İçeriğe geç

Üç Kabir… Üç Kadın…

Bugün bir avuç insan Karşıyaka Mezarlığı’nda en zor mesaiyi yaptık. Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nu katledilişinin 20’nci, Yarbay Ali Tatar’ı adalet uğruna canından vazgeçmesinin 13’üncü yıldönümünde andık. Balyoz kumpasında cezaevinde geçirdiği beyin kanaması sonucu aramızdan ayrılan Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp’i de unutmadık. Üç mezarın başında, üç kadının yıllarca çektiği acıya tanıklık ettik. Şengül Hablemitoğlu, “20 yılın sonunda yok…” diyebildi. Nilüfer Tatar, savcı ve hakim bozuntularının bir bir hesap vereceğini söyledi. Samiye Özenalp’in dileği ise, “Zalimin zulmü boynuna gitsin.” oldu.

Ben de Tamam Gibiyim”

Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu’nu nasıl andık? Kimseye haber verilmemişti. Dostları, sevenleri, öğrencileri, bir de Zafer Partisi Genel Sekreteri Cezmi Polat başkanlığında bir heyet kendiliğinden gelmişti.

Eşi Şengül Hablemitoğlu, mezara bir demet çiçek bıraktı. Sonrasında ağzından şu sitem dolu sözler döküldü:

Kötüyüm, bir şey söylemek istemiyorum. 20 yılın sonunda yok… Ben de tamam gibiyim.”

Ailenin avukatı Ersan Barkın’ın birkaç cümlelik konuşması da mesaj yüklüydü; “Necip Hablemitoğlu davası hepmizin davası. O davada bugüne kadar kendi politik mücadelemiz içinde zannettiğimiz insanların da başka rollerde olduğunu görüyoruz. Yakında yargılamalar başlayacak.” demekle yetindi.

Zafer Partisi Genel Sekreteri Cezmi Polat ise bir Türk milliyetçisi olan Hablemitoğlu’nu karanlık odaklar, emperyal güçler ve onların yerli işbirlikçilerinin şehit ettiğini belirterek, “Ne yaparlarsa yapsınlar, hangi metodları uygularlarsa uygulasınlar, Türk milliyetçileri var oldukça ülkemizin üzerine karanlığı çökertemeyecekler.” dedi.

Ali Tatar’ın Kabrini İyi Belleyin”

Merhum Yarbay Ali Tatar’ın anmasına ilişkin öncelikle şunu vurgulayalım; önceki yılların aksine, Zafer Partisi Genel Sekreteri Polat dışında hiçbir siyasi gelmedi; ama cezaevi arkadaşları, gerçek dostları ve aynı acıyı yaşayan Şengül Hablemitoğlu ile merhum Murat Özenalp’in annesi Samiye Özenalp ve eşi Sema Özenalp oradaydı.

Saygı duruşu ve İstiklâl Marşı’nın okunmasının ardından ağabeyi Ahmet Tatar uyarılarla dolu sert bir konuşma yaptı.

Evvela Cumhuriyet’in 100’üncü yılı arefesinde neden bir karşı devrim tehlikesiyle karşı karşıya kaldığımızı şöyle anlattı:

Yaşadıklarımızı çok çabuk unutuyor, ders çıkaramıyor, benliğimizi bir türlü yenemeyip hatalarımızla yüzleşmiyor, özeleştiride bulunamıyoruz. Bu nedenle de tarihsel süreçte kısır döngüye mahkûm yaşıyoruz. Bu kısır döngüyü kırabilsek Cumhuriyet, 100.yılının arifesinde bir karşı devrim tehlikesi ile karşı karşıya kalır mıydı? Yaklaşık 100 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşadığı çevreyi, dünyayı herkesten daha önce algılayıp çıkarımlarda bulunarak ayağa kaldırdığı ulus, yeniden cehalete meyleder miydi? Çağdaş uygarlık hedefi ile kurduğu devletin kurumları çağ dışı zihniyetlere karşı savunmasız kalır mıydı? Çağı yakalama iddiasındaki bir halk geçmişini arar, geçmişine özlem duyar hale gelir miydi? 21. yüzyılı yaşarken altı yaşındaki çocukların evlendirilmesini konuşuyor olur muyduk? Yaşadığımız şu kısa zamanda hepsi oldu maalesef. Bugün Yarbay Ali Tatar’ın kabrinde onu anmak için toplanmamızın belki en önemli anlamı, bütün bu unutma, unutturma süreçlerine karşı durmaktır. Şayet yaşananların üstünü; ‘Ölen öldü kalan kaldı… Geçmişe takılıp kalmayalım… Geçmişin muhasebesini yapmayalım… Yeni bir sayfa açalım’ gibi telkinlerle, beylik laflarla örtmeye kalkarsak yarın cesurlarla korkaklar, hainlerle kahramanlar karıştırılacak, tarih ters yüz edilerek karşımıza çıkarılacaktır.”

Ahmet Tatar’ın sonraki mesajı “FETÖ”cüler ve iktidara yönelikti; şunların altını çizdi:

Daha bugünden, özellikle yurtdışında yaşayan FETÖ’cü güruhun manipülasyonları ile karşı karşıyayız. Sanki dün devletin bütün olanaklarını, bütün gücünü muhaliflerine karşı kullanmamışlar; onları ezmek, yandaşlarını kollamak için her türlü hileyi, sahtekârlığı yapıp insanların hakkını yememişler, hukuku adaleti ayaklar altına alıp insanların yaşamlarını karartmamışlar gibi, kendilerine masum ve mağdur havası yaratabiliyorlar. İşin ilginci, manipülasyonları eski ortakları olan siyasi iktidar üzerinden yapıyorlar. Siyasi iktidarın toplumun bütün kesimleri üzerindeki baskısını, yolsuzlukları, hırsızlıkları, ve hukuk tanımazlığı üzerinden bir söylem geliştirerek kendilerine bir şemsiye oluşturuyorlar. Bu madrabazlara sözümüz şudur: yakın zamana kadar, şikâyet ettiğiniz siyasi iktidar ile kol kola olduğunuzu, Cumhuriyeti yıkmak için işbirliği yaptığınızı, el birliği ile memleketi bilimin ışığından uzaklaştırıp orta çağ karanlığına taşımaya, yeniden müstemleke haline getirmeye kalktığınızı unutmadık. Bize yaptıklarını bugün size de yapıyorlarsa, bunları yalandan yadırgamayın. Eski ortaklarınız sizden ne gördülerse, ne öğrendilerse onları biraz daha kaba ve gaddarca uyguluyorlar sadece. Dün birlikte yaptıklarınızdan nasıl sorumluysanız bugün de yapılanlardan vebaliniz var. Şikâyet etmeden önce kendi yaptıklarınızı bir düşünün. Bunlar üstünde bir muhasebe yapıp yanlışın nerede olduğunu görün ve ondan sonra sızlanın. Biz bunları sizin zulmünüze canı ile isyan eden Yarbay Ali Tatar’ın kabrinden haykırıyoruz. Burayı iyi belleyin. Burada kendinizi göreceğiniz bir ayna var. İyi bakın.”

İçimizdeki Çürük Elmalar” Kim?

Ahmet Tatar, “Anma gününde bir sözümüz de içimizdeki çürük elmalara” diyerek şöyle devam etti:

Muktedirler, dezenformayson bombardımanlarını, yarattıkları illüzyonları güçlendirmek için içimizden birilerini devşirmekten geri durmuyorlar. Evet muktedirsiniz, devletin bütün olanaklarını kullanıp sembollerimize saldırıyorsunuz, saldırın. Mücadelemizi itibarsızlaştırmak için aramızdan birilerini çürütüyorsunuz, çürütün. Akla hayale gelmedik kimi vaatlerle, çıkarlarla onları yoldan çıkarın, devşirin. Alıştık Hınzır Paşa sofralarına iştahla oturanlara. Oralardan aslan kesilen, bizlere saldırıp kara çalanlara. Öyle ya, ozanın dediği gibi; ‘Bizden geçinen kalleşler döner geri bizi taşlar.’ Bu kabir makamı çok şeye şahit. Bizim de söyleyecek daha çok sözümüz var. Var da, ne yapalım; ağacın baltaya dediği gibi, sapı bizden. Bu nedenle fikri dolaşanları tarihe, tarihin şaşmaz terazisine havale ediyoruz. Tarih, zalimlere boyun eğmeyen Yarbay Ali Tatar’ları da yazacak, zalime iltica edenleri de. Alın hayrını görün.”

Tam O Kavşaktayız”

Tatar, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

Ülkemiz son 15-20 yılda çok kayıplar yaşadı. Ama umudumuz, elbette ki, devam ediyor. Bu kötü gidişin mutlaka bir yerden döneceğini biliyoruz. Her şeye rağmen yeniden ayağa kalkmanın, vagonları tekrar raylara oturtmanın bir yolunu bulmak zorundayız. Yarbay Ali Tatar bu dünyadan göçünü çekerken, ‘Bu şekilde giderseniz ne yönetecek bir ordu, ne yaşayacak bir cumhuriyet, ne de bir ülke bulamayacaksınız’ demişti. Tam da o kavşaktayız. Öyle bir zaman dilimindeyiz ki, armudun sapı, üzümün çöpü diyecek halimiz yok. Bu ülkenin bütün namuslu, dürüst insanlarının bir araya gelmesi ve süregelen bu yıkıma, tahribata son vermesi gerekiyor.”

Adalet şehidi merhum Ali Tatar’ın eşi Nilüfer Tatar ise sesi titreyerek koca 13 yılın geçtiğini hatırlatıp, Ali Tatar’ın vasiyet niteliğindeki sözlerine atıfla, şunları söyledi:

Ali, ‘Canımdan vazgeçmem belki ışık olur, boşu boşuna ölmemiş olurum.’ demişti. Evet ışık oldu. ‘Başınızı öne eğecek hiçbir şey yapmadım. Başınızı öne eğmeyin, dimdik yürüyün.’ demişti. Evet, başımızı öne eğecek hiçbir şey yapmadı ve biz dimdik yürüyoruz. O savcı, hakim bozuntuları bir bir hesap vermeye başladı. Onlar onursuz, omurgasız, başları eğik gezecekler ve yaptıklarını burunlarından fitil fitil getireceğiz. Kızım ve ben bu davalardan asla vazgeçmeyeceğiz ve seni unutturmayacağız. Sevgi, özlem, saygıyla.”

Tatar Nasıl Sahipsiz Bırakıldı?

Ali Tatar’ın kabri başında konuşan son isim emekli Koramiral Atilla Kezek de şunları vurguladı:

Bizler Cumhuriyetin kuruluş değerlerine bağlı, laik, demokratik, sosyal hukuk devletini savunan, Atatürk İlke ve İnklaplarını özümsemiş, bu yolda çizgisini hiç değiştirmemiş, okul bahçelerinde okuduğumuz Andımıza ve asker ocağında ettiğimiz yemine bağlı kalmış dostları olarak buradayız. Ettiğimiz yemine ihanet edeni, çizgisini değiştireni zaten Yarbay Ali Tatar da burada istemezdi. Ali Tatar’ı neden kaybettik? Hukuksuzluktan ve sahipsizlikten kaybettik. Hukuksuzluktan kaybettik, çünkü komplocu yargıçlar tarafıdan işlemediği bir suçtan ikinci defa tutuklanmak istiyordu. Sahipsizlikten kaybettik, çünkü kendi kurumu tarafından sahipsiz bırakılmış, komplocu hukuçuların eline terk edilmişti. Her şeye rağmen emin olun; Ali ve bu süreçte kaybettiğimiz canlar ülkemizin aydınlığa çıkmasına ışık olacaklardır.”

Ananın Duası

Ali Tatar için dualar okunmasının ardından anma törenine katılanlar, merhum Deniz Kurmay Albay Murat Özenalp’in kabrini ziyaret etti. Anne Samiye Özenalp sadece, “Allah kimseye evlat acısı yaşatmasın. Bu acılar son acılarımız olsun. Zalimin zulmü boynuna gitsin.” diyebildi.

Hablemitoğlu, Tatar, Özenalp ve tüm şehitlerimizin mekânı cennet olsun.

Müyesser YILDIZ
18 Aralık 2022

Kategori:Uncategorized