Oda Tv davasının tutuklu sanığı gazeteci Müyesser Yıldız, 4 Ocak günü yapılan duruşmada, iddianameyi senaryoya benzetti. Yıldız, kendilerine yöneltilen suçlamaların ana dayanağı olan dijital belgelerin Nuri Alço benzeri bir virüs çetesi tarafından bilgisayarlara yüklendiğinin üç üniversite ile bir ABD Adli Bilişim kuruluşu tarafından rapora bağlandığını hatırlatarak bu çete hakkında suç duyurusunda bulundu.
16. Ağır Ceza Mahkemesi ise 5 Ocak günü verdiği ara kararında tüm sanıkların tutukluluklarının devamına hükmetti. Mahkeme, Yıldız’ın bu suç duyurusu talebini de reddetti ve suç duyurusunun Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılabileceğini bildirdi.
Bunun üzerine gazeteci Müyesser Yıldız 23 Ocak günkü duruşmada bir dilekçe vererek Mahkeme Başkanlığı’na 4 Ocak’taki talebini yeterince anlatamadığı düşüncesiyle durumu açıkladı ve talebini tekrarlayarak: “Beni ‘suikastçilerimiz’le birlikte yargılamanızı talep ediyorum.” dedi.
Müyesser Yıldız’ın bu ısrarlı talepleri üzerine davanın 27 Ocak günü yapılan duruşmasında sanık Hanefi Avcı’nın virüslü olduğunu savunduğu belgelerle ilgili gereğinin yapılmasını istemesi üzerine Mahkeme Başkanı Mehmet Ekinci: “İddia edildiği gibi görevi kötüye kullanma ve komplo varsa biz sonuna kadar gideceğiz. İlgili dosyaları sizlerin üniversitelerden aldığınız raporlarla birlikte TÜBİTAK’a göndereceğiz. Sizin bu iddianızı araştırmak görevimiz. Sonuna kadar gidileceği hususunda şüpheniz olmasın.” dedi.
Yıldız’ın red kararına rağmen ısrarlı bir şekilde talebini sürdürmesi ve bunun sonucunda Mahkeme Başkanı’nın bizzat komplo varsa sonuna kadar gideceklerini açıklaması, geçen celsedeki ret kararı ile birlikte düşünüldüğünde “Müyesser = 1 Nuri Alço Virüs Çetesi = 1” şeklinde yorumların yapılmasına yol açtı.
Müyesser Yıldız’ın 23 Ocak’taki duruşmada red kararına karşı olarak ısraren verdiği dilekçe aynen şöyle:
T.C. İSTANBUL 16. AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA,
4 Ocak 2012 günkü duruşmada, “Haksız, hukuksuz, gayri vicdani ve gayri ahlâki bir süreç sonucunda 10 aylık tutukluğuma yol açan kamu görevlilerinin ortaya çıkarılıp onlardan hesap sorulana kadar savunma yapmayacağımı” belirtip sorumlular hakkında suç duyurusunda bulundum.
Yüce Heyetiniz de 5 Ocak 2012 tarihindeki duruşma sonucunda oybirliği ile bu talebimi reddederken “Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunma hakkım olduğunu” hatırlatıp Mahkemenizce bir karar verilmesine yer olmadığı yönünde görüş bildirdi.
Talebimi yeterince anlatamadığım düşüncesiyle bazı hususlara açıklık getirmek istiyorum.
Bu davada, soruşturma aşamasından itibaren;
Yasaların, usul ve esasların çiğnendiği,Soruşturma ve kovuşturmanın tamamen polis eliyle yürütüldüğü, hatta belki de iddianamenin dahi polis tarafından hazırlandığı,Sanıklar lehindeki hiçbir hususun dikkate alınmadığı,Soruşturmanın “ gizliliği “ ilkesinin sadece bizlere uygulandığı, öte yandan daha yargılama başlamadan siyasiler ve medya eliyle hakkımızda linç kampanyaları düsenlenmesine fırsat verildiği,Suçun eksiksiz tarifi gerekirken, “ sanal “ ve “ milli piyango “ usulü suçlarla özgürlüğümüzün gaspedildiği,Önce “ suçlu “ kılınıp sonra “ deliller “ üretildiği,Bunların da tesadüf-ihmal değil “taammüden” olduğu ve kamu eliyle kasti-örgütlü bir şekilde suç işlendiği tüm açıklığı ile görülmektedir.
Mesele bu haliuyle de şahsi meselem olmanın ötesindedir. Kaldı ki, bir dava açtığım için başıma gelenler ortada iken “Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmam”ın tavsiye edilmesi, “adaletin” bir kez daha o dehlizlerde kaybolmasından başka bir anlam taşımayacaktır.
Mesele şahsi meselem değildir. Zira ;
Kamuoyu gerçek anlamda bir “ kara propaganda “ ile aldatılmış,Özgürlüğümüz haksız ve hukuksuz bir biçimde elimizden alınırken, tüm hukuk kuralları çiğnenerek, adalete güven ortadan kaldırılmış,Mahkemeniz gereksiz şekilde meşgûl edilmiş,Hepsinden de önemlisi, bizzat AB’den sorumlu Devlet Bakanı Sn. Egemen Bağış’ın ifadesiyle bu dava ile “ devletin ayağına bir pranga vurulmuş “, bu yüzden milletimiz ve devletimizin itibarı hiç te hak etmediği biçimde ağır darbelere maruz bırakılmıştır.
Tüm bu gerekçeler sebebiyle;
Beni “suikastçilerimizle” birlikte yargılamanızı talep ediyorum. Bu, kanunlarda da işaret edilen, yer bulan bir “tüzel terör örgütü”dür. Yani bize bu “suikasti” yapan “örgüt” de, “deliller” de bellidir.
Böyle bir yargılama, öncelikle giderek yaygılaşan bu tür davaların ve başka insanların mağduriyetlerinin önünün alınması açısından bir içtihat ve ders niteliğinde olacaktır. Ayrıca;
Ceza adaletinin, doığruluk, dürüstlük, gerçeğe ulaşma ilkesine uyulması zorunluluğu yerine getirilmiş olacak, Yargısız infazların önüne geçilecek,Suçsuzluk karinesinin lafta kalmaması sağlanacak,Adalet gerçek anlamda tecelli edip, verilecek kararlar da vicdanlarda karşılık bulacaktır.
Bu yüzden, “suikastçilerle” birlikte yargılanma talebimin yeniden gözden geçirilmesini, değilse bugün itibariyle 11 ayı bulan haksız-hukuksuz tutukluğuman hesabını nasıl soracağım ve gaspedilen 11 ayımı kimlerden, nasıl tahsil edebileceğim hususlarında tarafıma yol gösterilmesini saygılarımla arz ve talep ederim. 23.01.2012
Müyesser YILDIZ