Dışişleri Bakanı Hakan Fidan geçen hafta üç gün boyunca Bağdat ve Erbil’deydi. Tüm Irak yöneticilerinin yanı sıra Barzanilerle de görüştü.
Sonrasında medyamız Fidan’ın bu ziyaretlerinin “şifrelerini” çözüp destanlar yazdı.
Ana fikir; Fidan’ın, “PKK’nın terör örgütü olarak tanınmasını” istediği, muhataplarının da “PKK’ya karşı açık tavır almayı” kararlaştırdığı idi.
Oysa ne Irak yöneticilerinin ne de Barzanilerin ağzından buna ilişkin net bir cümle çıkmıştı.
Ancak medyamız “zafer” havasını sürdürüyor. İktidar medyası bugün de; “Türkiye ile Irak arasında başlayan normalleşme adımlarının meyvelerini vermeye başladığını” öne sürüp Bağdat yönetiminin PKK’nın terör örgütü olarak kabul edilmesi için başlattığı girişimler hakkında bilgiler verdi.
Irak Cumhurbaşkanı Abdüllatif Reşid, konuyu Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ve Irak Temsilciler Meclis Başkanı Muhammed Halbusi başta olmak üzere Bağdat’taki tüm politik aktörlerle görüşmüş. Muhalefet liderlerinin görüşlerini almış. Ayrıca İran’ın nabzını ölçmek için Şii liderler Ali Sistani ile Mukteda es-Sadr’la da temasa geçmiş.
İran Farkı
AKP iktidarı döneminde on yıllar boyunca yapılan görüşme ve anlaşmalara rağmen, bizler bir kez daha PKK’ya ilişkin alacakları kararı bekleyeduralım; aynı konuda İran ve Irak arasında çok sıcak bir gelişme yaşandı. Hem de Fidan’ın ziyaretinden birkaç gün sonra.
Olay şu:
“Büyük Kürdistan” projesinin mimarları ve uygulayıcıları, Doğu ve Güneydoğu’muza “kuzey Kürdistan” dedikleri gibi, İran’da Kürt kökenlilerin yoğun olduğu bölgeyi de “Rojhılat-Doğu Kürdistan veya İran Kürdistan’ı” olarak nitelendiriyor.
Ve nasıl ki, Irak ile Barzani bölgesinde PKK kampları ve partileri var; İranlı bu grupların da kampları ve partileri var.
İşte buna ilişkin olarak geçen Mart’ta Bağdat’ta; İran Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri ile Irak Ulusal Güvenlik Müsteşarı, Başbakan es-Sudani başkanlığında bir toplantı yaptı. Toplantıda, İranlı partilerin Barzani bölgesindeki faaliyetlerinin sonlandırılmasını ve iki ülke arasındaki sınırların güvenliğinin korunmasını içeren bir güvenlik protokolü imzalandı.
İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri de geçen ay yaptığı bir açıklamada, Eylül ayına kadar silahsızlandırılmamaları halinde Barzani bölgesinde kampları bulunan İranlı Kürt partileri “daha yoğun şekilde” hedef alacaklarını söyledi.
Sonuç?
İki gün önce, yani Fidan’ın ziyaretinden sadece dört gün sonra İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani, Bağdat hükümeti ve Barzani yönetimiyle anlaştıklarını; buna göre, Irak hükümetinin 19 Eylül’e kadar “silahlı terör gruplarını silahsızlandırıp, yerlerinden çıkartarak belirlenen kamplara intikalini sağlayacağını” bildirdi. Kenani, merkezi hükümetin bu kararı, Barzani yönetimine de aktardığını vurgulayıp, “Irak’ın kuzey bölgesinde silahlı terör gruplarının varlığı, ikili ilişkilerde bir kara noktadır… İran ve Irak hükümetleri arasındaki anlaşmanın tam olarak uygulanmasını bekliyoruz. Bu sürenin bitiminden sonra Irak’ın taahhüdünü yerine getirmemesi halinde İran hükümeti, ülkenin güvenliğinin sağlanması doğrultusunda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecek.” dedi.
Aynı gün Irak Hükümet Sözcüsü Basim El-Awadi ise “silahlı yapıların sızmasını engellemek, silahsızlanmalarını ve askeri kampların kaldırılmasını sağlamak” amacıyla İran’la imzaladıkları anlaşmanın gereklerini yerine getirdiklerini belirterek, “Irak’ın en önemli dış politika prensiplerinden biri komşularına zarar veren taraf olmamasıdır.” açıklamasını yaptı.
Muhataplarımız ve sorunumuz aynı, ama sonuç farklı. Acaba neden?!
Ankara’nın 20 Yıl Önceki Şartları
Yine Barzani merkezli ikinci soruna geçmeden evvel tarihi bir not aktaralım.
Mesut Barzani, “Barzani ve Kürt Özgürlük Hareketi” adında 14 ciltlik kitap yazıyor. Bunun altıncı cildi geçtiğimiz günlerde yayımlandı. ABD’nin Irak’ı işgâl öncesinde yaşananların yer aldığı bu bölümde dönemin AKP iktidarının tutumundan da söz ediliyor.
Barzani’nin yazdığına göre; Ankara, Irak’taki durumdan duyduğu kaygıyı dile getirirken şu şartları koşmuş:
“Kürtlere özerklik hakkı dışında federal haklar verilmemeli… Kürtler Musul ve Kerkük’e girmemeli… ABD’nin Kürtlere verdiği silahlar bizim üzerimizden onlara teslim edilmeli. Savaşın bitmesi durumunda silahlar bize teslim edilmeli… Sayıları üç buçuk milyon olan Türkmenlerin hakları korunmalı.”
Kitaptan bir başka not; bir gazeteci, Türkiye’nin peşmege güçlerini silahsızlandırmak istediğini sorunca Barzani, “Türkiye’nin Peşmerge’yi silahsızlandırmak gibi bir niyeti varsa bunu ancak Peşmerge’nin cesetlerinin üzerinden silahları toplayarak yapabilir.” cevabını vermiş.
Geçen 20 yılda Kerkük ve Musul dışında; Barzanilerin ulaştığı hedefler, AKP’nin onlarla ilişkileri ve Türkmenlerin durumunun nereden nereye geldiği ortada.
Kerkük’te Neler Oluyor?
Evet, konumuz Kerkük.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Erbil ziyaretinde Irak Türkmen Cephesi yöneticileriyle de görüştü, ancak dişe dokunur bir açıklama yapılmadı.
Oysa 18 Aralık’ta yerel seçimler var ve Barzani cephesinin Kerkük sevdası yeniden tutuşmuş vaziyette.
Geçen ay yazdık; Kerkük’teki Kürt partiler, Mesut Barzani’nin başkanı olduğu KDP’nin ev sahipliğinde Erbil’de bir toplantı yaptı. KDP’nin Kerkük sorumlusu Kemal Kerküki, “Kerkük’ün işgâl edildiğini, üstten dayatılmış şoven bir vali tarafından yönetildiğini, bu nedenle seçimlere büyük bir özveri ile katılmaları konusunda hemfikir olduklarını” söyleyip, “Kürdistan halkının ve siyasi partilerin desteğiyle durumu düzeltip başımız dik dönüp, Kürdistan bayrağını yeniden dalgalandıracağız.” dedi.
Dahası; Mesut Barzani’nin oğlu, Başbakan Mesrur Barzani 20 Haziran’da Erdoğan tarafından Saray’da ağırlandıktan 15 gün sonra şöyle konuştu:
“Biz, ‘Kerkük Kürdistan’ın kalbidir’ diyoruz. Ölümsüz Barzani bir devrimi ve kendisini de Kerkük’e kurban etti, ama Kerkük’ten vazgeçmedi. Biz Kerkük’ün Kürdistan’ın ayrılmaz bir parçası olduğunu savunuyoruz… Biz var olduğumuz müddetçe Kerkük’ten vazgeçmeyeceğiz.”
Şimdi Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın ziyaretinden sonra yaşananlara bakalım.
2017’de Barzanistan’ın sözde bağımsızlık referandumundan sonra Peşmergeler Kerkük’ten çıkarılıp Irak Ordusu’na bağlı Kerkük Ortak Operasonlar Komutanlığı, buradaki KDP binasına yerleşmişti ya; Irak Başbakanı es Sudani, bu karargâh binasının boşaltılarak KDP’ye devredilmesi talimatını verdi. Yani Barzaniler Kerkük’e geri dönecek. Bunun üzerine Kerküklü Türkmen ve Araplar protesto eylemine başladı.
Fidan’ın ziyaretini “zafer” olarak sunan iktidar medyası da bu gelişmeyi; “Yıllarca Kerkük’te terör estiren Peşmerge, il sınırına dayandı. Ankara ile Bağdat ‘Kalkınma Yolu’ için harekete geçince Batı’nın kışkırttığı Peşmerge, Türkmen şehri Kerkük’te bürolarını yeniden açtı. Türkmenler, sokaklara döküldü.” ifadeleriyle duyurdu.
Keza Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’nin gazetesi Türkgün’ün bugünkü “Kerkük üzerinde oyunlar başladı” başlıklı başyazısında; “Türk devleti/hükümeti Kerkük üzerindeki yaşanan son gelişmeler üzerine çok dikkatli olmalıdır. Bugüne kadar sürdürdüğü hassasiyeti aynen devam etmelidir. Çünkü ABD’nin planları, Barzani’nin hevesleri hiç tükenmeyeceğini bildiğimiz için Türkiye ve Türkmenler her daim teyakkuz halinde olmalıdır.” uyarısında bulunuldu.
Türk devleti/hükümeti Kerkük üzerinde ne kadar dikkatli, bugüne kadar sürdürdüğü hasssasiyet aynen devam ediyor mu, bilmiyoruz; ama şunu kaydetmekle yetinelim:
1 ay önce; “Kerkük Kürdistan’ın kalbidir… Biz var olduğumuz müddetçe Kerkük’ten vazgeçmeyeceğiz.” sözleriyle adeta meydan okuyan Başbakan Mesrur Barzani, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’la görüşmesinden sonra yaptığı paylaşımda dedi ki;
“Arkadaşım Hakan Fidan’ı Kürdistan bölgesinde ağırlamaktan mutluluk duyuyorum. Zaten güçlü olan ilişkilerimizi güçlendirmek için onunla çalışmayı dört gözle bekliyorum.”
Türk Milleti’nin en büyük zaferi olan 30 Ağustos bayramımız kutlu olsun. Böylesi nice gerçek zaferlere!..
Müyesser YILDIZ
30 Ağustos 2023