İçeriğe geç

Merhum Denktaş “Kıbrıs Konusunda Kandırıldı” Dediğinde Erdoğan Ne Cevap Vermişti?

En hayati gündem maddemiz, ABD-AB-İsrail başta olmak üzere 7 düvelin Türkiye’yi Doğu Akdeniz’den yani Kıbrıs’tan çıkarma faaliyetlerini hızlandırması. Yeni dönem “Dostumuz” Rusya da Kıbrıs konusunda maalesef onlardan farklı düşünmüyor.

3 gün sonra Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 45’inci yıldönümünü kutlayacağız. Bu harekâtın sebebi neydi?

15 Temmuz günü Yunanistan’daki askeri cuntanın emri ile Kıbrıs’ta Yunan ilhakının, yani “Enosis”in gerçekleştirilmesi ve “Kıbrıs Helenik Cumhuriyeti”nin kurulması için askeri bir darbe yapılmasıydı.

Geçen 45 yıllık süreçte “Enosis” plan ve emellerinde bir değişiklik oldu mu?

Şu değişiklik oldu; Plan artık ABD-AB eliyle yürütülüyor.

-AB’nin 15 Temmuz Kararının Anlamı-

Önceki gün bir başka darbe teşebbüsünün, 15 Temmuz’da ülkemize yönelik düzenlenen darbenin 3’üncü yıldönümüydü.

Ve ne tesadüf tam o gün AB, Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimiz nedeniyle Türkiye’ye yaptırım kararları aldı.

Nitekim Dışişleri Bakanlığı’mızın yaptığı açıklamada, “Bu kararların 15 Temmuz hain darbe girişiminin 3’üncü yıldönümü gibi Türk halkı için çok önemli bir günde alınmış olması manidardır” denildi.

“Manidar”dan öte, “Enosis” planının sahiplenildiğinin resmi ilânıdır!.. AB, “Kıbrıs sorunu” çözülmeden Rum kesimi ile üyelik sözleşmesi imzaladığında dönemin Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis, “AB yoluyla Enosis’i başardık” dememiş miydi?

Dışişleri Bakanlığı’nın AB’ye tepki açıklamasında, şu ifade de yer aldı:

“Kıbrıs Türklerine verdiği sözleri 26 Nisan 2004’ten beri tutmayan AB’nin bize söyleyeceği bir sözü yoktur.”

Peki AB’nin verdiği ve tutmadığı o sözler neydi?

Öncelikle şunu kaydedelim; Kasım 2003’te iktidara gelen AKP’nin, “Stratejik hedef” ilân ettiği AB ile ilk görüştüğü konu Kıbrıs, keza ABD ile de ilk gündem maddesi Irak’ın yanısıra Kıbrıs oldu.

AB, Türkiye ile müzakerelerin başlaması için “Kıbrıs sorununun çözümünü” şart koşuyordu. Kıbrıs, Kopenhag kriterlerinden miydi? Hayır, ancak Erdoğan’ın ifadesiyle, “Fiili bir durum sözkonusuydu. Her yerde karşımıza çıkıyordu ve AB bunun ‘hallini’ istiyor”du.

O yüzden de AB Komisyonu daha Mart 2003’te, “Çözüm bulunmadığı takdirde, Kıbrıs Cumhuriyeti (Rum kesimi)’nin mevcut yapısıyla 1 Mayıs’ta AB’ye tam üye olacağını ve bu durumda, Türkiye’nin, AB toprağını işgal etmiş sayılacağını” açıkladığı halde AKP İktidarı, “Çözümsüzlük çözüm değildir… Masadan kaçan taraf olmayacağız… Türkiye ayağındaki prangalardan kurtulacak… Kazan-kazan politikası izliyoruz” sloganlarıyla, KKTC’nin kurucu lideri ve Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın tüm itirazlarına rağmen önce Davos, ardından Burgenstock zirvelerinde BM’nin meşhur Annan Planı’nı destekledi.

Planın 24 Nisan 2004’te Ada’nın iki kesiminde referanduma sunulması kararlaştırıldı.

Öncesinde dönemin Başbakanı Erdoğan, Rumların “Hayır” demesi durumunda, AB ve diğer Batı ülkelerinin KKTC’yle ilgili politikalarını yenilemeleri ve ambargonun kaldırılmasının gerekeceğini söyledi. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Rumların “Evet” diyeceğini, aksi takdirde büyük bir izolasyonla karşı karşıya kalacaklarını ileri sürdü.

Nisan başında, Rumların “Hayır” demesine karşılık AB’ye üye yapılması halinde Ankara’nın, “KKTC’nin egemen bir devlet olarak tanınması” için üç aşamalı bir yol haritası hazırladığı duyuruldu. Yol haritası şuydu:

– KKTC’nin tanınması için konjonktür araştırması yapılacak. Zemin yoklamaları ile hangi ülkelerin KKTC’yi tanıyabileceği, resmi tanıma beyanını hangi süreçte yapabilecekleri belirlenecek.

– Yurtdışındaki Türkiye Büyükelçilikleri içinde sıkışıp kalan KKTC temsilcilik büroları ayrı binalara taşınacak. Böylelikle KKTC, yurtdışında büyükelçilik olmasa da temsilcilik büroları ile resmi statü kazanacak.

– Ankara, KKTC’ye yönelik ekonomik kısıtlamaların kaldırılması için AB’ye başvuracak.

-Erdoğan’ın “Kandırıldığını” İlk O Söyledi-

Referanduma sayılı günler kala “Hayır” için çalışan merhum Rauf Denktaş ile Erdoğan arasındaki tartışmalar şiddetlendi.

Denktaş’ın Türkiye’de Annan Planı’nı anlatmasına Erdoğan, “Ne anlatacaksan, Kıbrıs’ta anlat” sözleriyle tepki gösterdi. Denktaş’ın, “Marjinal gruplarla birlikte olmasına üzüldüğünü” de belirtti.

Denktaş ise, “Başbakan Kıbrıs meselesinde kandırılmıştır” dedi.

Özellikle 2013’ten sonra Erdoğan’dan, “FETÖ kandırdı… PKK kandırdı… Obama kandırdı… AB kandırdı” sözlerini çok duyduk. Ancak görüldüğü üzere Erdoğan’a “Kandırıldığı” uyarısını yapan ilk isim merhum Denktaş’tı.

Denktaş’ın bu uyarısına Erdoğan’ın cevabı ne mi oldu? Şunları söyledi:

“Kandırıldığımız yönündeki yakıştırma çok çirkin. Bir ülkenin Başbakanı için bu şekilde sözler sarf edilmesi çok yanlış. Baştan beri benim endişe ettiğim zaten buydu. Politikayı Kıbrıs’ta yapmalıydı.”

Şimdi 3 gün öncesine, 14 Temmuz’da Erdoğan’ın bazı medya kuruluşlarının genel yayın yönetmenleri ile İstanbul’da düzenlediği toplantıya gidelim. Erdoğan, Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerimizi hatırlattıktan sonra özetle şunları anlattı:

“Burada koparılan kıyametler, bizi ilgilendirmiyor. Biz şu anda işimize bakıyoruz. Nedir bu? Bir defa Kuzey Kıbrıs’ta bizim soydaşlarımız var. Güney Kıbrıs’ta Rumlar var. Üç tane garantör ülke var; Türkiye-Yunanistan-İngiltere. Dolayısıyla burada söz sahibi olan birileri varsa, bu üç tane ülkedir. Niye? Garantördür. Biz, garantör ülke olarak Kıbrıs’ta yaşayan Rum ve Türklerin haklarını savunma noktasında söz söyleme hakkına sahibiz. AB bu sürecin içinde yer almış, ama maalesef üzerine düşen zorunluluğu yerine getirmiş mi? Hayır, getirmemiştir. BM, maalesef o da yerine getirmemiştir. Bunun da en önemli göstergesi, meşhur Bürgenstock’taki yapılan görüşmelerdir. Bu görüşmelerde verilen sözlerin hiç biri yerine getirilmemiştir. Kıbrıs’ta yapılan referandumda, kuzey yüzde 65 ‘evet’ derken, güney yüzde 75 ile ‘hayır’ demiştir. ‘Hayır’ dediği halde o AB’ye alınmıştır. Kuzey bu işin dışında bırakılmıştır. Mali noktada verilmesi gereken destekler vardır. Bu verilmesi gereken destekleri ne yazık ki, AB şu ana kadar yerine getirmemiştir. Bütün bu gelişmeler karşısında bizim hala burada konuşan, ses çıkaranlara olumlu bakmak diye bir şeyimiz yok.”

Bu sözler, 15 yıl sonra bir anlamda merhum Rauf Denktaş’ın haklı olduğunun itirafı değil midir?

-15 Yıl Önceki Sözü Ne Zaman Hatırlayacaklar?-

Türkiye’nin tarihi Kıbrıs politikasını değiştirmede ilk yanlış düğme niteliğinde olan Annan Planı referandumuna dönelim.

18 Nisan 2004’te Dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Rumların “Hayır” demesi halinde Türkiye’nin izleyeceği politikayı, “Planımız ilk aşamada Kuzey’e yönelik ambargonun kaldırılması için çalışmak olacak. İkinci aşamada ise KKTC’nin tanınması için süreci başlatacağız” sözleriyle açıkladı.

24 Nisan’dan hemen önce de Erdoğan ve Gül, bir kez daha referandum için “Evet” çağrısı yaparken, Rum kesiminin “Hayır” demesi halinde, “Göğüslerini gere gere KKTC’nin tanınması için tüm dünyayı dolaşacaklarını” duyurdu.

KKTC “Evet”, Rumlar “Hayır” dedikten sonra mı?

Erdoğan, “Güney Kıbrıs’ın kaybettiğini” savunup, bundan sonraki süreçle ilgili şöyle konuştu:

“Ben, uluslararası camiada artık Kıbrıs Türklerine bugüne kadar yapılan tecrit politikalarının, bugünden itibaren bittiğine inanıyorum. Dünya, yıllardır tecrit ettiği KKTC halkına, inanıyorum ki artık gönlünü açacaktır.”

Türk Cumhuriyetleri ve İslâm ülkelerinin KKTC’yi tanıyıp tanımayacağı sorulduğunda ise Erdoğan, bunları konuşmanın biraz erken olduğunu belirtip, “KKTC’nin tanınması o ülkelerin takdirinde. Yani o ülkelerin böyle bir karar almasına mani bir hal yoktur. Yani Azerbaycan böyle bir kararı alabilir. Bu, onun parlamentosunun en tabii yetkisidir, hakkıdır. Böyle bir kararı aldığı zaman da KKTC, ‘Niçin böyle bir karar alıyorsun’ demez” karşılığını verdi.

26 Nisan 2004’te yapılan MGK toplantısı öncesinde Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı “B Planı” ile de “Ambargo ve izolasyon politikasının sona erdirilmesi” birinci hedef olarak belirlenirken, “KKTC’nin tanınması talebinde bulunmak için şu an erken olduğu” bildirildi.

KKTC, “Evet” dediği halde AB sözlerini tutmadı… Şimdi de doğrudan Türkiye’yi hedef alıyor…

Tamam, gemilerimiz, İHA’larımız, SİHA’larımız Doğu Akdeniz’de… Ankara, AB’nin aldığı yaptırım kararlarını da “Kıytırık” buluyor!..

İyi de Rumlarla doğalgaz anlaşması yapan firmalardan birisi hangisi; Katar Petrol.

Ki, Erdoğan’ın, Katar Emiri Şeyh Tamim’i “Kardeşi” saydığını, keza Sakarya’daki Tank Palet Fabrikası’nı Katar’la ortaklık yaparak alan Ethem Sancak’ın, “Katar’la neredeyse tek millet, iki devlet haline geldik” dediğini biliyoruz.

O halde en önce Katar Emiri’nden, Rumlarla anlaşmayı iptal etmesini istemenin, ardından da Katar ve Azerbaycan başta olmak üzere 15 yıl önce verilen “KKTC’nin tanınması için gerekli süreci başlatma” sözünün gereğinin yapılmasının tam zamanı değil mi?

15 Temmuz’un yıldönümünde Türkiye’ye yaptırım kararı alan AB’ye 20 Temmuz Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yıldönümünde verilecek en “Manidar” cevap bu olmaz mı?

Müyesser YILDIZ

17 Temmuz 2019

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/denktas-kibris-konusunda-kandirildi-dediginde-erdogan-ne-cevap-vermisti-17071928.html

Kategori:Uncategorized