İçeriğe geç

Erdoğan bu yaptığına da “pişman” olacak

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan özellikle yargı dizaynını getiren 2010 Anayasa referandumundan sonra, “İleri demokrasi ve hukukun üstünlüğü yönünde tarihi bir sınırı geçtik” diyordu.

Ama dün Manisa Salihli’de yeni HSYK için şöyle günah çıkardı:

“Burada bir yanlış yaptık. Nedir o yanlış? HSYK, onu da yargılayan, denetleyen bir mekanizma vardı. Biz dedik ki, demokrasi gereğini yapalım ve millete gittiğimizde Adalet Bakanlığı’nın elinde olan bu yetkiyi kalktık devrettik. Orada yanlış yapmışız. Eğer şu anda Anayasa’yı değiştirecek bir güce sahip olduğumuz anda bu yetkiyi değiştirmek durumundayız. Çünkü kimsenin denetimsiz kalmaması gerekir. Yani bu ülkede başbakan denetlenecek, bakanlar denetlenecek, parlamento üyelerinin tamamı denetlenecek, bu beyler denetlenmeyecek. Demek ki olmuyor bu iş. Bunların da denetlenmesi lazım.”

Başbakan Erdoğan’ın bir konuda daha “pişman” olup, “Bu beyler denetlenmeyecek. Demek ki olmuyor bu iş” demesi yakındır.

Hangi konuda mı? Hâkim ve Savcılara sağladığı “dokunulmazlık zırhı” konusunda.

Nasıl olmuştu, kısaca hatırlatalım: Prof. Mehmet Haberal ve birçok Ergenekon sanığı, tahliye talebini reddeden 9 hakim hakkında tazminat davası açtı. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, hakimleri tazminat ödemeye mahkum etti. Kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da onadı.

Bu arada ben de davada şüpheli veya sanık olmadığım halde 1. Ergenekon iddianamesi eklerinde açık kimliğimle telefon görüşmeme yer verererek, “görevini kötüye kullandığı” gerekçesiyle Ergenekon Savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın hakkında tazminat davası açtım.

(Davanın seyri ve sonucu için: TIKLAYINIZ)

İşte bu davalar üzerine panikleyen AKP iktidarı 14 Şubat 2011’de bir Torba Yasa içinde Hakim ve Savcılar Kanunu’nun 93’üncü maddesini değiştirerek, hâkim ve savcılara “dokunulmazlık” getirdi. Özetle, “Soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle”, hâkim ve savcılar aleyhine dava açılması önlendi, davaların muhatabının devlet olması kararlaştırıldı. Yani onların yaptığı yanlışların tüm bedeli, devletin sırtına yüklendi. Davaların da Yargıtay değil, Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmesi öngörüldü.

Savcı ve hâkimler hatalarının bedelini ceplerinden ödese, bugün Başbakan Erdoğan’ın tabiriyle, “Böyle pervasız, devlet içinde devlet gibi” hareket edebilir miydi?

O yüzden, şimdi Zekeriya Öz başta olmak üzere hakim ve savcılardan yaka silken, meydan meydan dolaşıp, onları şikâyet eden Erdoğan’ın kendi elleriyle getirdiği “dokunulmazlık zırhını” yine kendi elleriyle kaldırmasına şaşırmayacağım.

Hayırlı olacağına inandığım bu düzenleme için Erdoğan ve yeni Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a bir de tüyo vereyim.

CHP İstanbul Milletvekili Avukat Mahmut Tanal’ın, Hakim ve Savcılar Kanunu’nun 93’üncü maddesiyle ilgili olarak 4 Temmuz 2012’de verdiği bir kanun değişikliği teklifi var. (TIKLAYINIZ)

Tanal, teklifin sonunda aynen şöyle diyor:

“Hâkim ve savcıların aldıkları kararlar nedeniyle oluşan zararlarda sorumlusu biliniyorsa, doğrudan sorumlu kişiye yöneltilecek tazminat davası ile kişi kendi mal varlığıyla sorumlu olacaktır. Kendi mal varlığı ile sorumlu olacağını bilen hakim ve savcı, görevini ifa ederken daha özenli davranacak, tazminata mahkûm olma korkusu ile kusurlu veya ihmali davranıştan kaçınacaktır.”

Bakalım Erdoğan ne zaman harekete geçecek!..

Müyesser Yıldız

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html

Kategori:Uncategorized