İçeriğe geç

O Hakimin İtirafları: Evliliğimi 5 Yıl TSK’dan Gizledim… Çocuklarım Mart 2015’e Kadar FETÖ Okullarında Okudu…

Dün, darbe davasından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Korgeneral Metin İyidil hakkında verdiği beraat ve tahliye kararıyla ülke gündemine oturan Ankara Bölge İdare Mahkemesi 20. Ceza Daire’sinin Başkanı eski askeri hakim Hulusi Gül’le ilgili birçok iddia olduğunu yazdık.

Devam edelim.

HSK 6 Ay Önce İnceleme Yapmayı Reddetti

Bilindiği gibi, İyidil kararından sonra Hakimler ve Savcılar Kurulu 20. Ceza Dairesi heyetini başka illere atadı, bu arada haklarında inceleme başlattı.

Öncelikle HSK’nın, Daire Başkanı Hulusi Gül hakkında sadece 6 ay önce verdiği bir kararı anlatalım.

Kumpaslar döneminde Hava Kuvvetleri Komutanlığı eski Askeri Savcısı Zeki Üçok ile Hava Hakim Binbaşı Mehmet Çelik’in Askeri Yargıtay’da “evrakta sahtecilik” suçundan yargılanıp cezaya çarptırıldığı hatırlanacaktır.

Dava süreci sonunda Anayasa Mahkemesi “Hak ihlâli” kararı verdi ve Üçok ile Çelik Yargıtay 11. Ceza Dairesi’nde oy birliğiyle beraat etti.

Bu isimlerden Mehmet Çelik, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak, toplam 22 askeri hakim, 2 Cumhuriyet Savcısı, 2 memur ve 1 avukat hakkında “FETÖ’cü” oldukları iddiasıyla suç duyurusunda bulundu.

Çelik’in verdiği isimler arasında Hulusi Gül de vardı.

Savcılık, 2 emekli askeri hakim albayı bilirkişi atayarak, rapor istedi. Bilirkişiler, Ekim 2017’de Hulusi Gül başta olmak üzere 13 hakim hakkında şöyle görüş bildirdi:

“Askeri mahkemelerin kapanması sonrası raporumuzun hazırlandığı tarih itibarıyla Ankara Bölge Adliye Mahkemesi üyesi olarak atanmıştır. FETÖ kapsamındaki soruşturmalar nedeniyle tutuklanmamışlar, meslekten atılmamışlardır. Aksine bir kısmı yaşları itibarıyla emeklilik kararı almış, bir kısmı da HSYK tarafından parantez içinde gösterilen kadrolara atanmış, sivil yargı teşkilatına entegre edilmişlerdir. Şikayetçinin ismini bildirdiği askeri hakimler arasında FETÖ üyesi olup olmadığı, Mehmet Çelik’in mağdur edilmesi için fikir ve eylem birliği yapıp, yapmadıkları konusundaki değerlendirmenin Cumhuriyet Başsavcılığınızca elde edilecek diğer deliller (HTS kayıtları, MASAK raporları vb.) çerçevesinde değerlendirilmesi ve takdir edilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.”

Neticede Savcılık, Gül ve bazı isimler hakkında soruşturma açmadı. Çelik de HSK’ya başvurdu. HSK, 6 ay önce 18 Temmuz 2019’da Çelik’e, Birinci Daire’nin 14 Mart 2019 tarihli kararıyla şikayetinin işleme konulmadığını bildirdi.

Çelik, 23 Eylül’de HSK’nın kararına itiraz etti. Dilekçesinde, başından geçenleri anlatan Çelik, “O tarihte her şey çok açık ve saflar netti. Hulusi Gül o zaman binbaşıydı ve tereddütsüz FETÖ grubundaydı” dedi. Dilekçesine Hulusi Gül’ün bir ifadesini de ekleyen Çelik, şu hatırlatmalarda bulundu:

“Günümüzde savcılık ve mahkemelerdeki dosyalarda, bir itirafçının veya tanığın, ‘Ben bunun FETÖ’cü olduğunu duymuştum’ demesi ile şüpheli ve sanık olanları görüp, FETÖ’cü olduğuna dair tereddüdün dahi olmadığı ve bu durumu mahkemede verdiği ifadeyle resmi olarak sabit olan, tüm hayatını FETÖ’cülerle beraber geçirmiş kişilerin hâlâ hakim ve savcı olarak görev yapması ve haklarında soruşturma izni dahi verilmemesi adaleti yaralayacak bir durumdur.”

O İfadede Neler Var?

Çelik’in dilekçesinde bahsettiği Hulusi Gül’ün ifadesine geçelim. Bu neyin ifadesidir, nereden icap etti, neler söyledi; teker teker anlatalım.

Aslında Gül’ün tek bir ifadesi yok. Halen “darbe” veya “FETÖ’den” yargılanan birçok eski askeri hakim ve savcının davasında tanık olarak dinlendi, dinleniyor.

Dünkü yazımızda 20 Mart 2015 tarihinde Genelkurmay Özel Kalem’e Hulusi Gül hakkında gönderilen bir ihbar e-mailinden ve bu ihbarın akıbetinden söz etmiştik ya, işte Gül’ün tanıklık yaptığı bir duruşmada tam da bu iddialar gündeme geldi, o da hepsine cevap verdi.

Yer, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesi… Dava, Genelkurmay eski Adli Müşaviri Muharrem Köse’nin 1 numaralı sanık olduğu, bir grup eski askeri hakim ve savcının yargılandığı dava… Tarih, 19 Mart 2018…

SEGBİS çözümü 24 Nisan 2018’de tamamlanan duruşma tutanağından aynen aktaralım.

İfadesinin başında 1987 yılında Bursa Işıklar Lisesi’ne girdiğini, o zaman ve sonrasında Hukuk Fakültesi’nde okurken sanıklardan birisiyle cemaat evine gidip, Fetullah Gülen’in videosunu izlediklerini, Gülen’in başörtüsü için “Füruat” demesinden sonra onlardan uzaklaştığını anlatıp şöyle konuştu:

“Yani ben diyorum kendimden sorumluyum. Yaşantımda İslâmın farz kıldığı şeyleri yapmayarak yaşarsam, bunu gizli saklı ya da ne bileyim evirip çevirerek yaparsam, yarına çıkacağımın garantisi yok. Öldüğümde bunun hesabına ben vereceğim. Ben önce kendimden sorumluyum diyordum. Bunların bu şekilde böyle bir hedef doğrultusunda hareket eder gibi tavrını eleştiriyordum.”

Sanıklar, Gül’ün bahsettiği dönemin 1993 olduğunu, oysa Gülen’in 28 Şubat sürecinde “Füruat” açıklamasını yaptığını hatırlatarak çelişkiye dikkat çekti.

Gül’ün, “Bunlar gizlilikle hareket eder” dediğini kaydeden bir sanık da, “Kendisi 20 sene evli eşini gizledi. Doğru değil midir?” sorusunu yöneltti. Bunun üzerine Gül, şöyle konuştu:

“Ben 2000 yılında evlendim başkanım. Eşim başörtülüydü. 1 sene imam nikahlı kaldım. Kirada oturdum. Evlenmeden önceki 99’da da ben yüksek lisans yapıyordum. Edirne’den Ankara’ya geliyordum. Hakan Ata AYİM’de raportördü. Ben oradan kaynak alıp, geri bıraktığımda yanına uğradım. Evlilik meselesi açıldı, dedi ki, ‘Eşin başörtülü mü olacak evleneceğin kişi?’ dedi. ‘Evet’ dedim. ‘Öyleyse bizim arkadaşlarla fazla görüşme, bizi de senin gibi zannederler’ dedi. O tarihte zaten onlar beni dışlamışlıklarını orada açıkça ifade ettiler. Bana karşı mesafeyi onlar koydular… 2001 yılında resmi nikah kıydım. 2006’ya kadar askeriyeye bildirmedim evliliğimi. Bekâr gözüktüm. Bunu saklamıyorum. 2002 yılında çocuğum oldu. Nüfusa yazdırmadım. 2006’da yazdırdım nüfusa. 4 sene. Bunu hiçbir FETÖ’cü yapmamıştır. Benim çektiklerimi hiçbiri çekmemiştir. Benim eşimin, çocuğumun sağlık karnesi yoktu 2006’ya kadar. Kimlik çıkartırken, photoshoplu kimlik verdim. Başörtüsünü açtırmadım. Evlendiğimde ne ise şu durumda eşim aynı durumda. Ben bunu gizlemek için yapmadım. İnancımı yaşamak için yaptım. Mesleğimi de seviyordum. İnancımdan fedakârlık yapmamak için imkanlarımdan, mesleğimden fedakârlık yaptım. Bunlar ise belli makam ve mevkileri elde edebilmek için inançlarından fedakârlık yaptılar. Farkımız bu başkanım. Buyurun kayıtlara geçsin. Benim için bir sakıncası yok başkanım.”

Bir başka sanık ise hakkında “FETÖ’cülük” suçlamaları olup olmadığı ve ne yapıldığı sorusunu yöneltti.

Mahkeme Başkanı araya girerek, “Hulusi Gül cevaplamak zorunda değilsiniz” dedi. Ancak Gül, cevap vermek istediğini belirtip, önce Mehmet Çelik’in yönelttiği suçlamalardan, ardından Genelkurmay’a gönderilen ihbar e-mailinden bahsetti. Sanığın, “İhbarın içeriği neydi?” sorusu üzerine de şunları söyledi:

“Görmedim başkanım metni de ama içeriği hakkındaki bilgim… Benim çocuğumu FETÖ okullarına göndermem, eşimin başörtülü olması, hiç lojmanda oturmamam, eşimin başörtülü olduğu için kirada oturmam, bu tür şeyler vardı başkanım duyduğum kadarıyla. 1 sene Ağrı’da, ondan sonra da Ankara’da çocuklarımı da FETÖ okuluna gönderdim. 17-25 Aralık’tan sonraki süreçte de aldım başkanım.”

Sonrasında şu diyalog yaşandı:

Sanık: 17-25 Aralık sürecinden sonrasında da devam ettirdiniz mi çocuklarınızı bu okullarda?

Tanık Hulusi Gül: 2015 Mart ‘ta aldım başkanım.

Başkan: Burada tanık olarak dinleniyorsunuz. Cevap vermeyebilirsiniz.

Bu Evrakta Sahtecilik Değil mi?

Duruşmanın devamında bir sanık avukatı, Hulusi Gül’ün bu beyanları için şu değerlendirmeyi yaptı:

“Dediniz ki, ‘Kimlik için eşimin başı açık fotoğrafını vermek istemedim, photoshop yaptım’. Şimdi bu Orduevi kimliğidir ya da nüfus cüzdanı kimliğidir. Sayın Hakim, bu resmi evrakta sahtekârlıktır. Sahte fotoğraf veriyorsunuz. Ya, bizim hukuk ile bağımız!..”

Hulusi Gül de, “Ben kendi aleyhime sonuç doğuracağını da bilsem, doğruyu söylerim başkanım. Belgeyi düzenleyen ben değilim başkanım. Hukukçu ise bunu bilmesi lâzım. Belgeyi düzenleyen ben değilim. En fazla beyanda… O zaman suç duyurusunda bulunsun” karşılığını verdi.

Avukat şöyle tepki gösterdi:

“Fotoğrafı veren sizsiniz. İkincisi, ‘2 yıl eşim ile resmi nikah yapmadım’ dediniz. Suça ilişkin bir şey söylemediniz, ama iki tane suç itiraf ettiniz sayın hakim.”

Şimdi Ne Olacak?

Bir yanda beraat ettiği halde işine dönemeyen, avukatlık yapmasına dahi izin verilmeyen insanlar var, öte yandan böyle bir tablo!..

Metin İyidil kararından sonra HSK’nın 20. Daire heyetini başka illere göndermesine dönersek;

HSK, heyetin verdiği karardan şüphelenerek, bu “cezayı” kestiğine göre, sözkonusu Dairenin bugüne kadar sonuçlandırdığı diğer dosyalar ve dahi Başkan Hulusi Gül’ün tanık sıfatıyla verdiği beyanlarla cezaya çarptırılan ya da çarptırılacak olanların durumu ne olacak?.. Keza gittikleri illerde “yanlış” karar vermemeleri nasıl sağlanacak?..

Sonuç itibarıyla, Metin İyidil dosyası ile ne mi oldu?

Birincisi; “Altın çağını yaşıyor. Toparlandı, toparlanıyor” denilen yargının ruhuna Fatiha okundu…

İkincisi; Bundan sonra beraat veya tahliye kararları verilmesi neredeyse imkânsız hale geldi…

Müyesser YILDIZ
18 Ocak 2020

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/odatv-turkiyenin-konustugu-karari-veren-hakimin-itiraflarini-yayimliyor-18012043.html

Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/yazarlar/muyesser-yildiz/odatv-turkiyenin-konustugu-karari-veren-hakimin-itiraflarini-yayimliyor-18012043-176758

Kategori:Uncategorized