Başbakan Erdoğan’ın “Türk milliyetçiliğini ayaklarının altına alması” üzerine, tamı tamına 5 yıldır Silivri’de tutuklu İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, “Türk Milleti olmazsa Türk Ordusu nasıl olacak?” diye sordu.
Perinçek 19 Şubat’ta Aydınlık’ta yayınlanan yazısında şu can alıcı hususlara dikkat çekti:
“Türk Milleti’ni anayasadan atarsanız ordu kimin ordusu olacak? Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki Türk kavramını ne yapacaksınız? TSK, ‘Tayyibistan Silahlı Kuvvetleri’ mi olacak? Yapamazsınız; çünkü Tayyibistan için savaşacak subay da bulamazsınız, asker de bulamazsınız! Bulamıyorsunuz! Kaldı ki millet yoksa ordusu nasıl olacak?”
Bu sorular üzerine 11 yıl önce, Eylül 2002’de yaşanan bir olayı hatırladım. Olayın tarafları Türkiye’nin müstakbel Başbakanı, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile bugün “PKK açılımlarının” en hızlı taraftarı Gazeteci Avni Özgürel’dir.
Özgürel 3 Kasım seçimleri yaklaşırken, Erdoğan’la bir röportaj yapar. Konuştuklarını teypten deşifre edip son kontrol için Erdoğan’a gönderir. Özgürel, Erdoğan’ın “TSK” şeklinde kullandığı ifadeyi “Türk Ordusu” olarak yazmıştır. Erdoğan koca röportaj metninde sadece bu kelimeyi düzeltir, “Türk ordusu”nu çizip, “TSK” yapar.
O gün için Özgürel’de şu kanaat oluşur: “Erdoğan’ın bu tavrı, bilinçli bir tercihi yansıtıyordu”.
Olaydan kısa bir süre sonra Erdoğan, Hürriyet Gazetesi yazarlarıyla görüşür. Emin Çölaşan, “TSK” düzeltmesinin doğru olup olmadığını sorar. Erdoğan öfkeyle şu cevabı verir:
“Ben uluslararası platformlarda Türk Milleti yani Türk ifadesini savunacak ruha, anlayışa Avni Özgürel’le mukayese edilemeyecek derecede sahibim. Ve bununla gurur duyarım. Her birim, kurum Türk Silahlı Kuvvetleri’yle ilgili olarak TSK diye kısaltma kullanıyor. Özgürel efendi de alıp bunu Türk kelimesini sevmez, beğenmez diye kullanıyor.”
Emin Çölaşan, Avni Özgürel’e açıklama gönderip göndermediklerini sorar. Erdoğan yanındakilere: “Gönderdiniz değil mi?” dedikten sonra şu konuşmayı yapar:
“Bizim söylediğimiz Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle biz biriz, beraberiz. Benim hep işlediğim şey budur ve biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ortak paydasında bütünleşmeye de mecburuz. Bizi bütünleştirecek budur. Ve ülke için de üç şeyi bir defa reddediyoruz: bölgesel milliyetçiliği, ırka dayalı milliyetçiliği, dine dayalı milliyetçiliği. Biz bunları reddediyoruz. Niye? Çünkü bunlar bizi ayıran, bölen, parçalayan unsurlardır.”
Erdoğan’ın gerçekten hiç değişmediği çok açık değil mi?
O değişmedi, ama Özgürel çok değişti. Bakın Özgürel o zamanlar Erdoğan için neler söylüyordu:
“Tartışmaya vesile olan konudaki sözleri (TSK-Türk Ordusu ifadeleri) Tayyip Erdoğan’ın zaafını yansıtıyor. Bu konudaki tavrı bilinçli ve maalesef medya tarafından gözden kaçırılıyor. Erdoğan bana göre, büyük bir yılgınlık yaşayan halkın -tıptan ümidini kesen insanların kocakarı ilaçlarında şifa aramasına benzer bir duyguyla- zihinsel savruluşun ifadesidir.”
Bilmem Perinçek’in sorusu cevaplandı mı? Görüldüğü gibi Erdoğan ezelden beridir “Türk Ordusu”na itiraz ediyor, “TSK” diyor. Buradaki “T”ye hangi anlamın yüklendiği ise şimdilik meçhul. Kimbilir, belki de Perinçek’in iddia ettiği gibi, “Tayyibistan”dır!..
Silivri, Hasdal, Hadımköy, Maltepe, Sincan, Mamak ve Şirinyer’e kucak dolusu sevgiler…
Müyesser YILDIZ
22 Şubat 2013