İçeriğe geç

O Artık Hastanede, Ama…

Haberi duyunca sevineyim mi, üzüleyim mi bilemedim!

Malatya İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu… Yaklaşık 4 yıldır Silivri’de tutuklu. Karaciğer kanseri başlangıcı teşhisine rağmen hapse kondu. 2 ay önce de 22 yaşındaki oğlu Emir’i kaybetti. Evinde ağlamayı bile ona çok gördüler. Cenaze için Ankara’ya getirildi, ama “kaçabilir” gerekçesiyle, geceyi evinde değil Sincan Cezaevinde geçirmesi uygun(!) görüldü. Oğlunu sonsuzluğa uğurladıktan hemen sonra da Silivri’ye götürüldü.

Oğlunu kaybettikten sonra durumu daha da kötüleşti. Günlerini adeta battaniye altında geçirdi; ne duruşmalara katıldı ne de kimseden bir şey istedi.

Sevineyim mi, üzüleyim mi dediğim haber şu:

Öğrendim ki, cezaevi doktorlarının yoğun gayretleri sonucu 1 hafta önce İstanbul’da bir devlet hastanesine yatmasına izin verilmiş, hastalığı takibe alınmış.

Nihayet!.. Nihayet!.. Nihayet!..

Raporlar ortadaydı.

İlk olarak Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hepatoloji Servisi’nde yatmış, karaciğer sirozu başlangıcı teşhisi konmuştu. Ne zaman? 19 Ağustos 2009’da. Fakültenin 7 öğretim üyesinin imzaladığı raporda şöyle deniyordu:

“Tutukluluğunun devamı halinde bu hastalık, tutuklunun hayatı için kesin bir tehlike teşkil eder.”

Devlet fakültesinin raporuna itibar edilmedi, bir başka devlet kurumu olan Adli Tıp’tan da rapor istendi. Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç.Dr. Haluk İnce ile Adli Tıp Uzmanları Dr. Sadi Çağdır ve Dr. Hüseyin Sarı imzasıyla 5 ay sonra, 28 Ocak 2010’da şu rapor verildi:

“Siroz hastalığının A evresinde olduğu, hastalık tablosunun bu haliyle cezaevi şartlarında hayati tehlike oluşturacağına dair tıbbi bulgu tespit edilmediği, hastalığı nedeniyle 2 ay aralıklarla bir üniversite hastanesinin hepatoloji bölümünde takiplerinin yaptırılmasının uygun bulunduğu oy birliği ile mütaala olunur.”

Geçen 2 yıllık sürede, 2 ay aralıklarla bir üniversite hastanesinde takibi yapıldı mı? HAYIR.

Tabii, Silivri koşullarında hastalık ilerledi.

Ve ancak geçtiğimiz günlerde hastaneye yatırıldı.

İşte buna sevinmek durumunda kaldım.

Hemen ardından: “Durumu ağırlaştı ki, izin çıktı.” diye kaygılandım haliyle; bu defa da üzüldüm, korktum. İnşallah “vakit çok geç” değildir!..

Doktor olan abim Faruk Yıldız, savcılıktan izin alıp hiç tanımadığı, meslek büyüğü Prof. Dr. Hilmioğlu’nu yattığı hastanede ziyaret etti.

Hastane odasındaki kapısında jandarma ve cezaevi görevlileri var.

Eşi yanında refakatçi kalıyor.

Yatağı camın kenarında, camın önünde de oğlu Emir’in fotoğrafı. Tüm gün ona bakıyor.

Moralsiz.

Son günlerde tek moral kaynağı, Ayşenur Aslan’ın CNN Türk’teki Medya Mahallesi programında sık sık kendisinin durumunu gündeme getirmesi olmuş.

Silivri’dekiler için bir kelimenin, bir cümlenin ne kadar önemli, nasıl bir hayat kaynağı olduğunu bundan daha iyi ne anlatabilir ki?

Hilmioğlu ve diğerleri adına Ayşenur Aslan’a bir kez daha milyonlarca teşekkür!

Silivri, Hasdal, Hadımköy ve Maltepe’ye kucak dolusu sevgiler…

Müyesser YILDIZ

20 Aralık 2012

Kategori:Uncategorized