İçeriğe geç

Sabri Uzun: Devletin Bir Karargâhı Yok

Kumpas davalarının kurbanları başta olmak üzere herkesin yıllardır konuşmasını beklediği, bu dönemin önemli tanıklarından Emniyet İstihbarat eski Daire Başkanı Sabri Uzun, “İn” isimli kitabıyla bir konuştu, pir konuştu.

Hanefi Avcı “Haliç’te Yaşayan Simonlar –Dün Devlet Bugün Cemaat” kitabını yazdığında, onunla Ankara Çankaya’da bir dondurmacıda buluşup, röportaj yapmıştım. Sabri Uzun’la Kızılay’da bir kafede buluştuk.

Yoğundu, gergindi, röportaj için tv’ler sırada bekliyordu. Kitabını okumadan bu röportajı yaptığımı, okuduktan sonra yeniden konuşmak istediğimi söyledim, anlaştık.

İşte ilk etapta merak edilen sorular, işte Uzun’ın cevapları:

-Bir de Sırları Yazsa!..-

Soru : Kitabınızı ne zaman yazmaya başladınız? Ne kadar sürdü? Devamı gelecek mi?

Uzun : Mesleki hatıralarımı yazma huyum var. Sır niteliğinde olmayanları yazıyorum, Sır niteliğinde olanlar devletin arşivinde.

Soru : Sırlar benimle mezara gidecek mi diyorsunuz, yoksa arkası gelecek mi?

Uzun : Olabilir, karar vermedim. Erzurum’daki hatıralarımı 2005-2006’da kitaplaştırdım, ama yayınlamadım. Erzurum’da Anadolu’nun çeşitli illerinde gördüğün Türk Milleti’nin terbiyesine dair yazdıklarım. Bunları Erzurum Terbiyesi adı altında topladım. Fetullah Gülen oralı olduğu için Erzurumlulardan özür diliyorum, ama Erzurumlulara vefa borcum var, bu isimle yayınlamak istiyorum.

Soru : Bu kitap niye şimdi?

Uzun : Birincisi; Ortaya koyduğum Cemaat, ANAP’a, AKP’ye ne yaptı? BDP’li Bengi Yıldız’ın Bodrum görüntüleri, Baykal’ın kaseti, MHP’lilerin özel hayat görüntüleri. Herkes karşısındakine baktı, ortak pencereden bakmadılar. Cemaat kriz çıkarıp, büyümek istiyor. Faşizm ve komünizm krizde büyür. Kimse ne yapıldığını görmek istemiyor, bundan da Türk Milleti zararlı çıkıyor. Hitler’in parlamento binasını yakarak, büyümesi gibi… İkincisi Mesut Yılmaz kendisini Yüce Divan’a sevk etmiş olsaydı partisi kapanmaz, bu duruma düşmezdi. AKP’yi de bakanları Yüce Divana sevk etmezse, aynı akıbeti bekliyor. O zaman 4, AKP’den büyük demektir. Türkbank kasetini bunların yayınladığını 13 yıl sonra öğrendim. Bunun emanet edildiği iki polis memuru vardı. 1998’de gidip, bunlarla görüştüm. İktidara, İstihbarat Müdürü olarak sorumluluğu alıyorum, bunun sorumlusu benim dedim. 2006’den sonra İstihbarat Dairesi Cemaatin eline geçince iki memurdan birini istihbarattan kovdular. Bunların adamı olsa kovulmazdı. Öbürünün üzerine gittim. 17/25 Aralık’dan sonra, Ocak 2014’te sonra bu kişi istihbarattan çıkarıldı. Demek servisi yapan buymuş.

Soru : O polis memuru şimdi nerede?

Uzun : Halen İstanbul’da görevde.

-Mücadele Karargâhsız Olmaz-

Soru : İktidarın, Cemaatle mücadelesi başarılı mı?

Uzun : Almanlar faşizmle mücadele ederken, Anayasa Koruma Teşkilatı kurdu. Oysa AKP böyle birşey yapmadı. Bu mücadelede karargâhı olan örgüt ortak akıl üretir, bu ortak akıl başarıyı getirir. Devlette bu oluşturulmadı, karargâh kurulmadı. Benim sorunum devlet sorunu, devletin başarılı olması sorunu. O da ancak karargâhla olur.

Soru : Bu süreçte birçok siyasiyle görüştüğünüzü duyduk. Erdoğan’la da görüştünüz mü? “Safmışız, aldatıldık” söylemlerine inanıyor musunuz?

Uzun : Kimlerle görüştüğümü onlardan izin almadan söyleyemem. Ayrıca politikaya girmemek lazım, bu kitabı kirletiriz. Şu kadarını söyleyeyim; 2013 Mayısında MİT Müsteşar Yardımcısı Muhammed Dervişoğlu hakkında ihbar e-maili ile soruşturma başlattılar. Bunun cemaat komplosu olduğunu bazı kişilere ilettim. Buna uyanıp, bu oyuna gelmemesi gerekenlere iletilmek üzere söyledim.

-Mahkemelere Çağrılmamı Cemaat Şurası Engelledi-

Soru : Birçok davada tanıklık yapmanız istendi, ama mahkemeler sizi çağırmadı. Neden?

Uzun : Ergenekon, Balyoz, Odatv, Devrimci Karargâh, İrtica Eylem Planı, tam 5 davada benim tanıklık yapmam istendi. Çağırmadılar. Şu sonucu çıkardım; Buralara talimat veren bir üst akıl, Cemaat Şurası olduğuna kanaat getirdim.

Soru : Mahkeme çağırmasa bile siz gidip tanıklık yapabilirdiniz? En azından Hanefi Avcı için. Neden gitmediniz?

Uzun : Çağırmayacaklarını biliyordum, kendiliğinden gidenler de dinlenmedi. 12 Aralık 2013’te Odatv davasına gidecektim. Ahmet Kaya isimli bir başkomiser arkadaşımızın öldüğü gündü, bir defa öyle gidemedim. Benim için o dava Hanefi davasıydı. Sonra mahkeme Hanefi’ye, “Bizim davamızdan tutuklu değilsin” dedi. Oysa bu davadan da tutuklu biliyorduk.

-O Tarihte Konuşmak Kutsala Zarar Verme Gibiydi-

Soru : Çağrılsanız veya gitseniz neler söyleyecektiniz?

Uzun : Odatv iddianamesi hazırlanmadan 3 ay önce bana iddianamede adın geçmeyecek diye haber gönderdiler. Bunu anlatacaktım. Balyoz, Şike, Cübbeli Ahmet Hoca, Erzincan, Sauna Çetesi, Atabeyler Çetesi hepsinin aynı örgütün kumpası olduğunu anlatacaktım. Hatta 10 Nisan 2013 günü TBMM Böcek Komisyonuna ifade vermeye gittiğimde, böcek yerleştirme olayının bu örgütün işi olduğunu -Anayasa dışı bir güç merkezi diye tarif ettim- söyleyip, şunu ekledim; Ergenekon, Balyoz, Odatv davaları da aynı örgütün komplosudur. Komisyon Başkanı, “Yargıya intikal etmiş konuları burada gündeme getirme” dedi. Çünkü o tarihte bu örgüt aleyhinde konuşmak kutsala zarar verme gibiydi.

Soru : Yüzlerce insan hapisteydi. Çıkıp, bildiklerinizi kamuoyuna anlatsaydınız? Neden konuşmadınız?

Uzun : Konuşanların hangisinin etkisi oldu ki?.. Bu gevezelikten öte birşey olmazdı.

Soru : Herkesin merak ettiği bir konu; Ne oldu da sizi Odatv iddianamesine sokmaktan vazgeçtiler. Tehdit, şantaj mıydı, ne istediler? (Bu soruma biraz sinirlendi)

Uzun : Hanefi’nin kitabıyla ilgili 20 Eylül 2010’de verdiğim ifadede Ergenekon şemasını 14 Haziran 2001’de gördüğümü açıkladım. Beni tutuklasalar veya dosyaya ilave etseler, açıklamaya devam edecektim, bunu istemediler. İkincisi; O elektronik dosyalar Odatv bilgisayarlarına 5 Şubat 2011 günü yüklendi. O gün 3 aydır tedavi gören kardeşim rahmetli oldu. Cenazeyi memlekete karayoluyla götürdüm. Her ilin emniyeti biliyordu. O gün dosyaları benim yüklediğime dair bir konu gündeme gelse, bu adam cenaze mi götürüyordu, dosya mı yüklüyordu soruları sorulacaktı. Hayatın olağan akışına aykırıydı. Tabii onlar kardeşimin öldüğünü bilmiyordu. Hakkımda bu konuda dava açsalar, kendiliğinden çürüyecekti.

Soru : Size bu mesajı getirene ne söylediniz?

Uzun : Bir kağıda küfür yazıp, aracıyla mesajı gönderenlere gönderdim.

-Baykal’a Saygı Duyuyorum-

Soru : Deniz Baykal kendisi hakkında yazdıklarınız için “boş laflar” dedi.

Uzun : Mağdur olmuş bir insan. Onu konu etmeyi hiç istemezdim. Ailesinin itibarı yeniden gündeme geldi. Ayıp bir şey. Pensilvanya’ya sordum diyor. Pensilvanya film stüdyosu mu ki, her kasedi yayınlanan oraya soruyor? Onunla tartışmak ayıp. Ne desin, saygı duyuyorum. Ama Süleyman B. İsimli şahsın evine girip, yakalananlar biliniyor. Onları bulup, sorsunlar.

-Cemaat Paracı Bir Grup-

Soru : Sizce Cemaat denilen yapı nedir?

Uzun : Bütün siyasi partilere güveni sarsıp, kriz yaratıp, krizde büyümek isteyen, paracı bir grup. Cemaatbank’ı kurdular. Nasıl asker darbe yaptıktan sonra Oyakbank’ı kurdu, bunlar da Cemaatbank’ı kurdu.

Soru : Sadece para işi mi?

Uzun : Kainatın imamıyım diyor.

Soru : Nasıl bir yapı ki, Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Genelkurmay Başkanının kriptolu telefonlarını dinleyebiliyor?

Uzun : Bizim zamanımızda öyle alçaklıklar olmadığı için bilemem.

1 yıl öncesine kadar Meclis Komisyonunda bile konuşturulmayan Sabri Uzun için şimdi tv’ler sıraya girmiş durumda. TRT dahil… CNN Türk’e yetişecekti, o yüzden söyleşiyi bitirmek zorunda kaldık. Fotoğraf çekmek istediğimde, “Her yerde resmim var” dedi. Hanefi Avcı’yla maaile yaptığımız röportajda çektirdiğimiz fotoğrafın Odatv iddianamesine nasıl örgüt toplantısı olarak konduğunu hatırlatıp, “Sizinle de çektirelim, belki birilerine lâzım olur” cevabını verdim. Bunun üzerine yeniden oturdu, bu iki kare fotoğrafı çektirdik. Çeken de koruması. Üçüncü şahıslara şimdiden duyurulur.

Malatya ve Foça’ya kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

12 Ocak 2015

Kategori:Uncategorized