Türkiye 5 yılda zıvanadan çıktı. Ama bu zıvanadan çıkışa, “Türkiye’yi normalleştirdik” diyorlar.
Zıvananın normalleşmesinde, The Taraf isimli gazetenin “katkıları” unutulmaz. Türkiye bu medya-mahkemesinin “eseri” Silivri-Ergenekon’undan “adil” bir biçimde çıkmaya çalışırken, The Taraf’ta deprem olmuş, “ele başları” istifa etmiş. Yorumlar çeşit çeşit; Elebaşlarının işinin bittiğini söyleyenler de var, bizzat Erdoğan tarafından “bertaraf” edildiklerini savunanlar da.
Emperyalizmin değişmez ilkesi(!); Eğer “misyon” devam ediyorsa, yorulan, deşifre olan dinlenmeye, unutturulmaya çekilir… Misyon uğruna dere geçerken at bile değiştirilir… Türkiye’de ise artık dere değil, adeta okyanus geçilmek üzere olunduğuna göre?!
-İshak Alaton ve Taraf-
En iyisi The Taraf’ta olanları anlama kılavuzu çıkarıp, yorumu sizlere bırakayım.
Leyla Zana’yı alnından öpüp, Güneydoğu’da referanduma gidilmesini öneren, yeni Anayasa hazırlattıklarını açıklayan, her fırsatta Türk tarihini aşağılayan Soros’un Türkiye temsilcisi TESEV’in Türkiye kurucusu, Yahudi asıllı işadamı İshak Alaton’u tanıyorsunuz.
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı 24 Mayıs 2009’da Alaton’la bir röportaj yapar. TESEV’in kuruluşu ve misyonundan, turuncu devrimlere, Ergenekon davasından Güneydoğu’daki kuyulardan çıkan kemiklere, muvazzaf askerlerin tutuklanmasından hukuk devletine duyulan güvenin artacağına onlarca konuyu konuşurlar. Türkiye’nin dönüştürülmesini engelleyen “sinir uçları” ile Taraf Gazetesi’nin misyonu ve geleceği de masaya yatırılır.
Alaton mesela Ergenekon davası için şu yorumu yapar:
“Ben bu davanın Türkiye için bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum. Çünkü şimdiye kadar bu kadar açık ve şeffaf tahkikat yürütülmedi. Bunun neticesinde de insanlar hukukun egemen oldukları bir ülkede yaşadıkları neticesine varabilecekleri yolunda bir inanca geldi. Ben de onların içindeyim.”
Muvazzaf askerlerin tutuklanmasına, “Ülkenin demokratikleşmesi, kendi içerisinde barışı geliştirmesi yolunda önemli adımlardır” diye sevinir.
Ardından tüm bunların “hukuk devletine duyulan güveni” nasıl arttıracağını şöyle savunur:
“Hukuk devletine olan güveni arttıracağı gibi, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğu noktasına belki gelinecek. Türkiye’nin buna çok ihtiyacı vardı… Onun için bu davanın da demokrasi yolunda büyük bir hizmette bulunmakta olduğuna inanıyorum.”
Silivri’de 13 Aralık gününe tanık oldunuz; Olanlar, adalete güvenin mi, adaletin cenazesinin kaldırılması “töreni” miydi?
Alaton’un The Taraf’la ilgili görüş ve çabalarına geçelim. Bu gazeteye verdiği önemi, mali açıdan yaşadığı (Gazete ekibinin parasızlıktan ayrıldığı söyleniyor ya) sıkıntılar hakkında özetle şunları söyler:
“Taraf Gazetesi’nin varlığımı önemsediğimi her zaman söyledim ve buna devam da ediyorum. Yabancı dostlarım beni ziyaret ettikleri zaman, fırsat buldukça Taraf gazetesinin Türkiye’ye çok önemli hizmette bulunmakta olduğunu açık bir şekilde ifade ediyorum. Türkiye’nin demokratikleşmesi, şeffaf ve saygın bir ülke olma yolundaki arayışına Taraf önemli katkı sağlıyor. Mali açıdan yaşadıkları sıkıntıyı hallettiler. Hallettiklerini büyük bir mutluluk içerisinde duydum. Ben değil, başka iş adamları gazetenin maddi imkânlarını desteklediklerini bana ifade ettiler. Özellikle memnun oldum. İlan bakımından da çok büyük bir sıkıntı çekmediklerini söyleyebiliriz.”
-Gülerce’ye Göre, The Taraf’ın Misyonu-
Cemaatin etkili isimlerinden Zaman Yazarı Hüseyin Gülece de 1 Temmuz 2010’da “Müslüman Demokratlar” başlıklı yazısının satır aralarında özellikle Ergenekon davaları temelinde Taraf’ı sahiplenirken, bu gazeteye sahip çıkmayanları (Şayet The Taraf’ın bertarafı Başbakan Erdoğan’ın operasyonu ise daha da bir önemli) ise şöyle suçlar:
“Ergenekon dava süreci de gösteriyor ki, hepimiz, her kurum demokratlık sınavından geçiyor. Kimileri, vesayet ile demokrasi arasındaki maçın nasıl biteceğini kestiremedikleri için ilkesiz duruşlar sergiliyor. Mesela Taraf gibi, bugün demokratikleşme sürecinde ilkeli ve cesur duruşuyla medyada ayrı bir yeri olan gazeteye, reklam vermekten kaçınan işadamları var. ‘Ergenekon ters tepebilir, asker geri dönebilir’ diye hesap yapanlar var. Bürokraside de, yüksek yargıda da, medyada da, iş dünyasında da var böyleleri… Ne diyelim, herkes kendisine yakışanı yapar.”
Aslında The Taraf’ın sahibi Başar Arslan’ın “istifalar” üzerine yaptığı şu açıklama her şeyi anlatıyor:
“Taraf yoluna devam edecek. Çok büyük hizmetleri oldu, çok önemli işler yaptılar. Türk demokrasi tarihine geçtiler. Ama yoruldular, geldiğimiz noktada bir anlayış farkı oluştu. Aslında Türkiye için şaşırtıcı olan bu karar, bizim için gazete içinde planlanmış bir şeydi.”
The Taraf’ın bundan sonraki misyonu hakkında tahminde bulunmak için Gülerce’nin “Müslüman Demokratlar” yazısına ilave olarak, İshak Alaton’un yine o röportajda vurguladığı iki hususu dikkatinize sunmak isterim.
Alaton, daha 2009’da hükümetin “yeni anayasa için daha cesur olmasını” istedi. 3.5 yıl geçti, Erdoğan beklenen “cesareti” gösteremedi.
Alaton ayrıca Ali Babacan’ın yeniden ekonominin başına geçmesini alkışlamakla kalmayıp, onu şu sözlerle övdü:
“Çok faydalı oldu. Çünkü Babacan’ın hem ekonomide tecrübesi var, hem gençliğin verdiği heyecan var. Bir de yapma azmi var. Tüm bunları yan yana koyduğunuz zaman muhakkak ki çok iyi neticeler alacak bir beklentim var Babacan’dan.”
Naçizane kanaatim, sadece The Taraf değil, Cumhurbaşkanı Gül ve Ali Babacan’ı da daha bir dikkatle izleyelim derim. Hani en başta, Türkiye için dere değil, artık okyanus aşılıyor” tespitini yapmıştım ya, işte öyle bir şey!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
15 Aralık 2012