PKK’nın Kandil’deki başı Murat Karayılan da doğruladı; iktidarın terör örgütüyle görüşmeleri Kasım ayından beri sürüyormuş. Karayılan’ın iddiasına göre, “PKK’nın silah bırakması değil, silahlı güçlerini sınır dışına çekmesi” isteniyormuş.
Karayılan’ın şöyle bir yorumu da oldu:
“Şimdi bölgede Türkiye’nin, ABD’nin de öngördüğü rolü oynayabilmesinin önünde PKK engel olarak görülüyor. Bu nedenle PKK’nın ya tasfiye edilmesi ya da mücadelesini durdurması gerekiyor. Onların çıkarları bunu gerektiriyor.”
Görüşmelerin Kasım’da başlaması… Silah bırakma değil, PKK’nın sınır dışına çekilmesi… ABD’nin Türkiye’ye öngördüğü rol… Üzerine, Başbakan Erdoğan’ın her tarafının “böceklerle” donatıldığını açıklamasını ekleyelim…
“Paket” program niteliğindeki bu gelişmeler arasında acaba nasıl bir bağlantı var ve kimin eli kimin cebinde?
Ekim ayı ortalarına gidelim. ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone televizyonların Ankara temsilcilerini topladı. Büyükelçiye: “El Kaide lideri Usame Bin Ladin’i yakalayan ABD nasıl oluyor da PKK’nın yönetim kadrosundaki Murat Karayılan ve diğerlerinin yakalanmasında Türkiye’ye gerekli yardımı yapmıyor?” şeklinde bir soru yöneltildi, o da şu önemli açıklamayı yaptı:
“Türk hükümetiyle PKK ve Kandil konusundaki tüm istihbarat bilgilerini paylaşıyoruz. Daha da fazlasını önerdik. Bin Ladin’in yakalanmasında, çoklu disiplinli yaklaşım sergiledik. Türk hükümetine de PKK ile mücadele konusunda önerimiz oldu; kullandığımız taktik-teknik-prosedürleri paylaşmayı önerdik. Ancak Türk yetkilileri mücadelelerini yasalara, deneyimlerine göre yapıyor.”
Ricciardone, PKK’yla mücadele konusunda ABD’ye yönelik şüphenin kendisini üzdüğünü, hatta “sinirlendirdiğini” de vurguladı.
Bunun üzerine Başbakan Erdoğan: “Kendilerinin Bin Ladin ile ilgili uygulaması kendi şartları içinde değerlendirilir. Bizim bölgede terörle mücadelemizin de kendi şartları içinde değerlendirilmesi farklılık arz eder. PKK liderleri Bin Ladin gibi bir evde yaşamıyor, mağaralarda yaşıyor; bu nedenle bin Ladin modeli doğru model değil.” diyerek öneriyi reddettiklerini açıkladı.
Erdoğan’ın, Bin Ladin önerisini reddetmesi konusunda ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey de konuştu ve şunu söyledi:
“Bu Başbakan Erdoğan’ın ülkesi. Yaklaşımını sorgulayamam. İşini de son derece iyi yapıyor. Biz ortaklarımıza teklif ederiz. Kaldı ki, Türkiye sadece yakın bir ikili ortak değil, NATO ittifakından ortak. Onlara tecrübelerimizi paylaşmayı öneririz. Bazen önerilerimizi kabul ederler, bazen de etmezler. Ben bundan bir iletişim kopukluğu olduğu sonucunu çıkarmam.”
Peki, Erdoğan bu öneriyi neden reddetmişti?
Taraf Gazetesi’nin polis kökenli yazarı Emre Uslu tam da o günlerde ilginç bir yazı yazdı. Erdoğan’ın reddinin en büyük nedeninin ABD’ye güvenmemesi, ayrıca kendisine yakın PKK’lıları koruyup kollamak isteyen MİT tarafından “Türk planı” adı altında yanıltılması olduğunu öne süren Uslu, bu gidişatın sonucu hakkında ise şu kehânette bulundu:
“Erdoğan’a Öcalan’ın karşısında diz çöktürüp, yardım diletecekler. Ölüm oruçlarıyla Adalet Bakanı bu konuma düşmüştür. Yakında Erdoğan’a da Öcalan’ın karşısında diz çöktürecekler. Erdoğan sırlarıyla, siyasi geleceği arasında bir tercih yapmak zorunda kalabilir. Kasım sonuna kadar ne olacağı belli olur…”
Ha “ABD planı”, ha “Türk planı”; tüm yollar Türkiye’ye “diz çöktürmeye” çıkıyor. İşte her şey belli oldu!..
Bir şey hariç: Erdoğan’ın etrafını kim/kimler böceklerle donattı? Cemaat olmadığını kendisi açıkladığına göre, kimler veya hangi merkez?
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
7 Ocak 2013