Yüksek Askeri Şura toplantısından üç gün önce Anadolu Ajansı Editör Masası’na konuk olan Savunma Bakanı Hulusi Akar, hazırlık sürecine ilişkin özetle şu bilgileri verdi:
“Yeni yasa çerçevesinde Millî Savunma Bakanlığı emir ve komutasında Genelkurmay Başkanlığı, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanlıkları ve onların bağlıları, tugay seviyesi dahil, bunların hepsi ve bir subayın, albayın, general ve amiralin geçmişte bir yıl boyunca yaptıkları bütün faaliyetler, başarılı veya sıkıntılı durumlar dâhil bunların hepsi gündeme geliyor… Anketler yapılıyor… İki anketimiz var, bunlar birleştiriliyor ve sonuçlar bize geliyor. Bunun hepsi ortaya konuluyor, bu manada personelin değerlendirilmesi yapılıyor ve Yüksek Askerî Şûra kararları belirleniyor.”
Akar şunları da ekledi:
“Bu arada bizim istihbarat birimleri dahil, mülki makamlar dahil, adli makamlar dâhil, personelimizin öğrencilik hayatı dâhil, münasebetleri dâhil, çalışmaları dâhil; denetlemeler, tatbikatlar dâhil bunların hepsi toplanıyor, değerlendiriliyor ve bunların sonucunda bir karar veriliyor, dolayısıyla bu kararların gerçekten çok yönlü olduğu, kurumsal olduğu, bireysel olmadığı, herkesin katkı sağladığı ve dolayısıyla en doğruyu bulmak için de elimizden gelen gayreti gösterdiğimizi herkesin bilmesi lâzım. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin güvenliği, savunması ve bunu yönetecek olan kadroların da çok uygun insanlardan seçilmesi çok önemli bir faaliyet.”
Eskiden de sistem hemen hemen böyle işliyordu. Ne olduğunu 15 Temmuz’da veya 2020’de -rütbesini Fetullah Gülen’in taktığı- Serdar Atasoy olayında gördük.
Şimdiyle geçmişin ana farkı, Akar’ın vurguladığı gibi, hazırlıkların “Milli Savunma Bakanlığı’nın emir ve komutasında” yapılması. Aynı zamanda bu, olası yeni bir Serdar Atasoy vakasında sorumluluğun MSB’de olması anlamına da geliyor.
2020 YAŞ’ında 700’e yakın subay tasfiye edilirken, Serdar Atasoy’un “FETÖ”cü çıkması üzerine Balyoz kumpası mağdurlarından emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz’un yaptığı açıklamayı hatırlatalım. Yavuz, “Bir yandan bu subaylar emekli edilirken diğer taraftan daha üst düzeylere şaibeli isimlerin gelmesi tesadüf müdür, yoksa birileri hâlâ çalışıyor mu?” diye sorduktan sonra şöyle konuşmuştu:
“AKP, ağırlıklı olarak kendi il-ilçe teşkilatlarından isimler belirleyerek terfileri sağlıyor. Eskiden önceden bir çalışma yapılırdı, aylarca tartışılırdı, çeşitli anketler düzenlenirdi. Ama şimdi bunları ağırlıklı olarak AKP teşkilâtı yapıyor… Terfi ve tayinlerde AKP teşkilatlarının giderek daha çok etkili hale gelmiş olmasının bu tür yansımalarını göreceğiz.”
Bu iddiaların yalanlanmadığını belirtip YAŞ toplantısına dönelim. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in görev süresinin uzatılması ve iki yeni Kuvvet Komutanı’nın atanması dahil yüzlerce subayın terfisi ile emekliliğine, belki de Anıtkabir ziyaretinden daha kısa sürede, yaklaşık 1 saat içinde karar verildi.
Kurmay-Alaylı Dengesi
Sözkonusu kararlardan bazılarına bakalım.
Tuğgeneral ve tuğamiralliğe terfi ettirilen 47 albaydan sadece 14’ünün kurmay, geri kalan 33’ünün sınıf subayı olduğu görüldü.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nda (KKK) 28 albaydan 8’i, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda (DNKK) 8 albaydan 4’ü, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda (HKK) ise 11 albaydan 2’si kurmay sınıfından seçildi.
Özetle, TSK’da alaylıların ağırlığı artmaya devam etti.
HKK’nda “FETÖ” Temizliği mi?
Kadrosuzluktan emekliliğine karar verilenlere gelince; görev süreleri uzatılmayan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal’ın yerine Donanma Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz’ün yerine ise Muharip Hava Komutanı Orgeneral Atilla Gülan getirildi. Bunlar beklenen emeklilik ve atamalardı.
Yaşanan birçok olaya rağmen iktidar medyasının adını nedense hiç anmadığı bir ismin daha emekliliği bekleniyordu. Bu isim 15 Temmuz’dan sonra Tuğgeneral ve Tümgeneral yapılan, 5 yıl süreyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda Personel Başkanı olarak binlerce “FETÖ”cünün tasfiyesini gerçekleştiren, ama geçen yılki YAŞ’ta Diyarbakır Muharip Hava Kuvvet Komutan Yardımcılığı’na atanan Tümgeneral Kutlay Demir‘di ve YAŞ toplantısında o da emekli edildi.
Yaşanan olaylar neydi; bilmeyenler ve unutanlar için Kutlay Demir olayını kısaca anlatalım.
Bizzat Erdoğan’ın isteğiyle Hava Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı’na getirilip Erdoğan’la doğrudan görüşebilen ender isimlerden olduğu söyleniyordu. Zira 15 Temmuz öncesinde “FETÖ’yle mücadele” için AKP Milletvekili Şirin Ünal başkanlığında kurulan özel çalışma grubunda görev yapmıştı. Keza Erdoğan ve dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın emriyle bilgisine başvurulan “hassas kaynaklar”, Demir için, “Terfi etmeli. (Eşi türbanlı). Hükümet yanlısı” demiş; Emniyet İstihbarat, “FETÖ/PDY ile kararlı bir şekilde mücadele etmektedir” bilgisini vermiş, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı da “PDY ile ilgisi yok. Ancak başka cemaat bağlantılı olduğu kanaatindeyim” şeklinde görüş bildirmişti.
İşte bu isim 2021 yılı başında sürpriz bir şekilde emeklilik dilekçesini verdi. Sebebi, Genelkurmay Başkanlığı’nın emekli olmasını istemesiydi. İstenen dilekçeyi verdi, izne ayrıldı. Ancak iddialara göre, 50 günün sonunda bazı AKP milletvekillerinin devreye girmesi üzerine bu dilekçe işleme konmadı ve Demir göreve döndü.
Göreve dönmesinden kısa bir süre sonra da Kutlay Demir’in isminin bir “FETÖ” dosyasında geçtiği, 2007-2009 yılları arasında mahrem imamlar tarafından ankesörlü telefondan arandığı iddiaları gündeme geldi. Demir’in ifadesi alındı, hakkında “Kovuşturmaya Yer Yok” (KYOK) kararı verildi ve bu arada atandığı Diyarbakır’daki görevine devam etti.
Sözkonusu soruşturma YAŞ’tan önce kamuoyunun gündemine gelince de Kutlay Demir’in emekli edileceği konuşulmaya başlandı.
Sadede gelirsek; Demir’in emekli edilmesinin sebebi o soruşturma mıdır, yoksa bu soruşturmadan evvel 2021 başında hayata geçirilen ama yarım kalan işin tamamlanması mıdır, bilinmez; ama hakkında ankesörden soruşturma açılmış, KYOK kararı verilmiş çok sayıda ismin halen TSK’da görevine devam ettiğini veya bizatihi Milli Savunma Bakan Yardımcıları hakkında benzer iddiaların gündeme geldiğini, ancak ifadeleri bile alınmadığı gibi, iddiaların MSB tarafından sert bir şekilde yalanlandığını biliyoruz.
Bu İsimler Niye Gitti?
Herkesin, “FETÖ’yle mücadele ediyor” dediği Kutlay Demir’in “FETÖ bağlantısı” çıktığı için gönderildiğini varsayalım.
Peki yine Hava Kuvvetleri’nden Tümgeneral Ali Serin ile Tuğgeneraller Oğuz Okuyucu ve Aziz Adalı acaba niye emekli edildi?
Kimdir bu isimler?
Ali Serin 15 Temmuz’dan sonra Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı’na getirildi. Geçen yılki YAŞ’tan sonra ise bu görevden alınıp Hava Lojistik Komutanı yapıldı. Sebebin, iki emir astsubayının FETÖ’den işlem görmesi olduğu öne sürüldü. Hemen 15 Temmuz öncesi TSK’daki “FETÖ”cülerle ilgili çalışmalarda Ali Serin için ne denildiğini hatırlatalım.
Emniyet İstihbarat, “FETÖ/PDY ile kararlı bir şekilde mücadele etmektedir.” bilgisini verdi. Erdoğan ve Akar’ın belirlediği “hassas kaynaklar” ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı da hakkında olumlu görüş bildirdi.
Tuğgeneral Oğuz Okuyucu ise İzmir Casusluk kumpasında 1.5 yıl hapis yatan ve “sosyal demokrat” olarak bilinen bir isimdi. 15 Temmuz’dan sonra Genelkurmay’da yaşananlarla ilgili İdari Tahkikat Raporu’nu hazırladı. Balıkesir’deki 6. Ana Jet Üs Komutanlığı’na atandı. Kutlay Demir’in Diyarbakır’a gönderilmesinden sonra da Hava Kuvvetleri Personel Başkanı oldu.
Tuğgeneral Aziz Adalı da yine Hava Kuvvetleri Komutanlığı Personel Daire Başkanı’ydı. Henüz generalliğinin birinci yılındaydı.
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda; özellikle Hava Kuvvetleri Komutanlığı’yla ilgili, “FETÖ’yle mi mücadele ediliyor, FETÖ’yle mücadele edenlerle mi?” gibi bir soru akla gelmez mi?
Bir “Hükümet Yanlısı” Daha Terfi Etti
Dikkat çekici bazı terfilere gelince; evvela iktidar medyasının YAŞ öncesi ön plana çıkardığı bazı isimlere bakalım.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral İsmail Güneykaya ile Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu‘nun bir üst rütbeye terfi için bekleyen isimler arasında olduğu vurgulandı.
Kadıoğlu orgeneralliğe yükseltilirken Güneykaya’nın görev süresi uzatıldı.
Bu arada Milli Savunma Üniversitesi Hava Harp Okulu Komutanı Tümgeneral İsmail Günaydın da Korgeneral oldu.
15 Temmuz’dan önce yapılan “hassas kaynak” araştırmasında; kaynaklardan birisinin Günaydın için, “terfi etmeli (kalpden kumpas), hükümet yanlısı” dediğini belirtip orgeneralliğe terfi eden Ziya Cemal Kadıoğlu’nun kim olduğunu hatırlatalım.
Başbakandan Yazılı Emir İsteyen Komutan
15 Temmuz’dan birkaç gün sonra son Başbakan Binali Yıldırım çıktığı bir televizyon programında, o gece yaşadıklarını anlatırken şöyle konuştu:
“Bir yandan Sayın Cumhurbaşkanımız orada güvenli değil. Bulunduğu yerden ayrılma planları yapıyor. Biz de dedik ki, ‘Bu hava akınlarını durduralım. Bunlar Akıncı’dan koordine ediliyor.’… Bir yandan Hava Kuvvetleri ile irtibat kurmaya çalışıyoruz. Genelkurmay Başkanımız ile görüşemiyoruz tabiatıyla. Hava Kuvvetlerinde kuvvet komutanını aradık, ona da erişemedik. Bu sefer Hava Savunma Komutanlığı var Eskişehir’de. Orada 3-4 tane general var. Onlarla görüştüm. Komutanlar, ‘Efendim izinsiz, kontrol dışı Diyarbakır, Akıncılar ve Balıkesir’den kalkan uçaklar Ankara, İstanbul üzerinde alçak uçuş yapıyor, bombalıyor helikopterler aynı şekilde’ dediler. Onlara ‘Kardeşim sizin elinizde başka araç yok mu, niye kaldırıp bunları baskılamıyorsunuz, niye bunların insanlar üzerine saldırılarını engellemiyorsunuz?’ dedim. İşte, ‘Araçlar yüklü değil, yüklenmesi iki saat sürer, Erzurum’dan bir saat gelmeleri sürer’ şeklinde konuşuyorlar. Bu benim canımı çok sıktı. ‘Böyle bir şey olamaz kardeşim. Bu dedikleriniz ikna edici değil. Bakın size emrediyorum, derhal bu saldırıları püskürtmek üzere uçakları kaldırın ve bu kepazeliği ortadan kaldırın, emrediyorum’ deyince generallerden biri ‘yazılı emir gönderin‘ dedi. Orada tabii benim sigortam attı. ‘Ne yazılı emri kardeşim’ dedim. ‘Bak ben senden bunun hesabını soracağım. Bu telefonda dediğim her şey yazılı emir niteliğindedir. Ya bu emrin gereğini yaparsın yahut da bunun bedelini ağır şekilde ödersin’ dedim. Bu kadar mücadeleden sonra oradan uçakların gelmesini başarabildik, ama en az iki saat kaybettik.”
Yıldırım, “Telefonda konuştuğunuz general gözaltında mı?” sorusu üzerine de, “Zannediyorum gözaltındaki generallerden biri.” dedi.
Yıldırım’ın bu açıklamalarından sonra “yazılı emir” isteyen komutanın Korgeneral Hasan Hüseyin Demirarslan olduğu öne sürüldü.
Ancak aylar sonra gerçekte bu ismin dönemin Eskişehir Muharip Hava Kuvveti Komutan Yardımcısı Korgeneral Ziya Cemal Kadıoğlu olduğu ortaya çıktı. Kadıoğlu, tanık sıfatıyla Savcılığa verdiği ifadede, “Gelecekte hukuki bir problem yaşanmaması düşüncesiyle, tamamen art niyetsiz olarak yazılı emir talep ettiğini, Başbakan’ın telefon görüşmesinin kayıt altına alındığını ve sözlü olarak bu yetkiyi verdiğini belirtmesinden sonra uçakların kalktığını” söyledi.
“Bir Aceminin YAŞ Notları”
YAŞ kararlarının tamamını bir yazıda analiz etmek mümkün değil.
O yüzden şimdilik, Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan’ın bugün, “Bir acemiden YAŞ kararlarına dair kısa kısa notlar” başlığı altında yaptığı şu değerlendirmelerle bitirelim:
“Eskiden YAŞ kararlarına dair amma da çok analiz dönerdi. ‘Sivil siyasete kimler yön verecek?’ bağlamında yaklaşılırdı olaya. Koca koca sayfalar bu işe ayrılırdı. Hey gidi hey! YAŞ kararları konusunun uzmanları vardı basında. Kariyerlerini bunun üzerine yapmış nice gazeteci vardı. Artık rutin bir işlem muamelesi görüyor YAŞ kararları. Ve ben bundan dolayı pek mesudum. Ben bir acemi gözüyle bakıyorum YAŞ kararlarına. Bu konunun acemisi olmaktan da zerre kadar gocunmuyorum. Mesela Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in görev süresinin bir yıl uzatılmasından çok memnunum. Yaşar Paşa, bende itimat telkin eden bir komutan. Hissiyat bu, yalnızca hissiyat. Mesela Askeri Casusluk Davası ve Şantaj Davası’na maruz kalmış bir komutanın, Deniz Kuvvetleri Komutanı olması da sevindirdi beni. Oramiral Ercüment Tatlıoğlu’nun bu makama gelmesi, birilerini amma da kudurtmuştur. Yaşasın! Bahtiyar Ersay’ın tümgenerallikten korgeneralliğe terfi etmesine de artı puan verdim. Ersay, Balyoz’dan tam 31 ay hapis yatmış bir komutan. Ona da helal olsun. Ve genel hükmümü veriyorum: FETÖ’nün gadrine uğramış komutanlar, benim en çok güvendiğim komutanlardır vesselam.”
“FETÖ’nün gadrine uğramış komutanlar en çok güvendiği komutanlar” ise; acaba kumpaslarda tutuklanmış Tümamiraller Ayhan Gedik ve Hasan Özyurt, Tuğamiraller Türker Koçpınar ve Aykut Manioğlu ile Tümgeneral İdris Acartürk‘ün emekli edilmesine ne der Ahmet Hakan?
Veya 2014’te bizatihi kendisinin programında, “Askeri vesayeti bitirmek için biz, Cemaat ve ABD ortak çalıştık.” itirafında bulunan bir eski AKP milletvekilinin geçen yıl partinin MKYK üyesi yapılmasını; yine bir başka AKP’linin, “AK Parti, FETÖ ile kol kola girdiyse, bunu farklı darbecileri tasfiye etmek için yaptı… Bir tarafta darbeci Kemalist gelenek vardı, bir tarafta da FETÖ vardı. Bunları birbirine kırdırmak suretiyle yol almak mecburiyetinde kaldım.” deyip istifa etmek zorunda kaldıktan sadece 10 ay sonra Erdoğan’ın oluruyla görevine dönmesini nasıl yorumlar?
“Eskiden YAŞ kararlarına dair amma da çok analiz dönerdi. ‘Sivil siyasete kimler yön verecek?’ bağlamında yaklaşılırdı olaya.” cümlesine gelince;
Elbette ki, YAŞ kararları analiz edilmeli.
Çünkü -bizzat Hulusi Akar’ın da söylediği gibi- TSK, “ülkemizin güvenliği, savunması” demektir… Ve “bunu yönetecek olan kadroların da çok uygun insanlardan seçilmesi çok önemli bir faaliyet”tir!..
Müyesser YILDIZ
6 Ağustos 2022