Montrö Antlaşması ve cübbeli/sarıklı amiral hakkında yaptıkları açıklama sebebiyle 102 emekli amiral ve kayyum atamasıyla görevden alınıp sonradan bu davaya dahil edilen bir emekli generalin yargılanmasına devam edildi.
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen, Sosyalist Cumhuriyet Partisi Genel Başkanı Mehmet Bedri Gültekin ile parti üyelerinin de izlediği davanın bugünkü celsesi, Mavi Vatan’ın isim babası, emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ve iki sanığın avukatı, eski İstanbul Barosu Başkanı Prof. Ümit Kocasakal’ın savunmasıyla başladı.
“Darbe Korkusu Tacirliğiyle Ülkeye Darbe Yapılıyor”
Sözlerine, “Ayakta konuşmak istiyorum. Derslerimi de böyle yapıyorum. Ayrıca bağımsız ve tarafsız olmak koşuluyla yargıçların karşısında ayağa kalkmak, Türk Milleti’nin önünde ayağa kalkmaktır.” diye başlayan Kocasakal, bu davanın menfi anlamda tarihi bir dava olması sebebiyle, aynı zamanda tarihe ve Türk Milleti’ne seslenmek istediğini kaydetti. Esas hakkındaki mütalaanın azarlar gibi yazıldığını; yanlışlar, tuzaklar ve cinliklerle dolu olduğunu belirten Kocasakal özetle şunları anlattı:
“Bu açıklama yapıldıktan sonra organize tepkiler geldi. Muhtıra, darbe bildirisi olduğu söylendi. ‘Zevzeklik’, ‘parmak sallama’ benzetmeleri yapıldı. Bu ülkede din tacirliği hep olmuştur, ama uzun süredir bir de darbe korkusu tacirliği var. Her taşın altında darbe aranıp ülkeye ve hukuka darbe yapıldı. Her şeyde darbe aramak; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, adliyeye, TSK’ya, Emniyet’e hakarettir. Burası muz cumhuriyeti mi, o kadar kolay mı Anayasa’yı lağvetmek? Yürek nedir? 12 Eylül’e 13 Eylül’de karşı çıkmaktır. 20 yıl sonra karşı olmak kahramanlık, yüreklilik değildir. Ya da 15 Temmuz gecesi kim, ne yaptı? O girişimi yine TSK’nin, Emniyet’in namuslu asker ve polisleriyle Türk Milleti birlikte önledi. O gece darbe karşıtı ilk açıklamayı internet sitesine koyan İstanbul Barosu oldu. Efendim emekli amirallar açıklamayı şu saatte yapmış. Anayasa’da, ‘Temel hak ve hürriyetler saat 23.00’e kadar kullanılır, sonra kullanılmaz’ mı yazıyor? Ya da, ‘Temel hak ve hürriyetler tekil kullanılır, topluca kullanılmaz’ mı deniyor? Yurdun dört bir yanından prototip suç duyuruları yapıldı. Meğer herkes hukuk mezunu olmuş, suçu aynı şekilde anlayıp nitelemiş. Hukuk fakültelerini kaldıralım bari. Tek açıklama yapmaması gereken Yargıtay ve Danıştay’ın açıklama yaptığını gördük. Böyle bir şey olur mu? Bu ihsas-ı reydir ve bunun ‘Genelkurmay’da hakimlere brifing verildi’ dediklerinden ne farkı var? Gördüğümüz kadarıyla yargı artık birtakım güçlerle bakışarak anlaşıyor. Saray’dan Kız Kaçırma misali fiile norm arama operasyonları yapılıyor. Bu açıklama yapıldığında; Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, bakanlar çıkıp, ‘Emekli amirallere bizi Montrö konusunda uyardıkları için teşekkür ediyoruz.’ deselerdi bu dava açılır mıydı? ‘Açılmazdı.’ cevabı verildiğinde bu davanın hukuki olmadığı ortaya çıkıyor.”
Savcılara Zekeriya Öz Hatırlatması
Prof. Kocasakal, iddianame ve esas hakkındaki mütalaayı da şu ifadelerle eleştirdi:
“Mahkemenin bu iddianameyi iade etmesi çok mu zordu? Madem iade edilmedi, ben bu iddianameyi layık olduğu yere, tarihin çöplüğüne iade ediyorum. İddianame, iftiraname değil, hukuki bir metindir. İnsanları şüpheli, sanık yapmak o kadar kolay olmamalı. Hukukumuzda redd-i hakim talebi var, ama savcının reddi yok. Bu yüzden davayı açan savcıyı da mütalaayı da vicdanen reddediyorum. Böyle bir iddianame, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Epeydir ülkemizde birilerine iftira atma, yargılamayı etkilemeye teşebbüs, fikir ve düşünce özgürlüğünün engellenmesi anlamında bir ittifak var. Düğmeye basınca arkası geliyor.”
Savunmasının devamında Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet Savcıları ile ilgili bazı ifadelerini okuyan Prof. Kocasakal, “Cumhuriyet savcısı gücün, Cumhurbaşkanının, Milli Savunma Bakanının, tarikat şeyhinin önünde eğilen kişi değildir. Savcılık, avcılık ve burun sürtme makamı da değildir. Savcının tabi olacağı tek güç Cumhuriyet devrimleri ile Türk Milleti’dir. Zekeriya Öz denen biri, kuyruğunu kıstırıp kaçtı. Aynı filmi tekrar mı görmek istiyoruz? Böyle bir davayı açacak tek bir savcı olmamalıydı. Cumhuriyetin ve devrimlerin savcısı böyle bir dava açmaz.” dedi.
Prof. Kocasakal sözlerini şöyle tamamladı:
“Cumhuriyete, vatana, millete bağlılığın, vatan sevgisinin emekliliği olmaz. Türkiye Cumhuriyeti için herkes her an muvazzaftır. Ben tüm emekli amirallerimize şükranlarımı sunuyor, ellerinden öpüyor ve bu açıklamanın altına imzamı atıyorum. Hayatı denizlerde geçenler Montrö’yü anlatmayacak da kim anlatacak? Deprem olduğunda savcı veya benim konuşmam olur mu? İfade özgürlüğünün emeklisi, muvazzafı mı var? Siz Mavi Vatan’ın fikir babasına bunu yaparsanız sizin Mavi Vatan kararlılığınıza kim inanır? Allah’ın sopası yok; Ukrayna savşında başımızın belaya girmesini Montrö önledi. Amiraller uyarı atışı yaptı, sonucunu da aldı. Montrö’yü kullanmışlar. Kullansa ne olur? Cübbeli/sarıklı amiral suçludur. Din istismarının, bireylere bağlılığın sonucunu görmedik mi? Bu adamlar Atatürk İlke ve İnkılaplarıyla yetişmiş, o görüntüden rahatsız olmalarından daha doğal ne var? Bu dava, bundan sonra hiç kimse konuşmasın diye açılmıştır.”
Gürdeniz: Bu Dava Atatürk’e Saldırıdır
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz’in yanısıra Abdullah Gavremoğlu, Ali Sadi Ünsal, Kadir Sağdıç, Mustafa Aydın Gürül, Nazım Çubukçu, Taner Balkış ve Turgay Erdağ’ın avukatı olan Şule Nazlıoğlu Erol da Cem Gürdeniz’in yazılı olarak gönderdiği beyanı okuduktan sonra tüm müvekkillerinin beraatını talep etti.
Gürdeniz beyanında, özetle şunları söyledi:
“Gelişmiş bütün demokrasilerde bu açıklamaya benzer uygulamalar gözlemlenmiştir. ABD’de, Fransa’da Almanya’da generaller, amiraller sürekli açıklama yapıyorlar; ama darbe teşebbüsü ile suçlanmıyorlar. Ne acıdır ki, bugün üst düzey karar erki ile delile dahi gerek duyulmadan Cumhuriyet savcılığı mütalaa yazıp ceza isteyebiliyor. Bu Cumhuriyet mahkemeleri için ne büyük bir çöküştür. Türk hukuk sistemini FETÖ darmadağın etmişti. Görüyoruz ki, işlenemez suç ile hukuka olan güven yok olmuştur. Çok yazık. Bu dava bir kumpas davadır; çünkü çok kısa süre içerisinde tüm Anadolu’da neredeyse 700 kişi aynı anda, aynı metin üzerinden şikâyet dilekçesi yazarak suç duyurusunda bulunmuştur. Bu nasıl olmuştur? Neden bu kumpası tezgâhlayanların üzerine gidilmemiştir? Amiralleri sonsuza kadar susturmak ve üzerlerinde baskı kurmak için bu kumpası kim hazırlamıştır? Bu kumpasa kimler yardımcı olmuştur? FETÖ ile iktidar ve muhalefetteki bugünkü gizli destekçilerinin amirallerden nefreti neden bu kadar büyüktür? 2011’den bu yana amiralleri tutuklatmaya doymamışlar mıdır? Bu gerçekler açığa çıkmadan bu davanın sürdürülmesi gelecekte yeni davaların açılmasına neden olacaktır. Basit bir basın açıklamasını Amiralleri susturmak ve kamuoyu üzerinde korku iklimi yaratmak için ceza davasına ve cadı avına düşürenler, Balyoz ve benzeri kumpas davalarda olduğu gibi, mutlaka ortaya çıkacaktır. Hukuku yok sayarak sürdürülen bu dava kişisel olarak bana ve diğer amirallere karşı değil Atatürk’e, Mavi Vatana, Montrö Sözleşmesi’ne, Türk Milleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin itibarına, geleceğine, aydınlığına, aklına saldırıdır.”
“Bastonla mı Darbe Yapacaklar?”
Aynı sanıkların avukatı Türker Tok ise emekli amirallerin açıklamasına, “bildiri,muhtıra” denmesinin bilinçli bir çarpıtma olduğunu belirterek tepkilere göre suç yaratıldığını savundu. Yaratılan bu suçun dünyada örneği bulunmadığını kaydeden Av. Tok, “Hepsi emekli. Astları, üstleri yok. Silah, araç-gereç üzerinde kontrolleri yok; yani işlenemez bir suçla karşı karşıyayız. Bu kişiler baston veya 7.65’lık şahsi silahlarıyla mı darbe yapacaktı? Her açıklamayı darbe olarak yorumlama paranoyasından kurtulmamız lâzım. FETÖ’cüler ve Yunanistan’ın bayram yapması, bu davanın milli çıkarlarımıza zarar verdiğini gösteriyor. O yüzden bir an önce beraatle sonuçlanmalıdır.” dedi.
Duruşmaya SEGBİS’le bağlanan emekli amiral Halit Numan Alansal, sadece şunları söyledi:
“Anayasa’nın tanıdığı özgürlükler temelinde açıklamaya imzamı atmışım. Herhangi bir suç işlediğimi zannetmiyorum. Maruzatım bundan ibarettir.”
Alansal’ın Avukatı Fethi Öztürk de Cumhurbaşkanlığı avukatının sözkonusu açıklamayı “parmak sallama” diye nitelendirmesine şöyle tepki gösterdi:
“Yüksek yargı mensuplarının, TBMM Başkanı’nın açıklamaları, Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın adil yargılama hakkının ihlaline ilişkin değerlendirmeleri ve AİHM’in ihlal kararları düşünüldüğünde, yine yargı sistemi içindeki düzenlemelere bakıldığında parmak sallamanın ne olduğu ortaya çıkmaktadır. Cumhurbaşkanlığı’nın davaya katılımı kararının doğru olmadığı kanaatindeyiz. Cumhurbaşkanlığı makamı bu açıklamadan maddi ve manevi nasıl bir zarar görmüştür? Yapılan açıklama bir tehlike değildir, tehlikeye işaret etmedir.”
Sanıklardan emekli Koramiral Mehmet Otuzbiroğlu’nun avukatı Faik Eren Kaptan da müvekkilinin askeri özgeçmişini anlattıktan sonra, Montrö konusunda herkesten önce bu kişilerin söz söyleme hakkı olduğunu söyledi. Otuzbiroğlu’nun Balyoz kumpasında 2 yıldan fazla hapis yattığını da hatırlatan Av. Kaptan, “TSK’ya bir tarikatın, cemaatin sızması halinde neler olabileceğini yaşamıştır.” dedi.
Emekli amiraller ve avukatlarının, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmalarının alınmasına yarın devam edilecek.
Müyesser YILDIZ
14 Aralık 2022