İçeriğe geç

Gördük mü İstanbul’u “Konstantinopol” Yapanları?!

Önceki gün Bahreyn’de “Uluslararası Diyalog Forumu” diye bir toplantı düzenlendi.

Bahreyn Kralı Hamad bin İsa El-Halife’nin himayesinde; Bahreyn Krallığı İslâmi İşler Yüksek Konseyi, Müslüman İhtiyar Heyeti Konseyi ve Kral Hamad Barış İçinde Bir Arada Yaşama Küresel Merkezi’nce gerçekleştirilen forum bugün sona erecek.

Toplantıya Vatikan’ın başı, Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis, Ankara’nın, darbecilikten kardeşliğe” terfi ettirdiği Birleşik Arap Emirlikleri (BAE)’nin Hoşgörü ve Birlikte Yaşam Bakanı Şeyh Nahyan bin Mübarek Al Nayhan, İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha başta olmak üzere dünyanın dört bir yanından dinler ve kültürlerin sembol isimleri ile temsilcileri katıldı.

Erdoğan’ın Kızdığı İsim

Katılımcılardan bir isme özel parantez açalım; 2013’te Erdoğan’ın, Mısır’daki darbeye destek verdiği için “hüsrana uğradığını” belirtip, “İlim adamlarının el pençe divan durup, ‘Ferman buyurdunuz efendim’ dememesi lâzım… Böyle bir şey olamaz. Sen nasıl Ezher’in şeyhi, Ezher ulemasının başı olup da darbeye alkış ve çanak tutarsın? Orada işte ilim bitmiştir. İlim derken, o ilim adamı bitmiştir. Çünkü ilim ona müsaade etmez.” sözleriyle tepki gösterdiği, Mısır’ın Müslüman İhtiyar Heyeti Konseyi’nin Başkanı El Ezher Şeyhi Ahmet et Tayyip de oradaydı.

Özetle; bildiğimiz “Dinlerarası Diyalog Toplantısı” yapıldı.

Toplantıda; örneğin BAE’li Bakan Al Nahyan, merkezi BAE’nde olan Müslüman İhtiyar Heyeti Konseyi’ni övüp, vizyon ve misyonuyla, hoşgörü ve saygı değerlerinin pekiştirdiğini” söyledi.

İslâm İşbirliği Teşkilatı (İİT) Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha da medeniyetler, kültürler ve dinlerarası diyalog yoluyla uluslararası barış ve güvenliğe katkıda bulunmanın, çeşitli konularda kardeşlik ilişkilerini ve yapıcı işbirliğini güçlendirmenin gerekliliğini anlattı.

Dinlerarası Diyalog Kimin Projesiydi

Ama nedense medyamız, bu toplantıya ilgi göstermedi.

Sadece Hürriyet Gazetesi, Katoliklerin ruhani lideri Papa Francis’in sözkonusu foruma katılmak üzere Bahreyn’e gittiğini, bu ziyaretin Papa’nın Arap Yarımadası’na ikinci ziyareti olduğunu ve Bahreyn Kralı ile bir araya geldiğini bildirip 6 Kasım’da İtalya’nın Başkenti Roma’ya dönmesinin planlandığını kaydetti.

Dün de iktidarın gazetesi Sabah’ın Başyazarı Mehmet Barlas, “ABD ve Batı kaynaklı küresel güçler çıkarlarına göre, dünyada her türlü lider veya harita değişikliğini meşru sayıyor. Eğer bunların dediklerine inanırsanız, dünyaya barış ve demokrasi götürmeye çalıştıklarını bile düşünebilirsiniz.” tespitini yaptıktan sonra şunları yazdı:

Mesela Papa, dinlerarası diyaloğu artırmak için Bahreyn’e gidiyor. Bu ziyaretinde hem dinlerarası diyaloğu hem de yabancı düşmanlığını ele alacakmış. ‘Dinlerarası diyalog’ sözü, CIA’nın kuklası FETÖ’nün de sıklıkla kullandığı bir kavram olunca insan ister istemez huylanıyor tabii.”

Evet, Barlas’ın hatırlattığı gibi, “Dinlerarası Diyalog”un Türkiye ayağı “FETÖ” idi.

Öyle ki, bu “FETÖ” hakkında açılan davalara da konu oldu. Örneğin, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 15 Temmuz’dan önce hazırlanan ve “FETÖ” davalarının ilki olan çatı iddianamesinde; “(Syncretıc) Yeni Bir Din İnşa Etmek: Dinlerarası Diyalog” suçlamasıyla şunlar anlatıldı:

Hıristiyanlar, birçok ülkede misyonerlik faaliyetleri yürütmektedir. Diyalog ve Hoşgörü Projesi, misyonerlik faaliyetlerine destek vermek amacıyla ilk defa 1962 yılında Vatikan XIII. Konsülü tarafından telaffuz edilmiş, 06 Ağustos 1964 tarihinde Papa VI. Paul tarafından ‘Ecclesiam Suam’ ismi ile yayınlanan bildiride diyalogdan bahsedilmiştir… Papa II. Jean Paul’un 1991 yılında ilan ettiği ‘Redemptoris Missio’ (Kurtarıcı Mesih) isimli genelgesinde; ‘Dinlerarası diyalog, Kilise’nin bütün insanları Kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır… Bu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir’ demektedir. Papa II. John Paul 24 Aralık 1999 milenyum mesajında ise; ‘Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika. Üçüncü bin yılda hedef Asya’dır’ diyerek, asıl hedefin ne olduğunu açıkça belirtmiştir. Bilinen ve açıkça beyan edilen bu gerçeklere rağmen Fetullah Gülen, dinlerarası diyaloğun dünyadaki sahibi Vatikan’a, Papanın ayağına gitmekten vazgeçmemiştir. Türkiye’de bu işi üslenen, ülke gündemine getiren ve kurumsallaştıran kişi Fetullah Gülen’dir.”

15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Erdoğan’ın talimatıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın topladığı Olağanüstü Din Şurası’nın “FETÖ” ile ilgili hazırladığı raporda da, “Gülen cemaatinin ‘üst akıl’ projesi olduğu vurgulanıp, “II. Vatikan Konsili’nde alınan kararlara dayanan Dinlerarası Diyalog Projesi’yle Gülen, ulusal ve uluslararası birçok etkinlik düzenleyerek, bir taraftan bağlarını Hıristiyan kültürüne yaklaştırırken, diğer taraftan örgütün Batı dünyası tarafından akredite edilmesini sağlamıştır.” denildi.

Keza yine 15 Temmuz’dan sonra Erdoğan, Fetullah Gülen ve dinlerarası diyalog hakkında şöyle konuştu:

Bazı hepimiz için ortak kabul edeceğimiz değerlerle gidiyor. Bunlar, eğitim, diyalog. Bakıyorsunuz rahatlıkla Vatikan ile dinlerarası diyalog kurabiliyor. Dinlerarası diyalog nasıl olabiliyor? İslâm ile diğer dinler arasında bir diyaloğu nasıl ortaya koyabiliriz, bu mümkün mü? Ama bu zat bunu koyabiliyor ve çok daha ileri giderek ‘O bize şah damarından daha yakındır’ diyecek kadar kendisine bağlılar oluşturabiliyor.”

Ankara Bunu da mı Görmeyecek?

Sanırım Bahreyn’deki toplantının anlam ve önemi anlaşılmıştır.

Öyleyse, bu toplantıya ilişkin görmezden ve duymazdan gelinen asıl ayrıntıya geçelim.

Lozan’a göre bir Türk kurumu olan, Fatih Kaymakamlığı’na bağlı Fener Rum Patrikhanesi’nin başı, Türk vatandaşı Bartholomeos da o toplantıya katılıp orada bir konuşma yaptı.

Bartholomeos konuşmasında; “dinlerarası diyaloğa muhalefetin genellikle korkudan ve cehaletten veya dini çeşitliliğe karşı hoşgörüsüzlükten kaynaklandığını” vurguladı.

Toplantıya katılması ve konuşmasının içeriği bir yana; yıllardır “Ekümenik” unvanını kullanmasının Lozan’a aykırı olduğunu anlattık.

Dahası gerek Bartholomeos’un resmi yazışmalarında gerekse kimi toplantılarda kendisinin; “Konstantinopolis-Yeni Roma’nın Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik” diye takdim edildiğine dikkat çektik.

Ancak Ankara’dakilerin kılı bile kıpırdamadı.

Peki dost, kardeş” ülke Bahreyn’deki toplantıda Bartholomeos konuşurken arkasında ne yazıldı? Aynen şu:

Konstantinopolis-Yeni Roma Başpiskoposu ve Ekümenik Patrik – Türkiye”

Bakalım, adeta gözümüze sokulan bu görüntü de görmezden mi gelinecek!..

Hatırlayın;

2019’da İsrail Başbakanı Netanyahu’nun oğlu Yair Netanyahu, Türkiye’yi hedef alıp, “Ona, İstanbul’un adının Konstantinopol olduğunu ve Türk işgâlinden önceki bin yıl boyunca Bizans İmparatorluğu’nun ve Ortodoksların başkenti olduğunu hatırlatırım” şeklinde bir paylaşım yapınca, Erdoğan, şöyle tepki göstermişti:

Çıkmış İsrail’in başında bir soyguncu var ya, yargılanan var ya… Onun oğlu tweet atıyor. İstanbul Bizans’ın başkenti Hıristiyan şehridir diyor. Be ahlaksız, siz Filistin’in tamamını işgâl ettiniz. Netanyahu zalimdir. Dünyada zulmeden bir ülke aranıyorsa, o da İsrail’dir. Terör devleti aranıyorsa o da İsrail’dir. Bunları söylüyorum diye rahatsız olan varsa onlar varsın rahatsız olsunlar… Tüm dünyanın gözbebeği olan İstanbul’a ‘Konstantinopol’ ifadesini kullanan Netanyahu, oğlunun kulağını çek. Eğer bu noktada biraz daha ileri giderseniz, terbiye metotlarımız farklıdır. Sizleri o tür de terbiye etmesini biliriz. Artık burası İstanbul’dur.”

Erdoğan, aynı sene İstanbul’un fethinin yıldönümünde yaptığı konuşmada da, “Burası İstanbul, bir diğer adıyla İslambol. Burası Konstantinopol değil. Ama burayı böyle görmek isteyenler var.” dedikten sonra tekrarlanacak olan Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini işaret ederek, “Böyle görmek isteyenlere karşı 22 günümüz var.” uyarısında bulunmuştu.

Kimlerin İstanbul’u “Konstantinopol” olarak gördüğü ve kimlerin de buna göz yumduğu işte naklen ortada!..

Müyesser YILDIZ
5 Kasım 2022

Kategori:Uncategorized