Kurban Bayramı’nın ilk günü… Başbakan Erdoğan “Süleymaniye’de bayram sabahı” yaptı. AB’den sorumlu Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise Brüksel’de önce bayram namazını eda etti, sonra “St. Andrew Tarikatı”nın Avrupa Parlamentosu’nda düzenlediği bir konferansa katıldı. Konferansın konusu, “Türkiye’nin AB’ye Köprüsü” olarak nitelendirilen “dini özgürlükler” idi. Egemen Bağış’a bir de “dini özgürlükler” ödülü verildi.
Yöneticilerimizin “ödül” hevesini bir kez daha kursaklarında bırakma pahasına söylemeliyiz ki, bu toplantı ve ödül maalesef Lozan’ın delik-deşik edilmesinden başka bir şey değildi. Maddeler halinde açıklamaya çalışalım:
Günler torbaya girmiş gibi, Kurban Bayramı’nın birinci ve ikinci gününe denk getirilen Avrupa Parlamentosu’ndaki toplantıyı, “Ekümenik Patrikhane”ye, yani İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi’ne bağlı olduğu açıklanan Amerika ve Avrupa Ortodoks kiliseleri düzenledi. Öncülüğünü de New York’taki “St. Andrew Tarikatı” yaptı.
Bu tablo Lozan’a aykırı, çünkü Lozan’a göre, Fener Rum Patrikhanesi sadece İstanbul’daki Rum azınlıktan sorumlu, başka Ortodoks kiliseleri üzerinde söz sahibi değil. Dolayısıyla Patrikhane’nin “ekümenik” olması ve böyle bir takdimin yapılması mümkün değil. Evet, Yunanistan eski Başbakanı Kostas Karamanlis Türkiye’ye geldiğinde Başbakan Erdoğan, “Ekümeniklik bizim sorunumuz değil, Ortodoksların kendi aralarında halledeceği mesele” demişti, ama böyle bir toplantıya Türkiye’yi temsilen bir bakanın gönderilmiş olması, bu iddiaları Türkiye’nin artık resmen kabul ettiğinin ilanıdır.
Toplantıda Türkiye’deki dini azınlıklar ele alındı. Dini azınlıklar denirken de, Müslüman Aleviler, Ermeniler, Katolikler, Rum Ortodokslar, Yahudiler, Protestanlar ve Süryaniler sayıldı. Oysa Lozan’a göre, ülkemizde üç dini azınlık grubu var; Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler… ABD-AB ve Vatikan, Lozan’ın “geniş şekilde yorumlanmasını” isteyip sadece Protestanların ve Süryanilerin değil, Alevilerin de dini azınlık kabul edilmesini istiyordu. Egemen Bağış’ın hazır bulunması sayesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bunları da kabul etmiş oldu. Yetmedi, Bağış yaptığı konuşmada “Alevi açılımı”nı anlatıp, “Sadece azınlıklar değil, çoğunluktaki Sünniler de kimliklerini ifade etmede daha iyi şartlara sahipler. Acı dolu on yılları geride bırakıyoruz” vurgusuyla, “Aleviler azınlıktır” kabulünün altını kuvvetlice çizdi.
Baş talep, her zamanki gibi Ruhban Okulu’nun açılmasıydı. Azınlık okullarının uyacağı şartlar yine Lozan’da belli. Anayasa, YÖK ve Tevhid-i Tedrisat kanunları da ortada. Ama onlar Ruhban Okulu’nun illa da Türk kanunlarına tabi olmamasını, özerk bir yapıda açılmasını istiyor. Egemen Bağış’ın toplantıda bunları söyleme yerine, “Heybeli Ada’yı benim hükümetim ya da herhangi bir hükümet kapatmadı. Mahkeme kararı sonucu kapandı. Kanunları ve yönergeleri inceliyoruz. Soruna hukuki bir çözüm arıyoruz. Ancak bu sorun ile ilgili bugün düne göre daha iyi durumdayız” diyerek Lozan’ı delme çalışmalarına bir başka “yeşil ışık” daha yaktı.
Bu toplantının gerçek ev sahibi, Bartholomeos’dan sonra “en yetkili” kişi olan ABD Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Demetrios’du. Birazdan Demetrios hakkında daha detaylı bilgi vereceğiz, ancak burada Lozan’la bağlantısına değinelim. Lozan’a göre, Fener Rum Patrikhanesi’nin Kutsal Meclis’i Sen Sinod’a sadece Türk vatandaşı Rumların atanması gerekiyor. Ancak Bartholomeos 2004’te Türkiye’ye hiçbir bilgi vermeden Sen Sinod’a aralarında Demetrios’un da bulunduğu yabancı papazları atadı. Atamaları, dönemin Dışişleri Bakanı Gül, “oldu-bitti” diye nitelendirirken, Başbakan Erdoğan, “Lozan’ın delinmesine göz yumduklarını” açıkladı. Bu gerçekten öylesine önemli bir adımdı ki, ABD Dışişleri Bakanlığı bile “T.C.’nin 80 yıllık tarihinde bir ilk yaşandığını” duyurdu. 6 yıl sonra daha geçenlerde Başbakan Erdoğan, yabancı papazların Türk vatandaşlığına geçmesi kararının alındığını açıkladı. Özellikle Demetrios’un Türk vatandaşlığına geçtiğini hiç sanmıyoruz, ancak geçmiş olsa da Devlet Bakanı Bağış’ın onun ev sahipliğindeki bu toplantıya gidişi, Lozan’a aykırı bir başka illegalitenin sineye çekilip legalleştirilmesinden başka bir şey değildir.
Bartholomeos Avrupa Parlamentosu’ndaki toplantıya katılmadı, ama bir mesaj gönderdi. Mesajında, “Türk hükümetini temsilen Egemen Bağış’ın burada bulunmasının çok önemli olduğunu” vurguladı. Demetrios ve “St. Andrew Tarikatı” da aynı “önem”e dikkat çekti. Acaba neden? Elbette ki, “Lozan’ı delik deşik eden” bu sonuçlardan dolayı!..
Helenizm ve Ortodokslığın Mimarı
İlginçtir, “St. Andrew Tarikatı”nın toplantı ile ilgili duyurularında Egemen Bağış’a “dini özgürlükler ödülü” verileceğinden hiç söz edilmedi. Ya “sürpriz” yapmak istediler veya bir “son dakika gelişmesi” oldu demek ki!..
Biraz da organizasyonun gerçek sahibi ABD’deki Ortodoks Kiliselerinin patronu Demetrios ile Egemen Bağış’a o ödülü veren “Amerika Ortodoks Kilisesi Milli Komutanı Anthony Limberakis”i anlatalım.
1928 Selanik doğumlu Demetrios, ABD’deki kiliselerin başına bizzat Bartholomeos tarafından atandı. ABD’deki Rum lobisi üzerinde çok etkili ve ABD yönetimi ile yakın ilişkileri de olan biri. Başbakan Erdoğan da 2004’te Musevilerden “cesaret ödülü” aldığı ABD gezisinde Demetrios’la bir araya gelmiş, Demetrios, ısrarla Ruhban Okulu’nun açılmasını talep etmişti. ABD’deki Ortodokslar adına Kıbrıs Rum kesimine ilk resmi ziyareti yapan, Yunanistan ve Rumlardan “Büyük Haç Ödülleri”, ABD’deki Yahudi Komitesinden ise “Isaiah” ödülü alan Demetrios, Helenizm ve Ortodoksluk davasının öncü ismi olarak da tanınıyor.
Demetrios, her yıl Yunanistan’ın milli günü dolayısıyla Beyaz Saray’da verilen resepsiyonların da baş konuğu. Geçen yıl ki resepsiyonda kendileri Obama’ya, “Fener Rum Patrikhanesi, Kıbrıs ve Makedonya konularında Büyük İskender gibi davranıp, Gordion Düğümü’nü kesmesi” tavsiyesinde bulunmuştu. Bu yıl ise Osmanlı’yı ve Osmanlı Ordusunu yerden yere vurdu. Obama da bu konuşmasından dolayı Papaza teşekkür edip Yunan’ın Osmanlı’ya isyanını şöyle övdü:
“189 yıl önce bir başka piskopos, dağlardaki bir manastırda ağaya kalktı, Yunan bayrağını eline alarak, bağımsızlık ilân etti ve demokrasinin beşiğinde yeniden demokrasiyi temin etmek için mücadeleye başladı. Burada sadece kısa bir anı kutlamayacağız, aynı zamanda Yunanistan ve halkını tanımlayan o ruhu da hatırlayacağız…”
Dr. Limberakis… Bir Başka Pensilvanyalı
Devlet Bakanı Bağış’a ödülünü takdim eden Antony Limberakis’e gelince. Tam adı Dr. Anthony J. Limberakis… Pensilvanyalı bir radyolog. 1988’den beri “Ekümenik Patriklik Tarikat Ulusal Konseyi” üyesi. Türkiye’yle de yakından ilgili. Mesela Kasım 2005’te “Washington Bölge Komutanı” Andrew Manatos’la birlikte Türkiye’ye Ankara’ya gelir ve “Amerika Ortodoks Kilisesi Milli Komutanı” sıfatıyla ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’la, “dini özgürlükler” konusunda bir görüşme yapar. Görüşmede şu başlıklar öne çıkar:
– Türkiye, Patrihane’nin ekümenikliğini tanımayı yasal gerekçelerle tanımıyor…
– Patrikhanenin mülklerine el konulmasına devam ediliyor…
– Patrik Barthlomeos sadece İstanbul’un papazı değil, o dünyadaki Ortodoksların lideri, ama Türkiye “ekümenik” sıfatını reddediyor…
– Türkiye, Ekümenik Patriklik seçimlerine müdahale ediyor ve seçilecek kişilerin Türk vatandaşı olmasında ısrar ediyor…
– Türkiye, 1971’de zorla kapattırılan Ruhban Okulu’nun açılmasını reddediyor…
Tüm bunları 27 Kasım 2005’te “ıslak imzalı” bir rapor halinde kiliseye sunan Limberakis raporun sonuna, “Büyükelçi Wilson’ın önceki Büyükelçiler Grossman, Pearson ve Edelman gibi bu dini özgürlüklerin takipçisi olacağına inandığı” notunu da ekler.
Dr. Limberakis’in çok önemli bir görüşü ve girişimi daha söz konusu… Rum ve Yunanlıların, “ikinci Kudüs” olarak niteledikleri Ayasofya’nın yeniden ayine açılmasının Türkiye’nin AB üyeliğinin bir şartı yapılması için başlattığı bir kampanya var. AB’ye sunulmak üzere hazırlanan dilekçeye (Bu metinde, Türkiye’nin AB üyesi olmak için her şeyi yaptığı hatırlatılıyor) 1 milyon imza toplanması hedefleniyor.
Bu hazırlıklar üzerine 3 Ekim 2005’te bir çağrı kaleme alan Dr. Limberakis, Aya Sofya hakkında o dilekçedeki ifadelere benzer değerlendirmeler yaptıktan sonra, sadece “kampanyanın zamanlamasını yanlış” bulduğunu belirterek, “Önceliğimiz Ekümenik Patrikliğin sorunlarının halledilmesi olmalıdır. Bunun için St. Andrew Tarikatına bağış yapın, patrikhaneye yönelik baskılar karşısında mahkemeler, ABD, Avrupa ve Orta Doğu yönetimleri nezdinde yasal girişimlerde bulunun” dedi.
Dr. Limberakis’in, cemaate, “Önce Patrikhane, sonra Aya Sofya” mesajı verdiği çok açık. İşte Devlet Bakanı Bağış’a, “St. Andrew Ödülü”, bunu söyleyen biri eliyle sunuldu. Patikhane ile ilgili talepler konusunda 5 yılda kat edilen mesafe de Avrupa Parlamentosu’ndaki toplantıyla adeta “taçlandırıldı”!.. Bu hızla giderse, 5 yıla kalmaz herhalde Aya Sofya’nın “ayine” açılmasını da sağlarlar. Ne diyelim, şimdiden “mübarek” olsun!..
Müyesser YILDIZ
17 Kasım 2010
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html
Odatv yeni link: https://www.odatv4.com/yazarlar/muyesser-yildiz/egemen-bagis–ayasofyaya-da-sira-gelecek-diyen-birinden-odul-aldi-1711101200-13837