Başbakan Binali Yıldırım, “ABD’ye savaş açacak halimiz yok ya” dediği halde yandaş medyaya göre, neredeyse “savaş açacak” haldeydik.
O yüzden BM toplantısı için ABD’ye gidecek olan Erdoğan’ın, Trump’la görüşmesi hayati önemdeydi. Erdoğan’ın koltuğunun altında 4 ana dosya olduğu söylendi.
İlki, PKK’nın Suriye koluna yapılan silah yardımlarıydı… Erdoğan oradayken, ABD yüzlerce TIR daha silah gönderdi… Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, Almanya’nın yanısıra ABD’nin Türkiye gizli ambargo uyguladığını açıkladı… Erdoğan’a da, “Biz ABD’den o silahları alamazken, siz bunları teröristlere nasıl verirsiniz? Bu soruyu ABD’deki dostlarımıza soruyoruz. 3 bin TIR silah bu teröristlere gönderildi. Zamanında Predator insansız hava aracı almak istedik. Vermediler, ama teröristlere bunların hepsini TIR’larla gönderiyorlar” diye yakınmak kaldı. Üstüne üstlük yine Erdoğan ABD’deyken, korumaları için satılacak silahlarla ilgili tasarı geri çekildi. Erdoğan da Trump da “üzüntülerini” bildirdi, mesele halloldu!..
İkinci dosya; “FETÖ” elebaşısı Fetullah Gülen’in iadesiydi… Erdoğan yine kaç dosya gönderdiklerini hatırlatıp, ABD gibi demokrasinin beşiği olduğunu iddia eden bir ülkenin teröristleri vermemesinin kendilerini “üzdüğünü” söyledi… ABD, oralı olmadı… Ama Erdoğan’ın ilk kez, “Ülkemizde idam yok, onları bize verebilirsiniz” demesi önemliydi… Sanki, “İdamı geri getirmekten vazgeçtik” mesajıydı!..
Üçüncü dosya; Rıza Sarraf… ABD’yi gitmeden önce, “pis kokular geliyor” demişti, ama orada bu konuya hiç girmedi…
Ve son dosya; Rusya’dan alınması planlanan S-400’ler… Anlaşma yapıldı, hatta kaparo bile ödendi… ABD ve NATO’nun bu konudaki rahatsızlığı malûm… NATO Genel Sekreteri’nin, “Türkiye başka ülkelerle de görüşüyor” açıklaması, ayrıca Erdoğan’ın önümüzdeki günlerde Putin’le görüşme planı ve de “Biz bu S-400leri alacağız, fevkalade bir durum olmadıktan sonra. Yani eğer Rusya’dan bu konuda olumsuz bir yaklaşım gelmedikçe biz almakta kararlıyız” demesi… Bu konuda da geri adım atılacak gibi!..
Erdoğan-Trump görüşmesinden öne çıkan konu bunlar değil, “Barzanistan”ın bağımsızlık referandumu oldu. Her iki ülkenin de referanduma karşı çıktığı açıklandı. Lâkin bir de Kerkük’teki yaşanan gelişmeler var.
Bizatihi yandaş medya, ABD ve AB heyetlerinin, çoğu Türkmen bölgesi olan yerlerin verilmesi karşılığında Barzani’yle referandumun ertelenmesi pazarlığına oturduğunu duyurdu. Yeni Şafak da bugün ABD’nin Kerkük’e bin 700 asker gönderdiğini, bu sayının 3 bine ulaşacağını yazdı. Keza Kerkük Kalesi’ne boydan boya Barzani bezi asıldığı ortaya çıktı.
Hasılı, “Al Kerkük’ü, ertele referandumu” gibi bir durum söz konusu!..
-Kanlı Ellerin Boğazımızda Olması da Yakınlıktır-
Her neyse!.. ABD ile pekçok hayati sorunumuz olduğunu sanıyorduk, meğer öyle değilmiş!..
Şunlar Trump’ın sözleri:
“Erdoğan dünyanın çok zorlu bir bölgesinde görev yapıyor. Çok çok güçlü bir şekilde ilgili ve açıkçası yüksek not alıyor. Dostum haline geldi. Bence Türkiye ve ABD’nin şu anda hiç olmadığı kadar birbirine yakın. Bunun ikimiz arasındaki kişisel ilişkiyle de ilgisi olduğunu düşünüyorum. Erdoğan yakın arkadaşım. Daha önce hiç olmadığımız kadar yakınız.”
Kanlı ellerini, dişlerini boğazımıza geçirmiş!.. Tabii bu da bir “yakınlık” sayılabilir!.. Ama önemli mi; Erdoğan’la “dost” olması, öğretmeniymiş gibi ona “yüksek not” vermesi neyimize yetmiyor?!.
Şunlar da Erdoğan’ın sözleri ve görüşmeden sonra Saray’dan yapılan açıklama:
“BM toplantısı vesilesiyle bulunduğum ABD’de değerli dostum Donald ile inanıyorum ki, gerek Amerika-Türkiye ilişkileri gerekse bölgesel gelişmeler, dünyadaki diğer konuları ele alma fırsatını bulacağız. Ben de bu fırsatı yakaladığımız için kendisine özellikle çok çok teşekkür ediyorum.”
“Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki görüşmede, bölgesel meselelerin çözümü için iş birliğinin geliştirilmesi ve tüm terör örgütleriyle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi hususlarında mutabık kalındı.”
Bu “muhabbetten” sonra ABD’den şikâyet hakkımız kalmamıştır!.. Nokta!.. Dağılabiliriz!..
-Kerkük ve Kıbrıs’ın Kaderi-
Lâkin, Erdoğan’ın ABD seferinde gözden kaçan bir ayrıntıya daha dikkat çekmek gerekiyor.
İki lider görüşmeye geçerken bir gazeteci Trump’a, “Barışçıl protestolara şiddete karşı mesajınız olacak mı?.. Kürt sorunu hakkında uzlaşma olacak mı?” sorularını yöneltti. O da, “Birçok konuyu tartışacağız… Birçok konuyu” karşılığını verdi.
Acaba bu konular arasında Kıbrıs da var mıydı?
Neden mi?
Görmezden gelinse de “Barzanistan”ın koçbaşlığını yaptığı “Büyük İsrail” projesi için Akdeniz’e çıkış önemli. Ancak burada önlerindeki önemli engel; Kıbrıs’ta Türk askerinin varlığı ve Türkiye’nin garantörlüğü… Kerkük’le Kıbrıs’ın kaderi birbirine öylesine bağlı ki!..
O yüzden “Barzanistan” konusunda “anlaşma” sağlanırken, Kıbrıs da gündeme gelmiş olmalı.
Sadece bir tahmin veya yorum mu? Hayır.
Önce Haziran-Temmuz ayında İsviçre’nin Crans Montana Kenti’nde yapılan 10 günlük “Kıbrıs müzakerelerini” hatırlayalım.
Rumlar, “sıfır asker, sıfır garanti”de ısrar etti ve masa dağıldı.
Bunun üzerine Crans Montana sürecinin “son konferans” olduğunu belirten Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, “Türk tarafının çabalarına rağmen bir sonuca varılamadı. Bu sonuç, BM iyi niyet misyonu parametreleri içerisinde bir çözümün imkansızlığını ortaya koymuştur. Artık bu parametrelerde ısrar etmenin anlamı da kalmamıştır. Bundan sonra atacağımız adımlarda hem Türkiye olarak kendi aramızda değerlendirmeler yapacağız hem de KKTC ile bugüne kadar olduğu gibi istişareler yapacağız. Hangi adımları atacağımıza o zaman birlikte karar vereceğiz” dedi.
Erdoğan ise şu mesajı verdi:
“Artık hiç kimse, Türkiye’nin, Kıbrıs Türk Halkı’nın ilanihaye çözümsüzlüğün mağduru olarak kalmasına, hiçbir hukuki temeli bulunmayan kısıtlamalara maruz bırakılmasına seyirci olmasını beklememelidir.”
-BM Kürsüsünden: Tekliflere Açığız-
Hâl bu iken, New York’taki BM toplantısı sürecinde şunlar yaşandı:
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı toplantı için ABD’ye gitmeden önce, “Rumların artık bir karar vermesinin zamanı çoktan geldi ve geçti. Önümüzdeki aylarda bunun sonuçlarını bizler de göreceğiz” dedi.
Rum Lider Nikos Anastasiadis, şu açıklamayı yaptı:
“Türkiye diğerlerinin yanı sıra, garantör haklarının sona erdirilmesi değil, yeniden gözden geçirilmesini, Ada’da 1800 askerin kalmasını ve bir askeri üs talep etti. BM Genel Sekreteri’nin parametreleri ortada. BM Genel Sekreterine müzakereleri hemen başlatmaya hazır olduğumuzu ileteceğim. Kıbrıs konulu yeni konferans, geçmişte yaşananlara son koymalı. Bu ancak sağlam hazırlık yapılması, tüm taraf ve paydaşların güçlü siyasi irade ve kararlılık göstermesi durumunda olur. BM Genel Sekreteri ve BM Güvenlik Konseyi üyelerinin bu çabalara destek vereceğini ve yardımda bulunacaklarından şüphe etmiyorum.”
Erdoğan da BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında şunları söyledi:
“Doğu Akdeniz’de son yıllarda keşfedilen doğal kaynakların bölgenin barışına, istikrarına ve refahına hizmet etmesi için elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız. Kıbrıs Türklerinin haklarına saygı gösteren çözüm tekliflerini değerlendirmeye hazırız.”
Hani Crans Montana “son”du?.. Hani “BM parametreleri içinde çözümün imkânsız” olduğu anlaşılmıştı?.. Hani “Türkiye elinden geleni” yapmıştı?..
Ne oldu da yine “Kıbrıs müzakerelerine devam” mesajı verildi?
Erdoğan’ın Trump’tan “yüksek not” almasının bir sebebi de bu muydu?
Müyesser YILDIZ
22 Eylül 2019
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/erdoganin-trumptan-yuksek-not-almasinin-bir-sebebi-de-bu-mu-2209171200.html