
Halen Türkiye dahil tüm dünyanın terör örgütü saydığı HTŞ’nin başı, beraberinde Suriye’nin Cumhurbaşkanı olan “Colani” kod adlı Ahmet Şara ile sadece Türkiye’nin terör örgütü saydığı YPG/PYD’yi kamufle etmek için bu ad verilen sözde Suriye Demokratik Güçleri’nin başı “Mazlum Kobani” kod adlı Mezlum Abdi önceki gün 8 maddelik bir anlaşma imzaladı. İktidar medyasına göre ise; “YPG teslim oldu”!..
Erdoğan’ın “Aziz kardeşim” diye hitap ettiği Şara yönetiminin bu anlaşmayla ilgili resmi açıklamasının ilk cümlesi şöyle:
“Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile DSG Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında gerçekleştirilen toplantı temelinde aşağıdaki maddeler üzerinde anlaşmaya varılmıştır.”
Yani, Erdoğan’ın aksine, “aziz kardeşimiz” Şara’nın DSG’yi terör örgütü Mazlum’u da terörist görmediği ortada.
Bugünü Anlamak için Düne Bakalım
Şara ile Kobani arasındaki anlaşmaya ABD’nin aracılık yaptığını, hatta Kobani’nin ABD’ye ait bir Apache helikopteriyle Şam’a gittiğini aklımızda tutalım ve olanları anlamak için evvela birinci açılım-saçılım sürecinde İmralı’daki muhabbetleri hatırlayalım.
Kasım 2013’te İdris Balüken teröristbaşına Kandil’de yaptığı görüşmeleri anlatırken, “önderliğin dışarıda olduğu dönemde de Talabani, Barzani, ABD ve İngiltere’nin Ferhat’ı [Mazlum Kobani] lider yapmaya çalıştığını”, “şimdi de gündemleştirmek istedikleri” bilgisini aktardı.
Mart 2015’teki görüşmede yine bir Kandil seferinden dönen İdris Balüken, “Rojava konusunda bilgilendirme yaptılar. Amerika ve İngiltere başta olmak üzere Batılı güçlerin Rojava üzerinde ciddi planlarının olduğunu ifade ettiler.” dedi.
Teröristbaşının, “Nasıl planlar?” sorusuna da, “ABD ve İngiltere Rojava’ya siyasi müdahale etme, KDP’yi güçlendirme ve Güney’in parçası haline getirmeyi amaçlıyor. Oslo görüşmesini yapan ekip de bu işin içindedir.” karşılığını verdi.
Bunun üzerine teröristbaşı, “Aslında o İsrail’dir, hızla girmek istiyor. Burayı KDP’nin etkisi altında devletleştirmek istiyorlar. Güvenlik çok ciddi tehlike altındadır.” yorumunu yaptı.
Araya giren Kamu Güvenliği Müsteşarı, “Bu sürece dahil olmak istediler. Biz kabul etmedik. Amerika Kandil’e gitti. Bu görüşmeden sonra Kandil de bir açıklama yaptı. ‘Üçüncü göz olsun.‘ dedi.” diye konuşurken İdris Baluken de şunları söyledi:
“Üçüncü bir güç olarak KDP ve KCK’yi sözde bir araya getirecekler. Demokratik özerkliği ve kanton sözleşmelerini ortadan kaldıracaklar. Güney’deki [Barzanistan] gibi federal bir yapıyı öngörüyorlar. YPG’nin yapısını tartışıyorlar. ENKS’yi nasıl askeri güce dahil edebiliriz diye dayatıyorlar. ENKS ve KDP bu planın bir parçasıdır… PYD’ye ‘PKK’yle aranıza mesafe koyun’ şeklinde dayatmalar var. Görüşmelerde sık sık PKK ve önderlikle olan ilişkiden rahatsızlık belirtiliyor.”
Terör Örgütüne 9 Ay Daha Zaman
HTŞ ve Şara’nın, Esad’ı devirmesinin üzerinden tam 94 gün geçti.
İktidar medyası, yeni yönetimin ilk günlerinde Türkiye’ye bağlı Suriye Milli Ordusu’nun Suriye’yi PKK’dan kurtaracağını, operasyon için emir beklendiğini, 25 bin kişilik ordunun PKK/YPG’yi kuşattığını yazdı, çizdi.
Sadece medya değil, MSB kaynakları da, “Suriye’deki yeni yönetim ve onun ordusu olan SMO’nun, Suriye halkı ile birlikte terör örgütü PKK/YPG tarafından işgal edilen bölgeleri kurtaracağına inanıyoruz.” dedi.
Bu arada Suriye politikamızın mimarlarından olan eski MİT Başkanı, yeni Dışişleri Bakanı Hakan Fidan şu açıklamayı yaptı:
“Şam’da artık yeni bir yönetim var. YPG/PKK sorunu, öncelikle onların sorunu. Eğer bu konuyu düzgün bir şekilde ele alırlarsa bizim müdahale etmemiz için bir neden kalmaz.”
Fidan, Suriye’nin kuzeyinde özerk bir bölge veya entitenin Türkiye açısından bir tehdit oluşturup oluşturmayacağı sorusunu da şöyle cevaplandırdı:
“Sanırım Suriye halkı adına konuşmam doğru olmaz; çünkü bu, Suriyelilerin karar vereceği bir mesele. Ancak Türk politikası açısından şunu söyleyebilirim: Kürt, Arap ve Türkmen sivillerin kendi yerlerinde, yani memleketlerinde yaşamalarını isteriz. Bu insanlar rahatsız edilmemeli, zorla yerlerinden edilmemelidir.”
Aynı süreçte ABD ve BM, Türkiye ile PKK/YPG/SDG arasında “ateşkes” sağlandığını bildirdi. MSB ise “dil sürçmesi olduğunu düşünüyoruz.” dedi.
Bu gidişatın anlamı neydi? Yeni yönetimin ikinci ayda yaptığı açıklamalara bakalım.
Colanı yani Şara, “Türkiye, PKK’nın Suriye’nin kuzeydoğusundaki varlığından büyük endişe duymaktadır. Orada tam teşekküllü bir savaş başlatmaya hazırlanıyordu, ancak müzakerelere alan açmak için onlardan beklemelerini istedik.” diye konuştu.
Savunma Bakanı Murheb Ebu Kesra da DSG ile diplomatik yollarla çözüm aradıklarını belirtip olası bir askeri müdahalenin “kan gölü yaratacağına inandıklarını” bildirirken, ülkedeki yabancı askeri üsler konusunda Türkiye ve ABD dahil olmak üzere bazı ülkelerle müzakerelerin sürdüğünü, Ankara ile bir anlaşmanın Türk güçlerinin Suriye topraklarından çekilmesine yol açabileceğini kaydetti.
Önceki gün Şara ile Mazlum Kobani arasında imzalanan anlaşmaya gelirsek; ipe un serildiği o kadar belli ki!.. Komisyonlar kurulacak, görüşecekler ve anlaşmanın yıl sonuna kadar hayata geçirilmesine çalışılacak falan.
Yani SDG görünümlü PKK/YPG/PYD, en az 9 ay daha zaman kazanmış oldu.
Ya da Türkiye’yi Oyalamanın “Yol Haritası”
Anlaşmadan sonra PKK/YPG/PYD cephesinin söylediklerine kulak verelim.
Mazlum Kobani, anlaşmanın “yeni Suriye’yi inşa etmek için gerçek bir fırsat” olduğunu belirtirken, “tüm bileşenleri kucaklamanın ve iyi komşuluk ilişkilerini sağlamanın” önemine dikkat çekti…
Sözde Suriye demokratik meclisi, yeni devletin özellikleri arasında “adem-i merkeziyetçiliğin” de olması gerektiğini vurguladı…
Fransa’da, ABD’de ağırlanan sözde meclisin dış ilişkiler dairesi eş başkanı İlham Ahmed, anlaşmanın bir diğer amacının “Suriye toprakları üzerindeki tüm askeri operasyonların durdurulması” olduğunu söyledi…
PYD dış ilişkiler sözcüsü Salih Müslim, bu anlaşma ile “Rojava devriminin perçinlendiğini” öne sürüp, “Bu kadar savaştık ve bu kadar mücadele ettikten sonuçta artık… bu devletin… yönetimine, anayasasına, yaşamına, ekonomisine, her şeyine ortak oluyoruz.” iddiasında bulundu.
Teröristbaşının mektuplar gönderdiği, İmralı heyetinin de gidip görüştüğü Barzanistan’ın Başkanı Neçirvan Barzani, “Bu anlaşma, geleceğe yönelik uygun bir yol haritası ve istikrarlı bir geçiş sürecinin temeli olacak.” derken, Mazlum Kobani’nin son hamilerinden KYB’nin başı Bafıl Talabani de varılan anlaşmayı “içtenlikle selamladı”!..
Kobani’nin Suriye’yi Terk Etmesi Gerekmiyor muydu?
Ankara’ya dönelim. Bizzat Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da iki ay önce PKK/YPG/PYD için, “Zamana oynadıkları ortada, bunu da görüyoruz.” dedi…
Keza yine iki ay önce askeri harekat olması istenmiyorsa PKK’lı yönetim kadrosunun ülkeyi terk etmesi gerektiğini vurgulayıp şunları anlattı:
“YPG, PKK’nın bir uzantısı. Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan ve Avrupa’dan 2.000’den fazla PKK’lı mensup, uluslararası terörist, yabancı savaşçı PKK’nın saflarında, YPG saflarında SDF dediğimiz yapıyı yönetiyor. Şimdi bu aslında uluslararası kamuoyundan saklanan bir şey. Uluslararası kamuoyunun önüne Mazlum Abdi’yi çıkartıyorlar. Bu adam aslında PKK’nın bir alt organının yöneticisi. Bunun üstünde Suriye’de PKK yöneticileri var. Sabri Ok var, Fehman Hüseyin var. Birisi siyasi konulara bakıyor, birisi askeri konulara bakıyor; PKK yöneticileri. Ferhat Abdi Şahin’in bunların izni olmadan herhangi bir karar vermesi, adım atması mümkün değil. Dolayısıyla Suriye’de yeni dönemde bir terör örgütünün bu şekilde faaliyet gösteriyor olması kabul edilemez.”
Ama şimdi ne oldu?
Şara, Ankara’nın “PKK’nın bir alt organının yöneticisi” olarak bildiği ve Suriye’ye terk etmesini istediği Mazlum Kobani ile anlaşma imzaladı.
Öyleyse teröristbaşının “manevi oğlu”, Trump’ın sözde generali bu zat bir süre sonra Ankara nezdinde de “sayın Kobani” olur mu ki?!
Açıklayın Şu Mektupları
Bunu niye mi soruyoruz?
İlk açılım sürecinde Ankara’nın kırmızı halılarda karşıladığı PYD’nin eski eş genel başkanı Salih Müslim, Şara-Kobani arasındaki anlaşmayı değerlendirirken başka şeyler de söyledi.
Anlaşmanın, teröristbaşının Mazlum Kobani’ye gönderdiği mektupla uyumlu olduğunu belirtip, mektupta herhangi bir silahsızlanmadan veya öz savunmadan geri adım atmaya dair bir şey bulunmadığını öne sürdü.
Keza DEM Eş Başkanı Tuncer Bakırhan da, Suriye’de imzalanan mutabakatın bölgesel barış ve demokrasi açısından önemli ve teröristbaşının mektubu ile uyum içerisinde olduğunu kaydederken, bunun “başta Türkiye ve Suriye, Orta Doğu’da model olmasını” diledi.
İmralı’daki teröristbaşının mektuplarında ne yazdığını neredeyse herkes bildiğine göre; artık bunları açıklasanız da Türk Milleti de bilse!..
Müyesser YILDIZ
12 Mart 2025
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/sayin-colaniden-sonra-sayin-kobani-mi-77205