İçeriğe geç

600 Papaz ve Lozan…

Ülkemize yönelik emperyalist projeler hızlanırken “iç cephede” büyük bir savaşa girişilmesi tesadüf olmasa gerek.

Sadece 5 ay önceydi; Erdoğan, “vaat edilmiş topraklar” hezeyanıyla hareket eden İsrail’in Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü Türkiye’yi dikeceğini açıklayıp, “fitne girişimlerine karşı millet olarak, 85 milyon olarak ‘iç cephemizi’ sağlam tutmaya gayret ettiklerini” söyledi. Dahası, “Filistin davasına sahip çıkma noktasında tam bir mutabakat içinde hareket eden Meclisimize ve siyasi partilerimize şükranlarımı sunuyorum.” dedi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin teröristbaşına çağrısıyla başlayan yeni açılım ve Suriye’de yönetim değişikliğiyle yaşanan gelişmeleri geçelim; İsrail Şam’a kadar geldi, yani komşumuz oldu.

Ankara ise büyük bir hız ve hınçla “iç cepheye” karşı tüm düğmelere basmakla meşgul.

Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptalini konuşamadan tutuklanmasına geçtik… Buna tepki için başlatılan eylemler toplu gözaltı ve tutuklamalara evrildi… O bitmeden iktidarın yanında yer almayan medyaya abanma sürecine girilip CHP için heybeden çıkarılacak “büyük turplar” beklenmeye başlandı.

İktidar mücadelesinden öte bir şeyler, hatta çok şeyler kaçırılıyor da, ne?!

Sahipsiz Ülke Yol Geçen Hanına Döner

Erdoğan’ın pek sevdiği iki söz var; “Çatladıkapı ülkesi değiliz”, “Çadır devleti değiliz.” diye.

Öyle miyiz değil miyiz; bunu ortaya koymadan önce konumuzla ilgili iki not paylaşalım.

Yunanistan, 2011 ile 2021 yılları arasında tam 126 Türk okulunu kapattı

22 gün önceydi; Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Nazif Yılmaz ile Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren İskeçe’deki Türk azınlık ortaokulu ve lisesini ziyaret etmek istedi. Okulda karşılama töreni düzenlendi; ancak Yunanlı yetkili, azınlık okulunun Encümenler Birliği Başkanı ve üyeleri ile Okul Aile Birliği üyelerinin okula girmesine izin vermedi. Soydaşlarımız da Türkiye’den gelen bu heyeti okulun önündeki yolun kaldırımında karşılamak zorunda kaldı. Milli Eğitim Bakanlığı, bu skandalı yalanladı ama olay Batı Trakya’daki Türkçe yayın yapan haber sitelerinde geniş şekilde yer aldı.

Konstantinopolis”e Gelen Bakan

Türkiye’ye dönelim.

İki gün önce önemli bir misafirimiz vardı. Bu misafir, Yunanistan’ın 15 Mart’ta göreve başlayan Eğitim, Din İşleri ve Spor Bakanı Sofia Zacharaki’ydi.

Ama Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’i falan ziyarete gelmedi. Zaten Bakanımız o gün başka işlerle meşguldü; CHP’nin boykot listesinde yer alan kimi işletmeleri ziyaret gibi.

Merakım şu: Yunanlı Bakanın ziyareti Dışişleri Bakanlığı’nın bilgisi dahilinde mi gerçekleşti? Öyleyse bu Hanımefendinin, İstanbul’daki programı bitirdikten sonra nezaketen de olsa Türk mevkidaşıyla bir araya gelmesi gerekmez miydi?

Bakan Sofia Zacharaki niye mi geldi? Anlatalım.

Lozan’a göre, bir Türk kurumu olan Fener Rum Patrikhanesi’nin başındaki Bartholomeos ile görüşmeye geldi.

Görüşme öncesinde ise sabah erken saatlerde Yunanistan’ın “Konstantinopolis Başkonsolosluğu’nda”; İstanbul-Selanik, Eğitimsel Bir Birliktelik – Şehrin Vatandaşları, Dünyanın Yunanlıları” başlıklı 2. Çevre Konferansı için Yunanistan’ın çeşitli şehirlerinden gelen öğrenci ve öğretmenlerle buluştu, sohbet etti, fotoğraf çektirdi.

Bakan Zacharaki’nin Bartholomeos’la görüşmesine gelince; onun için yine Lozan’a aykırı olarak “Ekümenik Patrik” unvanını kullanıp, “Ekümenik Patrik Hazretleri Bartholomeos tarafından kabul edildiğini” bildirdi… Görüşmeden sonra Bartholomeos’un kendisi onuruna verdiği “resmi” öğlen yemeğine katıldı.

Ziyaretinin hikmet-i sebebine ilişkin olarak da şu dikkat çekici açıklamayı yaptı:

Eğitim, Din İşleri ve Spor Bakanlığı’ndaki görevimi devraldıktan sonra eğitim gibi ortak ilgi alanımıza giren önemli konularda görüş alışverişinde bulunmak üzere Fener’e büyük bir saygıyla geldim. Yunan hükümeti, 600 yeni rahibin Ortodoks patrikhanelerinde pek yakın zamanda işe alınmasını ayarladı. Ayrıca Sayın Kyriakos Pierrakakis’in [önceki bakan] çabaları sayesinde bu yıl ilk kez geçici öğretmenlerin Konstantinopolis ve İmroz’daki [Gökçeada] okullara her zamankinden daha erken geldiklerini de belirtmek isterim. Öğretmenlerin çalışmalarını ve öğrencilerin Yunan diline duydukları özlemi tüm gücümüzle destekliyoruz.”

Ruhban Okulu İçin mi?

Zacharaki’nin ziyareti ve açıklamasından hareketle şunları soralım:

Yunanistan’ın Ortodoks patrikhaneleri için işe alacağı 600 yeni rahipten Türkiye’ye gönderilmesi planlananlar da var mı?.. Varsa kaç kişiler ve nasıl gelecekler?.. Bu hazırlıkların Ruhban Okulu ile bir ilgisi olabilir mi?

Sorularımızın sebebi şu: malûm, emperyalistlerin bizimle bir de Ruhban Okulu gibi bir derdi var. Bilmeyenler için meseleyi kısaca anlatalım.

ABD, AB, Yunanistan ve Patrikhane, bu okulun Anayasa ve Tevhid-i Tedrisat kapsamı dışında tutularak özerk ve özel bir statüde açılması için bastırıyor. AKP de iktidara geldiğinden bu yana okulu “açma” sözü verdi, ama bugüne kadar başaramadı.

Son olarak Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin bu işe soyundu; bir “formül” bulunduğu söylendi.

Geçtiğimiz 26 Aralık’ta da Patrik Bartholomeos, Erdoğan’la görüştü. Görüşmede; Bartholomeos’un, “Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılabilmesine yönelik çalışmaların başlatılmasından dolayı teşekkürlerini ilettiği”, “işlemlerin hızlandırılması hususunda yardım ricasında bulunduğu”, Erdoğan’ın da “tam destek” sözü verdiği bildirildi.

Saray’daki İftar ve Lozan

Yunanlı Bakanın “Konstantinopolis”e gelip “Ekümenik Patrik”le görüştüğü günün akşamında Erdoğan, dini azınlık temsilcilerine iftar verdi. Baş konuk, tabii ki, Patrik Bartholomeos’du.

Ülke adeta birbirine girmişken Erdoğan bu iftarda, “Türkiye olarak çok farklı inanç, kültür ve kimliklerin asırlardır bir arada barış içinde yaşatma tecrübesine sahip olduğumuzu” anlatıp şunları söyledi:

Nefret söylemlerinin arttığı, kültürel ırkçılığın ve fanatizmin tüm dünyada tırmandığı bir dönemde bu vasfımızı korumaya, güçlendirmeye daha fazla ihtiyacımız var. Farklılıkları çatışma ve kutuplaşma vesilesi değil, beşeri zenginlik kaynağı gören geleneğimize daha sıkı sarılmamız gerekiyor… 23’üncü yılına giren iktidarlarımız boyunca tüm vatandaşlarımızın inanç özgürlüğünü genişletmeye çalıştık. Hangi kökene, inanca, cemaate mensup olursa olsun 85 milyonun her bir ferdinin kendini eşit hissetmesi için mücadele ettik. Bilhassa gayrimüslim vatandaşlarımızın bir ruhi tedirginlik içinde olmaması için azami hassasiyet gösterdik. İnşallah bu şekilde yola devam edeceğiz.”

Şuna dikkat çekmek istiyoruz; “dini azınlık temsilcisi” olarak Bartholomeos, Türkiye Ermenileri Patriği, Türkiye Musevileri Hahambaşı dışında Süryani Metropolitleri, Keldani Başpiskoposu, Katolik Cemaati Ruhani Reisi de davetliydi.

Sevr ve Lozan’ı hatırlayalım.

Emperyalistler, neredeyse ülkemizdeki “karıncaların” bile azınlık sayılması peşindeydi. Lozan’da sadece Rum-Ortodoks, Ermeni ve Museviler azınlık kabul edildi. Onlar da Medeni Kanun’un kabulüyle azınlık haklarından vazgeçip “Türk vatandaşı” oldular.

Ama emperyalist hevesler 2000’li yıllardan itibaren yeniden hortlatılmaya başlandı; AB, Avrupa Konseyi ve ABD adeta dört koldan “azınlık” tanımını genişletip, Alevi ve Kürt kökenli vatandaşlarımız başta olmak üzere, “Katolikler, Protestanlar, Süryaniler, Keldaniler, Bahailer, Yahova Şahitleri” hatta Lazlar ve Çerkezlerin de azınlık sayılmasını istemeye başladı.

Çarpıcı bir örnek verelim; bizler Mayıs 2023 seçimlerine odaklanmışken, Bağdat Keldani Kilisesi Meclisi kararı, Papa Francis’in onayıyla ülkemize bir Keldani Başpiskoposu atandı. Hem de “Türkiye, Diyarbakır (Amed) Başpiskoposu” unvanıyla.

İşte Erdoğan’ın iftarında o Başpiskopos Sabri Anar da vardı.

Diyeceğimiz; “dini lider” denebilir, ama “dini azınlık temsilcisi” adı altındaki bu programlar onların fiilen tanınması, yani Lozan’ın çiğnenmesi anlamına gelmiyor mu?

Bunlara dikkat kesilmemiz gerekirken gençlerimizin, hatta çocukların tutuklanmasını konuşmak ne acı!..

Müyesser YILDIZ
29 Mart 2025

12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/600-papaz-ve-lozan-79782

Kategori:Uncategorized