Partinin Lideri, taaa 27 yıl önce, “Osmanlı eyaletler sistemi benzer bir sistem olabilir” görüşünü savunmuş.
Parti iktidar olduktan sonra seçim bildirgelerinde; “Yerel yönetimler AB standartlarına ulaşacak… Eğitim, sağlık ve güvenlik dışında tüm hizmetler yerel yönetimlere devredilecek… Merkezden yerele yetki devri devam edecek” vaadinde bulunulmuş.
İmralı’daki teröristbaşı, Devletin ve milletin gözü önünde “Yüksekova’da özerklik ilan edilmesi” talimatını vermiş. Bu talimattan sonra Yüksekova’da terör örgütü tarafından sözde mahkemeler kurulmuş, vatandaşlara vergi salınmış; kontrolleri teröristler yapmış… Talimatının “başarılı” olması üzerine teröristbaşı, “Yüksekova modelinin yaygınlaştırılmasını” istemiş ve birçok il/ilçede bu emir de yerine getirilmiş!..
2013 yılına gelindiğinde teröristbaşı, “Çözüm süreci” için Avrupa Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı’nın uygulanmasını şart koşmuş.
İktidar, geçtik uygulamayı, Türkiye’nin o Avrupa Yerel Yönetimlere Özerklik Şartı’na koyduğu çekincelerin de kaldırılacağını açıklamış.
Dönemin Cumhurbaşkanı ile Başbakan Yardımcısı, o çekincelerin “fiilen” kaldırıldığını müjdelemiş, hatta Cumhurbaşkanı, “Şartta bir iki noktada rezervlerimiz vardı. Resmi olarak duruyor, ama uygulamalarımızda bunların bir mahsuru olmadığını ispatlamışız. Bu rezervleri kaldırdığımızda İzmir’dekine de, Diyarbakır’dakine de, Kayseri’dekine de daha çok imkân ve yetki tanıyan bir düzenleme… Bunun ötesine geçilmesinin kesinlikle doğru olmadığı kanaatindeyim. Avrupa Yerel Yönetim Şartı’nın birçok şikâyetleri gidereceğine inanıyorum. Ötesi özerkliktir…” demiş.
2015 yılında partinin lideri, ülkenin Cumhurbaşkanı, Saray’da ağırladığı valilere şunları söylemiş:
“Seçim sonuçlarına göre, yeni anayasa ve Başkanlık Sistemi gündemimize gelecek. Başkanlık Sistemi, bir yönüyle de yerel yönetimlerin daha da güçlendiği, daha da etkin hale geldiği bir sistemdir. Bu sistemde, Başkanlığın merkezdeki gücü bir yandan Meclis’le, diğer yandan yerel yönetimlerin sahadaki gücüyle dengelenir. Dolayısıyla bu sisteme geçildiğinde, Valilerimizin farklı bir konuma gelmeleri, daha geniş yetkilere sahip olmaları mümkün olabilecektir.”
-The Taraf’taki Röportaj-
Ve siz bu sürecin tam ortasında, 2013’te; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmak için “devlet içinde devlet” kurmak isteyenlerin sözcülüğünü üstlenen Taraf Gazetesi’ne Partinin Genel Başkan Yardımcısı sıfatıyla konuşup, “Demokratik ülkelerde, başkanlık sistemi ancak özerk yapılarla dengelenebiliyor. Başkanın ve merkezin gücü yerel meclislerle, eyaletlerle, federe yapılarla ya da özerk bölgelerle frenleniyor, denetleniyor. Sizin önerdiğiniz Türk usulü başkanlık sisteminde böyle bir ademi merkeziyetçi yapı var mı? Başkanlık sistemine geçebilmek için yerel yönetimleri çok daha fazla güçlendirmek gerekmiyor mu?” şeklindeki bir soruya şu cevabı vermişsiniz:
“Yeni çıkarılan Büyükşehir Belediye Yasası yeterli değil mi?.. Türkiye’de yerel yönetimler yasası daha da yeterli olacak. Yerel yönetimler daha da güçlenecek. Türkiye, başkanlık sistemiyle merkeziyetçi anlayıştan kurtulacak. Çünkü başkanlık sistemi, yetkileri merkeze toplayan değil, yetkileri yerele aktaran bir sistemdir. Bu sistem Türkiye’ye ademi merkeziyet denilen bir yerelleşme getirecek. Büyükşehir Belediye Yasası bunun en önemli adımlarından biri. AK Parti’nin temel amacı, bu ülkeye toplumsal dinamikleri harekete geçiren bir sistem getirmek. AK Parti toplumsal dinamiklerin üstünü örtecek bir sistem getirmek istemiyor. Parlamenter sistem ve merkeziyetçi yapı toplumun önünü kapatıyor. Başkanlık sistemi ise aksine toplumun önünü açıyor. Başkanlık sisteminin en önemli ayaklarından biri yerel yönetimlerin güçlendirilmesidir. Biz bunu her yerde anlatıyoruz. Bürokrasiye mahkûm olmayan bir yerel yönetim anlayışını ortaya koymakla mükellefiz biz.”
Şimdi ise, hem de Koronavirüs gibi bilinmez bir belayla mücadele için yardım kampanyası düzenledikleri için CHP’li belediyeleri daha ilk günden, “Başka devlet, yeni hükümet oluşturmak istemekle” suçlayıp, anında hesaplarını donduracaksınız!..
Üstüne, her daim “yalan haber” yaptığını iddia ettiğiniz iki televizyonun kullandığı “yerel hükümet” şeklindeki abuk bir ifadeyi referans gösterip, şöyle konuşacaksınız:
“Bunu isteyenler 6-7 Ekim olaylarını yaptı. Dediler ki, ‘Biz özerklik ilân ediyoruz. Terör örgütünün başı Abdullah Öcalan bize böyle talimat verdi’. Ben İçişleri Bakanıyım, işkillenmek benim en doğal hakkım. Acaba birileri bu karşı karşıya kaldığımız ve bütün dünyanın karşı karşıya kaldığı bu süreçten bir başka anlam mı çıkarmaya çalışıyor?. Merkezi hükümetle, yerel hükümet gibi daha önce terör örgütünün ülkemize sokmaya çalıştığı bir anlayışı son iki günde yardım kampanyası bahane edilerek bir şey ortaya konulmasından endişe ettiğimi, halk tabiriyle işkillendiğimi ve İçişleri Bakanı olarak da görevimin tam da bu işkillenmeler olduğunu burada paylaşmak isterim… Yerel hükümetle, merkezi hükümet sözlerinin 12 saat arayla Fox Tv ile Halk Tv’de tesadüfen söylendiğini düşünmüyorum. Bütün bunlar bu özerklikten, federasyondan başlayan ve burada ortaya konulan sürecin devamını, başka kişilere ve kurumlara doğru seyredecek hadiselerin tesadüf olduğunu düşünmüyorum.”
Böylesi bir hengamenin ortasında, bir yardım kampanyasından nasıl “özerklik” sonucu çıkarıldı, vallahi anlayamadım.
Ayrıca bu çıkarım ile “özerkliğin” ülke gündemine sokulması;
Yazının başında aktardığımız düşüncelerinin bir yansıması mıdır?
İstanbul’un yeniden “fethi”nin altyapısının hazırlanması mıdır?
Yoksa, “Koronavirüsten sonra tüm ülkelerde çok şey değişecek, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” deniyor ya, hala “çözüm” dayatan ilgili adreslere bir mesaj mıdır?
İşte bir de bunlardan çok, ama çok “işkillendim”!..
Silivri’deki Barış’lar, Hülya Kılınç ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.
Müyesser YILDIZ
3 Nisan 2020
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/yardim-kampanyasindan-bu-nasil-cikti-03042002.html