Yığınaktaki hataları konuşmazsak, başımıza ne geldiğini anlayamayız… İlk düğme yanlış iliklenmişse, iki yakamızı biraraya getiremeyiz…
Dönemin RP İstanbul İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 1992’de Rize’de bir tv kanalında şunları söylüyordu:
“Terör, PKK, Güneydoğu sorunu. Yüzlerce evladını kaybeden bu millet acaba nedenini araştırdı mı? 20 yaşındaki yavru Güneydoğu’ya gönderiliyor. Daha silah tutmasını bile bilmiyor. Ya 10 tane mermi atmıştır ya 11 tane. Ve bu yavrumuz her gün yüzlerce mermi atanların karşısına dikiliyor. Niçin? Bu ülkeyi korumak için. Bunun adı, bu ülkeyi korumak değildir. Bunun adı, ana kucağından alınan mazlum yavruları teröristin kucağına atmak suretiyle intihar cellatlığından başka bir şey değildir.”
AKP’nin medar-ı iftiharı Özal PKK’yı “baldırı çıplak üç-beş çapulcu” sayınca, öyle olmuştu. Lâkin TSK toparlandı, dağ-taş, yurt içi, yurt dışı gereğini yaptı. Öyle ki, AKP’nin akıl hocalarından ABD eski Büyükelçisi Morton Abramowitz yıllar sonra, “Daha iyi askeri eğitim ve Kuzey Irak’a yapılan büyük operasyonlar dahil PKK’ya karşı yıllardır süren mücadele sonunda edinilen muharebe tecrübesi, Türkiye’yi bölgenin en güçlü devleti yaptı” demek zorunda kaldı. Şimdi TSK’nın o “muharebe gücünü”, PKK-PYD-Peşmerge ile omuz omuza Suriye’de ve IŞİD’e işgâl ettirdikleri Musul’u alıp, Barzani’ye vermede kullanmak istiyorlar, o da başka!..
“Çözüm süreci” namına, TSK’nın başına gelenleri, PKK karşısında elinin kolunun nasıl bağlandığını, büyük moral-motivasyon kaybını anlatmaya gerek yok.
Bir başka güvenlik gücünden, polisten söz etmek istiyorum.
Son 1 ay içinde Ceylanpınar’da lojmanda uyurken, kafalarına sıkılan 20’li yaşlardaki polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Uçar… Cizre’de zırhlı araca roketatarla düzenlenen saldırıda şehid edilen, henüz 15 günlük polis olan 22 yaşındaki Salih Hüseyin Parça… Hafta sonu izninde baba evine ziyarete gittiğinde vurulan, dün gece şehit olan 1 yıllık polis 20 yaşındaki Nusaybinli Yakup Mete…
Sahi onlar neden öldü?
Terörle mücadelede TSK Özel Kuvvetleri gibi, polis özel harekat timleri vardı. Lağvettiler…
TSK yıllardır karşı çıkıyordu; Bir seçim üzeri polisin askerlik yapmasını kaldırdılar… (Gözaltında ifademi alan polis, koltuğunda kaykıla kaykıla hiçbir iktidarın yapamadığı bu icraatı AKP’nin başarmasıyla övünmüştü.)
Emniyetin terörle mücadele birimlerini, Ergenekon, Balyoz gibi hayali örgütler üretme ve bu “örgütlerle” mücadele etmede kullandılar…
İstihbarat başta olmak üzere en kritik birimleri, “paralele” teslim ettiler…
“Oslo mutabakatı” gereği, bölgeye “örgütle uyumlu” isimler atadılar…
Ve nihayet, 17/25 Aralık’tan sonra polisteki paralelleri temizlik kapsamında, meslekten atamadıklarını Doğu-Güneydoğu’ya postaladılar. Adeta yangına benzin taşıdılar…
Sonuç; Tam da Erdoğan’ın 23 yıl önce çizdiği tablo değil mi?
Onlar “layüsel”, onlar “masum” ya; Fatura yine başkalarına kesiliyor.
Yandaş medya; “Bölgede istihbaratı kör ettiler… PKK’ya istihbarat paralel polisten.. Polis lojmanlarından HDP’ye oy çıktı…” diye bağırıyor.
23 gün önce Erdoğan’a soruluyor:
“Paralel yapı ile mücadele kapsamında Emniyet Teşkilatı’nda görevden alınanların çoğunlukla bölgeye tayin edildiği ve bunun sonucu olarak terörle mücadelede bir zafiyet oluştuğu yönünde yorumlar var. Siz de böyle bir durum sezinliyor musunuz?”
Cevap veriyor:
“Bu konuda bizler de ilgili birimlerimize, valilerimize, bakanlarımıza, bu tür şeylere asla izin verilmemesi gerektiğini söylüyoruz. Dediğiniz çerçevede tayinler isabetli mi olmuştur, isabetsiz mi olmuştur; elbette o konunun da hassasiyetle değerlendirilmesi gerekir. Sağlıklı değerlendirmeler neticesinde isabetli kararlar alındığında, terör örgütünün eylemlerine karşı da çok daha başarılı neticeler elde etmek mümkün olacaktır diye düşünüyorum.”
14 gün önce Başdanışmanı Yiğit Bulut’a soruluyor:
“Parelel örgüte yakınlığı ile bilinen güvenlik görevlilerinin ve yargı mensuplarının şu anda çok riskli bir durumda olan Doğu ve Güneydoğu’da görev yapmasını doğru buluyor musunuz?”
Cevap veriyor:
“Paralel Örgüt üyesi oldukları şüphesi bulunanların Doğu ve Güneydoğu gibi bölgelerde görevlendirmelerini açıkça söyleyeyim doğru bulmuyorum. Daha açık söyleyeyim; bu adamların herhangi bir yerde görevlendirilmelerini de doğru bulmuyorum. Taban zayıf ve hassassa bu adamların vereceği zarar çok büyük olabilir. Terör unsurları ile farklı ilişkilere girebilirler. Sonuçta hepsi aynı merkezden yönetiliyor. Yapılacak en doğru hareket; özel bir düzenleme yapmak ve bir defaya mahsus olmak üzere maddi hakları düzenlenerek memuriyetten men etmek.”
Ve 5 gün önce “Amacım Allah nasip ederse şehit olmaktır” diyen Enerji Bakanı Taner Yıldız ağlıyor:
“Emniyetin, yargının içinden sırf paralel yapı gerekçesiyle HDP’ye oy verenlerin eli şehit kanına bulaşmıştır. Bir polis lojmanından PKK’ya yüzde 62 oy çıkması bir probleme işaret ediyor. O şehit olan, beraber çalıştığı arkadaşının kanında o kişinin izi vardır.”
Devletin başı, devletin başının başdanışmanı, devletin bakanı söylüyor. Mecburen inanacağız. Tamam, ülkenin böylesi ağır bir fatura ödemesi bahasına “gönderdiler” de bari teşkilâtı temizleyip, gerçek işini yapar hale getirebildiler mi?
Emniyetin şimdi hangi kavganın içinde olduğunu yine yandaşlar yazıyor; Okuyucular, yazıcılar, milli damarcılar vs. paylaşım ve iktidar savaşına tutuşmuş!..
Devletin bürokratları daha samimi; “Siz hiç deprem yaşadınız mı? 17/25 Aralık bir depremdi. Deprem anında ne yapacağımızı şaşırdık, bölgeye gönderdik. Şimdi işin içinden nasıl çıkacağımızı bilemiyoruz” diyor.
Yani “Burnunun ucunu göremeyen” bir devletimiz mi var?
Ya da Cüneyt Ülsever’in söylediği gibi, Türkiye’yi “çapsızlar” mı yönetiyor?
Veya Kılıçdaroğlu’nun ifadesiyle, devletin çivisi mi çıktı?
Hayır. Acı gerçek şu:
“Misyonu” itibarıyla son derece “çaplı” birileri eliyle, taammüden devletin çivisi çıkarılıp, millet dilim dilim ediliyor!..
Müyesser YILDIZ
24 Ağustos 2015
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/20-yasindaki-polis-neden-sehit-oldu-2408151200.html