İçeriğe geç

Türkiye Daha da Ruanda Olur mu?

Yetkililerimiz neredeyse her gün ülkemizin dünyada ne kadar itibarlı, ekonomimizin ne kadar güçlü olduğunu anlatıyor.

Dün düşman ilân edilen ülkelerle yaşanan ekonomik kriz yüzünden barışılmış, Suriye’ye operasyondan söz edilirken yüz binlerce insan için bedelli affı çıkarılmış; Bulgarlara Trakya’nın, Ermenilere Doğu’nun kapısı açılmış, ne gam?!

Duymuşsunuzdur; İngiltere göçmenlerle ilgili bir plan yaptı. Plan, yasa dışı giriş yapan herkesin Ruanda’ya gönderilmesiydi. Bu amaçla iki ülke arasında Güç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklık Anlaşması imzalandı. Tabii Ruanda, İngiltere’ye bu “iyiliği” babasının hayrı veya ensar anlayışı için yapmayacaktı. Karşılığı, Ruanda’nın ekonomik kalkınması ve büyümesi için İngiltere’nin 120 milyon sterlinlik yatırım yapması, ayrıca sığınma işlemleri, konaklama, entegrasyon ve eğitim için 5 yıllık finansman desteği sağlamasıydı.

İngiltere’nin ardından, daha önce -Tunus ve Etiyopya dahil- AB içindeki ve dışındaki ülkelerle potansiyel bir sığınma anlaşması için temasa geçmiş olan Danimarka da Ruanda ile görüşmelere başladı.

Hanım Kız” Kadar Kıyamet Koparmadılar

Ruanda planının, ülkemizle ilgi ve alakası ne mi?

İngiltere Başbakanı Boris Johnson’un istifasının ardından önce Muhafazakâr Parti Genel Başkanı, ardından da Başbakan olmasına kesin gözüyle bakılan Dışişleri Bakanı Liz Truss’ın, Johnson’un koltuğuna oturması halinde Ruanda ile imzalanan göçmen sınır dışı programını Türkiye’nin de içinde olduğu farklı ülkelerle genişletmeye çalışacağı ortaya çıktı.

Milletvekilleriyle gerçekleştirdiği özel bir toplantıda Truss’un bu plandan söz ettiği, ona yakın bir kaynağın da bunu doğruladığı ama, Türklerin buna hazır olup olmadığı ise başka bir soru.” dediği, yine bir başka Muhafazakâr milletvekilinin, Türkiye’yle anlaşmanın gerçekçi bir olasılık olduğunu söylediği bildirildi.

Bu ay ortasında İngiliz basını, müstakbel Başbakan’ın o planını yazınca, Ankara’dan sadece Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç’in sesi çıktı. Bilgiç, “Sayın Truss’a atfen basında yer alan bu iddiaların asılsız olmasını ümit ediyoruz.” deyip şunları ekledi:

8 yıldır dünyada en fazla mülteciye evsahipliği yapan ülkemizin üçüncü ülkelerin talebi üzerine daha fazla yük alması, bunun da ötesinde iltica hakkı konusundaki uluslararası düzenlemelerle bağdaşmayan bir yaklaşımın içinde yer alması sözkonusu değildir. Türkiye herhangi bir ülkenin sığınmacı kampı veya sınır muhafızı olmayacak, üçüncü ülkelerin uluslararası yükümlülüklerini hiçbir şekilde devralmayacaktır. Kaldı ki, bu tutumumuzu, geçtiğimiz yıl Afgan sığınmacılar konusunda çıkan benzer haberlerin ardından da kamuoyuyla paylaşmıştık. Bu çerçevede, tüm ülkeleri, göç konusunda uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeye ve eşit sorumluluk üstlenmeye davet ediyoruz.”

Haklarını teslim edelim; hemen hemen tüm muhalefet partileri ise Liz Truss’a tepki gösterdi.

Örneğin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; “Erdoğan’ın dış güçler palavrasını artık bir kenara itelim. Batı böyle kullanışlı rejimleri sever. Milletimiz müsterih olsun; Erdoğan bunu yapamaz, yaptırmayacağız. dedi.

CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Herkes aklını başına alsın. ‘Parayla, Türkiye’yi mültecilere açık hava kampı yapmadönemi artık sona eriyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet ciddiyetiyle yönetileceği günler yaklaşıyor.” diye konuştu.

İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, Liz Truss’u etiketleyerek, “İYİ Parti Türkiye’de yapılacak genel seçimleri kazanacak ve İngiltere’den gönderilen hiçbir mülteciyi kabul etmeyecektir.” paylaşımını yaptı.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ile Türkiye Değişim Partisi Genel Başkanı Mustafa Sarıgül de Truss’u haddini bildirdi.

Hemen hemen aynı günlerde iktidar mensupları, Erdoğan’ın tercümanı için Kılıçdaroğlu’nun kullandığı hanım kız” ifadesi nedeniyle kıyamet koparırken, Liz Truss’u gıkını çıkaran olmadı.

Ancak 1 hafta sonra, muhalefetin konuya ilişkin tepkileri üzerine konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Afganistan’dan tahliyeler sırasında da Afganların Türkiye’de belli bir noktada kalması ve gerekli işlemlerin yapılması yönünde tekliflerin olduğunu hatırlatıp, “Biz, böyle bir şeyin söz konusu olmadığını ve olamayacağını net bir şekilde defalarca açıkladık. Hatta İngiltere’ye nota ile bile bu tür şeylerin olamayacağını söyledik.” dedi.

Çavuşoğlu, Truss’ın sözlerine ilişkin haberleri teyit eden bir açıklama veya yalanlayan bir ifadenin gelmediğini kaydetikten sonra da şöyle konuştu:

Türkiye’nin hangi amaçla olursa olsun, gerek parti içi çekişmelerde gerekse iç siyasette kullanılmasını doğru bulmuyoruz. Başka ülkelerin kullanılması da doğru değil. Bize böyle bir teklif de gelmedi Liz Truss’tan. Son zamanlarda görüştük, Türkiye’ye geldi, başka ortamlarda görüşüyoruz, Başbakan’la Cumhurbaşkanımız görüşüyor… Onlardan bize resmi teklif de yok. Böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimizi açıkça da söyledik. Buna rağmen bir iddia üzerine muhalefetin bizi suçlamaya çalışması da çok manidar. Sen de cevap ver, ‘kabul etmeyiz’ de. Biz kabul etmiş miyiz de bizi suçlamaya kalkıyorsunuz? Öyle bir şey söz konusu değil. Türkiye, öyle toplama kampı filan değil. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu olamaz. Böyle bir şeyi kabul etmemiz de mümkün değil.”

İşte Çavuşoğlu’nun bu sözlerinden iki-üç gün sonra bir açıklama yapan müstakbel Başbakan Truss, Türkiye veya herhangi bir ülkenin adını anmadan, yasadışı göçmenleri Ruanda dışında başka ülkelere de göndermek istediğini doğrulayıp şunları söyledi:

Ruanda politikası doğru bir politika. Bunun tam olarak uygulanması ve benzer ortaklıklar için çalışabileceğimiz farklı ülkelerin aranması konusunda kararlıyım.”

Ülkemizde Kaç Ukraynalı Var?

Tamam, İngiltere’ye kızalım; ama uzunca bir süredir zaten Ruanda muamelesi görmüyor muyuz? AB’yle imzalanan göç anlaşmasında vaad edilen toplam 6 milyar avro karşılığında milyonlarca Suriyeli ülkemizde değil mi?

Afganlar başta olmak üzere diğerlerinin sayısı ise meçhul. Geçen yılki CIA istatistiklerine göre, ülkemizde 173 bin 250 Iraklı, 27 bin İranlı ve 116 bin 400 Afgan vardı. CIA, artık Suriyeliler dışında sadece kimin sayısını veriyor, biliyor musunuz; Ukraynalıların. Meğer ülkemize Mayıs ayı itibarıyla 145 bin Ukraynalı gelmiş.

Bunlar nerededir, bakımını kimler nasıl sağlıyor; bilen var mı?!

Bu Cüretin Sebebi

1 yıl önceydi; Help Turkey diye bir kampanya başlatıldığında, bir Cuma namazı çıkışında bunun Türkiye’yi fakir fukara, garip gureba göstermek için düzenlendiğini vurgulayan Erdoğan, şunları söylemişti:

Bunun karşısında bizim söyleyeceğimiz ne var? Tek şey var; ‘Güçlü Türkiye’, biz güçlüyüz. Nitekim fazla dayanamadılar, hemen kısa bir süre içerisinde de ‘Help Turkey’i çektiler, sildiler. Türkiye’yi böyle Amerika’dan, Avrupa’dan, belli yerlerden yönetmek suretiyle adeta dezenformasyonla bir terör estirmek, yani benim yalan terörü dediğim şekilde bir terör estirmek suretiyle halkımızı yalana esir etme kampanyası, gayreti içerisinde olanlar var. Bu konuda biz onlara prim vermeyeceğiz, vermedik. Biliyorsunuz Kobani’de bu millet büyük bir imtihan verdi ve Kobani’yi biz çözdük. Kobani’deki bütün o Kürt vatandaşlarımızı biz koruma altına aldık. Şu anda eğer Türkiye’de 4 milyon ağırlıklı olarak Arap ve Kürt mülteci varsa, onlar bizim korumamız altındaysa, göçmenleri koruması altına alan Türkiye herhalde zayıf bir ülke değil. Güçlü olduğu için bu insanları koruması altına alıyor, alırken de bunu mevcut imkânlarıyla alıyor, finansmanı iyi yönettiği için bunu başarıyor. Bundan sonra da yine finansı iyi yönetmek suretiyle bu tür adımları atacağız ve bundan da hiçbir çekincemiz yok. Çünkü biz güçlü Türkiyeyiz, biz darda kalana elini uzatan, koşan bir Türkiyeyiz.”

Tek soru:

Madem güçlü, itibarlı, saygın bir ülkeyiz; İngiltere’nin Türkiye’ye Ruanda planını, bırakın teklif edebilmesini, düşünebilmesinin sebebi nedir ve bu cüreti nereden alıyor?!

Müyesser YILDIZ
29 Temmuz 2022

Kategori:Uncategorized