Tarih 22 Mart 2013. ABD’nin Orta Doğu’daki tüm askeri faaliyetlerinden sorumlu olan Merkez Kuvvetler Komutanlığı’nda (CENTCOM) devir teslim töreni yapılmaktadır. Giden komutan Jim Mattis, gelen Lloyd Austin’dir.
Dönemin ABD Savunma Bakanı Chuck Hagel, bu iki generali şöyle tanıtır:
“On yıl önce, hem Jim Mattis hem de Lloyd Austin Irak çölündelerdi; Fırat Nehri’nin karşı taraflarında, birliklerinin Bağdat’a gidişlerine önderlik ediyorlardı. Bugün, savaşla sınanmış bu liderler tek bir sahneyi paylaşıyor; biri seçkin bir komutanlık görevini yerine getirmiş, diğeri ise onun yerine geçmeye hazır.”
Konuşmasının devamında General Austin’in komutanlık görevine gelişini, sadece deneyimine değil, aynı zamanda liderliğine de bağlayan Bakan Hagel, “Sakin tavırları, stratejik vizyonu, bölgesel deneyimi ile bilgisi ve kanıtlanmış muhakemesiyle General Austin’in, sorumluluk bölgesinde dramatik bir değişimin, meydan okumanın ve karışıklığın olduğu bir zamanda bu komutanlığa liderlik etmeye hazır olduğuna eminim.” der.
General Austin ise Irak’ın işgâli ile ve eş zamanlı yürütülen Afganistan operasyonlarında CENTCOM’un rolünü ve önemini vurgulayıp, şunları söyler:
“Ulusumuzun üniformasını giymek ve Amerika’nın oğulları ve kızlarının yanında liderlik etmek ve hizmet etmek hayatımın en büyük ayrıcalığıydı. Bu birinci sınıf teşkilatın komutanı olarak şimdi hizmet etme fırsatına sahip olmaktan onur duyuyorum.”
Evet, sadece Irak’ta değil, Suriye’de de çok “dramatik” değişimlerin yaşandığı bir dönemde, 2013-2016 yılları arasında CENTCOM Komutanlığı yapan Austin, dün itibariyle artık resmen ABD Savunma Bakanı.
Sadece 2003’teki Irak işgâlinde rol almadı. CENTCOM’un başına gelmeden önce, 2010-2011 yılları arasında; yani Obama Başkan, Biden da Başkan Yardımcısı iken Irak’taki ABD güçlerinin komutanlığını da yürüttü.
Peki CENTCOM Komutanlığı döneminde neler yaşandı?
Irak’taki faaliyetlerinin yanısıra Suriye’de PKK/YPG’nin eğit-donat programını uygulamaya koydu… Barzani Peşmergelerinin, Kobani’yi kurtarmak üzere “Biji Obama” sloganlarıyla Türkiye topraklarından geçişi onun döneminde oldu… Yine onun döneminde gerek Barzanilerin el koymak istediği Türkmen şehri Kerkük’ün akıbeti gerekse “Barzanistan” ile Suriye’nin kuzeyinin birleştirilmesi planlarında kilit konumda olan Sincar (Şengal) IŞİD’den kurtarıldı, ama PKK’nın eline geçti!..
Sincar’ı Kim Kurtardı?
Austin şimdi Savunma Bakanı ve gündemimizde yine Sincar var. O yüzden Sincar nasıl kurtarıldı, sonrasında neler oldu; kısaca hatırlatalım.
Yıllardır, “Kandil’i temizlemek için yeterli gücümüz yok.” diyen Mesut Barzani, IŞİD’le mücadele için 50 bin kişilik güç oluşturdu. 2015 Kasım’ının ilk haftasında da Sincar kurtarıldı. Medyamız bu gelişmeyi, “Peşmerge güçlerinin başarılı askeri harekâtı” diye aktarırken, peşmergeleri Türk Özel Kuvvetleri’nin eğittiği belirtildi. Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu da Barzani’yi arayıp kutladı ve “Sözkonusu operasyondaki başarının münhasıran peşmerge güçlerine ait olduğunu” vurguladı.
Oysa -resmiyette reddedilse bile- operasyonda PKK’nın oluşturduğu Şengal Savunma Güçleri’nin (YPŞ) de yer aldığı biliniyordu. Nitekim ABD cenahında, “PYD-PKK’nın, Barzani’ye bağlı peşmergelerle birlikte Ezidi kenti Sincar’ı IŞİD’den geri alması” övülüyor ve bunun “Batı için Kobani’den sonra IŞİD’e karşı ikinci büyük başarı” olduğu belirtiliyordu.
Operasyon başladığında HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın Twitter hesabından, “Peşmerge ve gerilla Şingali DAİŞ’ten temizlemek için ortak operasyon başlattı. Allah yardımcıları olsun, beraberlikleri de daim olsun.” mesajı paylaştığını, Sincar’ın kurtarılmasından sonra Talabani’nin partisi KYB Politbürosu’nun ise “Gerilla, YPG savaşçıları ve Peşmergeyi” tebrik edip, “Gerilla ve Peşmerge arasındaki uyumun korunmasını” istediğini de kaydedelim.
Tam 1 yıl sonra, Sincar’ın PKK’nın eline geçtiği ve burada “İkinci Kandil” kurulduğu konuşulmaya başlandı.
O vakitler Başbakan olan Neçirvan Barzani, şunları söyledi:
“PKK’nın Sincar’daki varlığı bölgede istikrarsızlığa sebep oluyor. Sincar’ın yeniden inşa edilememesinin sebeplerinden biri de PKK’nın oradaki varlığıdır. PKK’nın şunu anlaması lazım; halkın yararı için bölgeden çıkması gerekiyor. Sincar’ın nasıl yönetileceğine, Sincar halkı karar vermeli. Bu yüzden Sincar’a müdahale eden güçler orada kalmamalı. Bize göre, PKK’nın Sincar’da kalmasına gerek yok. Bölgeden çıkmalıdırlar.”
Barzani’nin sözleri Ankara’yı memnun etti. Dönemin Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak şu açıklamayı yaptı:
“Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız çeşitli defalar ilân ettiler, MGK’nın çeşitli toplantılarının sonuç bildirisinde bunları açıkladılar; Şengal’de yeni bir Kandil oluşumuna asla müsaade etmeyiz. Bu, ülkemize yeni bir mikrop yuvası kapısı açmak demektir. Ülkemize yeni bir mikrop sirayet edecek bir merkezin oluşmasına Türkiye Cumhuriyeti hükümeti asla müsaade etmez. Tabii Barzani kendi egemenlik sınırları içerisinde olduğu için kendi görevini yapıyor. Sayın Barzani’nin başarılı bir netice alması en büyük dileğimiz, ama olmadığı takdirde bunun gereğini Türkiye TSK marifetiyle yerine getirecektir.”
ABD’nin yeni Savunma Bakanı Austin’a dönelim. Gerek o süreçte gerekse sonrasında sık sık Erbil’e gidip Mesut Barzani’yle görüştü. IŞİD’le savaşta elde ettiği başarılardan dolayı Barzani ve peşmergeyi kutlayıp, ABD’nin peşmergeye desteğinin süreceğini bildirdi.
Obama Ve Biden Türkiye’den Ne İstedi?
Bir başka olayı daha hatırlatalım. Musul yakınlarında Beşika Üssü’müz vardı ve askerlerimiz, peşmergeleri burada eğitiyordu.
Sincar operasyonunun birinci ayında, önce dönemin ABD Başkan Yardımcısı Biden, “Irak topraklarına Bağdat’ın rızası alınmadan giren Türk askerlerinin bir an önce bölgeden çekilmesi gerektiğini” söyledi. Ardından Erdoğan’la telefonla görüşen Başkan Obama, Türkiye’nin Irak’taki birliklerini çekmesini, ayrıca Irak’ın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı göstermesini istedi. Irak yönetimi de aynı talebi dillendirip, aksi halde BM Güvenlik Konseyi’ne başvuracağı uyarısında bulundu.
Hemen geçen yılın ikinci yarısında Irak yönetimi ile yaşadıklarımıza geçelim.
Irak’ın kuzeyindeki PKK’lı teröristlere yönelik Pençe-Kartal ve Pençe-Kaplan operasyonları başlatılınca, “Irak’ın egemenliği ihlâl edildiği” gerekçesiyle Bağdat Büyükelçimiz Fatih Yıldız iki kez Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.
11 Ağustos’ta Erbil’deki Sidekan bölgesine SİHA ile düzenlenen operasyonda, teröristlerle birlikte olan Iraklı 2 komutanın da öldüğü ortaya çıkınca, Türkiye’ye nota verildi… Operasyon “düşmanca tutum” olarak nitelendirildi… Türkiye’nin Irak’taki güçlerini çekmesi konusunda ikna için Arap müttefiklerinden destek istendi… Fransa da Türkiye’ye tepki gösterdi.
O günlerde Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın önce Bağdat’a, ardından Erbil’e gitme programı vardı. Ancak Irak yönetimi, “protesto” için bu ziyareti iptal ettiğini duyurunca, Akar gidemedi.
Irak ve Barzaniler Sincar’a Operasyona İzin Verir Mi?
İşte 5 ay önce yapılamayan o ziyaret geçen hafta gerçekleşti; Akar, bu defa Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’le Bağdat ve Erbil’e gitti. Türk heyeti Başkan Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani’den önce ABD’nin yeni Savunma Bakanı Lloyd Austin’in yakın dostu, eski Başkan Mesut Barzani’yle görüştü.
Bu görüşmelerden sonra Akar, “Önümüzdeki dönemde Türkiye-Irak, Türkiye-Erbil işbirliğinin, terörle mücadele konusunda çok önemli birtakım gelişmelere sebep olabileceğini” müjdelerken, Sincar konusunda şunları söyledi:
“Görüşmelerimizde Sincar konusunu da gündeme getirdik, bazı bilgileri aldık. Şu an içinde bulunduğumuz durumda teröristlerin özellikle Sincar çevresinden tamamen ayrılmadığına dair bilgilerimiz var. Bu konuda özellikle Bağdat yönetimi, çalışmalarını sürdürdüklerini ifade ettiler. Önümüzdeki dönemde alınacak bazı tedbirlerle, teröristlerin buradan çıkmalarının sağlanacağı yönünde bilgi verdiler. Olayları yakinen takip ediyoruz. Bu konuda herhangi bir şekilde bizden yardım, destek isterlerse bunu da sağlamaya hazır olduğumuzu kendilerine ifade ettik.”
Haliyle bu açıklamalar, “Sincar’a ortak operasyon sinyali mi?” olarak yorumlandı ve konu dün Cuma namazı çıkışında Erdoğan’a soruldu. Erdoğan da ortak operasyonları yapmaya her zaman hazır olduklarını, ancak bu operasyonların açıklamak suretiyle yapılamayacağının altını çizerek, “Her zaman benim bir sözüm var. Nedir? Bir gece ansızın gelebiliriz. Olay budur.” karşılığını verdi.
Geçmişte Erdoğan, Obama için defalarca, “Bizi, PYD ve YPG konusunda aldatmıştır.” dedi mi? Dedi…
Obama’nın Kobani’ye uçaklarla silah, mühimmat indirdiğini; oradakilerin de “adeta ülkemize bir huruç harekâtı başlattığını” söyledi mi? Söyledi…
Amerika’nın “bir müesses nizamı, yani derin devleti” olduğundan yakındı mı? Yakındı…
Şimdi o dönemin sahadaki en etkili ve yetkili ismi Austin en tepeye getirilmiş, ABD her daim -değil Kandil- sınırlarımızın dibindeki operasyonlara karşı çıkmışken, Türkiye’nin Sincar operasyonuna katılmasına izin verir mi?
“Barzanistan” Başbakanı Mesrur Barzani’nin, henüz İstihbarat Başkanı iken, Obama’ya, “PYD yerine Peşmerge ile çalışarak, Türkiye’yle aradaki sorunu ortadan kaldırabilirsiniz.” teklifinde bulunduğunu, ayrıca ABD-Fransa öncülüğünde Barzanilerin desteklediği Suriye Kürt Ulusal Konseyi’nin (ENKS) PYD ile birleştirilmesi planlarını dikkate alırsak; neden olmasın?!
Türkiye’nin katkılarıyla, Irak’ın kuzeyi ile Suriye’nin kuzeyinin birleşmesindeki bu kilit nokta PKK’dan kurtarılıp, tümüyle “Barzanistan”ın kontrolüne geçer…
Böylece de “Terör koridoru” engellenmiş, ama “Barzani koridoru” kurulmuş olur!..
Hasılı; Akar’ın Erbil ziyaretinin perde gerisinde bu mu vardı, yoksa bölgenin hamisi ve yeni mevkidaşı Austin’e sadece “sıcak” bir selâm mıydı; zamanla anlayacağız.
Müyesser YILDIZ
23 Ocak 2021
Odatv link: https://odatv4.com/akarin-erbil-ziyaretinin-abd-secimleriyle-ne-ilgisi-var-23012128.html