İçeriğe geç

Türk Milleti’ne “Ahmak” Muamelesi!..

Günlerdir Cumhur İttifakı’nın ortağı HÜDA-PAR Genel Başkanı Zekeriye Yapıcıoğlu’nun Türk Milleti’ni “ahmak” yerine koymasını tartışıyoruz.

Neymiş; Anayasa’nın ilk üç maddesinin değil, sadece dördüncü yani, ilk üç maddenin “değiştirilemez değiştirilmesi teklif edilemez” olduğunu hüküm altına alan maddenin değiştirilmesini istiyorlarmış.

Bunu açıklarken de güya sadece CHP ve CHP’lileri hedef alarak şöyle konuştu:

Ahmağa anlatır gibi tek tek söyledim buna rağmen anlamamakta ısrar ediyorlar… İlk 4 madde değil, 4’üncü madde, Tamam mı?”

İşte “ahmak” tartışması da buradan çıktı.

Türkiye’yi Değil Miçotakis’i Hedef Alıyormuş

Yapıcıoğlu ve onunla el ele tutuşanları kendi kaderleriyle baş başa bırakıp dış politikamızda Türk Milleti’ne nasıl “ahmak” muamelesi çekildiğini anlatalım.

Geçtiğimiz 13 Eylül, Türkiye kıyılarına 2 kilometre mesafedeki Meis Adası’nın İtalyan işgâlinden kurtuluşunun 81. yıldönümüydü. Yunan Savunma Bakanı Nikos Dendias sağına soluna askerleri alıp yine Türk düşmanlığı yaptı.

Dendias, bundan evvel TSK’nın “Attila Harekâtı” koduyla 14 ağustos 1974’te başlattığı Kıbrıs Barış Harekâtımızın ikinci döneminin yıldönümünde de “Attila işgâlinin ikinci aşamasının üzerinden 50 yıl geçti. Biz Kıbrıs cumhuriyetinin yanındayız.” şeklinde bir paylaşım yaptı. 6-7 Eylül olaylarının yıldönümünde ise “Konstantinopol helenizminden” söz etti.

Dendias’ın Meis Adası’ndaki hezeyanlarına dönelim; Devlet değil, AKP’den tepki geldi. AKP Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK toplantısından sonra Yunanistan’daki gelişmelerin takip edildiğini, Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in görüşmesinin ardından yeni bir diyalog kapısının açıldığını belirttip Dendias’la ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:

Dendias’ın bu açıklaması herhangi bir şekilde diyalog istemeyen, Türkiye’yi hedef alan ve bütün diyalog süreçlerini sabote etmeye çalışan bir açıklama, ama burada Türkiye’ye dönük olarak bu Miçotakis’in ‘tansiyonu düşürelim, normalleşmeyi, diyaloğu sürdürelim’ şeklindeki yaklaşımının tam zıddına, aslında Türkiye’yi hedef almıyor, Miçotakis’in başbakanlığını ve koyduğu iradeyi hedef alıyor. Çünkü Dendias’ın sözlerinin, herhangi şekilde Ege Denizi sularında boğulmadan bize ulaşması mümkün değil. Dendias’ın sözlerini sadece Dendias gibiler kendileri söyler, kendileri dinler, bizim açımızdan bir şey ifade etmez. Kendi başbakanının başka ifadeleri varken, Türkiye üzerinden kendi başbakanına karşı bir şey söylemiş oluyor. Bunu Türkiye üzerinden ifade etmesi artık Yunanistan hükümetinin bir problemidir.”

Breh breh breh; Miçotakis iyi, Dendias kötüymüş… O sözleri bize değil, kendi Başbakanına söylüyormuş!..

Hatırlayacaksınız; aynı tavrı Kıbrıs Barış Harekâtı’mızın 50. yıldönümünde sergilemişler, Dendias Rum kesimine gidip Türkiye’yi “işgâlci” ilân edince, MSB’den iktidar medyasına herkes Dendias’a ateş püskürmüş, Erdoğan da Miçotakis’e, “Herhalde oradan Dendias gibi bizlere sataşma yapmazsın.” dediğini, Miçotakis’in ise, “böyle bir şey düşünmediğini” söylediğini açıklayıp Miçotakis’in, “bu bakanına haddini bildirmesi” gerektiğini kaydetmişti.

Sadece iktidar cenahı değil, CHP Genel Başkanı Özgür Özel bile “Ben Sayın Erdoğan’ın yerinde olsam Yunanistan’daki muhataplarıma, ‘Eğer gerçekten samimiyseniz, bu adamı birazcık kontrol etmeniz lâzım.’ diye ifade ederdim.” önerisinde bulunmuştu.

Sonuç? O yıldönümünde Cumhurbaşkanı Katerina Sakelaropulu’dan Miçotakis’e, Türk Milleti’ni “barış güvercini” diye tanıtılan Dışişleri Bakanı George Gerapetritis’ten ana muhalefet partisi SYRIZA’nın Genel Başkanına kadar herkesin Dendias’tan daha beter Türkiye düşmanlığı yaptığını gördük.

Miçotakis O Kadar İyi (!) ki

Bizimkiler Miçotakis’i pek iyi (!) biliyorlar ya, onun yakın zamandaki söylemlerinden birkaç örnek verelim.

8 Eylül’deki Uluslararası Selanik Fuarı’nda, Türkiye’nin “Mavi Vatan” politikasının iki ülke ilişkilerini çıkmaza soktuğunu vurguladı.

11 Eylül’de, Avusturya Başbakanı Karl Nehammer’le görüşmesinde Yunanistan’ın, Türkiye sınırına caydırıcı bariyer çektiğini ve bunun sadece Yunanistan sınırını değil, Avrupa sınırını da koruduğunu söyledi.

12 Eylül’deki bir radyo programında ise; “çeşitli düzeylerde normalleşme görseler de Türk revizyonizminin özünde bir değişiklik olmadığını” belirtip, “Yunanistan savunma açısından ne kadar güçlü olursa müzakere masasına o kadar güvenli oturur.” dedi.

Bunlar bir yana, şunların altını çizelim:

1 ay kadar önce Lozan Antlaşması’na göre, silahlandırılması ve yerleşime açılması yasak olan adaların bulunduğu stratejik öneme sahip 17 adanın limanlarını genişletme/büyütme kararını Dendias mı aldı?

Ya da 2-14 Eylül tarihlerinde NATO mütefik ve ortaklarından oluşan 11 ülkenin Özel Kuvvetlerinin Ege’de icra ettiği Doğu Ege adalarının “yeniden ele geçirilmesi” tatbikatını Dendias gizlice mi gerçekleştirdi?

Uzatmayalım; Miçotakis’in Mayıs 2022’de Beyaz Saray ve ABD Senatosu’nda dillendirdiği, Erdoğan’ın da, “Artık benim için Miçotakis diye birisi yok. Kendisiyle görüşme yapmayı asla kabul etmiyorum.” sözleriyle tepki gösterdiği Türkiye karşıtı Yunan Devlet politikasında milim değişiklik yok.

Gerçek bu iken, “Dendias’ın Türkiye’yi değil, Miçotakis’i hedef aldığını ve bunun Yunanistan hükümetinin bir problemi olduğunu” söylemek, aklımızla alay etmek ve hem kendilerini hem milleti kandırmak değil midir?

Bakın, Dendias son olarak, işgâlci Yunanın denize dökülmesi vesilesiyle 14 Eylül’de nasıl bir paylaşım yaptı. Dedi ki; “Bugün, Yunanistan Parlamentosu’nun 24 Nisan 1998’de oybirliğiyle aldığı kararla belirlenen, Türk devletinin Küçük Asya’daki Rumlara uyguladığı soykırımı anma günü. Yüzlerce kurbana ve zorluklara rağmen Küçük Asya Helenizmi felaketten toparlanmayı ve Yunanistan’ın kalkınmasına en büyük katkıyı sağlamayı başardı.”

Madem Miçotakis’e bu kadar inanıp güveniyorlar ve çok samimiler; buyursunlar, Dendias’ı görevden almasını istesinler!..

Ya da şu soykırım iftirasını iptal etmesini sağlasınlar!..

Müyesser YILDIZ
19 Eylül 2024

Kategori:Uncategorized