“Bir kitap okudum, hayatım değişti.” derler ya, ben de bir kitap okudum ve bakın neler gördüm:
Zaman Gazetesi’nin genç Haber Koordinatörü Erkan Acar Oda Tv iddianamesini 15-20 gün gibi kısa bir zamanda Karanlık Oda ismiyle kitaplaştırmış. Yanlış anlaşılmasın; benimle ilgili bir şeyler olduğu için savunmaya geçiyor değilim. Aksine koca kitapta bir cümlelik yer kaplıyorum. Sayfa 94: “Nottaki, (Müyesser’in emniyet bağlantılarından yararlanalım) şeklindeki ifadelerde geçen (Müyesser) isimli şahıs da araştırılan bir diğer kişi idi.” deniyor.
Tek cümle ama önemli. Şöyle ki;
“Müyesser’in kim olduğu araştırıldığına” göre o sözde ‘talimatlar’ı çok önceden gören birileri mi var yoksa? Ne demek istiyorum? Oda Tv 1.operasyonu 14 Şubat 2011 günü yapıldı ve bundan sonra o sözde ‘talimatlar’ın varlığından haberdar olduk değil mi? Varsayalım ki savcılar ve bu gazeteci arkadaşlar da o ‘talimatlar’ı bundan sonra okudu ve benim de tutuklandığım 3 Mart’taki operasyonun hazırlığına girişip: “Müyesser isimli şahsı araştırmaya” başladı!.. İyi de, benim cep ve ev telefonumun dinlenme kararının alındığı tarih 17 Ocak 2011. Yani 1. operasyondan yaklaşık 1 ay önce. Özetle o sözüm ona ‘talimatlar’ henüz ellerine geçmiş değil. Öyleyse “Müyesser isimli şahsa o talimatın verildiğinden” nasıl haberleri oldu? Dahası bu gazeteci kardeşimiz, benim araştırılmaya başlandığımı nereden bilmiş?
Gördüğünüz üzere “savunma” değil, aksine “suçüstü” yapıyorum. Kitabın genelinde buna benzer o kadar tuhaflıklar var ki!..
HEDEFTEKİ İKİ KADIN GAZETECİ
Mesela iki kadın gazeteci Aslı Aydıntaşbaş ve Ahu Özyurt’a benden çok yer ayrılıyor.
Ahu Özyurt 19 Şubat 2009’da Oda Tv’ye bir e-mail gönderip Türkiye’ye gelen bir adamın (ABD’de dinleme ve dinletme teşkilâtının başıymış) araştırılmasını öneriyor.
Ve bakın tüm ısrarlı taleplerime rağmen benim bilgisayarımda bulunan o sözde ‘talimatlar’ın hangi yolla geldiğini araştırmayan savcılık, Ahu Özyurt’un 2009’daki o e-maili hakkında ne kadar ciddi bir araştırma yapıp nelere ulaşıyor. Kitabın 170. sayfasından aktarıyorum:
“Konuyla ilgili açık kaynaklardan yapılan araştırmalarda, ABD Ulusal Güvenlik Kurumu Başkanı Keith Alexander’ın 19 Şubat 2009 tarihinde Ankara’ya geldiği bilgisi edinildi. Savcı Kansız, mail içeriğinde bahsedilen konuyla alâkalı olarak19 Şubat 2009 tarihinde Oda Tv’de İşte Bu Ziyaretin Ayak İzleri başlıklı bir yazı yayınlandığını tesbit etti.”
Karanlık Oda kitabına tam burada virgül koyup, bir röportaja geçmem gerekiyor. Yazar Erkan Acar 30 Ekim günü Zaman Gazetesi’nin Pazar ekine tam sayfa bir röportaj veriyor. Başlık da şu: Devrimci Karagâh ile Oda Tv Arasında Organik Bir Bağ Var!..
İddianamemiz tatmin etmedi mi de ısraren dallandırıp, budaklandırmaya çalışıyor acaba? Neyse, konumuza dönersek; bu röportajda da Ahu Özyurt var. Soru şu: “Ahu Özyurt’un Oda Tv’ye ABD’den istihbarat gönderdiği iddia ediliyor…” Ve Erkan Acar’ın cevabı:
“Gazeteci Emre Uslu’yla ilgili (bu adam dinleme ve dinletme teşkilatının başı) diyor… Emre Uslu hakkında verdiği bilgiler nereye dayanıyor, merak ediyorum. Daha neler pasladığını da…”
Lütfen yukarıdaki bölümü bir daha okuyun; kitabında bahsettiği isim ABD Ulusal Güvenlik Kurumu Başkanı Alexander. Emre Uslu ne alâka, ve ona ne bu özel ilgi?
Ne alâkanın cevabını kitabın 68. sayfasında buluyoruz. Oda Tv’de işlenen ‘suçlar’ arasında şöyle bir ‘suç’a da yer veriyor:
“Özellikle Ergenekon soruşturmasıyla birlikte Oda Tv işlevsellik kazandı. Soner Yalçın buradan polemikler yürüttü. Taraf gazetesiyle, bu gazetede yazarlık yapan polislerle ve Fethullahçılarla yürütülen tartışmaları üstlendi…”
Gelelim Aslı Aydıntaşbaş’a. Şu iddiadan haberim yoktu, kitaptan öğrendim. Sayfa 117’den okuyalım:
“Kendisinde örgütün Anayasasını teşkil eden Ergenekon-Analiz Yeni Yapılanma Yönetim ve Geliştirme Projesi ele geçirilen Perinçek’in belgeyi Aydıntaşbaş’tan aldığını, Perinçek’in avukatı Hasan Basri Özbey şöyle anlattı: ‘Sayın Doğu Perinçek, bu belgeden ilk kez Mayıs 2006 sonlarına doğru, Sayın Yavuz Donat’ın daveti üzerine Sabah Gazetesi Ankara Bürosu’na yaptığı ziyaret sırasında kendisiyle röportaj yapan Aslı Aydıntaşbaş’ın belgeyi göstererek sorduğu soru ile haberdar olmuştur. Bu ziyaret sona ererken Aslı Hanım, belgenin bir fotokopisini Sayın Perinçek’e vermiştir.’.”
Sene 2006… “ETÖ” operasyonlarının başlangıcı 2007. Acaba bu iddia üzerine Aydıntaşbaş’a, “Bu doğru mu, siz belgeyi nereden aldınız?” diye soruldu mu? Karanlık Oda’da bu sorunun cevabını bulamadım!..
MİT DEVREYE GİRDİ Mİ ?
Erkan Acar’ın kitabın tamamında henüz varlığı ispatlanmamış, henüz ‘iddia olduğu’ mahkeme kararıyla belgelenmiş bir şey için “Ergenekon Terör Örgütü” demesini geçiyor, Oda Tv ile İşçi Partisi ve Perinçek arasında ısraren bağ kurma-bulma çabasına işaret etmek istiyorum. Kitabın 59. sayfasında eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal’la (Çandar, Hasan Cemal, eski ABD B.elçisi Mark Parris’in ekibinden) 2008’de yapılan bir röportaja yer veriyor. Köksal şunu söylüyor :
“İP liderlik kadrolarının geçmişi ile beraber çok ayrı bir şekilde ele alınması lâzım. Nereden geldi, nereye gidiyor? Bu ülkeye yaptığı tahribat nedir, hangi faaliyetlerde bulunmuştur? Bu konuda MİT’in devreye girmesi lâzım…”
Karanlık Oda!nın 63. sayfasına göre, Aydınlık Dergisi’nin 18 Kasım 2007 tarihli nüshasının kapağının PKK’yı MİT Kurdu başlığını taşıması da bir suç.
Gazeteci, AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’ın son kitabı Kürt Ergenekonu’nun 1. bölümünün başlığı, PKK’yı MİT kurdu-shf.19… Ne olacak şimdi?
NEDİM ŞENER’İN SUÇU VE KOZMİK ODA’DA ARANAN NE ?
Karanlık Oda’da pek çok ‘karanlık’ nokta daha var; ama şimdilik nokta koyup bir kez daha Erkan Acar’ın Zaman Gazetesi’nde 30 Ekim’de yayınlanan röportajına dönmem gerekiyor. Sansasyonel kitabını tamamlaması açısından önem arzediyor zira.
Birincisi, o sözde ‘talimatlar’ için: “Virüs yüklendi bahanesi artık bitti.” diyor. ODTÜ bilirkişi heyetinden konuyla ilgili aldığım rapordan sonra Mahkemeye 24 Ekim 2011’de itirazda bulunduğum halde, bu “Acar” gazetecimiz neye dayanarak, “bitti” diyebiliyor acaba? Savcılar da böyle mi düşünüyor ve ODTÜ’nün raporunu yok hükmünde mi sayacaklar yoksa?
İkincisi; Nedim Şener’in ‘suçu’na vakıf oluyoruz. Erkan Acar diyor ki: “Nedim Şener geçmişte ekonomi haberleri yapıyordu. Uzanlar operasyonunda, Hanefi Avcı’dan büyük destek aldığına inanıyorum. Şener, Ergenekon soruşturmasında, görevli savcılara karşı bir tutum aldı. Avcı’yı avukattan öte savundu.”
Ve üçüncüsü: Biz Genelkurmay’ın kozmik odasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a yönelik ‘suikast’ iddialarının araştırıldığını zannediyoruz değil mi? Oysa Erkan Acar kesin bir dille şunu söylüyor: “Öcalan’ın MİT’le irtibatlı olduğunu, ilk eşinin babası söylüyor. Kozmik odadaki belgelerle, bu tablo daha net ortaya çıkacak.”
“Acar” gazeteci, sorunun birinci adresi MİT’teki belgeleri merak etmiyor da kozmik odadakileri arıyor. İlginç!..
Öyleyse hemen Şamil Tayyar’a müracaat edelim. O da Kürt Ergenekonu kitabının 40. sayfasında: “MİT’te Kesire Öcalan’a ait ciddi bir arşiv olduğu, halâ yakın takipte bulunulduğu biliniyor.” diyor.
İki ‘uzman’ ismin bilgileri birleştirilince ister istemez insanın aklına şu soru geliyor: “Devlet’te Öcalan temizliği mi yapılıyor -veya yapılacak- yoksa?”!..
Karanlık Oda isimli ‘iddianame’de beni tüm bunlardoan önce insani ve ahlâki açıdan en rahatsız eden ne oldu biliyor musunuz?
Eşi merhum Güngör Yurdakul’u cezaevindeyken kaybeden Doğan Yurdakul’la ilgili bir cümle… Yurdakul’un özgeçmişini anlattıktan sonra onu şöyle tariflendiriyor :
“Yön dergisinde, türbanlıları domuz şeklinde çizmesi kamuoyunda tepkiye yol açan Cumhuriyet Gazetesi’nin çizeri Turhan Selçuk ile birlikte çalıştı.”
Bu cümleye “Pes!” ve “İnsaf!”tan öte ne denebilir ki? “Yıllar sonra Turhan Selçuk’un böyle bir karikatür çizebileceğini öngörmeyerek, onunla çalıştığı için Doğan Yurdakul’un lincine…”
Ve o ‘iddianeme’ kitaptan hayati bir tesbit! Sayfa 75: “Ulusal Medya 2010 dökümanının kim ya da kimler tarafından hazırlandığı belli değildi.”
İddia makamlarının her şeyi bir yana bırakıp asıl araştırması ve bulması gereken bu değil miydi?
Öyleyse hadi o sözde ‘belgeleri’ kim ya da kimlerin hazırladığını biz bulalım!.. Anlattıklarımdan sonra hemencecik buldunuz mu yoksa?
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
14 Kasım 2011