İçeriğe geç

Atatürk “Soykırımla” Suçlanırken…

Sağcısı, solcusu, ateisti ile tüm Yunan yetkilileri Megali İdea’ya bağlılıklarını sürdürürken, ülkemiz yöneticileri bu tavrın “iç politikanın” bir gereği olduğunu sanıyor. Nitekim yakın zamanda Başbakan Miçotakis, Türkiye’nin temel tezlerinden vazgeçmesini istediğinde de Savunma Bakanı Hulusi Akar, “Seçim öncesi bir konuşma olabilir.” yorumunu yaptı.

Tam 1 yıl önceydi; Erdoğan, “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Kendisiyle böyle bir görüşme yapmayı asla kabul etmiyorum; çünkü biz sözünde duracak, şahsiyetli, onurlu siyasetçiler ile yola gideriz.” demişken, 14 Mayıs seçimine ramak kala Yunan basınına konuşup kendisinin ve Miçotakis’in yeniden seçilmelerinin yeni bir dönemin başlangıcı olabileceğini söyledi ve şu mesajları gönderdi:

“Yunanistan ile aramızdaki düşmanlıkları ve rekabeti bir kenara bırakabiliriz, zira bunlar her iki ülkeye de önemli ölçüde zarar vermiştir ve devam etmemelidir. Yunanistan ve Türkiye’deki seçimlerin yeni bir dönemin başlangıcı olmasını temenni ediyorum. Türkiye’den Yunanistan’a sıcak ve dostane selamlarımızı gönderiyoruz... Miçotakis bu izlenimleri not almalı ve verdiği sözleri tutmalı.”

Aynı günlerde Savunma Bakanı Hulusi Akar, başta Yunanistan olmak üzere hiçbir komşumuza saldırgan bir tutum içinde olmadığımızı, uluslararası hukuk ve iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinde sorunların diyalogla çözülmesini istediklerini belirtip, “Bizim gizli bir ajandamız yok.” derken, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da ülkemizdeki seçimlerde ilk defa Yunanistan’ın iç politika malzemesi olarak kullanılmadığını, aynı şekilde Yunan iktidar ve muhalefet partilerinin Türkiye’yi doğrudan hedef almadığını vurguladı.

Ülkemiz seçimlerinde Yunanistan’ın iç politika malzemesi olarak kullanılmadığı kesin; ama Yunanistan’da durum hiç de öyle değil.

İşte örnek; dün 19 Mayıs bizim için Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı iken Yunanistan için Türkiye’ye ve Atatürk’e “Pontus soykırımı” iftirasını atma günüydü.

Kim O “Bazı Siyasetçiler”?

Yunanistan’ın buna ilişkin hezeyanları üzerine önce Dışişleri Bakanlığı’mız bir açıklama yaptı. Açıklamada, “19 Mayıs 1919’un, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde bir milletin hayatta kalma mücadelesini başlattığı kutlu bir tarih olduğu” ve “dönemin emperyalist güçlerinden aldığı destekle Anadolu’yu işgâle yeltenen Yunanistan’ın asla unutmaması gereken bir ders olarak tarihteki yerini aldığı” hatırlatıldıktan sonra şöyle denildi:

“İstiklâl Savaşımızın başlangıcını temsil eden bu özel günün, bazı radikal grupların tarihimize yönelik mesnetsiz ‘Pontus’ iddiaları, Türk düşmanlığını körükleyen etkinlikleri ve Yunanistan’daki bazı siyasetçilerin tarihi gerçekleri çarpıtan açıklamaları yoluyla hedef alınmasını beyhude bir çaba olarak görüyoruz… Hile, çarpıtma, uydurma, yalan ve gerçeğin ters yüz edilmesi gibi araçları bugün de kullanmaya devam eden siyasileri, Türk düşmanlığı kaynaklı histeriden kurtularak kendi karanlık tarihleriyle yüzleşmeye davet ediyoruz.”

Ardından Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklaması geldi. Bu açıklamada da, “Yunan makamlarının ‘Pontus’ iddialarını tamamen reddetiğimiz” belirtilerek özetle şunlar kaydedildi:

“Yunan siyasetçilerinin tarihî hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan söylemlerinin tamamı, Yunan halkını kandırmaya yönelik yalandır, ibretliktir… 100 yıl öncesine ilişkin hayaller kuranlar, öncelikle aynaya bakmalıdır. Bu açıdan Yunan siyasiler; tebaası olduğu Osmanlı Devleti’ne isyan ettiği süreçte Tripoliçe’de ve 1919-1922 yılları arasında Anadolu’yu işgal girişiminde atalarının kan donduran mezalimleriyle yüzleşmeli, aynı şekilde Anadolu’da ne işleri olduğunun cevabını vermelidir.”

Sözkonusu açıklamalarla ilgili iki ayrıntının üzerinde durmak istiyoruz.

İlki, bu iftirayı sahiplendiği halde ismi verilmeyen o “siyasiler”den belli başlıları.

Bunlardan birisi, Erdoğan’ın sadece 1 hafta önce dostluk mesajı gönderdiği Başbakan Miçotakis’ti. Miçotakis dün Twitter hesabından şu paylaşımı yaptı:

“Zulme uğrayan ve yok edilen Pontus Rumlarının Soykırım Gününü anıyoruz. Kaçanlar ise, vatanda dirilmek için atalarının evlerini terk ettiler. Uluslararası tanınma mücadelesi devam ediyor. Anma Günü, Doğrulama Günü olana kadar.”

Diğeri ise Dışişleri Bakanı Nikos Dendias. Dendias da, “Soykırım’ın kurbanlarının anısını ve ayrıca Pontus Rumlarının Yunan devletinin yeniden inşasına ve ulusal mücadelelere katılımlarına yaptıkları büyük katkıları onurlandırıyoruz.” dedi.

Bitmedi. Biri daha, her yıl olduğu gibi, bu yıl yine bu iftirayı sahiplendi.

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve Fener Rum Patrikhanesi Meclisi Sen Sinod’un üyesi olan, ABD Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Elpidophoros da, “Bir asır önce Pontus soykırımında kaybedilenleri onurlandırdı”.

Ve ne tesadüf, Fener Rum Patriği Bartholomeos kimi faaliyetler için tam da 19 Mayıs günü Atina’ya gitti.

Sorularımız şunlar:

Her iki açıklamada da bu isimler neden zikredilmedi, küstürmemek için mi?

Herkese laf yetiştiren Erdoğan neden sessiz kaldı?

Türkiye karşıtı her faaliyette yer aldığı halde elini kolunu sallayarak İstanbul’a gelen ABD Rum Ortodokos Kilisesi Başkipsokopu’nun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ile Fener Rum Patrikhanesi’ndeki görevini gözden geçirmek için daha ne yapması bekleniyor?

Erdoğan Yunanistan’ın Bağımsızlık Gününü Kutlamadı mı?

İkinci ayrıntı; Milli Savunma Bakanlığı açıklamasındaki, “Yunan siyasiler; tebaası olduğu Osmanlı Devleti’ne isyan ettiği süreçte Tripoliçe’de atalarının kan donduran mezalimleriyle yüzleşmeli” ifadesi.

25 Mart Yunanistan’ın bağımsızlık günüydü. Bu bağımsızlık da Osmanlı’ya karşı Mora ve Tripoliçe’deki kanlı isyanlarla kazanıldı.

Peki bu yıl ne oldu? Türk tarihinde ilk kez Erdoğan ve Mevlüt Çavuşoğlu, Yunanistan’ın bağımsızlık gününü, bir anlamda o katliamları kutladı.

Tablo bu olduğu halde iktidar “yerli ve milli”, muhalefet ise Pontusçu, iyi mi?!

Bu durumda geçenlerde Yunan basının yazdığına göre, “Atina’daki bir çok yetkilinin, Erdoğan’ın yeniden seçilmesini daha tercih edilebilir” bulmasına şaşılır mı?!

Müyesser YILDIZ
20 Mayıs 2023

Kategori:Uncategorized