İçeriğe geç

33 Yıl Önce Amerikalı ve İngiliz Komutanlar Montrö İçin Neler Söyledi?

Montrö Sözleşmesi ve cübbeli amiral” hakkında yaptıkları açıklamadan dolayı, Devletin güvenliği veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma” iddiasıyla suçlanarak, haklarında 12 yıla kadar hapis istenen 103 emekli amiral ve 1 emekli generalin yargılanmasına devam edildi.

Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın bugünkü ikinci celsesi, emekli Tümamiral Engin Heper’in savunmasıyla başladı. Güney Deniz Saha Komutanlığı Kurmay Başkanlığı, Ege Deniz Bölge Komutanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı, Gölcük Deniz Ana Üs Komutanlığı, Deniz Harp Akademisi Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı görevlerinde bulunduğunu kaydeden Heper, Teğmen ve Üsteğmen rütbesiyle denizde ilk görev aldığı geminin barış dönemi görevinin ise Boğazlar’dan geçiş yapan yabancı bandıralı ticaret ve savaş gemilerinin Montrö Sözleşmesi’ne uyup uymadığının kontrol edilmesi olduğunu vurguladı.

Heper, 1985-1988 arasında İtalya Napoli’deki NATO Karargâhı’nda görev yaparken yaşadığı bir olayı da şöyle aktardı:

Kontrol Karargâhı’nda, ‘NATO gemilerini, Batı, Orta ve Doğu Akdeniz’de hatta İtalya ve Balkanlar arasındaki Adriyatik Denizi ile Ege Denizi’nde görevlendiriyoruz da neden Karadeniz’de görevlendirmiyoruz?’ şeklinde imalı konuşmalar, tartışmalar olurdu. Bu konuşmalardan birinde Kontrol Karargâhı’nın Başkanı Amerikalı Amiral bana, ‘Albayım, neden NATO gemilerimizi Karadeniz’e sokamıyoruz?’ şeklinde bir soru yöneltti. Ben de kendisine, ‘Amiralim Montrö’yü ihlâl etmeden sokabilirsiniz.’ cevabını verdim. Aynı masadaki İngiliz Amiral söze girerek, Amerikalı Amirale hitaben hiddetli bir tonda, ‘Siyasiler bu Montrö konusuna mutlaka bir çözüm getirmelidir.’ dedi. Amerikalı Amiral ise cevaben, ‘Siz imzacı ülkelerden birisiniz, teklifi siz getirin biz dışarıdan destekleyelim.’ karşılığını verdi.”

Ardından geçen yıl 4 Nisan’da yapılan açıklamaya niye katıldığını anlatan Heper, “O tarihlerde Montrö Sözleşmesi’yle ilgili söylem ve eylemlerin, Sözleşme’nin feshi teklifinin masaya getirilmesini tetiklemesi ihtimalinden endişe duyuyordum. Sözleşmenin maddeleri incelendiğinde görülecektir ki, ‘Fesih işleminin yol haritası’ ülkemizin aleyhine işleyecektir. Çünkü karşımızdaki çoğunluk, Türkiye’ye 1982 tarihli BM Deniz Hukukunun hükümlerini dayatacaklardır ki, uluslararası anlaşmazlıklarda örnekleri çokça görülmüştür.” dedi.

Heper, cübbeli amiral” konusundaki tepkisini de, “Tam 44 yıl, T.C. Devleti’nin denizlerdeki hak ve menfaatlerini korumak maksadıyla verdiğim hizmet süresince üzerimden çıkarmayıp, emekli olurken de ilk günkü gibi tertemiz bıraktığım üniformamın, takunya üzerinde amiral rütbesi şeklinde servis edilmesi, 77 yaşımı sürdüğüm bu dönemde benim için çok derin bir üzüntü kaynağı olmuştur. Resmi üniformanın üstüne tarikat kıyafeti giyen kişilerin resmi hiyerarşi dışında bir yerlere bağlılıklarının nelere mal olduğunu, maalesef 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşadığımız hain darbeyle tecrübe etmiş bulunmaktayız.” sözleriyle açıkladı.

Komutanlar Önerilerimi Dikkate Alsa 15 Temmuz Olmazdı

Sanıklardan emekli Tümamiral Erdem Caner Bener ise kamuoyunun böyle bir davayla meşgul edilmesinden üzüntü duyduğunu belirtip, Emekli diplomatlar da açıklama yaptı, not edildi. Aynı görüşleri ifade ettiğimiz halde biz yargılanıyoruz.” dedi. Balyoz kumpasında 36 ay hapis yattığını, TSK’dan kendi isteğiyle istifa yoluyla emekli olduğunu, 15 Temmuz’da sokağa çıkıp darbecilerle mücadele ettiğini, sadece TESUD ve KUMPAS-DER’e üye olduğunu ve apolitik, gözlerden uzak bir yaşam sürdüğünü kaydeden Bener, savunmasının devamında şunları söyledi:

Ülkemiz için en önemli tehlike FETÖ/PDY silahlı yapılanmasıdır. Ülkemize, milletimize en büyük ihaneti ve vatan hainliğini yapmışlardır. Görevdeyken komuta heyetine sunduğum öneriler dikkate alınsa 15 Temmuz yaşanmazdı. FETÖ/PDY tipi oluşumların ülkemize verdiği hasarları yaşamış biri olarak ilke, değer ve teamüllerimizi çiğneyen bir subayı gördüğümde rencide oldum. Yaptığımız açıklama, kamu yararı gözetilerek yapılan barışçıl bir duyurudur. İçinde kin, nefret, hakaret, şiddet, ırkçılık, kişilik haklarına saldırı olarak nitelendirilebilecek hiçbir husus yoktur. Darbeci imalarını şiddetle reddediyorum.”

1 Numara”nın Savunması

Emekli amirallerin kurduğu WhatsApp grubunun yöneticisi olduğu ve Montrö açıklamasını koordine ettiği için davanın “1 numarası” olarak sunulan emekli Tuğamiral Ergun Mengi de iddianamede TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, “Gerekirse Montrö’den dahi çıkılabilir.” şeklindeki sözleri ile, kendilerinin açıklamasının ardından Erdoğan’ın Montrö ve sarıklı amiral hakkında yaptığı değerlendirmelerin yer almamasına dikkat çekti.

Kendilerinden önce emekli büyükelçilerin de Montrö’nün tartışılamayacağına ilişkin tepkilerini dile getirdiğini, ayrıca sanat/siyaset camiasından benzer duyurular yapıldığını ve bunların tümünün ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirildiğini hatırlatan Mengi, savunmasını şöyle tamamladı:

Bu duyuru örgütlü, planlı programlı, gizli toplantı gibi katılımlarla hazırlanmamıştır. WhatsApp gibi aleni bir iletişim hattı kullanılmıştır. Önce emekli bir subayın sarıklı amiral konusundaki köşe yazısının aynen duyuru şeklinde kullanılması gündeme gelmiş, daha sonra Büyükelçilerin Montrö duyurusu esas alınarak, sadece Montrö endişeleri ve hassasiyetleri ortaya konulmuştur. Buna sarıklı amiral konusundaki endişeler de eklenerek, bir vatandaşlık görevi kapsamında sözkonusu duyuru son halini almıştır. Ayrıca bu, söylendiği gibi gece yarısı yayımlanmamıştır. Akşam 19.14’de dağıtılmış, Halk TV’de saat 20.17 civarında, Sözcü’de 21.37’de duyurulmuştur.”

Savunmasının ardından bazı sanık avukatlarının yönelttiği sorular üzerine, emekli amirallere görevlendirme yapabilecek konumda” olmadığını belirten Mengi, bir yazışmasında geçen, “Montrö’yü araç olarak kullandık” ifadesini de şöyle açıkladı:

Biraz haddini aşan bir ifade olmuş. Bir telaş anında yanlışlıkla yazılmıştır. Duyurunun başlangıç noktası Montrö’dür. Anlaşma sağlandıktan sonra sarıklı amiral konusu da eklenmiştir.”

Bugünkü celsede savunma yapan son isim emekli Mühendis Tuğamiral Osman Nadir Kınay oldu. Türkiye’nin ilk üç denizaltısında proje subayı olarak görev yaptığını anlatan Kınay, “Ortalama yaşımız 70 civarı. Her birimizin sağlık sorunları var. Elimizde darbe yapacak hiçbir güç yok. Açıklama bu niyetle de yapılmamıştır. Muvazzaf subayların hiçbirisiyle irtibatım yok.” dedi.

Hüküm Verilmeden Cezalandırıldılar

Sanıkların ardından avukatların beyanlarının alınmasına geçildi. Av. Hüseyin Ersöz özetle şunları söyledi:

Bu dava siyasi bir davadır. Kafes Eylem Planı ve İstanbul Casusluk davalarının birebir aynısıdır. Hukuk tarihimize kara leke olarak geçen davalardan çok daha vahim, çok daha delilsiz, çok daha mesnetsizdir ve bu da hukuk tarihimize kara leke olarak geçecektir. Hangi iddianame siyasilerin açıklamalarıyla başlar, hangi iddianamede bu soruşturmanın kamuoyu algısı ile başlatıldığı ifade edilir? Önümüzdeki iddianamenin tam merkezinde siyaset/siyasetçiler vardır. Sanıklar mahkeme kararı beklenmeden cezalandırılmak istendi. Kanuna aykırı şekilde emekli amirallerimize Orduevi yasağı getirildi, üç eski Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın koruma ve lojman hakkı ellerinden alındı. Bu hukuksuzlukları yapan, davaya katılım talebinde bulunan Milli Savunma Bakanlığı’dır.”

Av. Taner Gül, “Bu davanın siyasi bir dava olduğunu anlamak için çok akıllı olmaya gerek yok. Bize Türkiye Cumhuriyeti hukukunu uygulayın. Türkiye Cumhuriyeti hukuku hiçbir zaman masum insanları cezalandırmaz, hapse göndermez.” diye konuştu. Av. Hıfzı Çubuklu da bir algıyla hazırlanan İddianameyi konuştuklarını ve olmayan bir suçun olmadığını anlatmaya çalıştıklarını belirterek bu davanın 2007-2012 yılları arasında yaşanan, algı operasyonlarıyla açılan davaların aynısı olduğunu vurguladı. İddianamede siyasilerin açıklamasına yer verilmesinin, bunu hukuki bir metin olmaktan çıkardığını kaydeden Çubuklu, iddianamede kamuoyu algısından söz edilmesine ise, “Referandum, plebisit yapılmış da bizim mi haberimiz yok? O zaman işlenen tüm suçlarda kamuoyuna soralım; hakim ve savcılara ne gerek var?” sözleriyle tepki gösterdi.

Sürpriz İzleyici

Bugünkü celseye medya ve emekli subayların ilgisi az olurken, duruşmanın öğleden sonraki bölümüne sürpriz bir isim geldi.

Bu isim eski Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’dı. Ünal duruşma bitiminde sanıklarla sohbet etti.

Ünal’la ilgili şu ayrıntıyı da hatırlatalım:

2013 yılında Balyoz kumpas davasının Yargıtay’da temyiz duruşmalarının yapıldığı dönemde Eskişehir 1. Hava Kuvvet Komutanı olan Ünal, Balyoz’dan tutuklu havacı subayların savunmalarının yapıldığı gün eşiyle birlikte Yargıtay’a gelmiş ve benim sorum üzerine, “İnsani, vicdani ve ahlaki olarak görevimi yapıyorum. Bundan dolayı (YAŞ’ta) önüm kesilecekse kesilsin. Bu benim için onur olur.” demişti.

O sene Ünal’ın Hava Kuvvetleri Komutanı olmasına kesin gözüyle bakılırken, bu gerçekleşmemiş, kimi İktidar medyası yazarları da bunu Yargıtay’daki duruşmaya katılmasına bağlamıştı.

Amirallerin davasına yarın devam edilecek.

Müyesser YILDIZ
22 Mart 2022

Kategori:Uncategorized