ABD aynen PKK’yı desteklediği gibi Yunanistan’ın da arkasında kapı gibi duruyor. Başrolünde sadece General Rogers’ın değil, bugünkü Başkan Biden’ın da olduğu ABD yetkililerinin, Yunanistan’ın NATO’nun askeri kanadına dönüşünü Türkiye’ye kabul ettirmek için 1980’de neler yaptığına kadar gitmeyip Mayıs’ta, Miçotakis’in Washington ziyaretinde neler olduğunu hatırlatmakla yetinelim.
Ziyaret öncesinde, Miçotakis’in Washington’da Türkiye’ye F-16 verilmesini engellemeye çalışacağı iddiaları gündeme gelince, Erdoğan şunları söylemişti:
“Şu anda dereyi görmeden paçayı sıvamanın bir anlamı yok. Yani Biden ne gibi açıklamalar yapar veya yapacak bunu bilemiyorum. Tabii Miçotakis’in oradaki mesajları, onlar da ayrı bir konu. Dolayısıyla her şeyi bir görüp, özellikle Biden’ın açıklamalarını da gördükten sonra biz de tavrımızı ortaya koyarız.”
Peki ziyarette neler oldu? Özetle şunlar:
Biden’a “Mavi Vatan” haritasını gösterip Türkiye’yi şikâyet etti… Kıbrıs’ta iki ayrı devlete dayalı çözümün gerçekleşmemesi için Biden’dan ağırlığını koymasını istedi. Biden, Miçotakis’in özellikle Kıbrıs’la ilgili bu sözlerini alkışladı… Keza gerek Biden’la görüşmesinde gerekse Kongre’de tam 37 kez alkışlanan konuşmasında, “meskun adalar” üzerindeki uçuşlara müsamaha göstermeyeceklerini vurguladı… Bir ABD üssü haline gelen Dedeağaç’a yatırımların süreceğini bildirdi… “Emperyal özlemlerin ve (tarihi) revizyonizmin dilinin kazanmaması gerektiğini” belirterek sözü Doğu Akdeniz’e getirdi… Ve de Türkiye’nin F-16 talebine izin verilmemesi talebinde bulundu.
İşte tüm bunlardan sonra Erdoğan’ın tepkisi, Miçotakis’i defterden silmek oldu.
Geçen süreçte bir şey daha yaşandı; Haziran sonundaki Madrid Zirvesi’nde Biden’ın, F-16 satışına izin verilmesine olumlu baktığı mesajı üzerine Erdoğan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin önünü açarken, ABD Temsilciler Meclisi Kurallar Komitesi’nde kabul edilen Ulusal Güvenlik Yetki Yasası’na, Türkiye’ye olası F-16 satışı için bunların Yunanistan toprakları üzerindeki uçuşlarda kullanılmaması şartı kondu.
Erdoğan Yine Miçotakis’i Suçladı
Bu gelişmeler TRT’nin dün gerçekleştirdiği “Cumhurbaşkanı Özel Yayını”nda da gündeme geldi.
“Yunanistan’daki yöneticilerin sürekli Türkiye’yi şikâyet etmesine, adaları silahlandırmasına ve ABD üslerinin sayısındaki artışa” dikkat çekilerek Yunanistan’ın ne yapmak istediği konusunda değerlendirmeleri sorulan Erdoğan, yine uzun uzun Yunanistan Başbakanı Miçotakis’i eleştirip, “Ya biz Türkiye’yiz? Bir kabile devleti değiliz. Ondan sonra ‘Türkiye bize şöyle yaptı, böyle yaptı’ deyip duruyorsun. Kaldı ki sen de siyasetçisin, ben de siyasetçiyim. Şunu bir defa bilmen lazım, Türkiye’ye karşı herhangi bir olumsuz adım attığın zaman benim ilk işim siyasetçi olduğuma göre halkıma anlatabileceğim elimde güçlü malzemelerimin olması lâzım.” deyip, artık Miçotakis’le görüşmesinin söz konusu olmadığını tekrarladı.
Ardından ABD’nin Yunanistan’daki üslerini, “Kimi aldatıyorsunuz?” sözleriyle eleştirdi. F-16 satışına konulan şartla ilgili ise özetle şunları söyledi:
“Şimdi o da bir garip, yani onun üzerine zaten Hulusi Paşa hemen bir açıklama yaptı biliyorsunuz. Yani bu tür şartlar Türkiye için geçerli şartlar değil, olacak iş de değil. Çünkü Biden ile Madrid’de yaptığımız görüşmede bunları biz gayet olumlu bir şekilde onunla konuştuk ve görüşmede ikili ilişkilerimize ve bölgesel konulara dair kapsamlı bir fikir alışverişinde bulunduk. Ve nitekim kendisinin de dönüşte yaptığı açıklamaları aslında olumluydu. Sonra bu nereden çıktıysa, yani Yunanistan’la ilgili konular gündeme geldi. Tabii yönetimin bu net tutumunu ben aslında Madrid’deki görüşmelerle ilgili olarak olumlu gördüm. Tabii ABD yönetimi bu desteğini kamuoyu nezdinde görünür kıldıkça Rum-Yunan lobisi başta olmak üzere Kongre’deki bazı odakların F16 talebimizi engellemek için girişimlerini tabii hızlandırdıklarını da görüyoruz… Yasayla ilgili süreç devam ediyor ve henüz kesinleşmiş bir hüküm de mevcut değil. O sebeple sürecin safahatını yakından takip edip nihai metne bakmak lazım. Ben gelişmelerin olumlu olacağı inancındayım.”
Kabile Devleti Değiliz Ama
Ez cümle, “kabile devleti” değiliz; ama, görünen o ki, yöneticilerimiz ne ABD-Yunan’ın Türkiye’ye karşı tarihi ve değişmez işbirliğini ne de Biden’ın şu anda F-16 havucuyla “iyi polisi” oynarmış gibi yaptığını anlamış – ya da anlamak istiyor!..
Bir başka cepheye geçelim. İki gün önce ABD Savunma Bakanı Austin’ın, Yunanistan Savunma Bakanı Nikolaos Panagiotopoulos’u ağırladığını duyurduk.
İkilinin düzenlediği ortak basın toplantısında Austin; Miçotakis’in Mayıs’taki Washington ziyaretinde yaptığı konuşmayı “tarihi” olarak nitelendirip, “ABD ve Yunanistan arasındaki savunma ilişkisi hiç bu kadar güçlü olmamıştı. Güncellenen ABD-Yunanistan Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması, milletlerimizin ortak barış ve güvenliğe sarsılmaz bağlılığını yansıtıyor ve ABD Kuvvetlerinin, ABD ve NATO’nun bölgedeki stratejik erişim hedeflerini desteklemek üzere Yunanistan’daki genişlemesine olanak sağladı.” dedi… Dedeağaç’taki üssün, “Kötü niyetli aktörlere karşı koymaları ve Balkanlar. Doğu Akdeniz ile Karadeniz bölgesinde tatbikat yapmalarına ve faaliyet göstermelerine olanak sağladığını” anlattı.
Yunan Savunma Bakanı Panagiotopoulos da muhteşem bir Yunan-ABD savunma işbirliği seviyesine ulaştıklarını belirterek Dedeağaç üssünün önemine dikkat çekti… İsim vermeden Türkiye’nin “revizyonist” emelleri olduğunu öne sürüp bunun Yunanistan’ın, ABD’nin ve NATO’nun çıkarlarına büyük tehdit oluşturduğunu söyledi… Ayrıca ABD’den alacakları F-35 savaş uçaklarının, “caydırıcılık ve Yunanistan ile ABD’nın birlikte çalışması için büyük bir adım” olacağını kaydetti.
Bunlar basın toplantısında söylenenler… Kapalı kapılar ardında kim bilir neler konuştular?!
Ve O Telefon Geldi
İki gün önceki yazımızda, Austin ve Panagiotopoulos görüşmesi dışında, özellikle Pentagon Basın Sözcüsü Todd Breasseale’nin yaptığı açıklamadaki şu ayrıntıya dikkat çektik.
“Liderler, Ege’deki gerilimi yapıcı diyalog yoluyla azaltma ihtiyacını da görüştüler. Önümüzdeki günlerde Türkiye Savunma Bakanı Akar ile telefonda görüşeceğini kaydeden Bakan, her iki tarafa da uzun süredir devam eden anlaşmazlıklara pragmatik çözümler bulma çağrısında bulundu.”
Bu ifadelerden anlaşılan; Yunan Savunma Bakanı’nın, bir kez daha Türkiye’yi “patronuna” şikâyet ettiği, onun da adeta bir öğretmen edasında, “Tamam, ben Hulusi Akar’ı arar, gerekeni söylerim.” dediğiydi.
Evet, bahse konu telefon 1 hafta sonra, dün geldi. İktidar medyasının “kritik” olarak nitelendirdiği görüşmeyle ilgili Milli Savunma Bakanlığı’ndan -ilginç bir görsel eşliğinde- şu açıklama yapıldı:
“Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ve ABD Savunma Bakanı Lloyd James Austin, 25 Temmuz 2022 tarihinde bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmede ikili ve bölgesel konular ele alındı. Bakan Akar ve Bakan Austin; Ukrayna’dan tahıl sevkiyatı, terörle mücadele, Türkiye- Yunanistan ilişkileri ve F-16 tedariki başta olmak üzere savunma ve güvenlik konularında bilgi ve görüş alışverişinde bulundu.”
Peki görüşmeyle ilgili olarak yine Pentagon Basın Sözcüsü Todd Breasseale tarafından yapılan açıklamada ne denildi?
Austin’in, “yapıcı diyalog yoluyla Ege’deki gerilimi azaltmaya yönelik çabaların sürmesinin” yanı sıra, “Suriye’de istikrarın korunmasının öneminden” söz ettiği, bir de Türkiye’nin Ukrayna ile ilgili çabaları için teşekkür ettiği vurgulandı.
Diplomatçası böyle… Türkçesi; Austin, Yunanistan’ın şikâyetlerini dikkate aldıklarını Akar’a gösterdi ve Suriye’ye operasyon istemediklerini bildirdi.
Özetle; gerçekten “kritik” bir telefon görüşmesi oldu!..
Müyesser YILDIZ
26 Temmuz 2022