Ankara’da 13 Aralık 2018’de yaşanan Yüksek Hızlı Tren (YHT) kazasında 9 kişi hayatını kaybetti, 93 kişi yaralandı. Kazadan sonra makasçı, hareket memuru ve kontrolör tutuklanırken, ilgili daire başkanı, şube müdürü, bölge müdürü, servis müdür ve müdür yardımcısı ile Gar Müdür Yardımcısının da şüpheli sıfatıyla ifadesi alındı.
Bilindiği gibi, devam eden soruşturma kapsamında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bir bilirkişi raporu hazırlattı. Eskişehir Teknik Üniversitesi Raylı Sistemler Programı’ndan 3 öğretim üyesinin hazırladığı 25 Haziran 2019 tarihli rapor, yaklaşık 10 gün sonra 4 Temmuz’da kamuoyuna açıklandı.
Sözkonusu rapora göre, “hızlı tren kazası” denemeyecek “kaza”nın 3 ana “kök” nedeni vardı.
Nedenlerden ilki, “hattın eksikliklere rağmen aceleyle açılması” idi.
İkinci neden, “daha önce uygulanmayan, olası riskleri bilinmeyen ve literatürde karşılığı bulunmayan yanlış trafik yönetim sistemi kurulması” idi.
Üçüncüsü ise, “manevraların kaydırılması” idi.
Bilirkişiler işte bu tespitlerden sonra diğer şüphelilerin yanısıra hem dönemin, hem de mevcut TCDD Genel Müdürü’nün “kusurlu” olduğu sonucuna vardı.
Raporda, soruşturma kapsamında tutuklanan 3 kişiden makasçı Osman Yıldırım’la ilgili olarak; Yıldırım’a eğitim verilmeden işbaşı yaptırıldığı vurgulanıp, “Hat-1’den vermesi gereken yolu Hat-2’den verdi. Bu nedenle kusurludur” denirken, diğer tutuklular Hareket Memuru Sinan Yavuz ve kontrolör Emin Ercan Erbey’in nasıl iletişim kurdukları anlatıldıktan sonra şu görüşlere yer verildi:
“GSM-R’ın çekmemesi, frekans kapatması, telefonun açılıp kapanmasının gerekmesi, frekansı bulamaması, hattı kaybetmesi gibi nedenlerden dolayı personelin diğer iletişim cihazlarına yöneldiği düşünülmektedir. Bu husus ile ilgili Trafik Kontrolörü Emin Ercan Erbey, Harekat memuru Sinan Yavuz ile ilgili kusurun takdiri Savcılığınıza bırakılmıştır. Kurulan trafik yönetim sistemindeki belirsizlikler nedeniyle Harekat Memuru Sinan Yavuz’un trenin sevkinde bir kusurunun olup olmadığına karar verilememiştir.”
Merkez Bankası Başkanı Dahi Görevden Alınırken
Bilirkişi raporunun tamamlanmasının üzerinden 18 gün, kamuoyuna yansımasının üzerinden 9 gün geçti.
Ne mi oldu?
Dün itibarıyla tutuklu sanıkların tutukluluğunun devamına karar verilirken;
Birincisi, Ankara’daki trenler hâlâ inşaat ortamında çalışıyor. Gece yapım sürüyor, gündüz sefer yapılıyor.
İkincisi, tren işletiminin halen cep telefonlarıyla sağlandığı öne sürülüyor. Ki, bu yüzden de özellikle bir banliyö kazasının an meselesi olduğu konuşuluyor.
Üçüncüsü, Merkez Bankası Başkanı bile bir KHK ile görevden alınmışken, bilirkişilerin “kusurlu” bulduğu TCDD Genel Müdürü başta olmak üzere tüm isimler görevlerine devam ediyor.
Bilirkişi raporundan sonraki önemli bir gelişmeyi daha aktaralım.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 5 Temmuz’da “kusuru” tespit edilen dönemin Genel Müdürü İsa Apaydın, mevcut Genel Müdür Ali İhsan Uygun ile Genel Müdür Yardımcısı İsmail Çağlar’ın dosyasını ayırarak, Parlamenter Suçları Soruşturma Bürosu’na gönderdi.
Bunun anlamı mı? O bürokratlar hakkında soruşturma yapılması için Bakanlıktan izin istenecek. Bakanlık izin verirse de soruşturma yapılacak.
Vermezse?.. Cümleten geçmiş olsun!..
Sadece onlar değil, şüpheli gözüken 7 bürokrat hakkındaki soruşturmanın da ana dosyadan ayrılmasına çalışıldığı, özetle sürecin “kaza”dan tümüyle tutuklu 3 ismin sorumlu tutulması yönünde ilerlediği iddialarının bulunduğunu belirtip, dün Ankara Cumhuriyet Başsavcısı’na sunulan dikkat çekici bir dilekçeden söz edelim.
Tutuklu sanıklardan birisinin Avukatı olan Özay Arıkan, “Oligarşik bürokrasi şebekesi hakkında suç duyurusu” konulu dilekçesinde, Erdoğan’ın kazayla ilgili olarak tüm birimlerin seferber edilmesi talimatı verdiğini belirttikten sonra yine Erdoğan’ın geçmişte “bürokratik oligarşi” konusundaki şu açıklamalarını hatırlattı:
“Son zamanlarda kulağıma gelmeye başlayan ve beni de son derece rahatsız eden bir hususu burada paylaşmak istiyorum. Bürokrasi başta olmak üzere pek çok yerde, nerede tembellik yapan, nerede sorumluluğunu taşıyamayan biri varsa hemen şu tarz ifadelerle işin içinden sıyrılmaya çalışıyor, ‘Beyefendi böyle istiyor, Cumhurbaşkanımız böyle istiyor’ veya ‘Külliye böyle istiyor’. Bunun her konuda kullanıldığı anlaşılıyor. Ve bunu yapanlar açık söyleyeceğim, sahtekârdır, dolandırıcıdır. Bunlara yol vermeyin… Bürokratik oligarşinin ayağımızdaki prangalarını atacağız… Bürokratik oligarşiye fırsat vermememiz lazım… Devlet yöneticileri olarak bizler engelleri kaldırmakla görevliyiz. Benim en büyük rakibim bürokratik oligarşidir. Devletler bürokratik oligarşiyi aştıkları sürece güçlüdürler.”
Ardından geçen 200 günde delillerin toplandığını, idari tahkikat ve bilirkişi raporlarının alındığını, gerçek kusurluların tespit edildiğini, buna rağmen o yöneticiler halen görevdeyken, kusuru tespit edilmeyen müvekkilinin tutuklu olduğunu savunan Av. Arıkan, “Bu gerçek karşısında Sayın Cumhurbaşkanının açıkça ifade ettiği oligarşik bürokratik bir suç şebekesinin bulunduğu kanaati hasıl olmuştur. Zira ortaya çıkan sonucun, hukuken ve kamuoyu vicdanı açısından hiçbir kabulü ve izahı bulunmamaktadır. Gizli bir el tarafından yargı birimlerinin ve yetkili mercilerin yanlış yönlendirildiği ve manipüle edildiği ya da belki işbirliğine tevessül edildiği şüphesindeyiz. Bu durumun ortaya çıkarılması için kapsamlı, detaylı ve gizli bir soruşturma yapılmasını, şüphelilerin tespit edilerek cezalandırılmalarını, yargının, devletin ve istikbalimizin önündeki engellerin kaldırılması adına elzem görüyoruz. Konunun hassasiyetine binaen Cumhurbaşkanlığı’nı da doğrudan bilgilendirmek istiyoruz” dedi.
Bu dilekçeyi dikkate alan olur mu bilinmez, ama bir kez daha görünen o ki, ülkemizde “ölenin öldüğüyle kalmadığını”, sorumlulardan da hesap sorulduğunu görmek için daha çok bekleyeceğiz!..
Müyesser YILDIZ
13 Temmuz 2019
Odatv yeni link: https://odatv4.com/makale/tren-kazasinda-kusurlu-bulunan-tcdd-yoneticilerine-ne-oldu-13071904-164874