İçeriğe geç

Barbaros’un Torunlarını Kim Boğdurtuyor?

Darbe davaları adı altında yürütülen operasyonlar en çok Deniz ve Hava Kuvvetlerini vurdu. Cuma günü Silivri salonunda hüküm açıklandıktan sonra Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın can damarı Plan-Prensipler Başkanı Tümamiral Cem Gürdeniz’in, “Deniz Kuvvetleri tamamen çökertilmiştir…” haykırışının bir sebebi olmalıydı.

Denizciler için şöyle denir:

“Batan, çürüyen bir gemiyi 5 yılda yeniden yaratırsınız, ama denizci yetiştirmek için 30 yıl gerekir…”

Denizcilerin hedefte olmasının sebebi sadece “altın nesil” veya “İmam-Hatipli” olmamaları değil.

Cuma günkü karar duruşmasında bana bir mektup yazan Gölcük Ana Üs Komutanı Tuğamiral Ali Sadi Ünsal, “Aslında yapılmak istenen 2000’e yakın Deniz Kuvvetleri personelinin tasfiye edilmesidir” iddiasında bulunuyor. Vahim ötesi. Peki ama neden? Sebep çok.

* * *

Türkiye’nin yılllardır “deniz hâkimiyeti kuramı”nı ihmal edip, karaya sıkıştırıldığını farkeden Deniz Kuvvetleri atağa kalktı; Barbaros’un “Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur” politikasına dört elle sarıldı. Karadaki doğal kaynaklar tükenmiş; emperyalizm denizlere, okyanuslara saldırmaya başlamıştı. Biz de “haddimizi aşıp” okyanuslara çıkmalıydık. Çıkıldı da. O okyanuslarda dolaşan komutanlar şimdi Hasdal’da, Hadımköy’de, Maltepe’de.

ABD-AB ve NATO yıllardır Montrö’nün ortadan kaldırılmasını istiyor. İlk hedefi de Karadeniz. ABD gemileri olmasa da bari NATO gemileri Karadeniz’de dolaşsın denildi. Geçmiş hükümetler, bilhassa Deniz Kuvvetleri direndi. Ya bugün? Bilmiyoruz.

Şimdilerde vahim ötesi bir iddia daha konuşuluyor. Başbakan Erdoğan’ın gitmesi beklenirken Cumhurbaşkanı Gül’ün katıldığı, 20-21 Mayıs’ta Şikago’da yapılan NATO toplantısında bu konuda da anlaşma sağlandığı öne sürülüyor. 3 NATO fırkateyninin yakın zamanda 21’er günlük partiler halinde Karadeniz’e çıkmasının önü açılacakmış. Şikago Zirvesi sonuç bildirgesine baktım. Toplam 65 maddelik bildirgenin 48. maddesi Karadeniz’le ilgili. Bölgenin Avrupa-Atlantik güvenliği için çok önemli olduğu belirtildikten sonra “katılımcı mekanizmaların etkin kullanımı yoluyla bölgesel işbirliğinde ilerleme beklendiği” vurgulanıyor.

Gazetelerde manşet, “Balyoz davası NATO’yu da vurdu” diye. NATO’da görev yaparken kendi ayaklarıyla gelip teslim olan komutanların 13 ila 18 yıl hapis cezasına çarptırılmasına timsahın gözyaşları misali ağıt yakılıyor. Kimin vurulduğu belli, ya vurdurtan?

* * *

ABD’nin Irak’ı işgal edebilmesi için hazırlanan 1 Mart tezkeresi kapsamında Trabzon Limanı da hedefteydi.

Mustafa Kemal’in Milli Mücadele sürerken, “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da kulağım İnebolu’da …” demesi boşuna değildi. Türkiye sırtını Karadeniz’e dayamıştı; güvenlik seddi orasıydı.

Deniz Kuvvetleri, ABD’nin Trabzon’u istemesi üzerine ani bir hamleyle Trabzon’a üslendi. Trabzon’da Oruç Fırkateyni’nde basın toplantısı düzenleyen dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ bugün Silivri’de.

Deniz Kuvvetleri’nden bir atak daha. Sırtını ABD ve İsrail ortak şirketi Noble’ye dayayıp Akdeniz’de hakimiyete girişen Rum kesimine karşı Akdeniz Kalkanı oluşturdu.

* * *

Deniz Kuvvetleri üzerindeki büyük operasyon 2010’dan sonra başladı. 2011-2012 itibarıyla da NATO üssünün bulunduğu İzmir’e yayıldı. Gölcük Ana Üs Komutanı Tuğamiral Ali Sadi Ünsal’ın iddiasına göre, “Hedefte 2000’e yakın denizci var”.

AB’nin 2009 Türkiye İlerleme Raporu’nun 32’inci sayfasından bir cümle aktarsam:

“Türk donanması, rapor döneminde birçok kez Güney Kıbrıs Rum Yönetimi için petrol arayan sivil gemileri engellemiştir…”

Bu da 2011 İlerleme Raporu’nun 43. sayfasından:

“Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, karasuları ve hava sahasının Türkiye tarafından ihlal edildiğini bildirmiştir…”

Barbaros’un torunlarını kimlerin boğdurttuğunu bilmem anladınız mı?

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ

25 Eylül 2012

Kategori:Uncategorized