilir mi? Öyleyse evvel emirde o “eşbaşkanlığın” sona erdirilmesi gerekmez mi?

Değilse, şu NATO üyeliğine itirazın ardında başka işler var demektir.

Bilindiği gibi, geçen yıl ABD başta olmak üzere 10 ülkenin Türkiye büyükelçileri ortak bir açıklama yapıp Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması çağrısında bulundu. İsveç ve Finlandiya büyükelçileri de onların arasındaydı. Erdoğan, bu büyükelçilerin istenmeyen kişi ilân edilmesi için Dışişleri Bakanı’na talimat verdi; ancak arkası gelmedi.

İşte Ankara, bu iki ülkeye o olayın faturasını ödetme peşinde midir?

Yoksa ABD-NATO’dan, Karadeniz’in NATO gölü olması dayatması var da bunun karşılığında YPG/PYD’nin terör örgütü sayılması pazarlığı mı yapılıyor; yakında anlarız!..

Müyesser YILDIZ
7 Haziran 2022

Kategori:Uncategorized