İçeriğe geç

Köpek Kulübesinde “2 K” Hesabı mı?

Gezi parkı eylemleri kimin kimle kavgası varsa ortaya döktü, içerde ve dışarda çanak-çömlekleri patlattı. Cemaatin, iktidarla hesabı var; Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına, devletteki kadrolarını tasfiye etmesine karşı çıkıyor. ABD’nin hesabı çok, kimbilir Türkiye’den daha neler istiyor. En sert çıkan da AB. Tabii Erdoğan ve iktidarın da bunlarla türlü türlü hesapları var.

Filler, açıktan savaş yerine birbirine Gezi parkı üzerinden ateş ettiğinden, hem gerçek hesapların üstü örtülüyor. Hem de ezilen, dövülen, yakası yırtılan ne yazık ki, yine millet ve Türkiye oluyor.

AKP’nin AB, özellikle Avrupa’nın lokomotifi Almanya’yla kavgasına bakalım.

AB’ye en karşı çıkan, burasının “Hıristiyan kulübü” olduğunu söyleyen, “Bizi arka bahçedeki köpek kulübesine sokuyorlar” diyen Gül’dü. “Avrupa Sevr anlayışında, milletçe teyakkuz halinde olmamız gerekir… Kapitalist onlar Duyun-u Umumiyeyi hatırlayın… Bölücü terörü ABD ve NATO teşvik ediyor… Afganistan’dan sonra sıra Irak, Sudan, Yemen ve İran’da” diyen de.

Tayyip Erdoğan’ın görüşleri ise şöyleydi:

“Ermenistan’a 100 bin ton buğday gönderiyor. Kim? Şu andaki düzen. Manavgat’ta 90 milyon dolar harcamak suretiyle Manavgat suyunu rezerve ediyor. Nereye kullanmak için; İsrail’e. Kıbrıs’ı vermek istiyor. Nereye? Rumlar’a. Bir taraftan da şimdi Avrupa Topluluğu’na girmek için koşturuyor. Onlar bizi Avrupa Topluluğu’na almamayı düşünüyorlar. Eee!… Biz de girmemeyi düşünüyoruz. Avrupa Topluluğu’nun asıl adı Katolik Hıristiyan Devletler Birliği’dir.”

Diyenler gitti, yerine “değişip-dönüşen” ve “80 yıldır kendi dinamiklerimizle yapamadığımız dönüşümü AB sayesinde yapıyoruz… Üye olmamız şart değil, müzakere süreci yürüsün yeter… Demokratik Cumhuriyet AB’siz olmaz…. AB bizim diyetisyenimiz…” diyenler geldi.

Açık açık, “Türkiye’yi önce uyutup, sonra unutalım… Çoğunluğu Müslüman olan bu kadar büyük bir ülkeyi alamayız” diyen AB’nin emirleri vahiy bilindi, bir dediği iki edilmedi.

Öyleyse bu döğüş neyin nesi?

Besbelli AB dağılıyor, yeni bir biçime sokuluyor. Yeni düzende ise Türkiye’ye artık o “köpek kulübesi” bile lâyık görülmüyor. Galiba bizimkiler, Türk Milleti nezdinde hiçbir itibarı kalmamış AB’yle “vuruşarak çekilip”, kahramanlık destanı yazma peşinde.

-2 K: Kürdistan ve Kıbrıs-

İkinci, ama daha güçlü ve tehlikeli ihtimal şu: AB-ABD-İsrail resmen ve hemen Kıbrıs’ı istiyor!..

Amerikan’ın Irak işgâli öncesi dönemin Başbakanı Gül’ün, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’e söylediği şu söz önemliydi:

“Irak ve Kıbrıs… Millete bu ikisini aynı anda kabul ettiremeyiz…”

O sırada AKP iktidarı Irak’ın işgâline yeşil ışık yakıp, 1 Mart tezkeresini hazırlarken, öte yandan Kıbrıs için önümüze Annan Planı’nı koymuştu. İşte Gül’ün, “Millete ikisini aynı anda kabul ettiremeyiz” dediği buydu.

Şimdi de millete “Kürdistan”ı hazmettirme telaşında olan AKP iktidarının önüne Kıbrıs konmuşa benziyor.

Geçen süreçte Gül ve Erdoğan, Rum kesimini tanıyacaklarına, hava sahası ve limanlarımızı Rumlara açacaklarına 2004’te üstelik Ankara Protokolünü imzalayarak, söz verdiler. AB organlarının, “Türk askeri Kıbrıs’tan çekilsin… Türkiye, Rumların NATO üyeliği ve AB ordusuna katılmasını engellemesin… Doğu Akdeniz, Rumların münhasır ekonomik bölgesidir, İsrail’le birlikte doğal gaz ve petrol arama faaliyetlerine karşı çıkmayın” şeklindeki onlarca kararına ise göstermelik itirazlar dışında ses çıkarmadılar. Tabii milletin korkusundan “sözlerinde” duramadılar, çok geciktiler.

“Barzani ve PKK Kürdistanında” boğulmak üzere olan bir iktidar, milletin önüne bir de Kıbrıs’ı nasıl koysun? Ama İsrail resmen Kıbrıs’a yerleşmiş durumda ve adamların saniye beklemeye tahammülü yok.

AB-AKP kavgasında öncülük yapan Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Gezi parkı eylemleri üzerinden iktidara yüklenirken, “Türkiye halen, tüm AB ülkeleriyle eşit ticari ilişkileri öngören Ankara Protokolü’nü uygulamıyor. Yeni fasıl ancak Ankara Protokolü uygulandıktan sonra açılır” demesi çok şeyin göstergesi.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, AB savaşı ve “köprüler atıldı” yorumlarını değerlendirirken yaptığı şu açıklama da:

“Türkiye’nin müzakerelere başladığı tarihte Kıbrıs konusu ön şart olmamasına karşın ön şarta dönüştürüldü. Sudan bahanelerle müzakere başlıkları kapatıldı. AB’nin hangi lafına inanacağım ki? ‘Allah birdir’ dediğine inanmamız mümkün değil. Onların jüri, bizim de sanık olamadığımız bilinmeli… Zaten ortada köprü kaldı mı ki? Avrupa’nın ikiyüzlülüğünü görmemiz lâzım.”

Çok değil, 3-5 yıl önce bunları söyleyeyenleri, “statükocu, AB karşıtı, Ergenekoncu” ilân ediyor, hatta merhum Rauf Denktaş’ı Türkiye’den kovuyorlardı.

Ne o; AKP de mi “Ergenekoncu” oluyor?.. Yoksa “Gezi’ye bak, Gezi’yi” oyunuyla, Türkiye üzerinde yeni bir ortak tatbikat mı yapılıyor?..

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

23 Haziran 2013

Kategori:Uncategorized