28 Mart Cumartesi sabahının sürprizi, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan’ın “görevine son verilmesi” olmuştu.
Bu Cumartesi sabahına da yine Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı’nın görevden alınması “sürpriz”iyle başladık.
Neyse ki, Yaycı’nın “görevine son verilmedi”, Genelkurmay Başkanlığı emrine atandı.
-Üçüncü Tasfiye mi?-
İktidar medyasının önemli bir bölümünün büyük desteğini almış, keza Erdoğan başta olmak üzere AKP’lilerin önde gelen isimlerinin sahip çıktığı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle bakılan Cihat Yaycı’nın Genelkurmay Başkanlığı emrine verilerek, pasifize edilmesinin nedenlerini anlatmadan önce hafızalarımızı tazeleyelim.
15 Temmuz darbe teşebbüsü ve Suriye harekatlarında iki isim ön plana çıktı.
Bunlardan birisi, dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’ydı. Şehit Astsubay Ömer Halisdemir’e Semih Terzi’yi öldürme emri vermişti. Şubat 2017’de Suriye’de başlatılan Fırat Kalkanı Harekâtı’nı yürüten komutan olarak da ön planda kalmaya devam etti.
Ancak 17 Mart 2017’de şehit Ömer Halisdemir davasında verdiği ifade bir anlamda hayatını değiştirdi. İfadesinde, “TSK’da kriz durumlarında ilk haber alınır alınmaz, tedbir için ‘personel kışlayı terk etmesin’ emri verilir. Bu temel kural 15 Temmuz 2016’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı, darbe girişimi baştan açığa çıkardı” demesinin MSB ve Genelkurmay’da büyük rahatsızlık yarattığı öne sürüldü.
O seneki YAŞ kararıyla da Gelibolu 2. Kolordu Komutanlığı’na atandı.
İkinci isim ise İsmail Metin Temel’di. 15 Temmuz’da suikasttan kurtulduğu vurgulandı. Mart 2018’deki Zeytin Dalı Harekâtında gösterdiği kahramanlıklar sık sık gündeme geldi. Malatya’da 2. Ordu Komutanlığı sırasında katıldığı bir iftar yemeğinde CHP’yi eleştiren Erdoğan’ı alkışlamasıyla muhalefetin hedefine oturdu. CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, “O generalin apoletlerini sökeceğim” dedi vs.
Ancak o da 31 Aralık 2018 gecesi Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile 2. Ordu Komutanlığı’ndan alınıp, Genelkurmay Denetleme ve Değerlendirme Başkanlığı’na atandı.
Sebep; kimilerine göre, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’le uyum sorunu, kimilerine göre, Suriye’de birlikte görev yapıp, terörle mücadelelerinden dolayı ödüllendirilmesini istediği isimlerin listeye alınmamasıydı.
Orgeneral olan Temel, 1.5 yıldır Genelkurmay Karargâhı’nda tabir-i caizse oturuyor.
-En Medyatik Komutan-
Tümamiral Cihat Yaycı’ya gelirsek; Kamuoyunun adını, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal’dan daha çok duyduğu ve bildiği birisi. Sebebi ise bulunduğu görevlerdeki icraatları ve elbette medyanın büyük desteğiydi.
15 Temmuz darbe teşebbüsü öncesinde Güney Deniz Saha Komutanlığı Çok Uluslu Müşterek Harp Merkezi Komutanı olan Yaycı’nın 15 Temmuz gecesi Marmaris’te Erdoğan’la birlikte olduğu çokça konuşuldu.
15 Temmuz’dan hemen sonra Tümamiralliğe terfi etti ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı görevine getirildi.
İşte Personel Başkanı iken geliştirdiği “FETÖ-metre” uygulamasıyla sık sık medyanın gündemine geldi. Çoğu yazar, Yaycı’nın “FETÖ ile mücadelesini” örnek verip, diğer kuvvetlerde neden “FETÖ-metre” uygulanmadığını sorguladı.
Milli Savunma Bakanı Akar ise bu haberlerden duyduğu rahatsızlığı ilk TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda şöyle dillendirdi:
“Burada mücadeleyi bazı basın organlarımız bilerek veya bilmeyerek bazı kişilerle, bazı kuvvetlerle anıyorlar. Bu doğru değil, bu gerçeği yansıtmıyor.”
Yaycı 2017’de Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı’na atanırken, Milli Savunma Bakanlığı’nın geçtiğimiz Kasım’da kamuoyuna yansımayan bazı yeni uygulamalara geçtiği öne sürüldü. Buna göre, “FETÖ ile mücadele ve TSK’daki ihraçların” Milli Savunma Bakanlığı Personel Başkanlığı bünyesinde oluşturulan ve tümüyle sivillerden kurulu bir daire başkanlığı tarafından yapılması kararlaştırılmıştı. Ayrıca Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda “FETÖ’yle mücadeleyi” yürüten Adli İşler Dairesi, İstihbarat Başkanlığı’ndan alınıp, Personel Başkanlığı’na bağlanmıştı.
Tüm bu gelişmeler de “FETÖ’yle mücadelede” Yaycı’nın etkisizleştirilmesi olarak yorumlandı.
-Libya Krizi-
Özellikle iktidar medyası, 2019 Şura’sında Yaycı’nın Koramiralliğe terfisine kesin gözüyle bakarken, bu gerçekleşmedi.
Uzun bir sessizlik döneminden sonra Yaycı’nın ismi Libya ile yapılan anlaşmayla gündeme geldi. Bizzat Erdoğan, adını vererek, Yaycı’nın bu konudaki çabalarını övdü.
Oysa bu anlaşmanın temelleri 2010’da, Kaddafi katledilmeden önce atılmış ve sadece Yaycı değil, dönemin komutanları ile bazı bilim adamları da çalışmalara büyük katkı vermişti.
Ancak sadece Yaycı’nın isminin ön plana çıkarılması, MSB’de ciddi bir rahatsızlığa yol açtı. Yaycı’nın eski bir komutanla bu yüzden tartıştığı bilgisi üzerine hakkında inceleme başlatıldığı ve savunmasının istendiği duyuldu.
-Akar’ın Basın Danışmanının Yaycı İddiası-
Tüm bu süreçte, firari “FETÖ”cülerin ve Yunanistan medyasının Yaycı’yı hedef göstermesinin de çok sık gündeme getirildiğini hatırlatıp, devam edelim.
CHP’li Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu’nun bazı açıklamalarından sonra başlayan darbe tartışmaları sırasında AKP eski Milletvekili Mehmet Metiner sosyal medya hesabından, “Devletin kritik noktalarına yerleştirilmiş Gül’cü unsurlara dikkat! Özellikle MSB koridorlarındakilere” şeklinde bir mesaj verdi.
Metiner’in, “Akar’ı kastettiği” öne sürüldü. Bunu yalanlayan Metiner, daha sonraki bazı gelişmeler üzerine yeni bir açıklama yaptı. Metiner, Akar’ın mesajından rahatsız olduğunu belirtirken, şu ayrıntıyı aktardı:
“Sayın Bakana güya kendi basın danışmanı olan zat gidip ‘Efendim Mehmet Metiner beni aradı. O tweeti Cihat Yaycı Paşa’nın ricası üzerine attığını söyledi’ demiş. Külliyen yalan tabii…”
İşte bunun üzerine 10 Mayıs’taki darbe tartışmalarına ilişkin yazıda şuna dikkat çektim:
“Olayın önemi şu: Cihat Yaycı Paşa kim? Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı. Bir Tümamiral. Hulusi Akar ise hem eski Genelkurmay Başkanı, hem tam yetkili ve etkili Milli Savunma Bakanı. Ama aralarında ciddi bir çekişme var ve bu da herkesin bildiği bir sır!.. İkili arasındaki sıkıntı nasıl bir boyuta geldiyse, bir eski milletvekilinin attığı tweete bile konu olmuş. TSK bu haldeyken, darbe tartışmaları yapılıyor; tezata bakar mısınız?..”
-Ve Nedim Şener’in Yazısı-
Herkesin bildiği bir diğer sır; Cihat Yaycı’nın bu seneki YAŞ’ta Donanma Komutanlığı’na atanıp, Ankara’dan uzaklaştırılacağı veya emekli edilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı’na Danışman olacağıydı.
Ama Ağustos beklenmeden, dün gece apar topar Genelkurmay emrine atandı.
Peki son 24 saatte ne yaşandı?
Nedim Şener dün, “FETÖ tasfiye mi ediliyor, tasfiye mi ediyor?” başlığıyla Yaycı’nın dosyasını, soysal medya paylaşımlarıyla FETÖ’cülerin doldurduğunu yazdı.
Bunun anlamı; “FETÖ”cülerin iddialarına itibar edilerek, bunların YAŞ öncesi Yaycı’nın dosyasına konduğuydu.
Doğruysa, böyle bir işlemi yapan/ yaptıran mercii, Milli Savunma Bakanı Akar ve Genelkurmay’dan başkası değildir.
Bu ise her iki makamın da ciddi bir zan altında bırakılmasıydı.
Görünen, bu yazıdan sonra 3 yıldır devam eden soğuk savaş, “Ya o, ya ben” noktasına geldi ve dün geceki operasyon gerçekleşti.
Yaycı cephesine gelince; Aynen Ulaştırma Bakanı Cahit Turhan gibi, görevden alınma kararından onun da haberi olmamış.
Yaycı’nın Ağustos’ta emekli edileceği görüşünde olan yakın çevresinin, yorum ve tepkisi de daha büyük boyutlu; Sadece FETÖ’cülerin ve Yunanistan’ın değil, ABD’nin de Yaycı’yı istemediğini savunuyorlar.
Eğer öyleyse, sadece Akar ve Genelkurmay değil, doğrudan Erdoğan da suçlanmış olmuyor mu?
Silivri’deki Barış’lara, Hülya Kılınç’a ve Murat Ağırel’e kucak dolusu sevgiler.
Müyesser YILDIZ
16 Mayıs 2020
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/ya-o-ya-ben-noktasina-nasil-gelindi-16052057.html