Görünürde Ankara ile Washington arasındaki en önemli sorun, ABD’nin bölücü terör örgütü PKK/YPG’ye silah yardımı yapması.
Nihayet Erdoğan, son New York ziyaretinde Başkan Biden’le görüşemeyince bu konuyu bir kez daha gündeme getirip, “ABD’yle gidişat pek hayra alamet değil.” dedi ve yüzünü Putin’e çevirdi.
Oysa tam o günlerde terör örgütünün Suriye’de kurduğu sözde demokratik meclisinin başkanı İlham Ahmed, “Rojava özerk yönetiminden” bir heyetle birlikte Rusya Dışişleri Bakanlığı’nın resmi davetlisi olarak Moskova’ya gitmiş, hemen ardından Washington’a geçip Beyaz Saray’da ağırlanmıştı.
Amerikalı Lawrence’ın Keşfi
Erdoğan, Çarşamba günü Putin’le başbaşa yaptığı görüşmenin ardından beraberindeki gazetecilere, ABD ve Rusya’nın terör örgütüyle ilişkisine dair açıklamalar yaptı.
Rusya’ya ilişkin sadece, “Benim özellikle üzerinde durduğum bir diğer konu da PKK/YPG’nin Moskova’da olmasıydı. Bunu kendilerine hatırlattım.” dedi. Ancak gazeteciler sormadığı için Putin’in ne karşılık verdiğini öğrenemedik!..
ABD’ye gelince; şunları anlattı:
“Aynı şekilde bu örgüt ABD’de de Beyaz Saray’da ağırlandı. Burada da bunlara ilgi, maalesef ileri derecede. Malum Amerikalı McGurk denilen bir adam var. Bu adam terör örgütlerinin adeta sevk ve idaresini yapıyor… Bu aslında teröre destek veren bir isimdir. Bu adam PKK/YPG/PYD’nin adeta yönetmeni durumundadır. Tabi benim bu ifadem birilerini ciddi manada rahatsız edecektir. Bunu da biliyoruz. Ama terör örgütleri ile el ele, kol kola oralarda dolaşan adamdır bu. Benim teröristlerle mücadele verdiğim bir bölgede bunun onlarla kol kola dolaşması beni ciddi manada rahatsız etmektedir. Şu anda da onun bu terör örgütleriyle iç içe olması, beraber olması, konumunu zaten ifade etmektedir.”
Erdoğan’ın bu sözlerinden sonra medyamız Obama ve Trump döneminde ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi olan, Biden’la birlikte statüsü “Ortadoğu ve Kuzey Afrika Koordinatörlüğü’ne”, yani “BOP patronluğuna” yükseltilen Brett McGurk’u tanıtma seferberliği başlattı.
Önce Hürriyet, “Kim bu McGurk? Irak’ı böldü, YPG için DEAŞ’ı yarattı” başlığıyla McGurk’un sicilini çıkardı.
Ardından İktidarın amiral gazetesi Sabah, “Ortadoğu’nun mikseri” McGurk’un “Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtan İngiliz casus Lawrence benzetildiğini” vurguladı. Oysa biz daha Nisan 2018’de, bu şahsın sık sık Ankara’da ağırlanmasını eleştirip, “Kürdistanlı Lawrence”la kimin, neyi görüştüğünü sormuştuk.
Sabah’ın haberindeki şu ayrıntının da altını çizelim; “McGurk’un, şimdilerde ABD ve Rusya’nın Suriye’de yapmak istediği işbirliğinde pazarlıkları yürüttüğü” kaydedildi.
Bunlar Niye Hatırlanmadı?
Erdoğan’ın işaret fişeğinden sonra medyanın McGurk keşfi, “Evet, ama yetmez” niteliğinde; çünkü onunla ilgili başka önemli detayları nedense hatırlatmadılar. Neleri mi?
Örneğin; Erdoğan’ın, Eylül 2016’da yine BM toplantısı için gittiği New York’ta dönemin Başkan Yardımcısı Biden’la yaptığı görüşmede hazır bulunan bu şahsı, terör örgütünden plaket aldığı için ağır bir şekilde eleştirip, “Bir daha yapma” diye uyardığını…
Yine bu şahsın 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sadece 3 ay sonra şu ilginç değerlendirmeleri yaptığını:
“Temmuz’un ilk haftası Türkiye’deydim ve olağanüstü toplantılarım oldu. İncirlik Hava Üssü’nün açılması, sınırdaki işbirliği için Türklerle çok sıkı çalışmıştık. Yolladığım raporda, karşılıklı menfaatlere dayalı doğru yolda bulunduğumuza dair Türklerle o güne kadar yaptığımız en iyi toplantılar olduğunu söyledim. Dört gün sonra Türkiye’de darbe oldu. Darbe gecesi Moskova’daydım. Ne olduğunu bilmiyorduk, her şey çok hızlı değişti… Bu, ülkenin tarihinde travmatik bir olay. Ve bu artık benim Temmuz’un ilk haftasında bulunduğum ülkeden farklı bir ülke. O yüzden işler hızlı değişiyor. Ben Temmuz’un ilk haftası Türkiye’deyken Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkiler sıfırın altıydı. Ve şimdi Rusya ile Türkiye bizim tahminimizden daha ileride bir yerdeler… Türkiye’nin DEAŞ’a karşı bir şey yapmadığını çok duyuyorum. Size söyleyeceğim; şu anda yaptkları, Türkiye şu anda bu teröristlere karşı savaşıyor, kayıp veriyor ve biz de sahada onların yanındayız. Bu belirgin bir gelişme. Uzun süredir onları bu konuda teşvik ediyorduk. Sonunda oradalar ve birlikte yapıyoruz. Bunu devam ettirmeliyiz.”
Keza 2014’teki Kobani operasyonu hakkında şunları söylediğini:
“Kürtlerin önünde tarihi bir an var. Ama birden bire farklı partiler arasında bölündüler. 2014’te DEAŞ ilerliyorken ve Suriye’nin Türkiye’yle olan tüm sınırını temizlemek üzerelerken, son hedefleri olan, Kobani diye bir kasaba kalmıştı. Ve bölgeye binlerce savaşçı gönderiyorlardı. Doğrusu, pek umudumuz yoktu. Doğu Kürdistan’da birlikte çalıştığımız, Kürdistan Yurtseverler Birliği diye bilinen bir Kürt partisi, Kobani’deki insanları tanıyordu. İrtibata geçip durumu öğrenebildiler. Oradaki bu insanlara yardım edebileceğimiz bir durumdu. Havadan askeri malzeme gönderebilirdik. İletişim geliştirip savaşmalarına yardım edebilirdik. Çok umutsuzdu durum. Ama Başkan Obama bir karar verdi. Ve kararı verdiğinde ben de odadaydım. Havadan malzeme yardımı yapıp savaşmalarına katkı için irtibat kuracaktık. Türklerin de bundan rahatsızlık duymamalarından emin olmamız gerekiyordu. Irak Peşmerge kuvvetlerini Türkiye’nin güneydoğusundan Kobani’ye yollayıp Kobani’deki savaşta oradakilere yardım etmek için Türkler, Kobani’deki insanlar ve Iraklı Kürtlerle çok sıkı çalıştık. Kürt birliği için olağanüstü bir andı.”
McGurk’un, İktidar medyasının “unuttuğu” başka hangi icraatları oldu?
Mayıs 2017’de Erdoğan, Beyaz Saray’da Trump’la ilk görüşmesini yaparken, Suriye’de teröristlerle toplantı düzenledi. Bunun üzerine Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, McGurk’un PKK/PYD’ye açıkça destek verdiğini belirtip, görevden alınmasını istedi. Ancak ABD’den, “McGurk’un arkasındayız” cevabı geldi.
Ocak 2019’da, “Türkiye, Suriye’de güvenilir partner değil.” deyince, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’dan, “Türkiye’ye karşı suçlamaların anlamsız. PKK propagandası yapıyorsun. Türkiye, yüz binlerce Suriyeli Arap, Kürt, Asur ve diğerlerinin hayatını kurtardı. PKK’ya yeni bir hayat vermek istiyorsun. Bu olmayacak.” karşılığını aldı.
Özetle, McGurk sadece bugün değil, her daim Ankara’nın tepkisini çekti; ama Kalın’ın öngörüsü tutmadı ve biraz önce de belirttiğimiz gibi, Biden’la birlikte statüsü yükseltilerek, yeniden işbaşı yapıp, Suriye ve “Barzanistan”daki faaliyetlerini tam gaz sürdürdü.
Terör Devletçiği McGurk’un Politikası Mı?
Erdoğan’ın açıklamaları ve İktidar medyasının tavrından, “PKK/YPG/PYD’nin yönetmeninin” Mc Gurk adlı bu adam olduğu sonucu çıkıyor.
Acaba?
Öyleyse, geçen Mayıs’ta ABD’nin Yakın Doğu’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcı Vekili Joey Hood’un önce Erbil’e gitmesini, sonra Suriye’de teröristbaşı Mazlum Kobani’yle görüşmesini nereye koyacağız?
Ağustos’ta; IŞİD’le mücadele için kurulan Birleşik Ortak Görev Gücü-Doğal Kararlılık Harekâtı’nın ABD’li Komutanı Paul Calvert’ın, SDG’nin Suriye/Haseke’ke düzenlediği toplantıya katılıp, “SDG ile ortaklığımız güçlü kalmaya devam edecek ve ABD hükümeti bunu destekliyor. SDG ile koalisyon arasındaki kalıcı ortaklığı duyurmak için buradayım. Ortaklığımız, DEAŞ’ın devam eden yenilgisinin bir teyididir ve geçtiğimiz yıl boyunca bu konuda çok şey başardık. Koalisyon, DEAŞ’a karşı savaşan SDG’yi yüzde 100 destekliyor.” demesini ne yapacağız?
Veya bizzat ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) General Kenneth F. McKenzie’nin, belki de McGurk’tan daha fazla Mazlum Kobani ile görüşmesini, son olarak geçtiğimiz günlerde CENTCOM’un yaptığı, “Suriye’de Koalisyon, DEAŞ karşıtı operasyonlar için tavsiye, istihbarat ve hava desteği ile Suriye Demokratik Güçlerini desteklemeye devam ediyor. SDG, Koalisyon desteğiyle, DEAŞ’ın finansmana erişimini engellemek için kritik petrol altyapısını ve tarımsal varlıkları korumayı sürdürüyor.” açıklamasını nasıl yorumlayacağız?
Ve dahi sadece 1 hafta önce ABD Temsilciler Meclisi’nin, terör örgütü YPG/PKK’ya 177 milyon dolar yardım yapılmasını öngören savunma bütçesi tasarısını onaylamasını da McGurk’a mı bağlayacağız?
Ez cümle; Erdoğan ve medyasının McGurk çıkışı, “semeri dövmekten” başka bir şey değildir!..
Zaten New York’tan dönerken, “Biden ile gidişatın pek hayra alamet olmadığını” söyleyen Erdoğan’ın, ay sonunda G-20 Zirvesi’nde Biden’la görüşeceği haberi geldikten sonra, “Biden ile gidişat pek hayra alamet değil demiştim. Bunları söyledik, cevap geldi zaten. Nasip olursa Roma’da görüşeceğiz. Oradan da inşallah Glasgow’a gideceğiz. Glasgow’da da büyük ihtimalle görüşeceğiz. Demek ki, hayra alamet bazı adımlar atılıyor.” demesi, esas meselenin terör örgütü olmadığını ortaya koymuyor mu?!
Müyesser YILDIZ
2 Ekim 2021