İktidarın gazetesi Star bugün ABD’ye, “Söz bitti icraat görelim” diye seslenip, Türkiye’nin kaç kere “kandırıldığının” listesini çıkarmış.
Evet, hep “kandırıldık”… “Kandırıldıkça” da bu vatanın çocukları bedel ödedi, ödemeye devam ediyor… Üstelik canlarıyla…
Son 24 saatte 12, 21 günde 32 şehit verdik. Acımız da öfkemiz de büyük.
Erdoğan, hem Obama döneminde hem Trump döneminde defalarca, “Amerika gibi güçlü bir devlete bir terör örgütüyle beraber hareket etmek yakışır mı?” diye sordu.
Peki terör örgütüyle beraber hareket eden de “terörist” değil midir?
Ya, terör örgütüne en gelişmiş silahları yağdıran? Bizatihi “teröristbaşı” sıfatını hak etmez mi?
Erdoğan çok değil 2 ay önce de açık açık şunları söyledi:
“Amerika’nın bize karşı bir planı olduğu artık iyice anlaşılıyor… Kuzey Suriye, en doğusundan al batıya doğru orada bir terör koridoru oluşturulduğunu görüyoruz. Kurulmakta olan üsler. Peki bu silahlar bu bölgeye niye gelir? Nerede kullanacak bu silahları Amerika? DEAŞ diye bir şey mi kaldı ortada? Suriye’ye karşı mı kullanacak? Irak’a karşı mı kullanacak? Yok. Eee, kime karşı kullanacak? Ya İran, ya Türkiye, sıkıysa Rusya. Bu konu bizim için bir taktik değil bir beka meselesidir. Bundan sonra kimin nerede ne dediğine değil, sahada kimin ne yaptığına bakacak ona göre hareket edeceğiz.”
Yine 2 ay önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ABD ordusunun PYD/YPG teröristlerine verdiği askeri desteğin Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atmakla kalmayıp, aynı zamanda uzun süredir devam eden ortaklığımızı da zehirlediğini bildirdi.
ABD’nin bize karşı planı da sahada ne yaptığı da ortada?.. Ve bırakın zehirlenmeyi, resmen ölüyoruz!..
Ama hâlâ ABD’nin önce Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Korgeneral Herbert Raymond McMaster, sonra Dışişleri Bakanı Rex Tillerson üzerinden “ne diyeceğini” merakla bekliyor,
Ve
Suriyelileri öldürdüğü gerekçesiyle Esad’a “Katil, teröristbaşı. Teröristbaşı ile görüşmeyiz” derken, askerlerimizi şehit ettirenlere “dost ve müttefikliğin” gereklerini hatırlatmaya, bunlarla görüşmeye devam ediyoruz.
Bugün Türkiye’ye gelen ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’la görüşeceği belirtilen McMaster kim?
12 Aralık’ta, “Türkiye’yi radikal İslâmi ideolojileri desteklemekle” suçlayan biri!..
Hafta içinde Türkiye’ye gelmesi beklenen petrol baronu Rex Tillerson da 8 ay önce ABD Temsilciler Meclisi’nde, Müslüman Kardeşlerin Türkiye’de de “hükümetin parçası haline geldiğini” iddia eden kişi!..
Terör örgütünün hamiliğini ve sözcülüğünü yapan bu kişilerle ne görüşecekmişiz?
Star’a göre çok kalın bir “Amerikan yalanları” dosyası takdim edip, “Verdiğiniz hiçbir sözü tutmadınız. Şimdi de söz değil, sahadaki icraatları görmek istiyoruz” diyecekmişiz!..
Türkiye ve ABD’nin “iyi ilişkiler içinde olmak istediğini” açıklayan Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın bunun için çizdiği yol haritası ve sözkonusu ziyaretlerden beklentisi de şöyle:
“Teröre destek vermeyeceksiniz. Teröristlere silah, eğitim vermeyeceksiniz. Teröristlerle beraber askerlerinize fotoğraf çektirip, Türkiye’ye üstü kapalı, üstü açık göndermeler yapmayacaksınız, yaptırmayacaksınız. Bütün bunların hepsi, bölgedeki gerilimi artırmaktan başka hiçbir şeye yaramaz. Umarız ki, bu ziyaret Türkiye’nin gerçeklerini görmelerine, Türkiye’yi iknaya değil anlamalarına ve anladıkları gibi hareket etmelerine yol açar.”
Bir soru üzerine bile olsa dişe dokunur tek şeyi söyleyen ise Başbakan Yardımcısı Fikri Işık.
“ABD, PYD’ye silah vermeye devam eder ve Türkiye’nin operasyonları engelleme noktasında bir tutum alırsa, İncirlik Üssü’nün statüsünü yeniden değerlendirir misiniz?” şeklindeki soruyu, “Eğer Türkiye’nin orta ve uzun vadeli çıkarları bir adım atmayı gerektirirse, Türkiye bu adımı atmaktan kesinlikle imtina etmez. Bazı şeyler konuşulmaz. Karar verici mekanizmalar her zaman, her konuyu mutlaka değerlendirme içerisinde tutarlar” diye cevaplandırmış.
“Türkiye’nin orta ve uzun vadeli çıkarlarının” ne denli zarar gördüğünü anlamak için daha ne olması, daha kaç askerimizin şehit ettirilmesi gerekiyor acaba?
Adamlarda ne bir mahcubiyet, ne göstermelik bir üzüntü!.. Aksine Erdoğan’ın dünkü ifadesiyle, “husumet boyutuna varan bir politika”!.. Üstüne, Türkiye’ye “itidal” çağrısı ve “Görüşmelerin zor geçeceği” tehdidi!..
ABD’deki bu rahatlık ve pervasızlığa karşın, Ankara’nın hâlâ söylemden öte geçemeyen bu tavrının sebebi nedir?
Teröristlerini bir süreliğine “dizginlemek” için Türkiye’den yeni şeyler isteyecekleri o kadar belli ki!..
Tamam, Kürecik’i, İncirlik’i kapatmayı ağzımıza alamıyoruz, McMaster ve Tillerson’a “VIP” muamelesi çekmekten de mi vazgeçemeyiz?!.. Onları bir “alçak koltukta” da mı ağırlayamayız?!.
Genelkurmay Başkanlığı bugün, Zeytin Dalı Harekâtı’nın başlangıcından bu yana bin 266 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı.
TSK, şehit vere vere görevini lâyıkıyla yerine getiriyor.
Ancak asıl mesele terör batağının ana kaynağını kurutmaktır… Ana kaynak da bellidir!..
Peki bundan sorumlu olanlar görevini lâyıkıyla yapıyor mu?
Müyesser YILDIZ
11 Şubat 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/32-askerimizi-sehit-ettirenlere-teroristbasi-denmez-mi-11021847.html