Gazeteci Cemal Kaşıkçı nerede katledildi? İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu binasında.
Suudi Arabistan’ın, Türkiye ile ilişkilerin normalleştirilmesi için bu dosyasının kapatılması şartının yerine getirilmesinden bu yana merhum Kaşıkçı’nın en yakın arkadaşı AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’ın bir açıklaması çokça konuşuluyor.
Aktan’ın 2020’de, Kaşıkçı’nın katledilişinin ikinci yılında hem de Suudi Arabistan Başkonsolosluğu önünde yaptığı o konuşma neydi?
Saygı duruşu ve Kur-an’ı Kerim tilavetinden sonra dedi ki;
“Türkiye’de cinayet işlemeye cüret ettiler. Ortaya çıkarsa, en kötü ihtimalle bunu belki parayla satın alırız diye düşündüler. Dünyanın en büyük devletini bile parayla susturuyorlar. Bunun onlarda oluşturduğu bir şımarıklık, cesaret var. Aynı şeyi Türkiye için de denediler. Bu vesileyle Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ne kadar teşekkür etsek azdır. Hiçbir şekilde bu insani meseleyi kesinlikle pazarlık konusu yapmadı. Bunu Suudi Arabistan’a karşı bir koz olarak kullanmayı da asla düşünmedi. Sadece adalet tecelli etsin diye düşünerek, dünya liderlerinin yapamayacağı asil bir tavrı ortaya koymuştur. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sayesinde bugün Kaşıkçı davası hakkında hakikatlerin büyük bir kısmına muttali olmuş durumdayız.”
O anma töreninde Türk-Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı’nın hatırlattığı şu talepler de önemliydi:
“Birincisi, adaletin tahakkuk etmesiydi. Adalet tahakkuk edilmedi, hâlâ aynı noktadayız. İkincisi, talep ettiğimiz şey Cemal Kaşıkçı’nın cesediydi. İki yıldır soruyoruz hâlâ bir açıklama yapılmadı. Üçüncü olarak şöyle bir talebimiz vardı; öldürüldüğü bu konsolosluk binasının Cemal Kaşıkçı Müzesi’ne dönüştürülmesi. Suudi Arabistanlı yetkililerden bunu istiyoruz. Bu üç talebimiz hâlâ devam ediyor.”
Erdoğan: Dolarlar Gelecek… Bundan Dolayı
Bu konuşmaların ardından Başkonsolosluğun önündeki parka Kaşıkçı için dikilen anıta geçilerek dua okunduğunu kaydedip Yasin Aktay’dan 2 yıl önce “para-pul” meselesini ilk kimin dillendirdiğine bakalım.
Erdoğan, 14 Aralık 2018’de İslâm İşbirliği Teşkilatı’na Üye/Gözlemci Devletlerin Anayasa ve Yüksek Mahkemeleri Birinci Yargı Konferansı’nda, aynen şunları söyledi:
“İslâm dünyasından bazı kesimler ve ülkeler ne yazık ki, doların veya riyalin kurbanı olanlar, bu olaylar karşısında hakkı ve hakikati adalet çerçevesi içerisinde söylemediler. Batı dünyasında da aynı şekilde bir çok baronlar onlar da bunu söyleyemiyor. Niye? Dolarlar gelecek; bundan dolayı.”
3 yıl 4 ay sonra “yerli ve milli” medyamızın yine “başarı öyküsü” diye sunduğu “kucaklaşma” tablosunu, hep birlikte gördük.
Erdoğan’a göre bu süreç, “en başta düşman üretme değil, dost kazanma ve kardeşliğimizi pekiştirme” süreciydi. Ya, Suudi cephesindeki değerlendirmeler?
Erdoğan’ın gezisinin, Türkiye’nin daha fazla bölgesel rol oynama emellerini sınırladığı öne sürülüp “Bizim ona ihtiyaç duyduğumuzdan çok onun bize ihtiyacı var. Bize seyehat eden de o. Bu duruşu ona milyarlarca dolarlık gelir kaybına mal oldu. Herhangi bir ticaret bizim şartlarımıza göre olacak.” denildi…
İngiliz The Guardian’ın Orta Doğu muhabiri Martin Chulov, “Erdoğan, rakibinin sarayında olmaktan memnun duruyordu. Suudi Veliaht Prensi ise ödül kazanmış bir adam gibi duruyordu.” yorumunu yaparken, Erdoğan’ın, “ekonomik büyüme ihtiyacı ağır bastığı için Riyad’la ilişkileri düzeltmeye yöneldiğini” iddia etti…
Bir diğer İngiliz gazetesi Financial Times da şunları vurguladı:
“Bu görüşme, Ankara’nın aylarca Riyad’la ilişkileri iyileştirme çabası sonucu gerçekleşti. Bu hamle, gelecek yıl seçimlere gidecek ve ekonomiyle zor duruma düşen Erdoğan’ın daha geniş ölçekli çabası… Türk yetkililer, petrol zengini krallıkla ilişkileri iyileştirmenin ekonomiyi canlandırmasını umut ediyor.”
Hele bir de bazı Arapların sosyal medya hesaplarında öyle bir paylaşım yapıldı ki, utanmamak ve öfkelenmemek mümkün değil!..
Abdülhamit görünümlü Erdoğan’ın elinde, üzerinde bayrağımız olan kutu figürüyle, “Özür dilendiği” yazıldı.
Tüm bunlardan çıkan sonuç: Demek ki, ülkemiz de “doların veya riyalin kurbanı” oldu!..
1453 Tevafuk mu Mesaj mı?
Erdoğan’ın Suudi Arabistan dönüşündeki açıklamalarına geçelim.
Beraberindeki gazeteciler; Elon Musk’ın Twitter’ı satın almasını veya “elektrikleri gelen Kılıçdaroğlu’nun kendisinin bir aydınlanma yaşayıp yaşamadığını” bile sordular; ama Cemal Kaşıkçı konusunda tek bir soru yöneltmediler.
Ancak çok ilginç bir detayı, “Keşke sormasalardı” denilecek bir soru sayesinde öğrendik.
Meğer Erdoğan’ın kaldığı odanın numarası “1453” imiş!..
Önce iktidar medyasının övünerek yönelttiği o soruyu ve Erdoğan’ın cevabını aktaralım.
Soru: “Tarihe meraklı olduğunuzu biliyorum. Sizin diğer devletlerin bakış açısıyla ilgili tahlilinizi merak ediyorum. Biz MÖ 3000’lerden itibaren tarihe damga vurmuş bir milletiz. Hunlar, Göktürkler ve devamında hep devlet kurduk ve dünya tarihi biz olmadan yazılamaz. İslâm tarihi keza öyle. Bu ziyaretle ilgili şöyle bir şey dikkatimi çekti; sizin Suudi Arabistan’da kaldığınız odanın numarası 1453’tü. Yani şunun farkındalar; biz İslâm dünyasında da kutlu fethi gerçekleştiren milletiz. ‘Fatih’in torunu geldi’ dediler belki. Ayasofya’yı açmanızla birlikte tabi ayrı bir heyecan dalgası yükseldi. Şunu acaba artık net bir şekilde görebiliyorlar mı; Türkiye olmadan temeli sağlam bir medeniyet kurulmaz. Artık bir şekilde sizce anladılar mı? Yani artık biz olmadan olmuyor. Onlar da bunun farkında mı acaba?”
Erdoğan: “Oda numarasını o mesajı düşünerek yapmışlarsa, tevafuk olmuştur. İnşallah biz ecdadımızın yolunda aynı kararlılıkla gidebiliriz, onların elde ettikleri başarıları biz de aynı şekilde elde edebiliriz. Tabii tarihin izini sürdüğünüz sürece başarıya ulaşırsınız. Ama tarihin izini kaybederseniz, siz de kaybolursunuz. Biz şu anda bu izi sürmeye devam ediyoruz ve ilham kaynağımız orası. Oradan aldığımız ilhamla da yolumuza devam ediyoruz.”
Ne muhteşem bir soru/yorum ve cevap, değil mi?!
Öyleyse biz de “Oda no 1453”e ilişkin yorumumuzu paylaşalım.
Batı’nın gözünün hâlâ İstanbul’da olduğunu, İstanbul’a “Konstantinopol” dediklerini biliyoruz. Suudi Arabistan’ın ise emperyalistler ve son olarak İsrail’le muhabbeti malûm.
Keza ABD, dolayısıyla Suudi üretimi de sayılabilecek IŞİD, kıyamet kopmadan önce “İstanbul’u fethedecekleri” şeklinde bir propaganda yürütüyor.
Bu gerçeklerin hepsi bir yana; Suudilerin, Erdoğan’ı 1453 nolu odada yatırmaları ne tesadüftür ne de tevafuk.
En düz haliyle; açık açık, o vahşi cinayet dosyasını kapattırarak Kaşıkçı’yı öldürdükleri İstanbul’u “fethettiklerinin” mesajıdır!..
Bunu anlamazdan gelmek, üstüne bir de övünebilmek nasıl bir şeydir?!
Yazının başlangıcında; Türk-Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlakçı’nın, “Konsolosluk binasının Cemal Kaşıkçı Müzesi’ne dönüştürülmesi” talebinden söz etmiştik.
Konsolosluk değil ama talepler “müzelik” olduğuna göre, Konsolosluk önündeki parka Kaşıkçı için dikilen anıt ne zaman kaldırılır, ona bakalım!..
Müyesser YILDIZ
1 Mayıs 2022