İçeriğe geç

Şehitlere Saygı Yürüyüşü Bile “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik” Sayıldı Ya!..

Erdoğan’a hakaret suçlamasıyla Ankara’nın ortasında adeta kaçırılırcasına gözaltına alınan, ama halkı kin ve düşmanlığa” tahrikten tutuklanan Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Ümit Özdağ hakkındaki iddianame 78 gün sonra hazırlandı.

9 sayfalık iddianamede; 30 Haziran 2024’te Kayseri’de Suriye uyruklu olduğu belirtilen bir kişinin, küçük bir kız çocuğunu taciz ettiği iddiasıyla yaşanan olayları kışkırtmakla suçlanan Özdağ’ın toplam 34 sosyal medya paylaşımı delil olarak gösterildi. Bunların 3’ü yorumsuz paylaşımlar, 25’i ise 2020-2024 yılları arasına ait ve Kayseri’yle hiçbir ilgisi yok.

Varsayalım ki, Özdağ “kışkırttı”; demek ki, bu ancak 7 ay sonra geçtiğimiz Ocak’ta anlaşılabildi ve Özdağ’ın tutuklanmasına karar verildi!..

İddianamede bir de Özdağ’ın bir video paylaşımı var; Kayseri olaylarından iki ay öncesine ait ve daha önce Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı, buna ilişkin takipsizlik kararı vermiş.

Kayseri Emniyet Müdürlüğü’nün, Özdağ ile partisine “müzahir” şahısları meydana gelen olaylardan sorumlu tutan raporun da Özdağ’ın tutuklanacağı gün hazırlandığını hatırlattıktan sonra benzer suçlamalarla Ankara’da 5 kişi hakkında açılan bir davayı anlatmak istiyoruz.

Ankara’daki Benzer Bir Dava

Tarih Ağustos 2023. O vakitler ikisi Zafer Partisi’ne yakın, ama bazı Twitter paylaşımları ve WhatsApp yazışmaları dışında aralarında herhangi bir bağ/bağlantı olmayan 5 kişi toplu halde zincirleme şekilde basın ve yayın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa tahrik etme” suçlamasıyla gözaltına alındı. Birkaç günlük gözaltı sürecinden sonra birisi hariç diğerleri adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı.

Görülen birkaç celseden sonra geçtiğimiz Kasım’da esas hakkında mütalaasını veren savcı, internette sosyal medya paylaşımlarında kullanılan nefret söylemleriyle halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme niteliğinde paylaşımlar yapıldığı” yine kamu barışını ve kamusal güvenliği bozabilecek nitelikte söylem ve eylemlerle halkın kin ve düşmanlığa alenen tahrik edildiği” suçlamalarıyla sanıkların cezalandırılmasını istedi.

Kerkük’e Sahip Çıkma Suçu

Sanıkların bu “eylemleri ve delilleri” neymiş, bakalım mı?

Birisi; Eylül 2023’te “Irak’ta Türkmen soydaşlarımıza yönelik şiddet eylemlerini kınamak, Kerkük başta olmak üzere Türkmeneli coğrafyasında soydaşlarımızın sesi olmak adına 5 Eylül’de Irak Büyükelçiliği önünde basın açıklaması yapacağız. Türk Milleti soydaşlarına sahip çok. Kerkük Türklerindir.” çağrısında bulunmuş…

Başka?

Eskişehir’de oynanan Türkiye-Ermenistan maçına Azerbaycan bayrağının alınmaması kararını kınamış… “Hangi partiden, ideolojiden olursan ol, işgâle karşı dur. Türkiye Türklerinden. Türkiye mülteci kampı değildir.” gibi paylaşımlar yapmış…

Diğeri birisi de Kerkük için yapılacak basın açıklamasına destek istemek dışında 6 Şubat 2023’teki depremden sonra gittiği Hatay’dan, Erdoğan’ı da etiketleyerek şunları yazmış:

Hatay’dan çok kötü haberler geliyor. Bölgede su yok. Lütfen yardım… Hatay’da hâlâ çoğu mahallenin suyu ve elektriği yok. Deprem bitti, moloz kalktı, unutuldu gitti. Unutmayın, alışmayın. Hijyen yok. Çaresiz vatandaşımız orada hâlâ bir ton sıkıntı ile uğraşıyor, hâlâ desteğe ihtiyaçları var. Ne işe yararsınız siz.”

Sığınmacılarla ilgili olarak ise, “Mülteci düşmanı değiliz, ülkemize kaçak yollardan girmiş geçici sığınmacılar ülkelerine gitsin istiyoruz. Çok üzülüyorsanız sizi de onlarla gönderelim… Gerek Cenevre Sözleşmesi gerek uluslararası hukuk geçici sığınmacı statüsündeki insanların ülkelerinde savaş bittiği takdirde dönmelerini esas kılıyor. Bunlar mülteci değil, geçici sığınmacı. Sığınmacıya vatandaşlık verilmesi bile hukuka aykırı.” demiş…

Keza provokasyon uyarılarına, “Biz sokaklarda yeni değiliz. Yıllarca siyasal İslâm’a karşı eylemler yaptık, ne provokasyon ne de taşkınlığa alet olmadık. Yıllardır tanıyanlar iyi bilir ki, benim olduğum hiçbir eylem provoke edilemez. karşılığını vermiş…

Üçüncü sanık; Irak Büyükelçiliği önünde düzenlenen “Kerkük Türklerindir” etkinliğinde; “Mülteci olarak gelenler kim, CIA ajanı mı bilmiyoruz… Bize Andımızı unutturdular… Teröristler sınır kapısında karşılandı… Göçmenlerin tüm ihtiyaçları karşılanırken, çocuklarımızı besleyemiyoruz, tost yiyemiyorlar.” diye konuşmuş…

Bu Nasıl Suçlama?

Dosyanın daha da çarpıcı kısmına gelelim.

Dördüncü sanık; sığınmacılarla ilgili olarak 23 Nisan 2023’te şu paylaşımı yapmış:

Bayram münasebetiyle ailecek önce Anıtkabir’i sonra Cebeci Şehitliğini ziyaret ettik. Sonrasında küçük kardeşimi Gençlik Parkı lunaparka götürdüm. 6’lı 7’li gruplar halindeki Afgan ve Suriyeli kardeşlerim daha çok eğlensin diye izdihamdan çıkmak zorunda kaldım. Diyeceklerim bu kadar.”

Savcılığın ifadesiyle “11 Eylül’den önce belirlenemeyen bir tarihte” de milliyetçi camiada yaşanan kimi olaylara değinirken, şunları yazmış:

Camia içerisindeki olaylar, iç çekişmeler çok avel bir hal aldı. Ucuz kavgalar ile koca bir dava oyalanıyor. Ülke sığınmacı işgalinde, ama bizim konumuz şahıslar. Diyeceğim şu ki, bizim bizden başka düşmana ihtiyacımız yok. Bu kafa yapısı değişmediği sürece bizden bir yol olmaz.”

Bir başka paylaşımında; şehit ailelerini dolandırdığını tespit ettiği bir kişi hakkında, “Kıymetli Türk milliyetçileri, bir olayı daha profesyonel biçimde çözmenin, zekâ ile rakibi alt etmenin haklı gururu ile sabah burada yazdığım sözü yerine getiriyorum. 3 yıldır düzenine çomak sokan olmamış, ama havlamasını bilmeyen it, eve kurt getirir. O mahkeme salonunda şehit aileleri de gelecek. Yüzlerine bakmayacaksın. demiş.

Başka? Şöyle şiirler kaleme almış:

Biz biriz biz söyleriz; Tanrı bizi duyandır. Düzeltmese devranı gülmek bize haramdır… Dinle beni ey Tanrı bu da sana duamdır. Ya kes soyumuzu ya bu soyu uyandır… Hüsrana rıza verme, çalış; azmi bırakma! Kendin yanacaksan bile evladını yakma… Sahipsiz olan memleketin batması haktır! Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.”

Bu sanığa ilişkin olarak dava dosyasına giren en acı paylaşımları sona bıraktık.

Ağustos 2023’te çok sayıda şehit haberi gelmişti. Bunun üzerine de Ankara Güvenpark’tan Cebeci şehitliğine bir saygı yürüyüşü düzenlenmişti. İşte sanığın buna ilişkin paylaşımları:

11 Ağustos’ta; “Pazar günü saat 15.00’te şehitlerimiz için Güvenpark’ta toplanıp Cebeci Şehitliğine kadar yürüyeceğiz. Bütün Türk halkını davet ediyoruz. Bu mesele partilerüstü bir meseledir. Yürüyüş herhangi bir kurum veya kuruluş tarafından değil Türk gençleri tarafından düzenlenmektedir.” demiş…

13 Ağustos’ta; şehitlere saygı yürüyüşüne katılanlara ve konuşmacılara teşekkür etmiş…

Bundan bir süre sonra da muhtemelen HDP’lilerin “1 Eylül Dünya Barış Günü” etkinliklerine; “1 ay önce yaptığımız şehitlere saygı yürüyüşünde bile güvenlik önlemleri gerekçesi ile birçok hareketimiz kısıtlanmışken azılı Türk ve Devlet düşmanlarının böyle bir etkinlik yapmasına nasıl müsaade edilir, gerçekten anlamıyorum.” diye tepki göstermiş.

Sanıkların birbiriyle bağlantısının da daha çok bu şehitlere saygı yürüyüşü üzerinden kurulduğunu; ayrıca Bursa’da yabancıların bir Türk vatandaşına yönelik saldırısı, İzmir’de Türk vatandaşları ile yabancılar arasında yaşanan adli vakaların ve Adana’da Suriye uyruklu bir kişinin öldürülmesi olaylarının yukarıda aktardığımız paylaşımlar nedeniyle gerçekleştiği gibi bir sonuca varıldığını kaydedelim.

Milliyetçiler 5 Kişi Kaldıysa Vah Vah”

Geçtiğimiz 27 Mart’ta bu davanın duruşması vardı. Sanıklar değil, ama avukatları esas hakkında mütalaaya karşı savunmalarını yaptı. Neler mi söylediler?

Av. Alptürk Kaya; yazım yanlışları dahil iddianamenin kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle mütalaa haline getirildiğini vurgulayıp, soruşturma sürecindeki usulsüzlüklere dikkat çektikten sonra şöyle konuştu:

Suç kanıtı olarak sunulan paylaşımlar düşünce ve kanaat hürriyeti kapsamındadır. ‘Kerkük için basın açıklamasına davet ediyorum’dan nasıl halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçu çıkarılabiliyor? ‘Hatay’da su yok, lütfen yardım’ sözünü iddianameye alanın Hatay’la sorunu olduğunu düşünüyorum. Bursa, İzmir, Adana’daki olaylar ile paylaşımlar arasında herhangi bir nedensellik bağı yok. Paylaşımlar zaman bakımından da bu olaylardan sonra, hatta bu olaylar yaşandığı için yapılmıştır. İsnat edilen eylemler bireysel nitelikte olmasına rağmen somut bir gerekçeye dayanmaksızın ‘toplu suç’ kapsamında değerlendirilerek, gözaltı süresinin uzatılması, böylece sanıkların tabi olması gereken hukuki rejim dışına çıkarılması amaçlanmıştır.”

Av. Oğuzhan Şimşek de müvekkilinin suçlama konusu yapılan WhatsApp grubunda bulunmadığını kaydederek şehitlere saygı yürüyüşüne ilişkin şunları anlattı:

Bu yürüyüşe yüzlerce kişi katılmıştır. Yürüyüşe katılan diğer şahıslar neden bu dosyaya eklenmedi? Şehitlere saygı yürüyüşü nasıl bir iddianamenin konusu olabilir? Elinde Türk bayrağı ile Güvenpark’tan Cebeci Asri Mezarlığına yürüdü diye kim tahrik olmuştur? Şehit anmak nasıl bir suçlamaya delil gösterilebilir? Bu millet şehitleri her zaman kutsal saymadı mı? Biz her sabah derse girmeden önce ‘Varlığım Türk varlığına armağan olsun’ demedik mi? İlkokuldan itibaren 18 Mart gibi şehitlerimizi andığımız etkinlikler düzenlenmedi mi? Yüce Türk mahkemelerinde böyle bir savunma yapmaya mecbur kaldığım için utanıyorum. Buradan bir mahkûmiyet kararı çıkması hali vahimdir. Milli Eğitim Bakanlığı çocuklarımıza yanlış manevi eğitimler veriyor demektir, gidelim dava edelim. TSK bu suçu yüzlerce kez işlemiş demektir. Kocatepe’de cenaze törenleri yapıp konvoylarla sirenler eşliğinde Cebeci Asri Mezarlığına kadar tören düzenlenmesi de halkı kin ve düşmanlığa tahrik ediyor demektir. Açık söyleyeyim; verilecek bir mahkûmiyet kararı, ‘Türk milleti artık şehidini anmasın, bir ayıp işlemiş gibi sessiz sakince bir yere defnedilsin’ demektir. Müvekkilin milliyetçi paylaşımlar yaptığı belirtiliyor. Milliyetçi paylaşımlarda bulunmak suç mudur ve milliyetçi paylaşım yapanlar ülke genelinde 5 kişiden mi ibarettir?”

Bunun üzerine Mahkeme Hakiminin, “Milliyetçiler 5 kişi kaldıysa, vah vah.” demesi dikkat çekerken, Av. Şimşek şöyle devam etti:

HDP’nin Kobani çağrısından sonra yaşanan 6-7 Ekim olaylarında halk sokağa döküldü, 37 kişi hayatını kaybetti, 761 kişi yaralandı. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik böyle olur. Kabul etmemekle birlikte müvekkilin Türkleri tahrik ettiğini varsayalım. Bursa’daki Arapları nasıl tahrik etmiş olabilir? Ayrıca dosyaya eklenmediği için bu olayların ne olduğunu bilmiyoruz. Savcıya şunu sormak istiyorum; sizi 3 olayda durduran ne oldu? Haber sayfaları taransa, emin olun 30 tane daha bulurdunuz. İlk duruşmada, ‘Arap mağdur oluyor, müvekkilim suçlu. Türk mağdur oluyor, yine müvekkilim suçlu’ dediğimde Hakim dahil herkes güldü. Herkes buna güldükten sonra savcılık makamının, ‘Evet, hepsinden suçlusun’ diye mütalaa vermesi, trajikomik bir durumdur.”

Av. Şimşek savunmasını, “Karar Türk Milleti adına verilecektir. Eminim ki, Türk Milleti için şehit olanları anan milliyetçi bir Türk gencinin cezalandırılmasını Türk Milleti adına verilmiş kabul edemeyiz.” ifadeleriyle tamamlarken Hakim de, “Aba altından sopa gösterdiniz.” diye espri yaptı.

Bu davada kararın Haziran’da verileceğini belirtip sadede gelelim.

Türkmen yurdu Kerkük’e sahip çıkmak suç sayılırsa; elbette ki, Talabani Kerkük’e kaçak vali atar… Barzaniler 8 yıl aradan sonra bu ay başında orada ofis açar… Ne oluyor veya olacaksa; sadece 14 gün önce “Kerkük Türk’tür Türk kalacak!.. Türkmen Cephesi’ni zayıflatma çabalarına boyun eğmeyeceğiz. Kerkük Kalkanı Güçleri, kanlarıyla Türkmen kimliğinin ve Kerkük’ün savunucusu oldu ve olmaya devam edecek.” diyen Irak Türkmen Cephesi Başkanı Hasan Turan dün itibarıyla istifasını verir.

Ve dahi şehitlere saygı yürüyüşü suçlama konusu yapılır, üstüne bir de ceza verilirse; elbette ki, en çok PKK sevindirilir!..

Müyesser YILDIZ
14 Nisan 2025

12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/sehitlere-saygi-yuruyusu-bile-halki-kin-ve-dusmanliga-tahrik-sayildi-ya-81762

Kategori:Uncategorized