Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı tartışmaları sırasında eşlerin kılık-kıyafetlerinin gündeme getirilmesine, “Harim-i ismetimize kadar girdiler… Haddini bil…” diye isyan etmişti.
Almanya’da görülen Deniz Feneri davası iddianamesindeki bağlantıların yayınlanması üzerine, doğrudan Aydın Doğan’ı “Medya terörü” yapmakla suçlayıp, “Medya terörü ile savaşacağını” açıklamıştı.
Anayasa Mahkemesi’nin türbanla ilgili Anayasa değişikliğini iptal etmesini eleştirirken de, şöyle konuşmuştu:
“Afedersiniz, yazılı veya görsel medyanın, fiskos gazetelerinden veyahut da kulislerden duyduğu şeylerle bu ülkeyi yönetebilir miyiz? Soruyorum Allah aşkına. Onun bilmem nerede medya mensubu varmış, onun bilmem nerede ne bağlantısı varmış, onun bilmem nerede ne görüntüleri varmış, o onunla görüşüyormuş, bu bununla görüşüyormuş, içerden aldıkları bilmem ne haberle… Beyler ülke yönetiyoruz; ülke, millet yönetiyoruz. Millet bu, oyuncak değil.”
Son olarak Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un oğlunun hedef alınması, bize bunları hatırlattı. Çünkü fark etti ki, “medya terörü” ile sistematik bir biçimde “babalar”dan sonra “harim-i ismet”lerin üzerine gidiliyor!..
Başbuğ’un oğlu konusunda “son olarak” dedik, çünkü öncesinde de “harim-i ismet”lere girildi:
Şener Eruygur’un eşi Mukaddes Eruygur’un “ortam dinlemeleri”… 1. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın oğlu’nun “uygunsuz” fotoğrafları… Güney Deniz Saha Komutanlığı’nda görev yapan Deniz Kurmay Albay Berk Erden’in intihar etmesine yol açan eşiyle ilgili “yasak aşk görüntüleri”… 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in oğlunun “telefon” konuşmaları… Kurmay Albay Dursun Çiçek’in eşi Gülşen Çiçek’in “ses kaydı” gibi…
Genelkurmay Başkanlığı, Başbuğ’un oğlu Murat Başbuğ ve bir PKK’lıya ait olduğu öne sürülen fotoğrafla ilgili iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkladı. O halde neler oluyor?
Şu zaman ayarına dikkat çekelim:
İstanbul’da yapılan bir operasyonda, PKK’lıların evinde birçok dokümanın yanı sıra bu fotoğraf ele geçirilmiş. Burhan kod adlı PKK’lı, fotoğraftaki kişinin Murat Başbuğ olduğunu iddia etmiş. Ne zaman? Nisan 2009’da. Söz konusu bilgi ve belgeler büyük ihtimalle halen poliste. Ve üzerinden tam 15 ay geçtikten sonra şimdi ortaya çıkıyor ya da çıkartılıyor!..
Hani her duruşmadan önce bir ses veya görüntü kaydı servisine alıştık ya, acaba bugün, yarın görülecek bir dava mı var diye baktık… Yok!..
Dava yok, ama başka şeyler var:
Fotoğraf servisi, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ’un, “İrtica ile Mücadele Eylem Planı”nı Taraf Gazetesi’ne bir polisin sızdırdığını söylemesinden hemen sonra ve bir hafta sonra başlayacak YAŞ toplantısından hemen önceye denk geldi… Haliyle akla şu sorular takılıyor:
“Al sana polis” misillemesi mi?
“YAŞ’ta, başta Saldıray Berk olmak üzere davaları devam eden askerlerin dosyalarını bekletmezsen!..” mesajı mı?
Herhalde tamamen tesadüftür, ama Zaman Gazetesi’nin önemli kalemi Hüseyin Gülerce’nin “YAŞ Toplantısı ve Devam Eden Tehlike” başlıklı, Başbuğ’u hedef alan bugünkü yazısı da bu kuşkuları artıracak gibi görünüyor. Neler yazmış, özetleyelim:
“Bir hafta sonra YAŞ toplantısı yapılacak. Bu toplantı TSK ve demokrasimiz için bir dönüm noktasıdır. Bunun sebebi, devam eden bazı davalarda, 13’ü general 166 subayın adının geçmesidir… Maalesef, Genelkurmay Karargâhı, Ergenekon davası başladığından beri bu süreci çok kötü yönetiyor. Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’un; defaatle yargı sürecine müdahale etmesi, sanıkların suçsuz olduklarına inandıklarını söylemesi, kriminal bütün raporlara rağmen Dursun Çiçek belgesinin kâğıt parçası olduğu ısrarı, dolu LAW silahlarına rağmen boş bir tanesini eline alıp ‘boru’ demesi, savaş gemisinde basın toplantısı yapıp tehditler savurması, gazeteleri, yazarları düşman ilan etmesi, kötü yönetim örneklerinin ilk akla gelenleri… Bir de anlamlı gecikmeler var ki, Silahlı Kuvvetler’in güven ve itibarı ancak böyle bir tutumla en fazla zarara uğratılabilir…. Şu son ‘Heronları düşürün’ olayı. 2,5 yıl önce MİT, belgeleri Genelkurmay’a iletmiş. Ve olay sümenaltı edilmiş. Yetki karmaşası varmış da ondan uzamış. Buna kim inanır? Koskoca Genelkurmay’da böyle bir karmaşa 2,5 yılda çözülmez mi?.. TSK’yı her geçen gün daha da yıpratan bu kötü yönetim, daha fazla devam edemez… İşte YAŞ toplantısı, şimdi TSK’yı, daha fazla yıpranmaktan kurtaracak bir fırsat sunuyor. Genelkurmay Karargâhı, bugüne kadar olan yanlıştan vazgeçmek zorundadır. TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesi ve ilgili yönetmelikler, bu YAŞ toplantısında mutlaka uygulanmalıdır. Zira ‘tutuklu bulunan ya da tahliye edilmekle beraber kovuşturma veya duruşması devam eden veya hakkında verilen hüküm henüz kesinleşmemiş bulunanlar’ terfi ettirilemiyor. Şayet hukukun gereği yapılmazsa, bu, TSK komuta kademesinin hükümete kafa tutması demektir. Bu, suçtur. Ayrıca, yargıya gözdağı vermek demektir…”
Gülerce, iktidara ne yapması gerektiğini söylemeyi de ihmal etmiyor. İşte o “tavsiye ve uyarılar”:
“Hükümete düşen, aynen 27 Nisan e-muhtırasında olduğu gibi sivil iradenin hakkını vermesidir. Eğer hükümet, YAŞ toplantısında, hukukun gereğinin yerine getirilmesini sağlayamıyorsa, muktedir olamadığını ilan etmiş olur… Doğrusu, yargı sürecinin hızlanması ve sonunu beklemektir. Bu arada o subay ve generallerin terfilerinin dondurulmasıdır. Ayrıca, davaların selameti açısından, emniyet müdürlerine, başka memurlara yapıldığı gibi açığa alınmaları gerekir. Böyle yapılmazsa çok vahim bir duruma seyirci kalınmış olur. Zira o subaylar, iddianamelerdeki suçları işlemiş iseler, hâlâ çok önemli görevlerde bulunmaya devam edecekleri için, darbe tehlikesi, cunta faaliyetleri, suikast teşebbüsleri tehlikesi de devam edecek demektir. Buna seyirci kalmanın faturası, tahmin edilenden de ağır olabilir…”
Kozmik oda araması ile TSK’nın “harim-i ismeti”ne girilmişti (Sahi o soruşturma ve dava ne oldu?). Şimdi doğrudan, hem de giderayak Başbuğ’unki hedef alınıyor…
Bakalım özellikle önümüzdeki şu bir haftada başka kimlerin “harim-i ismetine” girilecek?!..
Müyesser Yıldız
Odatv Link: https://odatv4.com/yazar/muyesser-yildiz/turkiye-ile-ilgili-oyle-kritik-bir-madde-var-ki-31102003.html