28 Şubat’ın 2. dalga operasyonu Barzani’ye karşılama töreni gibiydi.
Yine bildik numara: ne zaman Türkiye’nin bir organı daha kesilip-biçilecek, hoop “operasyon”!.. Millet bu James Bond filmlerini heyecanla izlerken birileri malı götürüyor.
Türkiye’nin birinci sorunu “Kürdistan”dır, Kerkük’tür… Irak’ın bölünüp, bölünmemesidir… Suriye’nin akıbetidir… NATO kapsamında TSK’ya biçilen yeni rollerdir… Ama kimin umurunda? Başbakan Erdoğan Barzani ile görüşmesine dair bir soruya: “Detaya girecek değilim.” cevabını veriyor, incir çekirdeklerini ise uzun uzun anlatıyor. Dibine kadar “detayına” girilecek bir şey varsa o da Barzani’yle bu halvettir. Niye burada “millet”in adı geçmiyor, “millete” karşı bir yükümlülük duyulmuyor?
TV’lerde bir an gördüm, sonra özenle o fotoğraf gizlendi veya kırpıldı. Erdoğan’ın tarafında Türk Bayrağı vardı. Barzani’nin tarafında ise Irak Bayrağı’nın yanı sıra “paçavra”sı !.. Dolmabahçe’ye Barzani paçavrası mı çekildi? Yok, ben yanlış görmüş olmalıyım!..
2 yıl önce “Kak Mesut”u ağırlayan Dışişleri Bakanı Muhteşem Davutoğlu, basın açıklamasında Türk ve Irak bayraklarının olmamasını: “Aceleye geldi.” diye açıklamıştı hafızam beni yanıltmıyorsa. O zaman: “Barzani paçavrasını koymamak için kendi bayrağımızdan mı vazgeçtik?” diye kuşkulanmıştım. İşte 2 yıl sonraki görüntü!..
Barzani, “tek bir Kürt kedisi” bile vermeden her istediğini aldı. Silivri’de bana bir kediyi çok gördüler; ama koca Türkiye’yi bir “kedi”ye oyuncak ettiler.
Barzani’yle ne görüşüldü? Haziran’da yapmayı planladığı, “Kürdistan”ın tanınması töreni niteliğindeki “Kürt Konferansı”nın öne çekilmesi mi? Ne alaka demeyin?
Mayıs-Haziran’da cehennem sıcakları yaşanacak… Hemen birkaç kalemi sıralayayım:
İran’la pazarlık Bağdat’ta yapılacak mesela. Bundan önce Barzani bölünmenin adımını atarsa o toplantı güme gitmez, sözde “barış” görüşmelerine “The End” denmez mi?
Mayıs’ta, ABD’de NATO’nun yeni konsepti belirlenecek. Obama, Erdoğan’ı da bizzat davet etti. Burada Türkiye’ye ne görev verilecek? Bölge karışırsa o çoktan belirlenmiş görevler “acilen” hayata geçirilmez mi? Biliyorsunuz Kürecik’teki füze kalkanı da henüz ABD’nin kontrolünde. NATO’ya devri de sözüm ona o zaman görüşülecek… Erdoğan’ın Suriye için NATO’yu göreve çağırması?!.. Tesadüf mü?.. Bir vakitler PKK azdığında da aynı çağrıyı yapmış, Irak’ın kuzeyine gelmesini istemişti… Herkes şundan emin olsun: NATO buraya gelirse sadece ve sadece “Büyük Kürdistan”ı tamamlamak ve korumak için gelir!..
İçerisi ısınacak… Anayasa Mahkemesi MİT Kanunu ve Cumhurbaşkanı’nın görev süresine ilişkin kanun hakkında karar verecek. Biri olmazsa diğerinin iptal edileceği kesin. Acaba Erdoğan ne yapmaya çalışıyor, ne yapacak?
Derimiz yüzülmüş; dışarıdakiler “tarihi rövanşını”, içeridekiler “kindar rövanşını” yapıyor; Türk Milleti ise malum operasyonlarla “operasyona” maruz kalıyor.
27 Nisan’da da Yaşar Büyükanıt operasyonu olursa hiç şaşmam!..
Peki, ne yapalım? Hani sürek avı gibi “cadı avı” diyorlar, her gün operasyon tufanı bekliyoruz ya; adı geçen, geçmeyen herkes bilgisayarını, evraklarını toplayıp Adliye veya Emniyet’e gidip: “Biz geldik.” desin. Hüsn-ü kabul görmeseler de her gün mesaiye gider gibi gidip beklesin. Korkmasınlar, hapse gireceklerse de girsinler. Şu millete gerçek bir hizmette bulunsunlar. Böylece bu “cadı avı” gündemden düşsün de ülke-millet üzerindeki gerçek “cadı avının” peşine, derdine düşelim!..
* * *
Birkaç sorum da var:
Diğer operasyonlarda olduğu gibi “darbe” işlerinde de hiç MİT’in fonksiyonu tartışılmıyor. 28 Şubat yaşanırken MİT ne yapıyordu, kimse merak etmiyor mu?
“Ergenekon” operasyonlarının ardındaki isim olarak bilinen Mehmet Eymür’ün bir “hasmı” daha gitti. Mehmet Ağar’dan söz ediyorum. Hemen beraberinde bir şeyi hatırlatmak istiyorum: Eymür gözaltına alınmış, tüm bilgisayar ve evraklarına el konmuştu. Aylar geçti. Ne oldu o soruşturma? Son ve gelecek operasyonlarda Eymür’den elde edilen bilgi ve belgelerden de yararlanılıyor mu?
Silivri’den kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
20 Nisan 2012