İçeriğe geç

Son Hesap; CHP’ye Kapatma Davası Olur mu?

Canlı tanığıyız; Geçmişteki hesapları mutlaka gördü, öfkesinden, gazabından kimse kurtulamadı.

İki büyük yara hep içini sızlattı.

Yargıya göre, “halkın kin ve düşmanlığa teşvikten”, kendisine göre, “şiir okumaktan” 4 ay hapis yatması.

Mensubu olduğu partilerin kapatılması, kendi kurduğu AKP hakkında da kapatma davası açılması, bu davadan 1 oyla kurtulması.

Siirt konuşması yüzünden mahkum olduğunda, yargı kararına şöyle isyan etti:

Bizim kalemimiz önceden kırılmış. Kalemi hakimler kırdı, ama başkaları da kırıyormuş.

Asla kendime yakıştıramadığım bir suç isnadıyla karşı karşıya kaldım. Bu ceza beni değil, ülkenin hukuk anlayışını küçülttü. Ülke, muz cumhuriyetlerinin bile gerisine sürüklenmek isteniyor.

Hakimler ahlâk ve hukuk dışı kampanyalardan etkilendi, cezamı onayarak, bir anlamda kendilerini akladılar.

Hiç yüzleri kızarmadan beni cezalandırıyorlar.

Yargı siyasallaştı. Yargı bağımsızlığına inancımı yitirdim.

Bu karar yalnızca ülkemizin hukuk anlayışının değil, bütün bir milletin adalet inancının üzerine gölge düşürdü.

Mahkumiyet kararından sonra her gittiği yer miting meydanına dönüştü. Güvenlik güçlerinin uyarı ve engelleme çabalarına rağmen cezaevine dahi yüzlerce araçlık konvoyla gitti, Pınarhisar önünde gece mitingi yaptı. Son sözü şuydu:

“Yaptığınız kanuni olabilir, ama hukuki değil. Sizin hukukunuzu tanımıyorum.”

O Tayyip Erdoğan, şimdi Silivri’ye giden, mahkeme kararlarını eleştiren CHP ve MHP için “suç işliyorlar” diyor.

-Bayram Mesajlarındaki Ortak Nokta-

Ergenekon operasyonları, AKP’ye kapatma davası açılmasından hemen sonra başladı. “Misilleme” olduğunu itiraf eden bakanlar çıktı. Evet bu dava, Erdoğan’ı gerçekten çok sarsmıştı. Sonraki eylem ve söylemlerinde hep bu davanın izi görüldü.

Bir daha böyle bir tehlikeyle karşılaşmamak için olsa gerek, 2010 Anayasa değişiklik paketine, parti kapatmalarının önlenmesi maddesini koydurdu. Ancak bazı AKP’liler ile CHP ve BDP’nin oylamaya katılmaması üzerine, o madde paketten düştü. Çok öfkelendi,“çözüm süreci” başlayana kadar gittiği her yerde bunu anlattı. Oylamaya katılmayan AKP’lileri dahi “ihanetle” suçladı.

Yaptıkları, yapacaklarının teminatı olan Tayyip Erdoğan’ın, “Siz misiniz bunu engelleyen? Gösteririm gününüzü” diye düşünmesine şaşılır mı?

Hedefte CHP’nin olduğu, hemen yanına İşçi Partisi’nin konduğu ortada. Önce Silivri ziyaretleri ile duruşmalara gitmelerine taktı. Sözleri suç duyurusu gibiydi. Başta Erdoğan, tüm AKP’liler, CHP’yi mahkemeyi basmakla suçladı. Bu suçlamaya, olası bir kapatma davasına bakacak olan Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı Haşim Kılıç da destek verdi.

Erdoğan, “çözüm süreci” ve Gezi eylemlerinden beri de CHP ve İP’ni şu sözlerle suçluyor: “İllegal örgütlerin peşine takıldı, onlarla beraber hareket ediyor… Kaos çıkartıp, hükümeti yıpratmak istiyorlar… Akil adamlara saldırdılar… CHP, MHP, yanlarında da İşçi Partisi, süreci baltalamak, sabote etmek hatta sokakları tahrik etmek için her yola başvuruyorlar…”

Pazartesi günkü mahkumiyet kararlarından sonra bayramın birinci günü Erdoğan ve AKP sözcülerinin yaptığı açıklamalarda da ortak hedef CHP oldu. İşte o sözler:

Başbakan Erdoğan: “Ana muhalefet ve diğer muhalefetin açıklamaları çok çirkindir. Ana muhalefet partisi Genel Başkanının yaptığı açıklamalar bana göre suç teşkil etmektedir. Ben bu mahkemenin savcılarını tanımıyorum gibi ifadeler yargı içerisinde değerlendirilebilecek kanaatler değildir. Bu tamamen yargıya müdahale gibi bir anlayışın içine girmektedir. Bu gerçekten Türkiye’de siyaset yapmanın edebinin ne noktaya geldiğinin göstermesi bakımından çok önemli. MHP Genel Başkanı’nın yapmış olduğu açıklamalar da çok çirkin açıklamalardır.”

Eski Adalet Bakanı, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin: “Ana muhalefet partisi lideri Sayın Kılıçdaroğlu, bu kararı gayri meşru saymaktadır. Ana muhafelet partisi liderinin Türkiye’deki yargı sistemiyle ilgili bu küçültücü sözleri, doğrusu bir ana muhalefet partisi genel başkanına hiç yakışmamıştır. Sayın Kılıçdaroğlu şunun hesabını vermelidir; Siz CHP olarak bu davada yargılanan tüzel kişi misiniz ki, sanki böyle bir izlenim veren açıklamalar yapıyorsunuz. Siz taraf mısınız? Türkiye’deki yargıçları, mahkemeleri suçluyor, suçlu ilân ediyor. Önce siz aynaya bakın. Darbeye teşebbüsten hüküm giymiş 3 tane milletvekiline sahipsiniz. Bunu içinize sindirebiliyor musunuz? Eğer darbenin her türlüsüne karşıysanız, darbeye teşebbüsten dolayı hüküm giymiş olan 3 tane milletvekilinizi partinizden ihraç etmeniz gerekir. Ama siz onlara sonuna kadar sahip çıkıyorsunuz. Aslında bu, CHP’nin dolaylı olarak darbelere arka çıktığının ispatıdır. Çünkü 1960 darbesinin arkasında CHP vardır ve daha sonraki süreçte CHP’nin hep rolü olmuştur. ‘Biz darbenin her türlüsüne karşıyız’ demekle, siz kendinizi temize çıkaramazsınız.”

-PKK Açılımı ve Kapatılma Korkusu-

En dikkat çekici sözler ise AKP sözcüsü Hüseyin Çelik’ten geldi. O da CHP’yi, “mahkemeyi işgâl, mahkeme heyetine hakaretlerde bulunma, mahkeme salonunu terörize etmekle” suçladı. Ama açıklamasında çok daha önemli iki husus vardı:

Birincisi; PKK’nın istediği “demokratikleşme paketinin” neden geciktiğine dair şu ifadesiydi:

“Hepsi bir anda yapılmaz, ‘zamanın ruhu’ diye bir şey var. Bugün yaptığınız birçok şeyi 2003’te yapsaydınız kesinlikle karşılık bulmazdı, belki partimiz için kapatma sebebi, birileri için darbe gerekçesi olacaktı. Demokratikleşme, özellikle vatandaşımızın zihninde buna hazır olması ve vatandaşımıza doğruların anlatılması, birinin abad olurken, diğerinin kendini berbat hissetmemesi için kamuoyu algısını yöneterek ve ülkemizin şartlarını göz önünde bulundurarak, hasımlarımızı sevindirmeden bunların yapılması gerekiyor.”

Bu sözler, 2003’ten beri “toplumsal mühendislik” yapıldığı, PKK açılımının “suç” olduğu ve AKP’nin hâlâ kapatılma korkusu yaşadığının itirafı değil midir?

İkincisi; “MASAK’ın Ergenekon’un finans kaynaklarıyla ilgili çalışması var mı?” sorusuna verdiği şu cevaptı:

“Çalışma var mı bilmiyorum. Varsa sonuçları paylaşılır. Bir CHP’li vekilin parasına Ergenekon’un finansmanında kullanılan para diye el kondu. Bunun gibi başka para var mı, bu da tabii yargının konusu.”

Bu ağır suçlamalar, bu gidişat… Cumhuriyet’le son hesaplaşma CHP üzerinden görülürse, sürpriz olur mu?

Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

9 Ağustos 2013

Kategori:Uncategorized