İçeriğe geç

“İşkence” İddiaları Mahkeme Başkanını Rahatsız Etti!..

Aralık’ta Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Meclisi, 15 Temmuz ve Demokrasi Kavşağının adının Nureddin Nebati olarak değiştirilmesini gündeme getirdiğinde muhalefet partileri buna itiraz etti. Belediye Meclis Başkan Vekili Ahmet Kaytan ise herkesi şaşırtan şu itirafta bulundu:

Biz resmi evrakları, belgeleri inceledik; resmiyette bu isimler gözükmüyor… Dolayısıyla bu bağlamda Sayın bakanımız Nureddin Nebati’nin Köprülü Kavşağa isminin verilmesi Urfa için özelde bir kayıp değil bir kazançtır. Urfalı birinin şu an bakanlık yapması bizim iftihar vesilemizdir.”

Dün itibarıyla da söz konusu isim değişikliği gerçekleştirildi ve 15 Temmuz’un yerine Dr. Nureddin Nebati tabelası asıldı.

Hatırlanacaktır; daha önce Fetullah Gülen’le fotoğrafları olan Bakan Nebati’nin 6 yıl önce ise “Allah bize 15 Temmuz’u bir ikram olarak verdi.” dediği ortaya çıkmıştı.

Allah’ın lütfu, ikramı” olarak görülen 15 Temmuz’un, nihayetinde resmiyeti olmayan tabelasının da kaldırıldığı bir ortamda ilginizi çeker mi bilmem; ama bir 15 Temmuz davası daha yazmam gerekti.

Kravatsız Savcı Gitti

Sözkonusu dava, son olarak beşe bölünen Özel Kuvvetler Komutanlığı davasının o gece karargâhta yaşananlarla ilgili kısmı.

Yargıtay, 13 sanık için verilen hükümleri bozunca bu davada Aralık başında yeniden yargılamaya geçildi. Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi içindeki yerleşkede görülen davanın Aralık’taki ilk iki celsesinde bu defa da darbeden ve örgüt üyeliğinden yargılananların dosyaları ayrılırken savcının kürsüye kravatsız ve sakallı çıkması dikkat çekmiş ve tartışmalar yaşanmıştı.

İşte dün bu davanın darbeden yargılanan 7 sanık yönünden üçüncü celsesi yapıldı. Mahkeme Başkanı, dosyaya gelen evrakları okuduktan sonra Savcı’ya duruşma arasında sunduğu esas hakkındaki mütalaasını sordu. Mütalaasını tekrarlayan Savcı, Yargıtay ilamına uyularak -darbeden ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış olan- eski kurmay Albay Ümit Bak’ın Ömer Halisdemir’i şehit etmekten, keza eski astsubay Baki Ağyar’ın örgüt üyeliğinden değil darbeye yardımdan cezalandırılmasını, Yargıtay’ın darbeden değil yardımdan cezalandırılmasnı öngördüğü diğer sanıklar yönünden ise mahkemenin kararında direnilmesini, ayrıca davanın tek tutuksuz sanığı Baki Ağyar’ın hükümle birlikte tutuklanmasını istedi.

Sanık avukatlarının, Mahkeme’nin Yargıtay ilâmına uyulup uyulmayacağına ilişkin karar almasından sonra savunmalara geçilmesi talebinde bulunması üzerine Başkan, bu konuda hükümle birlikte karar verme şeklinde bir yöntem izleyeceklerini söyleyerek sanıkların savunmasına geçti.

Tutuksuz sanık Baki Ağyar, savcının dosyadaki evraklara bakmadan mütalaa verdiğini, belgesiz ve delilsiz suçlamalarda bulunduğunu belirtirken, daha önceki savunmasını tekrar ettiğini bildiren Ümit Bak şöyle konuştu:

Bundan sonra söylenecek laf israf olur. O gün binadan çıkma sebebim bir generali karşılamaktı. Çıktığım zaman yanımda silah ve teçhizat yoktu. Ama çatışmayı göze alan timle aynı kefeye konuyorum. O time ateş emrini ben vermedim. Aynı tim tarafından esir alınıp derdest edildim. Bu durumdaki adama ceza talep eden hukuk adamına söyleyecek bir söz yok. Ömer Halisdemir’in şehit olması davasına da bu mahkeme baktı. Hatta o davada tanık olarak dinlendim. Savcı, Ömer Halisdemir’in şehit edilmesinde beraatım yönünde mütalaa, Mahkeme de beraat kararı verdi. Yargıtay bozunca her şey değişiyor, bunda bir gariplik yok mu? O günden bugüne ne değişti? Yeni delil, görüntü, tanık mı var? Hayır, hiçbir şey değişmedi. Şimdi bu makamda oturan savcı cezalandırılmamı istiyor. Bir hukuk sisteminde yelpaze bu kadar geniş olabilir mi? Beraatten ağırlaştırılmış müebbete… Bu, hukuk adına uykularımı kaçırıyor.”

Duruşmaya Batman Cezaevi’nden SEGBİS’le bağlanan Ümit Bak, savunmasının sonunda geçen celse yaşanan tartışmayı da hatırlatarak Mahkeme Başkanı’na, “Buradan göremiyorum, şu anda iddia makamında oturan savcının sizin gibi kravatı var mı?” diye sorunca şu diyalog yaşandı:

Başkan: Evet, hem kravatlı hem traşlı. Meslekte 25 yılını doldurmuş, kıdemli bir arkadaşımız oturuyor.

Savcı: 33 yıl.

Ümit Bak: Aynı savcı mı?

Başkan: Hayır, o geçiciydi. Başsavcılık bu savcımızı görevlendirdi.

Esas hakkındaki mütalaayı “geçici” olduğu söylenen savcının hazırladığını, yeni savcının da dünkü duruşmada bunu aynen sunduğunu belirtip sanık savunmalarına devam edelim.

Murat Aydın örgüt mensubu olmadığını, darbeye yardım etmediğini anlatıp beraatını, bu olmadığı takdirde kalan cezasını bir kamu hizmetinde bulunarak ömrünü tamamlama isteğinde bulundu.

Eşinin İfadesini Duruşmada Öğrendi

Eski yüzbaşı Ümit Burtaçoğlu’nun savunma sırasında ise şu ilginçlik yaşandı:

Mahkeme Başkanı, Burtaçoğlu’nun eşinin örgüt evlerinde kaldığı, 2012’de kendisiyle evlendiği, 2013’ten sonra da sohbet toplantılarına katılmadığı yönünde ifadesinin geldiğini söyleyip, “Bilginiz var mıydı?” sorusunu yöneltti. Burtaçoğlu da, “Benimle ilgili bir suçlama varsa o yöneltilsin. Başka söyleyeceğim bir şey yok. Örgüt yok, bağım yok. Olsa Yargıtay hakkımda verilen hükmü bozmaz, onardı. Hukuktaki ilkeler açık, şüpheden sanık yararlanır. Suçsuzluğumu ispat etmeye çalışıyorum.” karşılığını verdi.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunmasını yapan eski üsteğmen Gökhan Mercan da darbeci ve FETÖ’cü olmadığını, sadece zanla hareket edilerek kendisine vicdansız suçlamalar yöneltildiğini anlatıp, “Sadece dönemin kurmay başkanı ile bir kez görüştüğüm için darbeyle suçlanıyorum. Aynı kişiyle 21 görüşmesi olan isim ise halen görevde.” dedi.

İşkence İddiaları

15 Temmuz gecesi Karargâh’ın önüne gelen komutanları içeri sokmamakla suçlanan eski astsubay başçavuş Fatih Uysal ise o gece tümüyle komutanların, dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’dan alıp kendilerine ilettiği talimatları yerine getirdiğini ve bu talimatları iletenlerin halen görevde olduğunu kaydederek şöyle konuştu:

Bizzat Zekai, ‘General bile gelse içeri almayın.’ talimatı verdiğini söyledi. Allah’tan o kadar korkmuyorlardı, Zekai’den korktukları kadar. Onlar rütbelerine rütbe kattı, ben zavallı başçavuş astsubay suçlu, darbeci, FETÖ’cü oldum. Bu anlaşılır bir şey değil. Sonradan ortaya çıktı; o gece Karargâh’a belinde suikast silahı Uzi olan sivil mühendis girmeye çalışmış. 32 yıllık astsubay olarak benim böyle bir silahım olmadı. Nizamiyeden girmeye çalışan bu dost/masum 30-40 kişinin çoğunda ankesör, ByLock çıkmış, atmışlar. Çoğu soruşturma geçirmiş, hapse girenler olmuş. Hatta bu şahıslardan bazılarıyla aynı koğuşta kaldım. Çok işkence gördüğüm için ‘Siz mi yaptınız?’ diye sordum. ‘Yok, biz yapmadık.’ deyip birtakım isimler söylediler. Kavga ettik, o yüzden koğuş değişikliği oldu. Yani o gece gelenler arasında azımsanmayacak kadar FETÖ’cü varmış. En önemlisi, ‘ÖKK’yı ben kurtardım.’ diye övünen, buraya gelip bizleri suçlayıp heyeti kandıran kripto FETÖ’cü bir şahsın da daha sonra telefonundan ankesör çıkmış, atılmış. Hapse girmemek için itirafçı olmuş. FETÖ’cü, ama dışarıda. O gecenin nöbetçi subayı yarbay Ümit Koçak’ın Zekai’den o emirleri aldığında donuna işediğine eminim. Ben örgütün değil Zekai Aksakallı’nın verdiği emirleri yerine getirdim. Çünkü tüm personel onun emrini Kur’an ayeti gibi kabul eder, hemen yapmak zorundadır. 2 yıl icra ve emir astsubaylığını yaptım, onu çok iyi tanıyorum. Ağzı da çok bozuk olduğu için personel Allah’tan korkmaz, ondan korkardı – generaller dahil. Onun verdiği emri kimse sorgulayamazdı.”

Uysal sözlerin devamında ağlayarak şu iddialarda bulundu:

Bize insanlık dışı işkenceler yapıldı. Zekai Aksakallı ertesi sabah karargâha geldiğinde, ‘Nerede o o…. çocuğu Fatih? Anasını ….’ diyerek tekmelerle kaburgalarımı, burnumu kırdı. Eşimi, 17 yaşındaki kızımı birliğe getirtip, ‘Bilmem ne yaptıracağım’ dedi.”

Bunun üzerine araya giren Mahkeme Başkanı, “Tamam, toparlayın. İddia makamının mütalaasının dışına çıkmayın, o konuları geçin. Daha önce anlattınız.” diyerek Uysal hakkında gelen ankesör bilgilerini okumaya geçince şu diyalog yaşandı:

Fatih Uysal: Hayır, bunları anlatmadım.

Başkan: İşkence bu davanın konusu değil. Tamam toparlayın. Ayrıca hakaret etmeyin, küfür etmeyin.

Fatih Uysal: Ben küfür etmedim.

Başkan: O kullandığınız ifadeleri bir daha kullanmayın.

Fatih Uysal: Tuvalete gitmemize izin verilmediği için ben dahil donlarımıza işediğimizde gülüyorlardı. Ömrüm yettiğince hukuk içinde onlarla mücadele edeceğim, yanlarına kâr kalmayacak. 57 yaşındayım. Beraatımı ve tahliyemi, olmazsa kalan cezamın ev hapsine çevrilmesini talep ediyorum.

Son sanık Ali Kapucu da savunmasını yaptıktan sonra Başkan’ın, Fatih Uysal’ın sözünü kesmesine dikkat çekince Başkan, küfürlü konuştuğu için sözünü kestiğini söyledi. Kapucu’nun avukatı Ayten İzmirli ise küfürlü konuşanın Uysal değil Zekai Aksakallı olduğunu kaydederken Ali Kapucu, “O işkenceleri ben de gördüm… Domuzbağıyla…” dedi.

Ardından Kapucu’nun avukatı Ayten İzmirli beyanda bulundu. Mahkeme Başkanı’nın, Savcı için “33 yıllık” sözlerine atıfla, “Ben de 33 yıllık avukatım, ama heyetiniz sayesinde usûl konusunda tüm bildiklerini karıştırdım ve unuttum.” sözleriyle, Yargıtay ilamına uyulup uyulmaması yönünde karar alınmadan savunmalara geçilmesini eleştirip, “Siz kanunların üstünde misiniz?” sorusunu yöneltti.

Av. İzmirli, önceki celse tutanağa geçmese de Yargıtay ilamına uyup uymama yönünde karar verileceğinin açıklandığını, ayrıca Savcı’dan yine Yargıtay ilamı konusunda mütalaa istendiğini, ama esas hakkında mütalaa verildiğini hatırlatıp, “Yangından mal mı kaçırıyorsunuz?” dedikten sonra şu taleplerde bulundu:

İlk defa gelen birtakım ifade veya belgelerin sanıklara ve avukatlarına verilmeden soru sorulduğuna tanık olduk. Bari öğleden önce verseydiniz, incelerdik. 15 Temmuz gecesi Karargâh’ın önüne giden Ömer Faruk Bozdemir, Fırat Çelik, Erdinç Kocayanak, Oğuz Tozak buraya gelsin, dinlensinler. Aslında hiçbirisini istemiyorum. Sadece Zekai Aksakallı’yı getirtebilirseniz başka hiçbir talebim olmayacak. O dinlenmeden, çapraz sorguya tabi tutulmadan bu dosyayı çözemezsiniz. Kendisi sabaha kadar eşini teskin etmiş, her yeri arayıp 50 kişinin ölüm emrini vermiş, birliğine gelmemiş; ama mağdur komutan, öyle mi? Sonra astsubayla, teğmenle uğraştırırlar sizi. İşkence anlatımlarından rahatsız oldunuz, ama…”

Araya giren Mahkeme Başkanı, “Rahatsız oldum.” cevabını verirken Av. İzmirli şöyle devam etti:

Oysa yaşadıkları karşısında bir şeyler yapmanız lâzım. Daha önce anlattırmadılar, sizin yaptığınız gibi. Sanıkları azarladılar. Video görüntüleri var, işkenceleri bizzat Zekai Aksaallı’nın yaptığına dair. Ben de bunları izleteceğim. Bakalım suç duyurusuda bulunacak mısınız bulunmayacak mısınız? Kanunen bakmak zorundasınız.”

Av. İzmirli, sözlerini eski Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün, “Adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” ifadesine atıfla, “Sizin de kıyameti koparıp koparmayacağınızı hükmünüzle göreceğiz.” diyerek tamamladı.

Savunma ve beyanların tamamlanmasının ardından Mahkeme Başkanı, sanıklara savcının görüşüne karşı diyeceklerinin sorulduğunu, savunma hakkının kısıtlanmaması için sanıklara ve avukatlara süre verileceğini, ondan sonra da hükümle birlikte Yargıtay’ın bozma ilamına uyulup uyulmayacağı kararını açıklayacaklarını anlatarak tanık dinlenmesi taleplerinin reddiyle ve sanıkların tutukluluğuna devamla duruşmanın 1 Mart’a ertelendiğini bildirdi.

Müyesser YILDIZ
2 Şubat 2023

Kategori:Uncategorized