İçerde yeni kamplaşma alanları yaratılıp, Türkiye her gün yeni operasyonlara uyanırken, etrafımızda olup bitenlerin derli toplu ve doğru düzgün konuşulmasına fırsat kalmıyor.
Oysa Irak’tan Suriye’ye, Doğu Akdeniz’den Ege’ye her geçen gün yeni “kuşatmalar” yaşıyoruz. Ve biliyoruz ki, bunların yegâne sebebi “Büyük İsrail” projesi.
Önce son 15 gündeki PKK-PYD-YPG ile ilgili gelişmeleri hatırlayalım.
1 Kasım’daki telefon görüşmesinin ardından Erdoğan, 10-11 Kasım’da Paris’te yapılacak toplantılarda Trump’la yüzyüze görüşeceklerini belirtip, ABD askerlerinin Menbiç’te teröristlerle “devriye” gezmesi konusunda, “Bunların hepsini belgelerle, Paris’te ayrıca görüşeceğiz. Kabul edilebilir bir şey değil, bizim bunları kabul etmemiz mümkün olmayacağı gibi, böyle bir durum kesinlikle sınırda ciddi olumsuzluklara neden olur. Ben inanıyorum ki, Sayın Trump’la bunu konuştuğumuzda da herhalde bu konu ile ilgili süreci durduracaklardır diye düşünüyorum” dedi.
Ancak Paris toplantısıyla ilgili açıklamaya göre, tek resmi görüşme Trump ve Macron arasında gerçekleşecekti.
Kaldı ki, Erdoğan daha Paris’e gitmeden, ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, bir kez daha “YPG’yi terör örgütü olarak tanımlamadıklarını” duyurmuştu. Yetkililerimiz sadece buna tepki gösterdi, ama Jeffrey’nin açıklamalarında, PYD’ye dair malumu ilânın ötesinde hem tehdit, hem ABD’nin “yol haritası” vardı.
Tehdit şuydu; IŞİD’in İstanbul Havaalanı’na düzenlediği saldırıyı hatırlatıp, “Bunun tekrar tekrar olmasını istemiyoruz” dedi.
Yol haritasına gelince; Önceliklerinin IŞİD’in varlığını sona erdirmek ve İran güçlerinin Suriye’ye terk etmesini sağlamak olduğunu söyledi. En önemli cümlesi ise şuydu:
“İsrail’in varoluşsal endişelerini anlıyoruz ve destekliyoruz.”
-PYD Belgeleri Ne Oldu?-
Devam edelim.
Erdoğan, Paris’e hareket etmeden önce 10 Kasım’da Atatürk’ü anma toplantısında, şöyle konuştu:
“Görünürde Kandil’deki PKK’yı terör örgütü ilan edip, elebaşları için ödül koyanların, arka planda aynı teröristlerle nasıl iş tuttuklarını da çok iyi biliyoruz. Aynı örgütün namlularını ülkemize çevirmiş Suriye’deki mensuplarıyla kolkola girip, devriye gezerken Irak’taki elebaşlarını hedef gösterenler, kendilerince bizi kandıracaklarını sanıyorlar. Hepsini gayet iyi biliyoruz. Halbuki biz onlara her fırsatta bu oyunun tutmayacağını, terör örgütleriyle yol yürüyenlerin akıbetlerinin hüsran olacağını hep söyledik, söylüyoruz. Tabi bu arada boş da durmuyoruz. İşte bir hafta içinde 15 terörist etkisiz hale getirildi.”
Görünürde ödül koyup, arka planda aynı teröristlerle iş tutan kimdi; Tabii ki, ABD ve başındaki Trump!..
Peki Paris’te Trump’la görüşecek miydi?
Bu soruyu, Esenboğa Havaalanı’nda şöyle cevaplandırdı:
“Sayın Trump’la kısa bir süre önce bir telefon görüşmesi yaptık ve ‘Fransa’da da karşılıklı bir fırsat bulabilirsek tekrar görüşme imkânını yakalarız’ dedik. Dolayısıyla şimdi Paris’e gidince arkadaşlarımız karşılıklı olarak görüşecekler, şöyle bir fırsat tesis etmeye çalışacağız ve bu fırsat çerçevesinde ikili bir görüşmeyi de yapacağız.”
Erdoğan Paris’teyken İktidar medyası, “Trump’a terör örgütleriyle devriyeyi soracak” başlıkları attı.
Sonuç; Erdoğan-Trump arasında ikili bir görüşme olmadı, sadece yemekte sohbet ettiler.
Ya, Trump’ın önüne konulacağı açıklanan PYD ile ilgili belgeler ne oldu?
Bunu Erdoğan’ın Paris dönüşünde gazetecilere yaptığı açıklamalardan öğrendik. Belge konusuna hiç girmeyip, Mahmur Kampı’nın kapatılmasından söz etti. Dahası 3 PKK’lı isme ödül konusunda iki gün önceki sözlerinin tersine, “Geç kalmış bir adımdır” dedi.
Malûm ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Jeffrey önceki gün yine konuştu ve bir kez daha PYD’yi terör örgütü saymadıklarını bildirdi. Dahası, Türkiye ile terör örgütü arasında “denge” kurup, ikisiyle birlikte nasıl “çalıştıklarını” anlatırken, “Türklere, YPG/PKK ile işbirliğinin geçici bir alışveriş olduğunu söylediklerini” kaydetti.
Evet, “Büyük İsrail projesi” tamamlanana kadar sürecek “geçici bir alışveriş”!..
Tüm bunlardan sonra dün Erdoğan ve Trump arasında bir telefon görüşmesi daha oldu. Görüşmeye ilişkin Saray’dan yapılan açıklamada, şu ifadeler de yer aldı:
“İki lider, Menbiç yol haritası çerçevesinde ortak devriye faaliyetlerinin başlamasından duydukları memnuniyeti ifade ederek sürecin bir an önce tamamlanması konusunu da görüşmüşlerdir. Sayın Cumhurbaşkanımız, ABD’nin PKK terör örgütünün Suriye koluna yardımlarının sona erdirilmesi hususundaki beklentilerini de dile getirmişlerdir.”
Peki ABD askerleri Menbiç’te Türk askeriyle devriye gezerken, teröristlerle turlarını bitirecek mi? Bilmiyoruz… Ya Trump, “Terör örgütüne yardımları sona erdirin” talebimize ne dedi? Onu da bilmiyoruz…
Güneyimizin terör örgütleriyle kuşatılmasını, ABD askerlerinin teröristlerle fotoğrafları konusunda bugün Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Kanada’da verdiği demeçle bitirelim. Akar, şunları söyledi:
“Bu fotoğraflar medyamızda geniş yer bulmuş ve halkımızda rahatsızlık yaratmıştır. Halkımızın gözündeki Amerika ve Amerikan Ordusu’nun imajına zarar vermiştir. ABD’den söz verdiği gibi, terör örgütü YPG ile olan iş birliğini kesmesini bekliyoruz. DEAŞ terör örgütü de büyük oranda etkisiz hale getirilmesine rağmen ABD’nin terör örgütü YPG’ye kamyonlarla ve uçaklarla silah ve mühimmat vermesini kabul etmemiz mümkün değil. Güney sınırımızda bir terör koridoru oluşmasına hiçbir zaman müsaade etmeyeceğiz.”
Afedersiniz ama öncelikli derdimiz, “ABD ve ABD ordusunun imajı” mı, güvenliğimiz mi?
-“Dostumuz” Katar da “Haydut” Oldu-
“Büyük İsrail” projesinin uç noktası olan Doğu Akdeniz ve Ege’de yine son 15 günde yaşananlara gelince;
Erdoğan 4 Kasım’da İstanbul Tershanesi’nde düzenlenen törende, bu iki bölgedeki gelişmelere dikkat çekerek, “Türkiye’ye rağmen Doğu Akdeniz’de veya Ege’de adım atabileceklerini sananlar ne kadar büyük bir hata yaptıklarını anlamaya başladılar. Suriye’deki teröristlere nasıl günlerini gösterdiysek denizlerdeki haydutlara da meydanı bırakmayacağız” dedi.
Milli Savunma Bakanı Akar da muhataplarımızın, “Mavi vatan denizlerimizde hukuki ve tarihi hak ve menfaatlerimizin ihlal edilmesine asla müsaade etmeyeceğimizi, Ege ve Akdeniz’de Türkiye ve KKTC’nin yer almadığı hiçbir projenin yaşama şansı olmadığını” bilmelerini istedi.
O açıklamalardan bir hafta sonra Erdoğan’ın “dostum” dediği Yunanistan Cumhurbaşkanı Pavlopulos, ülkesinin gerekli gördüğü zaman ve gerekli bulduğu kurumsal yollarla karasularını genişletme hakkına sahip olduğunu söyledi… Bu arada Yunanistan’ın Sakız Adası’na silah yığdığı ortaya çıktı…
Erdoğan’ın 10-11 Kasım’daki Paris ziyaretine dönelim: Tek resmi görüşmeyi BM Genel Sekreteri Guterres ile yaptı. Malûm, Ekim ayı ortalarında BM Güvenlik Konseyi’ne Kıbrıs konusunda yeni bir rapor sunulmuştu. 45 dakikalık görüşmede bu rapor da ele alınmış olmalı ki, Erdoğan Paris’ten dönerken, “Kıbrıs’ta barış gücü yıllar yılı var. Ne oldu? Neyi çözdü? Devamlı bir araya geliniyor. Görüşmeler esnasında biz yine Kıbrıs’ı görüştük. Hep aynı şey söyleniyor. Bunu aşmamız lazım. Artık İkinci Dünya Savaşı’nın şartlarında bir dünya yok. Bu halledildiği zaman ben inanamıyorum ki, dünyadaki bu sınır savaşlarından tutunuz, ülkelerin mağduriyetlerine varıncaya kadar bir çok konuda önemli adımlar atılabilir” dedi. Ancak ne görüştüler, nasıl aşılacak, bilmiyoruz!..
Erdoğan’ın Doğu Akdeniz’le ilgili şu sözleri de önemliydi:
“Bu konu ile ilgili olarak çıkarlar çatışıyor muhakkak. ABD’lilerin Exxon Mobil ile Rumların müşterek bir çalışması var. ABD’liler de ‘Oraya siz girmeyin bunun dışında ne yapacaksınız yapın’ havasındalar… Biz dostlarımıza da gerekeni söylüyoruz, ‘Bizi dara, zora sokmayın’ diyoruz… Adil olması için, ihale süreci de dahil olmak üzere işin baştan itibaren birlikte ele alınması lazım. Karşılıklı güven ancak bu şekilde tesis edilebilir. Bizim anlayışımız budur.”
Ve dün; Rum Yönetimi Enerji Bakanı Yorgos Lakkotripis, tek taraflı ilan ettikleri “Münhasır Ekonomik Bölge” içindeki 10’uncu parselde Amerikan Exxon Mobil ile Katar Petroleum’un sondaj çalışmasına başladığını açıkladı. Bunun öncesinde de ABD’nin enerji kaynaklarından sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Francis Fannon Rum tarafını ziyaret etti. Fannon, buradan da Mısır ve İsrail’e gitti.
Erdoğan, bölgedeki tek “dostumuz” Katar’ın da Doğu Akdeniz’deki “haydutlar” arasına katılmış olmasına acaba ne der?
ABD’li Bakan Yardımcısının Rum kesimi, Mısır ve İsrail turlarından söz etmişken; Yine dün BM’de önemli bir gelişme oldu. Bugüne kadar BM Genel Kurulu’nun, İsrail’in Golan Tepeleri’ni işgâlini kınayan kararları konusunda çekimser kalan ABD, bu yılki karara karşı çıkacağını duyurdu.
Demek ki, “Büyük İsrail” projesinde epeyce sona gelindi. Ya biz ne yapıyoruz? Sanki bu toprakları nutukla kazanmış gibi, maalesef hâlâ nutuk atıyoruz!..
Müyesser YILDIZ
17 Kasım 2018
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/dostumuz-katar-da-haydut-oldu-17111813.html