İçeriğe geç

MHP: Heyet-i Nasihalardan “Terörsüz Türkiye” Heyetlerine!..

MHP Lideri Devlet Bahçeli bu haftaki Meclis Grup Toplantısı’nda, “Adımız bellidir, Türk milletiyiz. Devletimiz bellidir, Türkiye Cumhuriyetiyiz.” dedikten sonra konuyu öncülüğünü yaptığı açılıma getirip, “Terörsüz Türkiye’nin, milli varlığımızın ebedi güvencesi” olduğunu söyledi.

Açılımı ya da -düşmanlık varmış gibi- “Türk-Kürt kardeşliğini” kiminle gerçekleştirmeye çalışıyorlar? İmralı’daki teröristbaşı, PKK ve DEM’le.

Bu üçlünün ne istediği belli; her Allah’ın günü sıralıyorlar. Ulus devletin ortadan kalkması; çok kimlikli, çok dilli bir yapı, demokratik konfederalizm…

Oysa Bahçeli, PKK’nın kayıtsız şartsız silah bırakmasını isterken, karşılığında sadece teröristbaşına “umut hakkı” vaad etmişti.

Ama görüldüğü üzere süreç “bir adım senden, bir adım benden” pazarlığıyla yürüyor.

Heyecanla beklenen son adım şu: PKK’dan bir grup “iyi niyet göstergesi” ve sembolik olarak silah bırakacakmış. Habur rezaleti gibi!..

İşte böyle meçhûl bir açılıma milleti ikna etmek için dört koldan harekete geçtiler. Ne konuştuklarını anlatmıyorlar; ama DEM’liler Türkmenlerle buluşuyor, birinci açılım sürecinin “akilleri” arasında yer alan TOBB ve TESK’i ziyaret ediyor.

Meclis’te kurulacak komisyonun yanı sıra yeni anayasanın öncülüğünü yapan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da TOBB, MÜSİAD heyetleriyle görüşüyor.

Halbuki “çözüm” ortakları DEM, daha “terörsüz Türkiye” adında bile mutabık değil. Baksanıza Grup Başkanvekili Sezai Temelli açıkça, “İktidar tarafından şöyle bir şey var: Terörsüz Türkiye. Böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimizi söyledik. Onun dışında bir isim konusunda ortaklaşabiliriz. Ama biz geçmişin kavramları ve sürekli kriminal bir aklın eseri olan yaklaşımları istemiyoruz.” diyor.

İlginç olan MHP’nin de milleti ikna etmek üzere kolları sıvaması. Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın geçtiğimiz günlerde açıkladı; Bahçeli’nin talimatları istikametinde, 9 Ağustos’tan itibaren “Terörsüz Türkiye İçin Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları-Asırlık Birlik Sonsuz Kardeşlik” teması altında 9 bölgede 81 ili kapsayacak toplantılar düzenleyeceklermiş. Çünkü, “terörsüz Türkiye hedefi toplumun tüm fertlerinin bu sürece sahip çıkmasıyla ve devlet-millet dayanışmasıyla gerçekleşecekmiş”.

Türk Milleti Yanlış Yolda mı ki?

İlginçliğin sebebi mi?

Malûm, birinci açılım sürecinde milleti ikna etmek üzere 7 bölgede 9’arlı gruplar halinde 63 “akil adam” seferber edildi. Haliyle 1919’da millete, işgâli hazmettirmek için kurulan Heyet-i Nasihalar akla geldi.

Bu benzetmeye, dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Densizliğin ta kendisi”, Erdoğan da, “Kılıçdaroğlu ve Bahçeli’nin akil insanlar heyetine söz söylemeye, ne birikimi ne kapasitesi ne de kalibresi vardır.” sözleriyle tepki gösterdi.

Sahi, bugün milleti sürece ikna etmek için bölge toplantıları yapmayı planlayan Bahçeli’nin o dönem de “Türkiye’yi bölünme ve parçalanma sürecine sokmaya çalışan çözüm ihanetini” anlatmak üzere “Milli Değerleri Koru ve Yaşat” adı altında 9 bölgede “Vatan” temalı açık hava toplantıları düzenleyip neler söylediğini hatırlamak gerekmez mi?

Ki, Bahçeli’nin 2013 yılındaki bu mücadelesi “Bin Yıllık kardeşlik ve Birlikte Yaşam İradesi” adıyla kitaplaştırdı, halen de MHP’nin internet sitesinde duruyor. İşte önsözünü de Bahçeli’nin yazdığı 377 sayfalık o kitaptan bazı bölümler:

“Başbakan Erdoğan milletimizi PKK ve İmralı canisinin tezlerine ikna etmek için bütün mekanizmaları, bütün aracıları ve bütün yolları nankörce kullanmaya başlamıştır. TBMM’nde sözde çözüm süreci ile ilgili komisyon kurulması da gündeme alınmıştır. AKP, Gazi Meclis’i PKK’ya muhatap kılmak için adeta çırpınmakta ve her şeyi çarpıtmaktadır. Türk milleti AKP’nin psikolojik harekâtıyla ve algıları yönetecek kurnazlıklarıyla karşı karşıya kalmıştır. Bunun için de İmralı canisinin ve PKK’nın öteden beri dayattığı ve hayata geçmesi için zorladığı sözde ‘Akil İnsanlar Heyeti’ 63 kişiyle teşekkül ettirilmiş ve harekete geçirilmiştir… Başbakan Erdoğan madem sözde çözüm sürecine yüzde 60’ı bulan bir desteğin olduğunu ileri sürmektedir, o halde neden ve niçin değişik meslek gurubundan 63 kişiyi toplama ve görevlendirme gereği hissetmiştir? Başbakan Erdoğan… Türk milletini bölünmeye, bölücü terörün hain taleplerine ikna etmeye ne hakla kalkışmış, ne yetkiyle PKK’yı Anadolu’nun her köşesine taşımaya karar vermiştir?.. Başbakan umutluysa, her şey iyi gidiyorsa, İmralı canisi ve terör örgütüyle ballı börekli görüşmeler sürüyorsa, ne diye AKP’li milletvekilleri kafileler halinde gezmekte, hangi akla hizmet 63’lükler milletin ödediği vergilerle, PKK sözcülüğüne memur edilmektedir? Başbakan kendisini akıllı, Türk milletini enayi yerine mi koymaktadır?”

“İhanet sürecine memur olarak dahil edilen 63’lükler yurdumuzun değişik yörelerinde, farklı illerimizde bölücülüğün kabullendirilmesi için ikna turlarına ve psikolojik harekete başlamışlardır… Damat Ferit’in nasihat heyeti ne şekilde yenilmişse, bunlar da tıpkı aynı şekilde yenilecek ve korkudan küçük dillerini yutma noktasına gelerek soluğu kendilerine menfaat vaat eden patronlarının yanında alacaklardır.”

“PKK’nın tez ve propagandasını aziz milletimize dayatmaya çalışan 63’lüklerin her gittikleri yerde milli iradenin tepkisiyle karşılaşmasından gocunan Başbakan’ın, milliyetçi-vatanseverleri çapulculukla suçlaması da sonuç vermeyecektir… Protez bacağını savuran gazimizle, 63 akılsızı demokratik itirazlarıyla susturan şehit yakınlarımızla, Türk milletine ellerinde bayraklarla sahip çıkan tüm milliyetçi-vatanseverlerle övünüyorum.”

“Barış denilmiş, ancak kimlerle savaşıp da barış aşamasına gelindiği itiraf edilememiştir. Çözüm denilmiş, ancak neyin çözüldüğü, nasıl çözüldüğü ve hangi yollarla çözümün olacağı bir türlü açıklanmamıştır… ‘PKK’ya bir çekirdek bile vermiyoruz’ diyen AKP’nin çok konuşan ağzı sen herkesi kendin gibi enayi mi görüyorsun?”

“Türkiye Cumhuriyeti; hem PKK’nın alternatif devlet yapılanması olan KCK’yı, hem de silahlı unsurunu kabul eden ve muhatap alan bir ülke durumuna AKP sayesinde düşürülmüştür. PKK’lı Karayılan yeni Türkiye’den, yeni Ortadoğu’dan bahsederken AKP suspus vaziyette kalmış, geri çekilmenin şamatasıyla kepazeliklerin, kurşun gibi sözlerin üzerini kapatmakla meşgul olmuştur. Ayrıca terör örgütü, bünyesinde Kürt bulunduran devletler yanında Ortadoğu’yu da dizayn etme hak ve yetkisini kendisinde görebilmektedir. Tekraren belirtmek isterim ki, kanlı terör örgütü PKK ve İmralı’da yatan hain hiçbir şekilde Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi değildir.”

“Başbakan Erdoğan’ın maşa olarak kullandığı ve vaatlerle Anadolu’nun bereketli bağrına gönderdiği 63 aklını yemiş bir ayı aşkındır faaliyet halindedir. Başbakan şimdi de bunları milli mücadele yıllarında teşekkül ettirilen ‘İrşad Heyeti’ne benzetmiş ve akıllara durgunluk veren bir cahilliğin içine batmıştır. Bırakınız 63’lükleri İrşad Heyeti’yle bir görmeyi, bu ikisi arasında benzerlikler ya da paralellikler kurmak dahi kimsenin harcı değildir. Eğer kast ettiği sonu t ile biten irşat kelimesinin ‘çirkin ve suratsız’ olan bir diğer anlamı ise diyeceğimiz bir şey yoktur. Biliniz ki, 63’lükler PKK’nın elinden tutmuş, bölücü hedeflerin mihmandarı olmuş ve bölünmeyi vaaz etmiştir; İrşad Heyeti ise Türk milletinin birliğini ve bağımsızlığını savunacak yüksek ahlakla gönüllere girmiş, saygıyı hak etmiştir. 63’lükler, Öcalan canisine bebek katili denmesin diyerek taraflarını belli etmiştir; İrşad Heyeti de Anadolu’daki isyan ve işgal konusunda milletimizi aydınlatmış, milli mücadeleye çağırmış ve milliyetçiliğin yanında durmuştur. Sormak lâzımdır ki, bu 63 kişi Başbakan’a göre kimleri irşad, yani doğru yola getirmekle görevlendirilmiştir? Türk milleti yanlış yolda mıdır ki birileri irşadla vazifelendirilmiştir? Türk milleti terbiye edilmesi ve hizaya getirilmesi gereken kuru bir kalabalık mıdır ki irşad edilmektedir?.. Başbakan’a göre bunlar irşad heyetiyse, mürşid kimdir, kimlerden oluşmaktadır? Bu durum karşısında, Başbakan kendisini nerede görmektedir?.. Şundan emin olun ki, milli mücadele kahramanları aleyhine fetvalar veren din bezirgânlarıyla, milli ruhu kırmaya çalışan BOP’çuların ve 63’lüklerin arasında asla bir fark yoktur… Sayın Başbakan, 63’lükleri ille de benzeteceğin birileri varsa, o da milli tarihimize 150’likler olarak geçen sabıkalı hainlerden başkası olmayacaktır, olmamalıdır.”

“Anayasa suçu işlemiş Başbakan ve bazı hükümet üyeleri, konusu suç teşkil eden emri yerine getiren, suçluyu kayıran ve kollayan kamu görevlileriyle birlikte, 63 sözde akil insanlar heyeti hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmak üzere partimiz Genel Sekreteri ve Bursa milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükataman’ı görevlendirmiş bulunuyorum. Adalet bugün değilse ne zaman harekete geçecektir? Savcılar şimdi değilse daha ne zaman Türk milletinin hak ve menfaatlerini koruyacaklardır?”

“Başbakan Erdoğan eğer PKK’ya ve İmralı canisine sözde kuzey Kürdistan konusunda açık çek vermişse, eğer Türk milletini meşgul ederek PKK’ya ve siyasi bölücülere alan açmışsa, eğer Türkiye’nin ve Türk milletinin mahvına neden olacak vaatleri peş peşe sunmuşsa, değil bu dünyada, mahşerde bile olsa yakasından tutmazsam namerdim. Sayın Başbakan, Milliyetçi Hareket henüz son sözünü söylemedi derken şaka yapmadık. Henüz her şey bitmedi derken de laf olsun diye konuşmadık. Akıllı ol, yoksa Türk milleti ve Türk milliyetçileri senin aklını başından almasını çok iyi bilecektir.”

Toparlarsak;

MHP Lideri Bahçeli geçen haftaki grup toplantısında da Ziya Gökalp’in, “Tarih gösteriyor ki, muvaffakiyet daima doğruluğun mükafatıdır.” sözünü hatırlatıp, “Şükürler olsun ki, fikrimiz doğrudur, hedeflerimiz doğrudur, mücadelemiz doğrudur, tarafımız doğrudur, tavrımız doğrudur, tarzımız doğrudur, bihakkın varlığımız dosdoğrudur.” dedi.

Bahçeli’nin “bilge kişi” ve Türk siyasetinde “Göz odur ki dağın arkasını göre, akıl odur ki başa geleceği bile” atasözünü her daim hayata geçiren bir vizyoner olduğu vurgulanıyor ya; tek soru:

Dünkü fikirler, hedefler, mücadeleler, tavırlar, tarzlar mı doğruydu, bugünkü mü?!

Müyesser YILDIZ
4 Haziran 2025

Kategori:Uncategorized