Bu haftayı da AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal’ın Harf devrimini hedef alan sözlerini tartışarak geçirdik.
Ünal tevile çalışsa ve AKP o sözleri benimsemiyormuş gibi yapsa da maksat hasıl oldu;
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun türban kanun teklifinin Anayasa değişikliğine ve referandum fırsatına çevrilmesinin ardından zaten delik deşik edilmiş İnkılâp yasaları üzerinden AKP’nin hedef kitlesine, “2023 menzili” işaret edildi.
AKP’li Ünal’ın, tam da Cumhuriyet’in 99’uncu yıldönümü haftasındaki bu çıkışına muhalefetin gösterdiği tepkiye bakalım.
Ünal’ın Fikir Babası SADAT mı?
Evvela CHP Sözcüsü Faik Öztrak şunu sordu:
“Teamüllere göre, Parti Genel Başkanının, Parti Sözcüsünün, Grup Başkanvekillerinin sözleri, partiyi bağlar. Bu sözler Erdoğan’ı da bağlar. Erdoğan çıksın, bu sözlerin neresinde olduğunu, millete bir söyleyiversin. Bu, sizin ve partinizin resmi görüşü müdür..? Bu soruya kaçamaksız, net yanıt bekliyoruz.”
Ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis Grup Toplantısı’nda şöyle konuştu:
“Bu anlayış, ne anlayışıdır biliyor musunuz? Bu anlayış SADAT kafasının anlayışıdır. ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kaldıracağız, Asrika diye yeni bir devlet kuracağız. Asrika devletinin başkenti İstanbul olacak, dili de Arapça olacak.’ Aynı kafa, aynı kafa… Mahir Ünal’a söyleyin; bu sözlerinin fikir babaları, bizi karşılarında görünce içeriye kaçtı.”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, “Bu arkadaşların bazılarında bir Cumhuriyet nefreti olduğunu”, “20 yıl boyunca yapamadıklarını giderayak yapabilmek için çırpındıklarını”, “Vahdettin’in gemisine binenlerle, Mustafa Kemal’in büyük vizyonunun peşinden gidenlerin mücadelesinin yaşandığını” anlattı; Mahir Ünal’a hitaben, “Tarihifesli meczuplardan öğrenmiş, bir sözde entelektüelin, hezeyan dolu şu analizine bakar mısınız?.. İşte size, ‘Keşke Yunan kazansaydı.’ diyen ucube bir zihniyetin Kahramanmaraş şubesi.” dedi.
Dikkat çekici olan, muhalefetin -bu “zihniyeti” Mahir Ünal’a özdeşleştirirken- Erdoğan’ın adını anmaktan kaçınmasıydı.
Oysa daha 1993’te Refah Partisi İl Başkanı iken, 2. Cumhuriyet tartışmaları kapsamında, “Türkiye, 70 yıllık tarihinde katı bir üniter anlayışa sahip olmuştur. Her konuda ‘tekçi’ olmuştur.” sözleriyle sadece “tek millet” değil, “tek dil” anlayışını eleştirmekle kalmayıp, “Tevhid-i Tedrisat Kanunu nelerin önünü tıkamak, nelerin önünü açmak içindi? Harf inkılabı vasıtası ile bir ülkenin tamamının bir anda sıfır okur-yazar seviyesine indirgenmesi kimlere yaramıştır?” diyen Erdoğan’dı.
Keza yine Erdoğan’ın 1993’te hazırlattığı “Kürt raporu”nda; İnkılap Yasaları arasında yer alan “Tevhid-i Tedrisat”ın değiştirilmesinin önerildiğini biliyoruz.
Bunlardan 15 yıl sonra, 2008’de dönemin AKP Genel Başkan Yardımcısı merhum Dengir Mir Mehmet Fırat’ın, “Türk toplumuna travma yaşatıldı. Bir gecede kıyafetlerini ve dillerini değiştirmeleri söylendi. Dinsel yolları dağıtıldı.” dediğinin de unutulmuş olduğunu varsayalım.
Ya bunlar?
Bizzat Erdoğan; Aralık 2014’te şunları söylemedi mi?
“En büyük sıkıntılardan birini de maalesef dilde yaşadık. Bizim son derece zengin bilim yapmaya, üretmeye son derece müsait bir dilimiz varken, bir gece yattık sabah kalktık baktık ki, o dil yok… Şu anda Türkçe’nin mevcut kelime hazinesiyle felsefe yapamazsınız. Ya Osmanlıca ya da İngilizce, Almanca, Fransızca kelimelere başvuracaksınız.”
10 Kasım 2019’da hem de Atatürk’ü Anma Töreni’nde; Balkan Savaşlarıyla başlayan, Birinci Dünya Savaşı ve İstiklal Harbi’yle devam eden süreçte okuryazar nüfusun büyük bir kısmının kaybedildiğini anlattıktan sonra, “Cumhuriyetle birlikte gerçekleştirdiğimiz Harf devrimiyle adeta her şeyin sıfırlandığını” kaydetmedi mi?
Bitmedi; sadece 2 yıl önce oğul Bilal Erdoğan, şöyle konuşmadı mı?
“İlkokulda olduğum yılları hatırlıyorum. Çok net bir şekilde alfabemizden dolayı geri kaldığımız bize anlatıldı. O zaman sorgulamamıştım, ama sonradan düşününce… O zaman komşumuz Yunanistan niye alfabesini değiştirmemiş? Komşumuz Gürcistan… Hadi Gürcistan’ı çok ileri bir ülke olarak değerlendirmeyelim. Japonya niye alfabesini değiştirmemiş? Çin niye alfabesini değiştirmedi? O zaman insan diyor ki, demek ki, gelişmenin alfabeyle bir alakası yokmuş. Sonra başka ülkelere bakıyoruz. Kıyafetini değiştirmeden gelişen de var. O zaman niye kıyafet değiştirmeyi gelişmeyle irtibatlandırmışız? Yani şekil olarak değişmenin ruh olarak değişmeyle ilişkisi öyle sanıldığı gibi kolay değil. Şeklinizi de değiştireceksiniz de sonra Batı gibi teknolojide, bilimde, fende ilerleyeceksiniz de… E bu kadar şeklimizi benzettik, o zaman niye yakalayamadık bugüne kadar?”
Var mı bunların Mahir Ünal’ın sözlerinden farkı? Demek ki; bunlar ne Ünal’ın şahsi görüşüymüş ne de bu görüşlerin fikir babası 2012’de kurulan SADAT’mış!..
Bahçeli Erdoğan’ı Kime Benzetmişti?
Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Bahçeli’ye gelelim.
O da Salı günkü Meclis Grup Toplantısında, isim vermeden Mahir Ünal’a tepki gösterdi. Özetle; “Cumhuriyet’in Türk kültürüne, Türk diline, düşünme setlerimize zarar verdiğini iddia edenlertalihsiz, tarifsiz ve temelsiz bir yanlışın pençesindedir… Bugünkü Türkçe’mizle düşünce oluşturamayacağımızı söylemek, gerçekleri çarpıtmaktır, nesnel gelişmelere aykırıdır, dilimizi karalamaktır, nihayetinde özgüven eksikliğidir.” dedi.
Ardından uzun uzun Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni övüp “Cumhuriyetin ilelebet yaşayacağını” söyledi.
Oysa aynı Bahçeli, Erdoğan’ın -yukarıda aktardığımız- Aralık 2014’teki sözleri üzerine bakın neler demişti:
– “Cumhurbaşkanlığı makamını işgâl eden, kaçak sarayda saltanat süren Recep Tayyip Erdoğan; söz ve fiilleriyle, tavır ve davranışlarıyla, tutum ve sinsi taktikleriyle ülkemizi kısır tartışmalarla boğmaktadır… Anayasal yetki ve sorumluluklarını çiğneyerek keyfiliği ve başına buyruk bir yönetimi kendisine rehber edinen bu sakil zihniyetTürkiye’nin altını oymakta, Türk milletinin dirliğine suikast düzenlemektedir.”
– “Türkçe’ye şaşı bakan, Türkçe’yi aşağılayan, Türk dilini küçümseyen birisinin Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı görevini taşıyor olması tarihe, millete ve gelecek ülkülerine resmen kast etmektir… Erdoğan akli ve kalbi melekelerini kaybetmiş bir görüntü çizmektedir… Erdoğan ya susmalı ya da sakat fikirlerinden çok acil ve derhal vazgeçmelidir.”
– “İstismarı felsefe olan, inkârı fikir gören, fiiliyatı ise rüşvet ve yolsuzluk karanlığına sapan birisinin; Türkçe’ye çamur atması, Türkçe’yi alaya ve hafife alması en hafif deyimle taş devri kafasıdır. Diyorum ki, Türkçe’yle bal gibi, buz gibi felsefe yapılır ve bugüne kadar da yapılmıştır... Türk kimliğini çözme ve çökertme ısrarında olanların müessir metotlar kullanması, tarih ve kültür değerlerimizi istismar etmesi basitlik ve çirkinliktir.”
– “Gündem saptırmak için Osmanlıca üzerinden kutuplaşma tohumları saçanlar, Türkiye’ye bir kez daha kötülük yapmaktadır. Sanki karşımızda Ömer Seyfettin’in ‘Ashab-ı Kehfimiz’ isimli harika eserinde Türklüğü ve Türkçe’yi yok sayanlarla düşüp kalkan, ama kendi kökünü de unutmayan Ermeni Hayikyan vardır.”
Hasıl-ı kelâm; Bahçeli’nin önceki günkü tepkisinden sonra bir yandan Mahir Ünal’ın görevden alınıp alınmayacağı konuşuluyor, öte yandan Erdoğan’ın “zamanlaması” itibarıyla o sözlere çok kızdığı konuşuluyor.
Lütfen dikkat; eğer doğruysa, içeriği değil “zamanlaması” sorunmuş. Şaşıralım mı?
Daha geride nice Ünal’lar varken; görevden alınsa ne olur, alınmasa ne olur?!..
Erdoğan’ın dün gece yaptığı “Türkiye yüzyılı” paylaşımında vurguladığı gibi; “asırlık hamleler hayata geçmeye”, “hayalleri bir bir gerçek olmaya” devam ediyor nasılsa!..
Müyesser YILDIZ
27 Ekim 2022