Soros, “En iyi ihraç ürününüz askerinizdir” demişti; İİktidar, Akçakale’ye top mermisi sayesinde, tere yağından kıl çekercesine 1 yıl süreyle Meclis’ten sınırsız yetki aldı. Bakalım askerimiz nerelere “ihraç” edilecek?
Bu hengâme sayesinde “yeni Oslo” hazırlıkları, Öcalan’a “mistik” misyonlar yüklenmesi, Barzani’yle “gurur” duyulması, AKP Kongresi’nde Anayasa’yı resmen lağvetmek anlamına gelen “reformların” ülkeyi götüreceği yer unutuldu, gitti. Ama biz “Nerede kalmıştık?” deyip, ülkemizin ana sorunu terör ve terörle pazarlığa dönelim.
Birinci Oslo pazarlıklarından ne Türk Milleti’nin, ne Meclis’in haberi oldu. CHP’nin açıkladığı tutanaklar gayet rahat bir biçimde “eski şeyler” denilerek savuşturuldu, “Gel, Meclis’e açıkla” çağrıları ciddiye bile alınmadı.
Bizlerin, Meclis’in, muhalefetin bilmediği Oslo pazarlıklarından kim haberdarmış, duydunuz mu? Barzani’nin sözde Başbakanı Neçirvan Barzani. Bakın ne diyor:
“Yarım kalan Oslo sürecinde tüm müzakere ve görüşmelerden haberdardık. Çözüm için bu görüşmelere destek verdik…”
Erdoğan’ın yeni “müzakere” çağrıları da Bay Neçirvan’ı heyecanlandırmış. Bugün de çözüm için her türlü rolü üstlenmeye hazır olduklarını belirten Bay Neçirvan, “diyalog sürecinde” PKK saldırılarının yanısıra askeri operasyonların da durması gerektiğini buyuruyor.
Diyeceğim şu; CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu yeni Oslo’ya “ortak” olmak istemişti ya, iktidar “ortağını” çoktan seçmiş!..
-İMRALI MEKTUBUNU KİM GÖTÜRDÜ?-
Suriye tezkeresi üzeri Financial Times gazetesi ortaya bir iddia attı. Habere göre, Öcalan avukatı aracılığıyla, Suriyeli Kürtler denilen PKK’nın PYD kanadına mesaj gönderip, “Ne Esad’ın, ne muhaliflerin tarafı olun. Suriye’de üçüncü güç olun. 15 bin asker hazırlayın” talimatı vermiş.
Üç gün geçti bu haberi yalanlayan olmadı. Önemi şu:
Bildiğimiz kadarıyla iktidar, PYD’nin Suriye’nin kuzeyinde hâkimiyet sağlamaması için Barzani’den yardım isteyip, duruyor. Son Davutoğlu-Barzani görüşmesinde de ana konu Barzani bölgesinde at koşturan PKK değil, PYD idi ve PYD’ye karşı “ortak tavır” alınması konusunda mutabakat sağlandığı duyuruldu.
Öte yandan şunu biliyoruz; Öcalan yaklaşık 15 aydır avukatları ile görüşmüyor. Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin Öcalan’ın durumunu yakinen izliyor. O kadar ki, Öcalan’ın avukatları ile görüşmek istemediğini o açıklıyor. Avukatları ise her hafta gidiş taleplerinin “koster bozuk” gerekçesiyle geri çevrildiğini öne sürüyor. Bizzat Başbakan Erdoğan’ın verdiği bilgiye göre de son dönemde sadece Öcalan’ın kardeşi İmralı’ya gönderildi. Yine Erdoğan’ın söylediğine göre, “Oradan mesaj geldi ve o onları rahatlattı”. Bu tablodan şu sorular çıkar:
Başbakan, Adalet Bakanı tarafından izlenirken, o mektup İmralı’dan nasıl gitti? İktidar ve Barzani’nin “ortak düşman” ilân ettiği PYD’ye talimata niye göz yumuldu?
Barzani’den medet umup, beklediğini alamayanlar acaba şimdi de “PYD Esad’ın emrinde olacağına, Öcalan’ın emrinde olsun” derdine mi düştü?
-MİDE BULANDIRICI OSLO DETAYI-
Kandil’deki Karayılan yeni Oslo için pazarlık şartlarını açıklarken, birinci Oslo’ya dair şu detayı aktardı:
“Bir İmralı görüşmesi oluyordu, aynı heyet gelip bir de Oslo’da görüşme yapıyordu. Öcalan, o görüştüğü görüşmenin sonuçlarını bir mektuba yazar, o heyet gelir mektubu bizim heyete verir. Yani Oslo, İmralı görüşmelerinin bir devamı olarak yürütülüyordu…”
“Cihan devleti” iddiasındaki bir devletin yetkililerine terör örgütü içinde “postacılık” yaptıran bir zihniyet!..
Suriye bahanesiyle çıkartılan tezkereyi alkışlayanlar, “egemenlik, ülkenin bütünlüğü”vs’den dem vurup, “Yarın Suriye, tahriklerini daha da ileriye götürür ve sınırlarımızdan içeriye girmeye kalkarsa, Türk Silahlı Kuvvetleri buna dur demeyecek mi? Gerekeni yapmayacak mı?” diyor.
İyi, güzel de niye PKK ve Barzani sözkonusu olduğunda aynı anlayış ve yaklaşım sergilenmiyor, dahası TSK’nın eli kolu bağlansın isteniyor?
Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
5 Ekim 2012