İktidarın “yerli ve milli” medyası, bir hafta kadar önce Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’nin yeni Başpiskoposu Georgios’un cübbe giyme törenini haberleştirdi.
Çünkü geçtiğimiz Kasım’da hayatını kaybeden ve “Türk düşmanı” olarak bilinen Başpiskopos Hrisostomos’un yerine seçilen yeni Papaz da Türk düşmanlığıyla işbaşı yapmıştı.
“Yerli ve milli” medyanın aktardıklarına göre; Rum kesimi Lideri Nikos Anastasiadis, Meclis Başkanı Annita Demetriou, bakanlar ile Yunanistan Başpiskoposu ile Yunan Eğitim ve Diş İşleri Bakanı Niki Kerameus’un katıldığı cübbe giyme töreninde Başpiskopos Georgios, Türk askerini “işgâl gücü” diye nitelendirip şunları söylemişti:
“Türkiye’nin amacı, Kıbrıs adasının tümünü ele geçirmektir. Rumların hakları verilene kadar herhangi bir anlaşmaya onay vermeyeceğim… Bugün, geçmişte olmadığımız kadar tehlikedeyiz. Hükümet işgâl altındaki toprakları (KKTC’yi kast ediyor) kurtarma yolunda bizim desteğimizi hesaba katabilir. Yunan-Rum savunma doktrini hayata geçirilmeli.”
Dahası, soykırımcı Makarios’u hatırlatıp ondan daha fazlasını yapacağını vurgulamış ve Rumlara “silahlanın” çağrısında bulunmuştu.
Başpiskopos Georgios’un hezeyanları, özetlenen bu ifadelerden ibaret değildi. Kalanlarını biz aktaralım.
– “Türk bulimia”sından (doymazlığından) söz edip Kilise’nin sadece tribünlerdeki bir seyirci olarak duramayacağını vurguladı.
– “Cumhuriyet’in hükümeti, halkımızın haklarını almakta ve işgâl altındaki topraklarımızın özgürleştirilmesinde bizim desteğimize güvenebilecektir. Bununla birlikte herhangi bir saptırmaya dikkat çekmekten ve [onu] kontrol etmekten çekinmeyeceğiz ve atadan kalma topraklarda bekamızı tehlikeye atacak çözümlerin önlenmesi için mücadele edeceğiz.” açıklamasını yaptı.
– Devletin ehil makamlarıyla istişare halinde, Kıbrıs’ın savunma kalkanına etkin olarak katkı sağlayacağını bildirdi.
– Persler ve Fenikelilerin, Araplar ve Latinlerin, Türkler ve İngilizlerin zalimce geçişlerinin izlerini anavatanın vücudunda görünür bir şekilde bıraktığını anlattı.
– “Bugün en büyük riski, Türkleşme riskini taşıyor. Anavatanımızın ‘birçok köpek’ ve ‘habis kimselerin bir sinagogu’ ile çevrili olduğu bu zor zamanlarda, başta Kilise olmak üzere herkesin uyanık olması zorunludur. Kilisenin rolü öncelikle manevi olabilir; ancak bu durumda tehlikede olan sadece vatan değil, aynı zamanda inançtır… Kıbrıs çevresindeki Türk hedeflerini bertaraf etmek için tüm kudretimizle savaşmalıyız… İşgâli, mültecileri, kayıp kişileri, kutsal alanlarımızın ve azizlerimizin yıkımını silebilir veya görmezden gelebilir mi?.. Bizi Kıbrıslı Türk yurttaşlarımızdan ayıran hiçbir şey yok. Daha önce birlikte barış içinde yaşadık ve ortak vatanımızda yeniden birlikte yaşayacağız. Müezzinin sesi de bizi rahatsız etmiyor. Ama yasadışı işgâlden tasavvur edilemez biçimde rahatsız oluyoruz ve işgâlci güç Türkiye’nin insan haklarımızı vahşice ihlali bizi kışkırtıyor.” dedi.
Rum Ortodoksluğuyla ilgili olarak da şunları söyledi:
“Bin yıllık bir medeniyetin derinliğine sahibiz. Yunan tarihi, bir ve sürekli olmasına ve Kutsal Haç tarafından korunmasına rağmen, iki bin yıldır adımlarını Ortodoksluk ile özdeşleştirmiştir. Yunan Ortodoksluğu, Kıbrıs halkının kültürel ve ulusal kimliğini koruyan ve fatihleri tarafından asimile edilmelerine izin vermeyen bir koruma kalkanı görevi gördü. Biz Kıbrıslı Yunanlılar için, uzun yüzyıllar süren kölelik dönemi boyunca, Ortodoksluk dini bir dogmadan daha fazlasıydı.”
O Papaza Türkiye’den Kutlama Mesajı
Tipik Rum-Yunan zihniyetinin yansıması bu hezeyanlara dikkat çekmemizin sebebine gelelim.
Birincisi; Eski KKTC Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı Talip Atalay’ın, Başpiskopos Georgios’un atanmasını “felaket” olarak nitelendirmesinin dışında Ankara’dan hiç bir kişi veya kurum oralı olmadı.
İkincisi; Hürriyet dışında hiç bir medya, bu Başpiskoposa Fener Rum Patriği Bartholomeos’un kutlama mesajı gönderdiğini yazmadı.
Hatırlanacaktır; Bartholomeos, önceki Başpiskopos Hrisostomos’un cenaze töreni için de Rum kesimine gitmiş ve ayini yönetmişti.
Bartholomeos’un yeni Başpiskopos’a gönderdiği mesaj; Fener Rum Patrikhanesi’nin Kutsal Meclis (Sen Sinod) üyesi Büyük Britanya Başpiskoposu Nikitas tarafından okundu. O mesajda neler mi vardı?
Georgios için, “sevgili, en değerli ve kutsanmış” ifadelerini kullanıp tahta çıkışını “memnuniyetle” karşıladığını belirterek “inancın korunması için verilen ortak mücadelede kendisini kiliseye adamaya” davet etti. Ayrıca, “Konstantinopolis Kilisesi’nin uğruna hararetle savaştığı, koruduğu ve desteklediği, bundan sonra da böyle yapmayı sürdüreceği, dünyanın en tarihi kiliselerinden birinin Başpiskoposluğunu devraldığını” vurguladı.
Bartholomeos-Georgios ilişkisi bundan ibaret değildi. Georgios seçildiğinde de hem mesajlaştılar hem telefonla görüşüp, “Ekümenik Patrikhane” ile Kıbrıs Kilisesi arasındaki işbirliğini güçlendirme konusunda anlaştılar.
Başpiskopos Georgios’un Türkiye karşıtı açıklamalarının “yerli ve milli” medyada yer aldığı gün bir şey daha oldu.
O gün yapılan Fener Rum Patrikhanesi Sen Sinod toplantısından sonra yayımlanan tebliğle, Georgios’un seçimi alkışlandı!..
Ama vazgeçtim iktidar ve medyasını, muhalefetten bir Allah’ın kulu çıkıp da, Lozan’a göre Fatih Kaymakalığı’na bağlı bir Türk kurumu, başındaki de Türk olan Fener Rum Patrikhanesi’nin, Türk düşmanı Rum Kilisesi ile bu muhabbetini sormadı, sorgulamadı.
Fener Rum Patrikhanesi’nin Lozan’a aykırı faaliyetlerini çok yazdık. Bunları tekrarlamayıp her fırsatta Türkiye’yi “Yayılmacılık ve yeni Osmancılıkla” suçlayan Rum-Yunan’ın “Megali İdea” yani Büyük Yunan/Bizans İmparatorluğu kurma hayalinin 7’nci ve son maddesini hatırlatalım:
– İstanbul Türklerden alınacak ve “Megali İdea” gerçekleşecektir.
Malûm, iktidarın en büyük hayali de İstanbul’u Ekrem İmamoğlu’ndan almak!.. Bunun için soruşturma üstüne soruşturma açılıp İmamoğlu’na siyasi yasak getirilmeye çalışılıyor.
Öte yandan iktidarın hiç ses çıkarmadığı, aksine Saray’a “Ekümenik Patrik” diye davet ettiği Bartholomeos, sadece yurtdışındaki toplantılarda veya ziyaretlerde değil, artık Türkiye’de de şu unvanı kullanma aşamasına geçti:
“Konstantinopol-Yeni Roma Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik”
AKP yetkilileri, geçenlerde -Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarının, Erdoğan’ın kendisine yönelik sözlerini alkışlamasına tepki gösteren- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu, “Yunan dili” kullanmakla suçlamıştı ya; buyurun, gerçekte “Yunan dili kullanmak” ve bunlara sessiz kalmak neymiş, görün!..
Müyesser YILDIZ
19 Ocak 2023