İçeriğe geç

“Gece Gündüz Kendimizi Yırtsak” da Bu ABD Politikasıyla Terör Biter mi?

Erdoğan’ın yıllardır demediğini bırakmadığı Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile Katar’da buluşup tokalaşması tartışılıyor.

Ama bundan evvel, iki gün dillendirildikten sonra unutulan bir başka tokalaşmanın ve görüşmenin sorgulanmaya devam edilmesi gerekiyor.

Endonezya’daki Erdoğan-Biden buluşmasından söz ediyoruz.

Erdoğan, İstiklâl Caddesi’ne bombalı saldırının düzenlenmesinden, minik Ecrin’le birlikte 6 vatandaşımızın hayatını kaybetmesinden hemen sonra Endonezya’ya gitti. Biliyoruz ki, programını iptal etmemesinin ana sebebi Biden’la görüşme ihtimaliydi.

Oysa İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, saatler içinde saldırıyı bölücü terör örgütü PKK/YPG’nin düzenlediğini söylemekle kalmadı, alenen ABD’yi suçladı. Ardından ABD’nin taziyesini reddetti.

Erdoğan ise hem ABD’nin taziyesine teşekkür etti hem de Biden’la görüştü.

İki ihtimal vardı; ya Erdoğan, Soylu’nun tespitlerini ciddiye almamış yani ona inanmamıştı ya da Biden’ı Ecrin’e tercih etmişti!..

Endonezya dönüş yolunda, Savunma Bakanı Hulusi Akar’a Pençe-Kılıç Harekâtı’nın emrini verdiği anların görüntüsü yayımlanınca Erdoğan’ın da Soylu gibi düşündüğünü anladık.

Katile “Sayın” Demek

Erdoğan’ın, Sisi’yle buluştuğu Katar’dan dönerken Pençe-Kılıç Harekâtı’na ilişkin açıklamalarına bakalım.

Önce, burada varlık gösteren ülkelerle de diplomatik ilişkileri yaparak” adımlarını ona göre attıklarını” söyledi.

Sonra, “Biz bu operasyonla ilgili ne Sayın Biden’la ne Sayın Putin’le herhangi bir görüşme yapmış değiliz. Fakat bizim her an bu bölgede bu tür şeyleri yapabileceğimizi zaten sayın Biden da sayın Putin de biliyor.” dedi.

Biden’ı geçtik; eğer Putin’le görüşülmediyse Rusya hava sahasını nasıl ve neden açtı?!

Bir de; önce İstiklâl’de Ecrin’in, ardından Karkamış’ta 5 yaşındaki Hasan’ın, 22 yaşındaki Ayşenur öğretmenin kanında eli olan için hâlâ “Sayın” sıfatını kullanmak nasıl bir anlayıştır?!

Zira, son olarak Katar’dan dönüş yolunda şunları bir kez daha anlatan yine Erdoğan’dı:

Bizim tabii üzüntümüz şu; biz Amerika’yla NATO’da beraberiz. Ancak binlerce araç, gereç, mühimmat, silah bütün bunları Suriye’deki terör bölgesine maalesef bu Amerika göndermiştir. Bu sayın Obama döneminden itibaren olmuş, sayın Trump döneminde sürmüş, sayın Biden döneminde de devam etmektedir. Peki biz bunu onlarla paylaştık mı? Evet paylaştık. Ben bunları sayın Obama’yla da paylaştım, sayın Trump’la da paylaştım, sayın Biden’la da paylaştım. Kendilerine, ‘Biz sizinle NATO’da beraberiz, iki önemli müttefikiz. Bize böyle bir tehdit güneyden geldiğine göre siz buradaki terör örgütlerine bu destekleri vermek suretiyle bizi sıkıntıya sokuyorsunuz. Tabii biz bu sıkıntıları yaşayamayız. Gerektiğinde bunlara gereken cevabı da vermek durumunda kalacağız’ dedim. Tabii bir şey söyleyemiyorlar.”

Pençe-Kılıç Harekâtı’na gelince;

İktidar medyası, bunun ABD’ye cevap olduğunu yazdı.

Erdoğan’da dün Artvin’deki açılış töreninde, bunu doğrularcasına şunları söyledi:

Önceki hafta İstanbul’da yaşanan bombalı saldırıyı da mertçe karşımıza çıkmaya yüreği yetmeyenlerin alçakça giriştikleri bir eylem olarak görüyorum. Aralarında çocukların da bulunduğu 6 masumun hayatına mal olan bu alçak saldırıya cevabımızı, Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütü hedeflerini yerle yeksan ederek verdik… Ülkemiz sınırlarına ve vatandaşlarına yönelik saldırıların kaynakları bellidir. Bu bölgedeki teröristlerin her birinin kimliğini, yerini, sicilini biliyoruz. Aynı şekilde bu teröristleri kimlerin himaye ettiğini, silahlandırdığını, cesaretlendirdiğini de çok iyi biliyoruz… Türkiye’yi harf oyunlarıyla terör örgütünün ismini değiştirerek, teröristlerin yanında kendi askerlerine görüntü verdirerek oyalayacaklarını sananlar için yolun sonu gelmiştir. Artık bu saatten sonra bizim için tek bir ölçü, sınır vardır. O da kendi ülkemizin, vatandaşlarımızın güvenliğidir. Bu güvenlik nereden başlayacaksa oraya kadar gitmek en meşru hakkımızdır. En başta, kendi güvenlikleri için binlerce kilometre öteden gelip fütursuzca güç kullananların bu hakkımızı anlayışla karşılamaları gerekiyor… İnşallah en kısa sürede tankımızla, askerimizle, bizimle birlikte yol yürüyen ve yürüyecek olan dostlarımızla birlikte hepsinin de kökünü kazıyacağız, bunu da böyle bilin.”

ABD-Rusya “Dostumuz” Olmaya Karar Verdi mi?

Peki harekâttan sonra ABD ve Rusya “dostumuz” olup terörün kökünü kazımak için Türkiye’yle birlikte yol yürümeye karar verdi mi?

Hayır!..

Her iki taraf da bir yandan “Güvenlik endişenizi anlıyoruz” dedi, öte yandan “taraflara” “itidal” çağrısı yaptı.

Taraflar” kim? Türkiye ve terör örgütü!..

Sayın Biden” cenahının tavrına bakalım.

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Direktörü John Kirby, “Türkiye’nin güneyinde meşru terör tehdidi sürüyor, kendisini savunma hakkı var.” ifadelerini kullandıktan sonra şunu ekledi:

Bölgedeki bir operasyon, ortağımız SDG’nin DEAŞ ile mücadele kabiliyetlerini kısıtlayabilir. SDG ile bunun için ortaklık yapıyoruz ve DEAŞ üzerinde baskıyı devam ettirmek istiyoruz.”

Pentagon Sözcü Yardımcısı Sabrina Singh de şu açıklamayı yaptı:

Taraflara tüm çatışmaları durdurmaları çağrısında bulunuyoruz. ABD ordusunun oradaki amacı DEAŞ’ın kalıcı olarak yenilmesidir. Bu saldırıları bu amaçtan alıkoyuyor ve DEAŞ’ın yenilmesi konusunda uluslararası koalisyon kazanımlarını riske atıyor.”

Özetle ABD, bir kez daha “SDG” harf oyunlarıyla PKK/YPG’yi tercih etti!..

İşte tüm bu gelişmelerden dolayı -Sisi’den önce- Endonezya’daki görüşmenin tartışılması, en azından, “Öldürülen Ecrin değil de sizin bir yakınınız olsa, yine de Biden’la görüşür müydünüz? bundan sonra da görüşmeye devam edecek misiniz?” diye sorulması gerektiğini söylüyoruz.

S-400’ün Yeri Neresi?

Savunma Bakanı Akar’ın dün, bakanlığının TBMM’deki bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşmadan görüşmelerin süreceğini anlıyoruz. Zira şunları söyledi:

F-16 konusunda ihtiyaçlarımızı ilgili kuruluşlarımızla belirledik. Bunlar yabancı askeri satışlar çerçevesinde Amerikalılara müracaatımızı yaptık. Onlarla 3’ü Türkiye’de 1’i ABD’de olmak üzere 4 askeri heyetler arası toplantı yapıldı. Bizim muhatabımız olan ABD askeri heyeti ve onların bünyesinde olduğu ABD Savunma Bakanlığı bizimle yaptığı görüşmede bu tedariki ve modernizasyonu desteklediklerini söylüyorlar. Gayet de güzel sonuçlar geldi. Bu uluslararası bir ilişki. Muhataplarımıza bunun önemli olduğunu, zaman kaybetmemek gerektiğini diğer hususları açık ve net bir şekilde söyledik. Olumlu olması için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.”

Sonra da, hudutlardan kimse geçmesin diye gece gündüz kendilerini yırttığını” anlattı.

Sadece Irak-Suriye’deki terör örgütleriyle değil, Yunanistan üzerinden de açıkça Türkiye’yi hedef alan ABD’ye karşı izlenen bu politikayla, bırakın gece-gündüzü”, yıllar yılı kendimizi yırtsak” sonuç almak mümkün mü?

Bakan Akar’ın bir diğer açıklamasına geçelim.

S-400’lerle ilgili bir problem olmadığını belirtip, “S-400 yerinde ve kullanılmaya hazır. S-400’ün intikal süresi var. İntikal süresi olduktan sonra gittiğin yerde 1 saat içinde her şey hazır. Herhangi bir tehdit geliştiği şekilde bunu götürür ve kullanırız.” dedi.

Acaba daha nasıl bir tehdidin gelişmesi gerekiyor ki?!

Madem hazır, buyurun S-400’leri İncirlik’e kurun ve kullanın!..

Müyesser YILDIZ
23 Kasım 2022

Kategori:Uncategorized