
CHP’nin, İmralı’daki teröristbaşının ayağına gitmeme kararı herkesi pek bir telaşlandırdı. İktidarı geçtik, gerek önceki açılımlarda gerekse şimdi doğrudan “devlet”le muhatap olduğu halde CHP’nin de teröristbaşıyla görüşmesini neden bu kadar önemsediklerini dün özetledik; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucu iradesi ile MHP Lideri Bahçeli’nin “kurucu önderinin” masaya oturmasını istiyorlar.
“Telaşlandılar” dedik. Hayır, resmen çıldırdılar.
Güya sadece Türkiye’ye değil, tüm bölgeye demokrasi ve hukuk getireceklerini iddia eden PKK’nın siyasi uzantısı, İmralı’nın postacısı DEM’lilerin ve bazı iktidar yazarlarının CHP’ye yönelik devam eden saldırılarından söz ediyoruz.
Atatürk’ü Sorumlu Tutmak
CHP’nin kararını bir yere not ettiklerini belirtip, “Barış, tüm partilerin ve ilkelerin üzerinde tarihi bir sorumluluktur” diyerek, CHP’nin ilkelerinden vazgeçmesini isteyen DEM’in eş başkanlarından Tuncer Bakırhan son olarak, sözde “Kürt sorunu”nu Atatürk’e dayandırmakla kalmadı, CHP’ye tabanını dikkate almaması çağrısında bulundu.
İşte o hezeyanlar:
– “CHP, Cumhuriyet’in kurucu partisidir; yüzyıllık meselede sorumluluğu olan bir partidir. Çözümünde de bence bir rol oynamalıdır.”
– “CHP’den beklentimiz büyük; iktidar hedefi olan bir partidir. İktidar hedefi olan bir parti, Türkiye’nin en temel meselesinin çözümünde gerekirse cesur olmalı ve risk almalıdır. Kim tabanının hassasiyetine sığınarak siyaset yürütebilir?… Siyasetin görevi cesur olmak ve tabanını bu meselelere dahil etmek için bir çerçeve, bir perspektif ortaya koymaktır.”
CHP, sözde “Kürt sorununun” sorumluluğunu üstlensin… Bunun için ilkelerinden vazgeçsin… Tabanını dinlemesin… Ne âlâ!.. Oldu olacak, DEM’e katılsın veya kendini feshetsin!..
Bakırhan’ın, teröristbaşıyla görüşülmesini Mandela’nın yanı sıra Bosna Hersek’in ilk Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç’le görüşülmesine benzetmesini ise evvel emirde İzzetbegoviç’i “dava ve fikir insanı, bilge kral” olarak gören AKP’liler ve MHP’lilerin takdirlerine sunalım.
Şunlar da DEM’in diğer eş başkanı Tülay Hatimoğulları’nın CHP’yle ilgili son açıklamaları:
“Bizim gönlümüzden geçen bu komisyonun oy birliği ile bu kararı almasıydı, ama olmadı. CHP gitmemeyi tercih etti… Biz CHP’nin gitmesini çok önemsiyoruz. Bunu her görüşmede her yerde söyledik. Gitmemelerini bir eksiklik olarak görüyoruz. Bu konuda ümit ediyoruz ki, komisyon hâlâ adaya gitmedi, fikir değiştirilir… Bunu Öcalan da söyledi, biz de bütün televizyon programlarımızda konuşmalarımızda ifade ettik. Mutlaka ve mutlaka bu sürecin içine CHP olmalı.”
Kandil Tehdidi
Bu denli hadsiz talepler, böylesi ısrarlarla CHP’yi teröristbaşının ayağına gitmeye nasıl ikna edeceklerini merak ederken, bir ses de Kandil’deki teröristbaşlarından Murat Karayılan’dan geldi.
PKK güya kendisini feshetmişti, ama medyamızın hâlâ “PKK yöneticisi” dediği Karayılan, İmralı görüşmesinin zorunlu olduğunu vurguladıktan sonra şöyle buyurdu:
“Bana göre, CHP yanlış yaptı. CHP’nin bu tutumu kendisine dönecektir. Son yıllarda sergilediği imajı bu tutumuyla boşa çıkardı. ‘Çözüm taraftarıyız’ söylemleri var, fakat bu önemli süreçte çözüm için İmralı’ya gitmek çok kritiktir. CHP’nin, kendisini Kürtler dahil tüm Türkiye’nin partisi yapma iddiası vardı; ancak bu yaklaşım onun tam tersidir. Düzeltmezlerse, kendileri zarar görecek.”
Ardından da CHP yönetimini, “bu yanlıştan dönmeye” ve “Türkiye’nin çıkarına olan çözüm sürecinde aktif rol oynamaya” davet etti.
Şu tehdit diline bakar mısınız? CHP, size göre “yanlış” olan o karardan dönmezse, ne olacak? Binlerce insanımız gibi, Özgür Özel’i de mi vuracaksınız?
“Kastımız o değil, çözüme destek vermezse tabanını kaybeder uyarısında bulunuyoruz.” derlerse; aksine, İmralı-PKK masasına oturması halinde o akıbete uğrayacağı ortada.
DEM davulunu çalan kimi iktidar yazarlarını da okuyalım.
Birisi aynen Tuncer Bakırhan gibi, “Kürt sorununun sebebinin CHP olduğunu” öne sürüp, “Bu kez de terör sorunun çözülmesinin önünde engel oldu. Yani CHP tarihi görevini yerine getirdi” suçlamasında bulundu…
Bir diğeri, yine Bakırhan gibi, “bazı toplumsal kesimlerde var olan eleştirileri dikkate alarak statüko sürdürme siyasetinin CHP açısından bir yol ayrımına işaret ettiğini” belirterek, “kendi kitlesinin tazyiki ile siyasetin netameli konularında alan açıcı bir pozisyon takınmamasına” tepki gösterdi…
Bir başkası ise CHP’yi eleştirdikten sonra, “Adına ister terör sorunu diyelim, ister Kürt sorunu, ister PKK sorunu… Güneydoğu sorunu… Geri kalmışlık sorunu. Adı ne olursa olsun… Bir sorun var… 100 yılın sorunu. Kim çözecek?” diye sordu…
Daha iddia ettikleri sorunun adını koyamamışlar… Ki, adı her ne konacaksa da her birinin “reçetesi” farklı olur… Ama onların bellediği tek bir “reçete” var; “İlla da İmralı’ya gidilsin”!..
“İnşallah millet, bu azim ve kararlılığıyla CHP’nin o yasal dayanağı bile bulunmayan komisyondan çekilmesini ve kuruluş ilkelerine sıkı sıkıya sarılmasını da sağlayacaktır.” deyip, şu İmralı’ya gidişin niye “gerekli” olduğuna bakalım.
MİT Başkanı: “Gerekli”… Teröristbaşı “Şart”
Malûm, önceki açılımlarda da şimdi de İmralı’yla muhataplığı MİT yaptı. Başkan İbrahim Kalın da TBMM’deki PKK komisyonuna iki kez bilgi verdi.
Oturum gizli yapıldığından neler anlattığını Türk Milleti bilmezken, DEM’liler ve muhtemelen Kandil biliyor.
Nedense üzerinde durulmadı; ama geçenlerde, 18 Kasım’daki toplantı tutanaklarından CHP’li Sezgin Tanrıkulu’nun sözleri sayesinde Kalın’ın, İmralı’yı ziyaret etmenin “gerekli” olduğunu söylediği ortaya çıktı.
Acaba niye “gerekli”?!
Ya DEM eş başkanı Tülay Hatimoğulları’nın söyledikleri; “İmralı’nın dinlenmesi gerekiyordu, bir şart olarak ortaya konuldu. Öcalan’ın kendi örgütü de bir şart olarak ortaya koydu ve bu konu bugüne kadar geldi. Aslında aylar önce gidilmeliydi. Komisyon bir karar aldı ve şimdi gidiyor.” dedi.
Teröristbaşı ve Kandil’in “şartı”nın, komisyona “gereklilik” diye sunulmamış olduğunu dileyelim!..
Müyesser YILDIZ
25 Kasım 2025
12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/ne-yapacaksiniz-ozgur-ozeli-de-mi-vuracaksiniz-104141