İçeriğe geç

“Sivil Darbe”nin Bedeli Kıbrıs mı Olacak?

Altın yumurtlayan tavuk sanki. Sayesinde;

Barzani tereyağından kıl çeker gibi Kerkük’e el koydu. Musul gitti.

PKK Kandil’den çöle inip, “ordu” muamelesi görmeye başladı.

“Kürt” güçleri birleşti.

Şii Maliki uzaklaştırılıp, yerine İngiliz vatandaşı Abadi oturtuldu.

Irak’tan sonra Suriye parçalandı.

Obama’sı, Cameron’u, Erdoğan, “Bunun Müslamanlıkla ilgisi yok” dese de tüm dünyanın gözünde İslâm=terör algısı en dehşetengiz haliyle belleklere çakıldı.

Müslüman kadınlar “fahişe” yapıldı.

Türkiye, “teröristlere yardım ve yataklık eden” ülke konumuna sokuldu.

IŞİD’in çizdiği bu tablonun kazananı kim; Emperyalizm ve Haçlı zihniyeti.

İslâm alemi, sözde İslâmcılara kırdırtılıyor!..

Soğuk savaş’ın bitmesiyle “düşmansız” kalan NATO’nun 21. Yüzyıl misyonu bilinmeden IŞİD’in rolü, emperyalizmin Türkiye’yi sürüklediği bataklık ve beklentileri anlaşılamaz.

Yeni NATO’ya daha ortada IŞİD yokken, 2005’te biçilen görev şu oldu; İsrail’in güvenliğini sağlamak için Ortadoğu’da İran ve “İslâmcı terör”e karşı mücadele etmek.

Yeni NATO’da İsrail’in yer alması da kararlaştırıldı.

Düşünün, Türkiye ve İsrail NATO’da birlikte… NATO destekli Libya işgâlinde dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, “Haçlı seferi”nden söz etmiş, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdülcelil de, “Türkiye’nin NATO harekâtında yer alması, Haçlı seferleri iddiasını çürütecek” demişti. Dönemin Başbakanı Erdoğan ise ilk anda, “NATO’nun Libya’da ne işi var?” diye şaşırdıktan sonra operasyona destek vermişti.

Bugün IŞİD’le mücadele planları kapsamında aynı şeyler konuşulmuyor mu?

Evet, IŞİD aynen PKK gibi, emperyalizm için altın yumurtlayan bir tavuktur. Bakalım sayesinde daha ne altınlar alacaklar. Mesela Kıbrıs…

Ortadoğu, Doğu Akdeniz’siz, Kıbrıs’sız konuşulabilir mi? IŞİD trafiğinden başımız döndü, konuşulmayan, masaya yatırılmayan şey kalmadı; Ama Kıbrıs’ın adı yok. Neyse ki, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu görüşmesinde, Kıbrıs konusunun ele alındığı bir cümleyle de olsa geçti.

Birkaç ay önce ABD Başkan Yardımcısı Biden, “Kıbrıs’ı Erdoğan’la halledeceğiz” demiş ve Rumlara, Kıbrıs’ı Obama’nın ajandasının başlarına koyma sözü vermişti.

Sonrasında ABD ile Rum kesimi arasındaki “stratejik ortaklık” ete kemiğe büründü. Bu işbirliğinin, savunma ve güvenlik ekipmanları, eğitim konularının yanısıra, “terörizmle mücadele, korsan faaliyetleri, kitle imha silahları ve diğer asimetrik tehditlerin yaygınlaştırılmasının önlenmesi ve bunlarla savaşılmasını” kapsayacağı bildirildi.

Kıbrıs Türkiye’nin gündeminde yok, ama mutfakta epey yoğun hazırlıklar sürüyor. Rum Lider Nikos Anastasiades şunları söylediğine göre, vardır bir sebebi:

“Kıbrıs’ın stratejik müttefiklerinin ve Avrupalı ortaklarının Kıbrıs sorununa ilişkin sonuçlar ya da bazı girişimler için baskı yapmakta daha aktif olacaklarına dair umutluyum…”

“Yeni Türkiye Cumhurbaşkanı, BM Genel Kurulu toplantısında adadan Türk askerinin ayrılması ve bir Avrupa ülkesi için uygun olan kalıcı bir çözümün bulunmasına katkıda bulunmaya istekli olup, olmadığını kanıtlayacaktır…”

“Kıbrıs sorunuyla ilgilenen ve Recep Tayyip Erdoğan’la görüşen dostlarım bize, Erdoğan’ın çözüme katkı koymakta kararlı olduğunu iletti….”

Yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO Zirvesi için İngiltere’ye giderken yaptığı şu açıklama da masada Kıbrıs’ın olduğunu gösteriyor:

“Kıbrıs konusu ile ilgilenen tüm çevreler ‘Acaba Türkiye neleri verebilir?’” hesabı içinde… İnşallah BM Genel Kurulu’nda yapacağımız görüşmelerde gündemimizin önemli bir maddesi olarak da bu konuyu işleyeceğiz. Tavizin söz konusu olmadığını herkes biliyor ve bilmesi lâzım.”

-NATO, Kıbrıs, IŞİD Bağlantısı-

Konumuz IŞİD ve NATO; Kıbrıs’la ne bağlantısı var derseniz;

Önce Türkiye’yi koca bir kulağa çevirdiği anlaşılan Almanya’nın daha IŞİD tehlikesi bu boyutlara ulaşmamışken, geçen sene başında hazırladığı bir raporu hatırlatalım.

Almanya Dışişleri Bakanlığı raporunda, NATO’da reform yapılmasının önündeki kilit sorunun, “Türkiye’nin ortaklık konseptini yapıcı şekilde desteklemeyi reddetmesi olduğu” belirtilip, şöyle deniyordu:

“Türkiye, İsrail’in NATO ile işbirliğini veto edip, Güney Kıbrıs nedeniyle de AB ile koordinasyonun geliştirilmesine karşı çıkıyor. Bu yüzden NATO projeleri ile ilgili kilit dökümanlar onaylanamıyor.”

ABD ve AB yıllardır Türkiye’den sadece İsrail-NATO işbirliğinin önünü açmamızı değil, Rum kesiminin NATO’ya üyeliğine onay vermemizi de istiyor.

Rum kesimi NATO’ya üye olabilsin ki, Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası yani, NATO-AB ortak ordusu bölgede faaliyete geçebilsin, NATO’nun da yükü azalsın!..

Bu yapılanmada AB üyesi Rum kesimi karar mekanizmasında yer alacak, ama AB üyesi olmayan Türkiye’nin söz hakkı olmayacak. O yüzden Türkiye, Rum kesiminin NATO üyeliğine hep karşı çıktı, Erdoğan’ın geçmişteki ifadesiyle, “milli bir duruş” gösterdi.

IŞİD’e operasyonun ana kumanda merkezi NATO olduğuna göre, Kıbrıs’ın hem konum, hem işlev açısından önemi kendiliğinden ortaya çıkmıyor mu?

Yıllardır Türkiye’nin bölücü terör örgütü PKK’ya karşı mücadelesinde taraf olmayan NATO’nun Genel Sekreteri Rasmussen, “IŞİD tehdidi altında kalırsa, Türkiye’yi savunmak için gereken adımları atmakta tereddüt etmeyiz” dedi. Acaba hangi dağın kurdu öldü ve neyin karşılığında?

-“Kıbrıs AB’nin Ön Cephesidir”-

Kıbrıs-IŞİD bağlantısına, Rum kesiminden notlarla devam edelim.

1 ay kadar önce Rum Dışişleri Bakanı Yoannis Kasulidis, İngiltere’nin Ağrotur Üssünden Irak’taki “İslâm Devleti”ne karşı hava saldırıları gerçekleştirme kararı alması halinde, buna engel olmayacaklarını açıkladı. Irak’taki terörün, daha önce gördüklerinin en kötüsü olduğunu belirten Kasulidis, “Bütün komşu ülkeler risk altında. Uzak da olsa Akdeniz kıyıları yakınlarındaki operasyonlar göz önüne alındığında, bizim de tehlike altında olduğunu düşünüyorum. Kıbrıs’ı dünyanın bu kısmında, AB’nin ön cephesi olarak addediyoruz” dedi.

Kasulidis şunları da söyledi:

“Bu örgütte Türkler de var. Eğer yarın öbür gün Türkiye’ye dönerlerse, işgal bölgelerine gelerek, her an faaliyete geçebilecek uyuyan bir örgüt kurmamalarını engelleyen nedir? Bu terörist örgüte karşı savaşa katkı koymalıyız ve katkı koymaya hazırız.”

Rum Bakan, devamında heybedeki turpu şöyle çıkardı:

“Tüm bu gelişmeler, Kıbrıs ile NATO arasında daha ileri işbirliğine gidilmesi umutlarını doğurdu. NATO eğer terörizmle mücadeleyle ilgileniyorsa, Kıbrıs’ı da destekçisi olarak bulacaktır. Hedefimiz, Barış İçin Ortaklık örgütüne üyelik. Ancak Türkiye buna karşı çıkmayı sürdürüyor. Barış İçin Ortaklık örgütüne üyelik süreci başladığında, bunu ABD’yle birlikte yapmaya çalışacağız. Bu konuda ABD’nin talepleri, NATO’yla aynı.”

Rum Savunma Bakanı Christoforos Fokaides de birkaç gün önce Milano’daki AB Savunma Bakanları gayrı resmi toplantısında, “Türkiye’nin engellemelerine rağmen, AB Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası’nın askeri görevlerine ve politikalarına, ayrıca AB savaş görevlerine katıldıklarını, Barış Ortaklığı’na da katılıp, ortaklarıyla bağları daha da güçlendirmek istediklerini” anlatıp, IŞİD’le ilgili şu açıklamayı yaptı:

“İslâm devletinin şiddetle, iğrenç biçimde Avrupa’ya ve dünyaya yönelik görünen tehditleriyle mücadele kaçınılmaz.”

-Sivil Darbenin Bedeli Kıbrıs Olmasın-

Kıbrıs üzerindeki büyük hesap ve hazırlıklar ortada. Erdoğan’ın katılıp, “Yeni dünya düzenine” ilişkin bir konuşma yapacağı ay sonundaki BM Genel Kurulu’nda da kritik görüşme ve pazarlıkların yaşanacağı anlaşılıyor.

Kenan Evren ve arkadaşları 12 Eylül darbesinden 3 ay sonra Yunanistan’ın NATO üyeliğine onay vermiş, hatta ABD’nin “our boys”ların darbesini bu amaçla teşvik ettiği söylenmişti.

Pek çok çevre bugün Türkiye’de yaşananları “sivil darbe” diye nitelendiriyor. İnşallah bu “darbe”nin bedeli de Rum kesiminin NATO üyeliği olmaz.

Mamak, Şirinyer, Eskişehir, Malatya ve Antalya’ya kucak dolusu sevgiler

Müyesser YILDIZ

15 Eylül 2014

Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/sivil-darbenin-bedeli-kibris-mi-olacak-1609141200.html

Kategori:Uncategorized