Önce Jandarma Komutanlığı’ndaki atamalar, ardından YAŞ kararları ve dün gece de Kuvvet Komutanlıklarındaki yeni görevlendirmelerle “yeni TSK” şekillendirildi.
YAŞ kararlarının ardından, “Zarfa değil, mazrufa bakılması” gerektiğini vurgulamıştım. Çünkü önemli olan giden-gelen isimlerden ziyade, ilkeler ve kurallardı.
O yüzden son atamalar bağlamında yine TSK’yı TSK yapan ilke, kural ve güven ilişkisindeki altüst oluşa dikkat çekmek istiyorum. “Önemli değil” desem de bazı isimler bazında bazı olayları hatırlamamız gerekiyor ki, tablo daha iyi anlaşılabilsin.
Malum YAŞ kararlarıyla, görev sürelerini uzatmak mümkünken 3 kuvvet komutanı gönderildi.
Erdoğan, Hulusi Akar ve Hakan Fidan için “Dere geçerken at değiştirilmez” demişti.
“Milli iradeye” herhangi bir açıklama yapılmadan, 15 Temmuz’u yaşayan o komutanlar gönderilirken, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar kaldı.
Bu durumda sormak gerekir; Dere geçildi mi, geçilmedi mi?
-Aksakallı’nın Gidişi Sürpriz mi?-
Dün geceki atamalara gelirsek; Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın bu görevden alınıp, 2. Kolordu Komutanı yapılması “sürpriz” olarak nitelendirildi.
Oysa daha 23 Mart’ta, “Zekai Aksakallı görevden mi alınacak?” diye sorduk.
Zira Genelkurmay Başkanı Akar’la aralarında geçmişten gelen ilginç bir sorun vardı.
Aksakallı’nın Ankara’da devam eden şehit Ömer Halisdemir davasında mahkemeye bir özel celsede verdiği ifadede, “TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz ‘personel kışlayı terk etmesin’ emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam edilir. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz 2016’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı” diyerek, açıkça Akar’ı suçlaması ise hem o sorunu iyice derinleştirdi, hem de bugünkü görev değişikliğini tetikledi.
Bu arada Ankara kulislerinde, “bazı gerçeklerden” habersiz Erdoğan’ın Zekai Aksakallı’ya sahip çıktığı, Başbakan Binali Yıldırım’ın ise bildiklerinden dolayı Aksakallı’ya çok da sıcak bakmadığı konuşuluyordu.
İki ihtimal var; Ya Erdoğan da o “bazı gerçekleri” öğrendi… Veya ikili arasındaki sorunlarda Akar’dan yana taraf oldu ki, bu değişiklik gerçekleşti.
Ancak Aksakallı’nın gidişiyle ilgili asıl önemli mesele şu; Bilindiği gibi Suriye operasyonları ve muhalif ÖSO militanlarının eğitimi adeta MİT Müsteşarı Fidan’la birlikte onun şahsına endeksliydi. Bayramdan hemen sonra İdlib operasyonu beklenirken, bu görev değişikliği acaba Suriye ve ÖSO politikalarında değişikliğin de habercisi olabilir mi?
Aksakallı’yla ilgili son bir not; Yeni görevlendirmeden sonra istifa ettiği söyleniyor. Özel Kuvvetler Komutanlığı davalarında tanıklık yapması heyecanla beklenirken ve hakkında çok sayıda “işkence” iddiasıyla şikayet varken, istifasına pek de ihtimal verilmiyor.
-Akar’a “Sizi Dinlemiyorum” Diyen Komutan Kim?-
Türkiye ateş çemberinin ortasındayken; İsimlendirme yapmadan, komuta kademesi dahil çok sayıda üst düzey komutanının birbirine güvenmediğini, herkesin herkesten şüphelendiğini belirtmekle yetinip, somut bir olay ve iddiayı aktaralım.
Darbe teşebbüsünün ertesi günü 16 Temmuz’da Çankaya Köşkü’ne giden Hulusi Akar ile Mehmet Dişli’nin, Akıncı Üssü’nde kalan ve sonradan darbenin “1 numarası” ilân edilen Akın Öztürk’ü de helikopterle Köşk’e getirmek için Eskişehir’deki Harekat Merkezi’ni aradığı biliniyor.
Nereden biliniyor? O tarihte Eskişehir Hava Savunma Komutanı olan, sonrasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı’na atanan Korgeneral Nihat Kökmen’in ifadesinden. Önce Dişli arıyor, Kökmen cevap vermeden telefonu kapatıyor. Sonra Akar arayıp, “Nihat, Akın-Yaşar konusunu çözün” diyor ve başka bir şey söylemeden telefonu kapatıyor.
Ancak Mehmet Dişli işte bu görüşmeyle ilgili olarak Ankara’da devam eden Akıncı davasında ilk kez yeni bir detayı gündeme getirdi. Dişli’nin iddiasına göre, Akar aradığında Nihat Kökmen, “Sayın Başbakan emir verirse, yerine getiririm” karşılığını vermiş. Yani bir anlamda Genelkurmay Başkanına, “Emrinizi dinlemiyorum” demiş.
Emir-komuta zinciri ve güven ilişkisi böylesine kırılmışken, Akar Genelkurmay Başkanlığını sürdürdü. Onun emrini dinlemeyen Kökmen de 1 yıl Hava Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığı yaptı. Şimdi mi; Nihat Kökmen buradan alınıp, Türk Askeri Temsil Heyeti Başkanlığına atandı!..
TSK açısından her anlamda hazin bir tablo değil mi?
-Liyakat ve Tecrübe?-
Jandarma Genel Komutanlığı’na bir sivilin atanması bekleniyordu. Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Arif Çetin Orgeneralliğe terfi ettirilerek, bu göreve getirildi.
Jandarmadaki huzursuzluğu şimdilik bir miktar gidermek için sevilen ve güvenilen bir isim olan Çetin’in tercih edildiği anlaşılıyor. Yine de seneye bir sivilin veya daha alt rütbede bir ismin atanmasına hazır olalım derim.
Jandarmada en kıdemli isim olan Ata Kalkan’ın istifası da “sürpriz” sayıldı.
Hayır değil, asıl “sürpriz” hakkındaki bir yığın söylentiye rağmen 1 yıldır görevde tutulması ve böyle bir yöntemle kendiliğinden gitmesinin sağlanmasıdır!..
Genelkurmay, Kara ve Hava Komutanlıkları ile ÖKK’ya gelince; Darbe davalarında adları sıkça çeşitli iddialarla anılan ve 15 Temmuz’la ilgili suçlanan bazı komutanların önemli görevlere getirildiğini belirtip, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na geçelim.
Ne denli başarılı olursa olsun Donanma Komutanlığı yapmamış birisinin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na getirilmesi başlıbaşına “Liyakat ve tecrübeye” vurulan bir darbeydi. Bundan sonra herhangi bir rütbeden, herhangi bir ismin de Kuvvet Komutanı olmasının temeli atıldı.
Son atamalarla kumpas davalarda hapis yatan veya adları geçen Ercüment Tatlıoğlu, Yavuz Kılıç, Şafak Duruer, Ayhan Türker Koçpınar gibi isimlerin önemli görevlere getirilmesi ise sadece “ehven-i şer”dir.
Atamalarda adı hiç geçmeyen önemli bir isme daha dikkat çekelim; Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığına Cihat Yaycı atandı. 15 Temmuz’dan bu yana Personel Başkanıydı. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda “FETÖ’yle mücadelenin” beyni ve Erdoğan’la doğrudan görüşebilen ender isimlerden birisi olarak biliniyor. Hasılı, “Yakın geleceğin Deniz Kuvvetleri Komutanı şimdiden belli” denebilir.
-PKK “Ordu”laştırılırken!..-
ABD destekli “açılımlar”… Kumpaslar… En nihayet 15 Temmuz darbesiyle; TSK’nın hallaç pamuğu gibi atılması!..
Eş zamanlı olarak yine ABD desteğiyle, bölücü terör örgütü PKK ve uzantılarının gözümüzün önünde “ordu”laştırılması!..
Aklımda ise nedense sadece Akar’ın 15 Temmuz gecesi darbecilere bağırırken kullandığını ifade ettiği şu sözler:
“Yeteri kadar rezil ettiniz, daha fazla rezil etmeyin, Balkan savaşından beter ettiniz…”
Müyesser YILDIZ
20 Ağustos 2017
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/akara-sizi-dinlemiyorum-diyen-ve-hala-gorevde-olan-komutan-kim-2008171200.html